Bodrum Gündem

Nifakçı Kültürün Ulusal Kültüre Etkileri

Nifakçı Kültürün Ulusal Kültüre Etkileri

Kültür toplum içindeki sosyal ilişkilerin meydana getirdiği davranışları tanımlayan öğelerden oluşur. Yaşam sürecinde sosyal olayların anlaşılmasında ki en önemli unsurlar, kültür, sosyoloji ve antropolojinin tarihsel süreç içerisinde bireylere sağladığı yaşam kültürünün öğrenilmesi ve öğretilmesi ile kazanılmaktadır.

Prof. Dr. Doğan Kuban’ın kültür tarifi  “kültür, sosyal yaşamı sıralayan ögeleri oluşturan inançlar, sanat, ahlak, hukuk, örf, adet ve semboller ve bireylerin sanatsal kabiliyetleri ile çağdaş anlamda toplumu oluşturan kazanılmış bireysel yeteneklerdir” şeklindedir.

Kültürün yarattığı somut öğeler toplum hayatında ve sosyal ilişkiler içerisinde kabul gören bireysel eğitim süreçleri ile elde edilir. Bireylerin yaşam kültürü, toplumun ve bireylerin taşıdığı ve sürdürdüğü biyolojik veraset kültürü ve çevre etkisinde kazanılan sosyal mirasın bütünüdür. Kültür aynı zamanda gelenekler vasıtasıyla mevcudiyetini devam ettirir. Yaşanan bireysel ve toplumsal kültür, bireylerin sosyal sahiplenmelerine göre değişir ve zenginleşir. Sosyologlar bireysel kültür zenginliğini üç farklı gurupta sıralar; u basit ve karmaşık kültürler, v çok dinamik ve az dinamik kültürler ya da w medeni ve ilkel kültürler.

Dünyada yaşam sürecinde yer alan, toplumların her birinin ayrı ayrı kültürlere sahip oldukları bilinmektedir. Ünlü sosyolog ve teorisyen Taylor “negatif kültürü” tanımlarken, bireylerin toplumun sosyal yaşam alanlarını biyolojik veraset kültürüne bağlı olarak nifakçı, fırsatçı ve zorbaca bir zihniyete yönelmesini  “negatif kültür” ya da “nifakçı kültür “olarak ifade etmektedir.

Çağdaş, bilimsel anlamda dinamik kültürler çok defa ideolojik hafızadan gelen biyolojik veraset kültürü ile zıt anlamlıdır. Bu nedenle biyolojik veraset kültür söylemlerinin, bilimsel öğreti ile zenginleşen dinamik kültürle özdeşleşmesi söz konusu olamaz. 

Davranış bilimlerini inceleyen psikologlar, biyolojik gen kültürünün negatif olması durumunu, kişilerin günlük yaşam süreçleri ve kültürel davranış biçimlerindeki sistematik davranış bozuklukları olarak tanımlar. Negatif kültür davranışlarının toplumda tepki ve dalgalanmalara neden olduğu bir gerçektir.

Türk toplumunun sahip olduğu çağdaş dinamik sosyal yaşam kültürü, nifakçı ideolojik egemenlik yaratma amaçlı Fethullah’çı Terör Örgütü (FETÖ) taraftarlarınca ulusal gerçekleri teokrasiye dayalı yöntemlerle çürüten bir ayraç olarak kullanıldı. Türkiye’de çağdaş toplumsal kültüre karşıt olarak, nifakçı kültür etkisinde uzunca bir dönem, basın ve televizyon kanalları da kullanılarak ideolojik çatışmalara neden olundu.

Toplumsal yaşamda dinamik kültür ögeleri sosyal yaşamda denge kuran kültür ögeleridir. Biyolojik veraset kültürünün, eğitim ve çağdaş değerlerin dışında kalması ya da ideolojiye evrilmesi yoluyla nifakçı kültüre sahip olan bireylerin hiç çekinmeden doktorlara saldırması, kadınları öldürmesi, çocuklara tecavüz etmesi yasaların ağır suç saydığı eylemlerdir. Toplumsal yaşamın huzur ve dengelerini bozan bu yapının göz ardı edilmesi, yasaların uygulamalarda yetersiz kalmasına neden olmaktadır.

Türk toplumunun belirli bir amaçla, dinamik ve çağdaş kültür ögelerine dayanmayan, ancak bazı basın ve televizyon programlarında popüler kültür ya da ideolojiye dayanan, sosyal içerik taşımayan münferit olayların topluma gerçekleri perdeleyici olarak sunulması son derece ciddi toplumsal tahribatlar yaratmaktadır. Bu durum Anadolu coğrafyasında tarihsel değerlerden gelen ulusal Türk kültür ögelerini olumsuz biçimde etkilemektedir.

Basında ve televizyonlarda işlenen; karı koca kavgaları, gayrı meşru ilişkiler, evden kaçanlar, örtülü işlerin teşhiri, sır arayışları ya da gelin kaynana tartışmaları yıllardır kültür zafiyeti olarak sunulmaktadır. Kültür değerleri taşımayan, sanatsal ve görsel niteliği olmayan bireysel olayların, toplumunun genel ahlak değerlerinde kabul görmeyen münferit olayların televizyonlarda işlenmesi, anlatılması Türk kültürüne sahip aile bireylerini ve genç kuşakların dinamik kültür ögelerini olumsuzluğa sürüklemektedir. Bu programlar kamuoyunda birçok aydın ve köşe yazarları tarafından haklı olarak sürekli eleştirilmesine rağmen reyting çıkarcıları ve destekçileri bu yayınlardan vazgeçmemektedir. Yapımcılar ve yayın yetkilileri reyting maksatlı yapılan bu yayınların aslında ortak parametrelerinin yoksulluk ve eğitim yetersizliği olduğunu fark edebilseler, toplum üzerinde olumsuz baskı yaratan ortak değerleri olmayan, bu olaylara karşın daha anlamlı yapımların üretilmesi sağlanabilecektir.

Ortadoğu coğrafyasında yaşayan toplumlarda, dogma ve taassup etkisi oldukça yüksektir. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana Ortadoğu etkisinden kurtulmak için kurumsal düzenlemeleri hayata geçirerek cumhuriyet değerlerinde verilen eğitimle aydınlık ve çağdaş toplumlar seviyesinde çok önemli ilerlemeler kaydetmiştir.

Bu yapı içeresinde son yıllarda giderek artan mülteci sayısı, milli kültür yapısını olumsuzlaştıran ciddi etkiler yaratmaktadır. Farklı soylara dayanan mülteci sayısındaki artış, bir sarmal olarak İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin birçok şehirlerinde cadde ve sokaklarda hızlı bir yayılma göstermektedir.

İran sınırlarını aşarak kafileler halinde Niğde sınırlarına kadar gelen Afganlı göçmenler ve Türkiye sınırlarını aşarak guruplar halinde giriş yaparak, Van / Erciş karayolunda kamyon tenteleri altında yakalanan Pakistanlı göçmenlerle mülteci sayısının giderek artması toplumda endişe ve kaygıya neden olmaktadır. 3 Mayıs 2022 tarihli TV haber programında gazetecilerin katıldığı tartışma programında verilen bilgilerde, günde 300 kişilik Afgan göçmen kafilesinin sadece Van sınırından geçmekte olduğu açıklanmıştır. Kaldı ki basın yayının önemli bir kısmı ve aydınlar sosyal medya hesaplarında; Arap, Afgan, Pakistanlı, Afrikalı mültecilerin şehirleri işgale dönüştüren görüntülerini hayret ve üzüntü ile anlatmaktadır. Bu durumun Türk toplumunun kültürel ve demografik yapısı ile birlikte giderek yaşam huzurunu bozan niteliğe ulaştığı görülmektedir. Bu olumsuz yaygınlaşma bir yanda Türk toplumunun ulusal kültür değerlerini karmaşaya sürüklerken, başka bir yönde toplumsal güvenlik açısından yabancılara dayalı suç oranının giderek artmasına neden olmaktadır.

Ülkemize giriş yapan mülteci sayısının bazı şehir ve kasabalarda demografik nüfus yapısını değiştirme ölçüsüne ulaştığı belediye başkanlarınca açıklanmaktadır. Şehirlerde ticari tabelaların Arapçaya çevrilmesi,  sokaklarda açılan tezgâhlarda kaçak, yasak ürünlerin satılması, mülteci mafya çeteleri oluşturulması,  Afrika kökenli mültecilerin sayısındaki hızlı artış, ulusal Türk kültürü ve ekonomisini emperyalizm etkisinde her geçen gün daha ağır biçimde etkilemektedir.  Ayrıca dünyanın sayılı turizm bölgelerinden biri olan ülkemizdeki tarihi ve turistik bölgeleri olumsuzlaştıran etki ve görüntülere neden olmaktadır.

Cumhuriyet anayasası; toplumun huzuru ve adalet anlayışı içerisinde milli dayanışma ve insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini esas almıştır. Hâlbuki milli kültür değerlerine karşı toplumsal barış ve huzuru bozan nifakçı, negatif kültür etkilerinden kurtulmak için; çağdaş eğitim ve ulusal kültür Türkiye’nin vaz geçilmez temel gücüdür.

Çağdaş eğitim, ulusal kültür Türkiye’nin temel gücüdür.

İsmail Bozkurt

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.