Bodrum Gündem

Bağbozumu ve Şaraplarımız

Güzel Türkiye’miz, zengin Türkiye’miz, her bölgesi birbirinden değerli Türkiye’miz…

Gezdikçe, dolaştıkça insan daha çok hayran oluyor vatanına. Böylesine bir zenginlik içinde fakirlik çeken, birbiriyle uğraşan, didişen, huzura hasret bir toplumuz. Öyle üzülüyorum ki geldiğimiz duruma. Ama üzüntü çare olmuyor, çözüm getirmiyor sorunlara. Kötü yönetimlerden, ehliyetsiz ve liyakatsiz idarecilerden çok çekiyoruz çokkk.

Hafta sonundan yararlanarak dostlarımla, Anadolu’nun en çalışkan, üreten ve yaratıcı insanlarının yaşadığı Denizli’ye gittim. Kültür, tarım ve tekstilin merkezi Denizli’de Leodikeia’yı, Buldan dokumalarını, Aydın’ın Geyre’sinde Afrodisyas’ı ve Denizli’nin Güney İlçesinde üzüm bağlarını gezdim, bağbozumuna katıldım ve kekik tarlalarını gördüm. Muhteşem gözlemlere ve bilgilere sahip oldum. Boşuna dememişler (çok okuyan değil çok gezen bilir) diye… Tarihi eserlerle ilgili hele Afrodisyas konusunda çok yayınlar var. Oraları anlatmaya kelimeler yetmez. Ayrıca bu konuyu yetersiz arkeolojik bilgilerimle sizlere doğru dürüst iletemem. Onu erbabına bırakıp, bağlar ve bağbozumu ile ilgili gördüklerimi, öğrendiklerimi nakledeyim sizlere.

Gökhan Aydın işletme okumuş, çeşitli işler yapmış, sonuçta bağlar kurup şaraplık üzüm üretmeye karar kılmış genç bir girişimci. Bu konuda dünyayı gezmiş, gerekli teknik bilgileri toplamış, işin Fransız ve İtalyan ustalarından dersler alarak, şarapçılığa başlamış. Önce şaraplık üzümler için en uygun toprağın olduğu Denizli’nin güney ilçesinde bağlar satın almış, önce 135 sonradan da 5-10-80 dönümlük yeni araziler ekleyerek, buralara yurtdışından getirdiği asma fidanlarını dikmiş. 4 yıldır Merlot, kalecik karası, Cabernet Sauvignon, Şiraz, Petit verdor üretiyor. Bağa kurulan harika sofralarda et-şarap tadımı da yaptık, hepsi mükemmeldi, sonradan bize dağıtılan makas ve kasalarla bağbozumuna katıldık. Yaşanması gereken müthiş ve zevkli bir görsel şölendi.

Hazır bağbozumuna gitmişken, orada üzüm ve şarapla ilgili öğrendiklerimi sizlere de nakledeyim. Türkiye’de asma fidanı bulmak büyük problem. Sofralık asmamız var ama şaraplık yok. Bu yüzden yatırımcılar fidanları Fransa, İtalya ve Bulgaristan’dan getirmek zorunda kalıyorlar. Ayrıca kabarne ve merlot fidanlarını Türkiye’de üretiliyor diye getiremiyorlar. Oysa bunları bizde üreten yok. Türkiye bağ alanlarına sahip dünyanın ikinci ülkesi, üzüm üretiminde ise dördüncüyüz. Ama şaraplık üzüm üretiminde, devletin muhafazakâr bakışı nedeniyle 28. sıraya geriledik.

Ülkemizde 220’ye yakın üretici, yılda toplam 90 milyon litre şaraplık üzüm üretiyor. Fransa ve İtalya’nın küçücük kasabalarında bile bundan fazla üretici var. 17 yıl önce üretim 25 milyon litreymiş. Günümüzde üretimi 65 milyon litre arttırmışız. Yani AKP döneminde şarap içimi neredeyse üç misli artmış. Bu artış bizi sevindirmemeli. Çünkü Osmanlı döneminde (yani 110 yıl önce) 350-400 milyon litre üretiliyor ve bunun yüzde 60’ı Avrupa’ya ihraç ediliyormuş. Peki bu büyük düşüşün sebebi ne ola ki? Gayrimüslim Osmanlı vatandaşları gidince şarap toprakları sahipsiz ve bakımsız kalmış, üretim 5 milyon litreye kadar düşmüş. Ama Atatürk’ümüz Ankara’da Orman Çiftliğini kurunca, üretim tekrardan 10 milyon litreye tırmanmaya başlamış.

Şaraplık üzüm için en önemli bölgelerimiz Erzincan, Erzurum, Van, Kayseri imiş. Ama bölgenin muhafazakâr yapısı, şaraplık bağları sökerek, bunları sofralık üzüm haline çevirmiş. Günümüzde Malatya Arapkir-Elazığ öküzgözü-Diyarbakır boğazkere-Tokat Erbaa-Nevşehir Emir ve Ankara kalecik karası ile Denizli Güney, mükemmel şaraplık üzüm bölgeleri halini almış. Türkiye’de şarap içimi çok artarken, rakı da o derece gerilemiş. 17 yıl içinde 45 milyon litreden 26 milyon litrelere kadar düşmüş. Birada değişiklik yok. Uzun yıllardır 950 milyon litre civarında kalmış.

Şarap tüketimi ve kazancı bütün dünyada artıyor. Biz sofralık üzümün 7-8 kilosundan bir kilo kuru üzüm çıkararak, bunu 2 Euro’ya Avrupa’ya satıyoruz. Oysa Avrupa 2,5 kilo şaraplık üzümden bir litre şarap üretip, yüzlerce Euro’ya satıyor. Fransa’nın sadece şarap ihracatı, bizim sanayii ürünleri ihracatımızdan daha fazla. Avustralya’nın şaraplık üzüm üretimi, 15 yıl önce bizimle aynıymış. Şimdi iyi ve akıllı tarım yaparak, 4 milyar litreye ulaşmışlar. Şu farka bakarmısınız..? Bir başka önemli konu da, turizmde her şey dâhil sistemi için ürettiğimiz kalitesiz ve ucuz şaraplar. Genel üretimin yarısına yakın bir bölümü Denizli’nin Bekilli ve Çal bölgesinde üretiliyor. İçinde şaraplık değil, sofralık üzüm var. Bu kalitesiz ve çakma şarapları içen turistler, (Türkiye’de iyi şarabın) olmadığı algısına sahip oluyorlar.

Şarabın mantarını açtıktan sonra, en geç iki gün içinde tüketmek gerekiyor. Eğer tüketemezseniz, buzdolabında bekletip etlerin yumuşamasında kullanabilirsiniz. Sakın ucuz şarap almayın. İyi bir şarabın maliyeti 100 liranın altına düşmüyor. Alacağınız iyi içimli şarap, 140 liranın üstünde olmalı. Şarapta kükürt koruma amaçlı kullanılıyor. Kükürt baş ağrısı yapmaz ama baş ağrısından şikayet edenler, geçmesi için bol miktarda su tüketmeliler. Şarapla ilgili bu kadar bilgi, bugünlük yeter. İlerde Bodrum’da da çok iyi bağların olduğundan ve çok değerli şaraplar üretildiğinden bahsederiz.

Can Pulak

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.