Bodrum Gündem

Keşkek  Nedir?

Keşkek  Nedir?

İstanbul’dayım. Uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımla buluşacağız. Merkezi bir yerde, çok işlek bir caddedeki bir cafenin ön sırasındaki bir masada arkadaşımı beklerken çay içiyorum. “Cafe” yazılır , “Kafe” okunur. Ama “Cafer, Cahit” gibi adları neden ;  ” Kafer, Kahit” diye okumuyoruz, hep merak etmişimdir. TV yazılır “ Ti Vi“ diye okunur. Bir arkadaşımla konuşurken, Bodrum FM’den söz ediyordum. “Ben, Bodrum FE ME’de program yaparken.” diye söze başlamıştım ki, arkadaşımın beni boş gözlerle izlediğini fark ettim. Ben konuşurken söze girdi ve “yani Bodrum EF EM demek istiyorsun” diye beni düzeltti. Bizim “Fe ve Me” diye seslendirdiğimiz harfler ters yüz olup EF EM olmuş meğerse. Arkadaşımı beklerken Gazeteye göz gezdiriyorum. Gazetenin üçüncü sayfasını kaplayan bir haber ve koca bir başlık, “TIR KATLİAMI”.  Bir dilin mantığı bu kadar mı bozulur? Kedi, köpek katliamı, ağaç katliamı olur da “tır katliamı”  nasıl olur? Tır’ları neden katlediyoruz. “TIR’IN NEDEN OLDUĞU KATLİAM” denmesi gerekmez mi? O sırada birinin omuzunda bir kamera, diğerinin elinde mikrofon olan iki genç yanıma geliyor. Bir TV programı için sokak çekimi yapacaklarını hemen önümde durmak istediklerini belirtip çantalarını yanımdaki boş sandalyeye koymak istediklerini söylüyorlar. Yoldan geçenlere bir sözcük soracaklarmış bilene de para ödülü varmış. Burada o TV’nin de programın adını da yazmayacak onun yerine: Eften Püften Televizyonu, Fasa Füso Programı diyeceğim. Çekim başlıyor, ben de memleketimden insan manzaralarını gözlemliyorum, içim burkuluyor.

İyi akşamlar sevgili izleyiciler, Eften Püften Televizyonunun Fasa Füso Programına hoş geldiniz. Her zamanki gibi sokak röportajları için tabii ki sokaktayız. Keşke sokak röportajlarını stüdyoda yapabilseydik de sokak sokak dolaşmasaydık. Ama elden ne gelir şu andaki teknoloji bu; yani siz sokakta gezinirken, biz stüdyoda, otururken program yapılamıyor, illaki kamera omzumuzda yollara dökülmek gerekiyor. Her ne ise sevgili izleyiciler,  bu teknik bir konu sizleri tabikine ilgilendirmiyor. Bu haftanın sorusu şu KEŞKEK NEDİR? Şimdi yolda yürüyoruz, bir cafenin önündeyiz Halkımıza soracağız. Sevgili izleyiciler, siz de İnternetten katılabilirsiniz bu programın internet etiketi: “www.zatturu.zutturu.fıttırı. ben bilirim.com.” cevaplarınızı bekliyoruz.  Sevgili izleyiciler, bu arada biz, gördüğünüz gibi sokakta yürüdük. Yani burası gördüğünüz gibi bir sokak, sokak olduğu için, işlek bir sokak olduğu için yani arabalar geçiyor, yayalar geçiyor, dükkânlar var, yani bu sokakta bunlar bulunuyor;  veeee halkımızın bu konudaki önemli görüşlerini almaya başlıyoruz.

İşte bir Bey…. Koltuğunun altında da gazete tomarları var, kameraman arkadaşım yaklaş, yaklaş, hemen soralım:

-İyi günler Beyfendi,  Eften Püften TV’ desiniz size bir soru yöneltebilir miyiz?

-Tabikine benim bilemeyeceğim hiçbir soru yoktur. Hadi sorun ve kime mikrofon tuttuğunuzu bir görün bakalım.

-Efendimmm “Keşkek”  nedir? Bilecek misiniz bakalım?

Adam kendinden son derce emin başlıyor konuşmaya. Tabii ki biliyorum; zaten benim bilmediğim hiçbir şey yoktur. Her gün tüm TV’lerin magazin haberlerini, yemek programlarını, evlendirme programlarını ve spor haberlerini izlerim. Bakın bu konularda her gün okuduğum bir tomar da gazete var elimde, yani ben çok bilgili ve derin kültürlü bir adamım, tam adamını buldunuz. Zati ben yakında internet fenomeni olcam. Çünküm benim her bir storime herbikes, bi emocini bırakıyor. Ne demiştiniz?

-Keşkek ne demek?

-Haaa! KEŞKEK… Kolay bir soru. Yani keşkek… şöle bir şey… Keşkek dediniz değil mi? yani şöyle bir şey oluyor. Tavla denilen bir oyun var biliyorsunuz? İşte tavla oynayanlar zar attıkça şöyle der. Şeşi beş, dubayı yek, çarı yek,  hep yek, ve keş kek… bu kadar basit, yani zar attığınızda keş kek gelirse, karşınızdakini mars edip oyunu kazanırsınız ne var bunu bilemeyecek? Adam bilmiş geçiniyor hani sözcükler yabancı dilde Farsça ya… yalan söylüyor, bal gibi yalan söylüyor, bir yandan da söylediklerine inanıp inanmadıklarından emin olmak için gençlerin gözünün içine bakıyor. Yalandan kim ölmüş, her gün yüzlerce yalan dinlemiyor muyuz. Bir gün öyle, bir gün böyle. Sonunda kendinden emin,  bildim değil mi bildim, para var mı para? Para kazandım mı para? Kaç para kazandım? Diye soruyor.

-Ne yazık ki doğru yanıtı alamadık beyfendi.

Arkadan gelen başka bir yayayı, bir kadını kameraman ve sunucu çeviriyor ve sorularını yöneltir.

-İyi günle baayan, Eften Püften Televizyonu, Fasa Füsa Programı için bir soru yönelteceğiz, hazır mısınız?

-Ay siz televizyoncu musunuz? Yani ben Televizyonda mı çıkcam. Anammm… saçım başım düzgün nü, güzel görünüyom mu? Amanın, bi dakka gonşuları arayım da televizyonlarını açsınlar. Benim garşı gonşu beni televizyonda görünce hasetinden çatı çatır çatlar.  Aman ne olur zor bir soru sormayın hemi. Yani bana, öyle ülkelerin başkentlerini nedir falan demen, ben onları ne bilem. Ayyy neydi o, Paris’in başkenti Fransa’mıydı? Ama dizilerden sorabilin, hepiciğini de artizlerini de bilirim, tüm diziler benden sorulur anam,  hadi oynat bakalım, sor bakalım, sor bakalım… diyerek gevrek bir kahkaha atıyor.

-Hamfendi sizi şimdi değil, hafta içinde göstercez. Şimdi sorumuza gelelim: Keşkek nedir?

-Ay canımmm ona öyle demezler. Yanlış, yanlış… O KEŞKEK  değil PİŞ KEK… Yani şimdi keki yaparsın, fırına atarsın, sonra fırının karşısına geçip bakarsın, acep ne olacak garbonatı yetti mi, gabaracak mı, gabarmayacak mı deyi. Hani biliyon mu benim fırının camı var, ben içini görüyom. Şimdi fırının karşısına geçip, PİŞ KEK… PİŞ KEKKKK. diye, keke olumlu enerci yollarsın anam. O da pofuduk pofuduk gabarmaya başlar. İşte anacığım  o dediğiniz keşkek değil ,PİŞ KEK’ tir. Yani ağnadım, ben ağnadııım sen bana şaşırtmaca yapıyon.

-Valla yorumunuz çok güzel ama biz doğru cevabı alamadık. Size iyi kekler.

Sunucu kolunun altında kitaplar ve sırtında çanta olan bir gence yanaşıyor.

-İyi günler, Eften Püften TV için yollardayız. Fasa füso Programı için bir soru sorabilir miyiz:

-Ok, gelsin bekliyorum.

-Soru çok kısa, keşkek nedir?

-Yani bana keşkek nedir diye sordunuz ama şıkları söylemediniz ki.  Sorunuz çoktan seçmeli değil yani. Yani ben, a,b,c,d, ya da hiçbiri seçeneği olmayan hiçbir soruyu yanıtlamadım ki, yani şıklar olsaydı bilirdim yani. Olmadı kafadan sallardım yani. TEK sınavı, EBE, sınavı SOBE sınavı, YETTİ sınavı… hepsine girdim, yani test kitaplarının hepsini çözdüm, yani bu sınavlara çalışırken; ama keşkek nedir diye bir soru ile hiç karşılaşmadım. Atıyorum yani BİŞKEK olabilir mi? Galiba Bişkek diye bir şehir vardı gibime geliyor. Asya’da mıydı, yani hangi ülkedeydi? Asya bir ülke miydi acaba? Unuttum, işte şıklar olsa hatırlardım yani. Yanı başımdaki  bu konuşmaya kulak misafiri olunca  “ Vah benim güzel ülkemin    tostla beslenip, testle eğitilen  güzel gençleri”  diye içimden geçiriyorum; hayıflanıp, üzülüyorum. Çekim devam ediyor.

İki televizyoncu arasında konuşuyor:

-Kanka bu soruyu bilen çıkmayacak, ne dersin azıcık ipucu versek mi?

-Tamam kanka, okey.

O sırada oldukça havalı şık ama biraz da rüküşçe bir kadın beliriyor, TV’ciler hemen yolunu kesiyor.

-İyi günler baayan Eften Püften TV, Fasa Füso Programı için bir soru sorsak.

-Sor bakalım şekerim. Şapkasını düzeltiyor, üstünü başını kontrol ediyor. Yalnız beni şölee yandan çek, sağ gözümün yanı daha kırışık, hani anlarsınız işte kaz ayakları diyoruz şekerim bu kırışıklara, yan profilden alın beni.

-Olmaz hamfendi, kameraya bakmanız gerek konuşurken. Tamam başlıyoruz, soruyorum keşkek ne demek? Size biraz da ipucu verelim mesela bir yiyecek desek.

-Evet tabii çok iyi bilirim. Kişkek. Yani KİİİŞ… Şimdi şöyle oluyor… Kiş, Batılıların çok sevdiği bir turtadır, efendim sebze ile yapılır. Tabiii tuzlu demeye gerek var mı şekerim. Benim mutfağım iyidir çok güzel kişler yaparım. Yalnız şimdi bu tuzlu, kek tatlı, şimdi bu nasıl olacak, acaba kek de tuzlu muydu acaba, tuzlu kek de yapılıyor muydu? Tamam şimdi anladımmm, bu yeni şeflerin bir sunumu. Ah bu yeni dönem aşçılar, şefler var ya, füzyon mutfağı diyorlar neler neler yapıyorlar. Eşim de ben de bayılırız efendim öyle yerlerde yemek yemeye. Herşeyi birbirine karıştırırlar şöyle tabağın ortasında minicik bir şeyler ve son bir dokunuş… Yemek tabağı değil bir sanat eseri, bir sanat… KİŞKEK haaa, bunu hangi şef icat etmiş, yemek programlarında yaptılar mı? Yapılsa ben görürdüm. Hiçbir yemek programını kaçırmam ki.

-Hamfendi bu yemeğin kekle ilgisi yok buğday dövülerek yapılan bir yemek keşkek.

-Ne dedin sen, ne dedin, buğdayı dövüyorlar öyle mi? Ne demek dövmek ,dövmek… buğdayı dövüyorlarmış. Şimdi ben bunu Buğdayları Koruma Derneğine şikayet etmez miyim?

-Döverken içine tavuk da koyarlar hamfendi.

-Aman Allahım tavuk, tavuk… hem buğdayı hem de tavukları dövüyorlar öyle mi, birlikte yani, yanlış anlamadım değil mi? Tavuk dövülür mü hiç. Aman Allahım, tavuklardan ne istiyorsunuz. Hayvanları Koruma Derneği ne iş yapar canım. Yok canım yok, artık bu memlekette buğdaylar da tavuklar da sopa yiyor. Vahşet. Bu iş bitmiştir canım, ben bu işin peşini bırakmam. Şimdi Klübe  briçe gidiyorum bütün arkadaşlara anlatcam bu vahşeti, iş nerelere vardı vahh vahh. Kadın o sinirli hızla yürümeye başlıyor.

TV’ciler çok şaşkın, aralarında konuşuyorlar:

-Kim verdi len bu soruyu elimize bilen çıkmadı. Napcaz kanka biz işi yaptık ama. Aha bak, bak bir teyze geliyor en son bi de buna soralım, şu masada oturan ablanın sözünü dinleyelim bakalım. Sonra bırakalım ne dersin.

-Merhaba teyzeciğim, nerden gelip nere gidersin. Sana bir soru sorabilir miyiz. Seni televizyonda gösterecez; sonra kocan kızmasın ama, kabul mü?

Ne debdurun sen oğul, gocem bene neden gızaceymiş? Gocelerimiz bizim nettiğimizi  eyi bilipduru, gocem bana, hörmet ider, öyle ıvır ilen zıvır ilen göynümü gırmaz. Ni idip nitmeycemin gararını da ben viririm. Gızımı görem dedim geldim, emme baççamı doprağımı, otlarımı özledim. Şincik bizim oralarda toprak gabarmış, otlar kelermiş, fışkırmıştır.  Ne oturupdurun gidem gari Bodrum’a didim. Gelen de size bi ot gavurması yapam hele. Ne soracağdın di bakem, söle bakem.

-Teyzeciğim keşkek nedir bilir misin bize bir anlat.

-Şincik soru bu mu ? Eeee pek goley, bilmemi heç. Bene de hele, nası ideveriz onu da diyverem mi?

-Teyzeciğim istediğini anlat.

-Keşkek mi didin, sen yavrım?

Evet teyzeciğim keşkek nedir, nasıl yapılır, bize istediğin gibi anlat.

Keşkek, bizim oraların şenlik yimağdır. Düğün şenliğinde iderizzz, kız evi düğününde ideriz, oğulları askere yollarken asker şenliğinde iderizzzz Doplaşıverriz gonu konşu, koydun muydu buğdeyi gazana akşamınan ıslamaya, gari zabaha gada buğdey şişer. Gün ağrımıydı konu konşu doplaşır eğleşe güle başlarız  gari sırayınan dokmaklamaya . Bi yanda sarmalar idilir. Sıraynan da keşkek dokmaklanır. Gaddın  mıydı dobak dobak ,dereyağnı, godun muydu davukları içine gari dokmakladıkça sünecek, ezilecek. Gelen yir,  giden yir, yoldan geçen yir gocca gazan dükenmez, keşkek hepiciğine yiter. Keşkeksiz düğün itmeyiz heç. Ne diyem, di bakem didiklerim  yetti mi gari?  Bek goley, bek goley sordun be oğul, ben bi yol gidem gari.

Teyzeciğim sorumuzu bildin parayı da sen kazandın.

Tövbe tövbeee. Parenizi istemem oğul. Biz düğün keşkeğini pareylen satmayız. Pareniz sizin olsun, gülü gülü harcen. Geliveren de bi yol, sene de arkedeşlerine de  keşkeş idiverem .

-Ağzına sağlık güzel teyzem, o keşkekler hiç  tükenmesin, o güzel gelenekler hiç bitmesin, hep sürsün. Hadi sana iyi yolculuklar güzel teyzem.

Çekim bitti. Gençler gidereken bana: “Abla teşekkür ederiz, tam da vaz geçip gidecekken sen, bize;  “ bir de şu teyzeyle konuşun; o kadın Anadolu. Ne Batının yoz kültürü ne de Doğunun bağnaz kültürü, Anadolu kadını, kimin izinden gideceğini bilir, yöresini, töresini, kültürünü, ülkesini korur.”  demiştin, doğru söylemişsin, teyze sorumuzu bildi sağol”  dediler. Gençler toparlanıp giderken arkalarından; “Bu ülkenin güzel kadınları, içlerindeki o tükenmez gizilgüçle geçmişte olduğu gibi bugün de ülkeyi hep koruyacaktır; Kurtuluş Savaşı’nda canlarını ortaya koyan kadınları unutmayın. Bu ülkedeki o yürekli kadın canlar da Canan’lar da hiç tükenmez merak etmeyin gençler”  diye seslendim.

Nadiye Sarıtosun
İTÜ Dil ve İnkılap Tarihi Bölümü Emekli Öğretim Görevlisi

Yorumlar

  1. Ülkü Eser dedi ki:

    Ne güzel anlatmışsınız Nadiye hanım Kaleminize yüreğinize sağlık