Bodrum Gündem

Cahit Amcanın Keçileri – Sedat Kaya yazıları…

Köyümüzde bir Cahit amcamız var.
Güler yüzlü, espirili, hayli yaşlı.
Yılların yorgunluğuna rağmen her sabah keçilerini dağa bırakır, güneş batarken gidip alır.
Kilometrelerce yol, tınlamaz.
Keçiler önde, o arkada.
Çok sever keçilerini Cahit Amca, çocukları gibi adeta.
Bir de sütlerinden biraz bizlere verse.
Nafile.
Damla vermez, hepsi kendine.
Ah o keçiler.
Ne sevimli, ne faydalı canlılar.
Onlar olmasaydı, her sabah keyifle içtiğimiz kahveyi belki keşfedemeyecektik.
Keçi deyip geçmeyin.
Eti de, sütü de, derisi de hem faydalı, hem değerli.
Ayrıca pisliği de.
Düşünsenize, keçi gübresinin kilosu yaklaşık 3 lira.
Çuvalla alırsan, 70 lira.
Millet bahçesine keçi boku alabilmek için birbiriyle yarışıyor.
Ama ne ilginç değil mi?
İnsanoğluna bu kadar yararı olan bir canlı yüzlerce yıl günah kavramı ile eş tutuldu.
Antik çağdan bu yana dünyanın hemen hemen tüm kültürlerinde bir deyim var mesela.
“Günah Keçisi.”
İngilizler Scapegoat diyor, Almanlar Sündenbock, İspanyollar Chivo Expiatorio.
Günah Keçisi, suçsuz olduğu halde başkalarının suçu üzerine yüklenilen kişi ya da topluluklara deniliyor.
Neden?
Keçilerin insanların günahlarının karşılığı olarak sembolize edilmelerinin bir nedeni olmalı.
Yunan Mitolojisinde çobanların ve kırların tanrısıydı Pan.
Cinselliğin ve arzuların da simgesiydi.
Yarı insan, yarı keçiydi.
Bazen keçi ayaklı, bazen keçi kafalı betimlendi.
Bugün panflüt dediğimiz yedi kamışlı bir müzik aleti çalardı.
İnsanlar kendisine yaklaştığında çığlık atarak herkeste büyük panik yaratırdı. Bugün tıpta kullanılan “panik atak” deyimi de bu hikayeden gelmekte.
İnsanların yüreğine korku saldığından sevilmedi, cinselliğe düşkünlüğü nedeniyle de suçlandı.
Zavallı keçiler bu Pan yüzünden asırlardır neler neler çektiler.
Yahudilerin Kefaret Günü ayinlerinde bütün toplumun günahları bir erkek keçiye yüklenirdi. Bu keçi Azazel adlı kötü ruhu yatıştırmak ve Yahudi kavmini günahlarından arındırmak için Kudüs dışında bir uçurumdan aşağıya atılırdı.
İlk tek tanrılı kitap olarak gösterilen Tevrat’ta Levililer’de şöyle diyor.
“..ve Harun iki elini canlı teke başı üzerine koyacak ve İsrail oğullarının bütün fesatlarını ve bütün günahlarını, bütün suçlarını açıklayarak bunları tekenin başına aktaracak ve hazırlanmış bir adamın eliyle onu çöle salıverecek ve teke onların bütün fesatlarını kendi üzerinde ıssız bir diyara taşıyacak.”
İncil’de de buna benzer bir ayet var.
İslamda da radikal gruplar, zina yapan kadınların taşlanarak öldürülmesini isteyen recm ayetlerini yediği inancıyla keçileri çok sevmezler.
Ah bu sevimli keçiler.
İnsanoğlundan neler neler çektiler.
Acaba bunun nedeni yukarıda yazılanlar mı, yoksa başka bir şey mi?
Dini inançlar ve egemenler otoriteye bağlılık ister.
Otoriterlik, kayıtsız bir biat, sıkı bir itaat, kurallara ve emirlere sorgulanmayan bir bağlılık ister ve dünyaya sadece siyah ve beyaz olarak bakılmasını emreder.
Oysa keçiler otoriteye kolay kolay boyun eğmezler.
İlk evcilleştiren hayvanlar olmasına rağmen özgürlüklerine düşkündürler.
Koyunlar gibi güdülmezler, doğada özgür beslenmek isterler.
Özgürlüklerini korumak için gerekirse saatlerce inat ederler.
İnatçı Keçi sözü boşuna söylenmedi onlara.
İnsanoğlunun yüzyıllarca keçilere bu kadar hakaret ve zulüm etmesinin nedeni bu özgürlük istediği olabilir mi?
Malum, köleler özgür olmak isteyen kölelerden nefret ederler.
Neyse, güneşin batmasına az kaldı.
Ben birazdan fotoğraf makinamı alıp, Cahit Amcanın ve keçilerinin dağdan dönmesini bekleyeceğim.
Ve karşılarında diz çöküp, hepimiz adına özür dileyeceğim.
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.