Güleriz Ağlanacak Halimize
Bir zamanlar bir ülkede “Yerli Malı Haftası” varmış, bileniniz var mı? “ Orası benim ülkemdi “ diyebileniz var mı?
Türk işçisinin emeği ile üretilen Türk sabununa caprice adını koyup bununla da yetinmeyerek strawberry glycerine soap… Made in Turkey by Komili diyebiliyorsak; tümü Türk işçisinin emeği, alınteri halılarımızı violet, gabbe, Nepal, standart gabbe, avangart, loste… diye adlandırıyorsak; yerli malı yurdun malı, her Türk bunu kullanmalı. Bu arada Türkmen, Yörük, Uşak, İzmir Yörük … diye ünlenen kilim adlarımız çok banal kaçıyor, tez elden bu adlar değiştirilmeli. Bu arada belirtelim, Migrosta “közlematik”, nalburda alçımatik, sıvamatik , gift shoplarda giftcard satılıyor. Tavuk paketinin üstünde Large box yazıyor. Acıkınca simitland, mantı house, dürümtrak, dürümbüs, aşroom, Tas’s, Memo’s gibi yerlerde fast food ya da light yiyeceklerle karnımızı doyuruyoruz. Bazıları taksi alıp yemeğe çıkıyor. Mega kentlerimizde ekmek shop’lar açılıyor. Shoping Center’lardan shoping yapıyor, Tower’larda yaşıyor, Sun Hill sitesinde Dream House tipi villalarda oturuyoruz. Kimileri de Uhud Apartmanı, ya da Huzur Sitesi’nde oturuyor. Tekbir giyimden yani Allah birdir giyimden alış veriş ediyor. Evlerimizde neo lambaderle aydınlanıyor , extra eko yaylı yatak” ya da dabıl yataklarda yatıyor, salon salomanjelerimizde relax tivi koltuğunun karşısına berjer koltuklarımızı, yanına zigon sehpalarımızı koyup el si di televizyonlarımızda, weekend programında reklamları izliyoruz. Kara yağız bir Anadolu genci, bir Türk firmasını ürettiği boru reklamında İngilizce konuşuyor. Bir reklam , “Kokusu çok güzel bir de aromasını görsen…” diyor. Aroma nasıl görülürse? Cep to cep, my cep diyor öteki, Pop Star Yarışmasında heyet-i umumiye azaları gençlerin performanslarını değerlendiriyor. Lunch açılır yemek masalarımızda bistro sandalyelerimize oturup julienne kesilmiş, marine edilmiş boeuf stragonof yanında bonfritlerimizi yerken drink alıp fondip yapıyoruz .Wovvvv!!! şu dilin gelişmişliğine bak.
Çağ atlamak böyle bir şey olmalı.
“Globalleşirken, ambiyansı yakalayıp, konsensusu sağlayarak bu konjüktürde spesifik kriterleri ,eldeki datalarla mas edip okeyliyoruz. Bazılarımız, çeşitli destinasyonların demografik yapısınının ya da florasının fizibilitesini hazırlıyor…”
Çocuklarımızın adını Hüreyre, Sümeyye, Hümeyre, Aleyna ya da Jasmin koyarken çocuklarımıza koyacağımız Türkçe adların bu ülkenin tapu senedi olduğunu unutuyoruz.
Örneğin mesela, yan profilden resim çektiriyor, çocukları okul mektebine gönderiyor, her zaman full dolu oluyor, kuvvet gücümüzü gösterip her şeyi açık seçik net bir biçimde anlatıyor, imkansızlıklara olanak sağlıyor, nüans farklarını irdeliyor, fakir fukara, garip gureba ile ilgileniyor, deniz bilimine oşinografi, geçmişe özleme nostalji diyor, hastaları rehabilite, yapıları restore ettiriyor, ankesörlü telefona jeton attırıp abonban sattırıyoruz. Hastalarımızı cankurtarana değil, ambulanceye bindiriyoruz. Kafalarımız çok karışık çok, anlaşamıyoruz. Oooo my God birbirimizi anlayamıyoruz, oha falan oluyoruz, kal geliyor, daral geliyor, tüm bunlar bizi ajite ediyor, irite ediyor.
Biz şunu unutuyoruz ve bir gerçeği algılayamıyoruz: Dil düşüncenin evidir. Dilimiz düşüncemiz, düşüncemiz, davranışlarımız, eylemlerimiz, ürettiklerimiz ve tükettiklerimizdir. Biz her şeyimizi tüketebiliriz, siyasal ve ekonomik sorunlarımız olabilir, bunları zaman içinde öyle ya da böyle çözebiliriz; ya da yitirdiğimizi düşündüğümüz ulusal kazanımları yeniden edinebiliriz. Ama biz; bizi kişiliğimizi, kimliğimizi, bizi biz yapan değerleri, bizi ulus yapan dilimizi ve kültürümüzü yitiriyoruz. İşte bunları geri getirme olanağı hiç yoktur. Çünkü Türkçeyi, Türk kültürünü ve değerlerimizi Türklere öldürttürüyoruz.
Binanınaleyh, netekim ! Yerli malı yurdun malı, her Türk bunu kullanmalı. “Kendinize iyi bakın” (insan kendine nasıl bakarsa) Ben kendime bakınca şöyle diyorum: “Güleriz ağlanacak halimize, “NE MUTLU TÜRKÜM” diyene.
Bye byeyyyyyy.
(Bu yazıda geçen yabancı sözcükler, alıntı yapıldığı yerden aynen aktarılmış ,yazım yanlışlıkları düzeltilmeden kullanılmıştır.)
NADİYE SARITOSUN
İTÜ Dil ve İnkılap Tarihi Bölümü
Emekli Öğretim Görevlisi
Nedense
Benim de içinde oldugum gördüğümüz olumsuzlukları dile getirip birilerinin bu işlere sahip çıkmasını bekliyoruz.
Halbuki oylarımızla görev verdi ğimiz başta Cumhurbaskani olmak üzere bakanlar Milletvekilleri ve yerel yönetimlerin bu konularda gerekli araştırma ve gerekli girişimlerde bulunarak bunlara çare bulmaları
Veya bünyelerinde bulundukları birimlerin çalışanları ile girisimle rimiz ve isteklerimizle ilgili olarak gerekli çalışmaları yapmaları gerekir
Tabi bir başka girişimde yerel bazda ki STK larla işbirliği yapıp bu olumsuzlukların giderilmesi gerekir.
Diye düşünüyorum