Bodrum Gündem

Bodrum Kadın Zeytin

8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar günü olarak anılmasının 101.yılında Bodrum Sözlü Tarih Çalışma Gurubu olarak açtığımız “Bodrum’da Kadın ve Yaşam” sergisini izleyenler bir zaman tüneli içinde, duygusal anlar yaşadılar.

Havasından, suyundan, toprağından olsa gerek, bir başkadır Bodrum’un değerleri güzellikleri. 8 Mart 2022’de açtığımız sergi aslında 2014’de açtığımız  “Bodrum’da Kadın Olmak” sergisini güncelleyerek bir kez daha tarihe not düşmek istedik. Bir ay boyunca geçmişten günümüze Bodrumlu emekçi kadınlarımız Trafo Sergi Salonunda ziyaretçilerine gülümseyerek baktılar.

2 bin 500 yıl önce tarihin sayfalarında yer alan, ancak biz Bodrumlu kadınlar olarak pek tanınmayan Kraliçe 1. Artemisia ve Kraliçe 2. Artemisia Bodrumlu kahraman savaşçılardı. Onlar yalnızca kralın eşleri değildi. Devletin başı ve aynı zamanda donanmanın komutanlarıydı. Artemisia, tarihin ilk bilinen kadın amirali ve Salmakis deniz savaşının da unutulmaz kahramanıdır. 2. Artemisia ise zaferler kazanmış bir amiral olması yanında dünyanın yedi harikasından biri olan Mousoleum’un yapımcısı ve Bodrumlu bir sanatçıydı.

Tarih sayfalarında yazılıp, çizilenlere baktığımızda Bodrumlu Kadınların temel taşlarının ne kadar güçlü olduğunu çok net olarak görüyoruz.

1.ve 2.Artemisia’dan yüzyıllar sonra Bodrumlu kadınları bu sefer Kurtuluş savaşında da görüyoruz. Cephede Kara Fatma, Halide Çavuş, Halime Çavuş, Şerife Bacı, Gördesli Makbule vatan için çarpışırken, Bodrumlu kadınlar da işgallere karşı her yerde olduğu gibi sessiz kalmamışlar, düzenledikleri toplantılarda işgalleri protesto etmişler tepkilerini açık açık göstermişlerdir. 30 Mayıs 1919’da düzenledikleri mitingten sonra İtalya, İngiltere, Fransa ve Amerika yüksek heyetlerine ve eşlerine Bodrum Kadınları Miting Heyeti Başkanı Emine hanım ve Netice hanım ile yüz civarında Bodrumlu üyenin imzalarının yer aldığı bir mektup göndererek, işgal edilen vatan topraklarının bir an önce geri verilmesini diplomatik yolla istemişlerdir. Bodrumlu Kadınların mektubundaki protesto metninin özeti şudur; “Düvel i Muazzama hükümetlerinden haklarımızın garanti altına alınmasını ısrarla talep ediyoruz. Sesimize kulak vereceğinize ve Yunan birliklerinin en kısa zamanda İzmir’den geriye çekilmelerini istiyoruz…” ifadeleri yer almıştır.

Anlaşılıyor ki Bodrumlu kadınlar Milli Mücadelede de Türk Milletinin yeniden doğuşunu sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’ün ve bu mücadelede cephedeki askerlerimizin yanında yılmaz birer nefer olmuşlardır. Onlar artık ölümsüzdür ve yüz yıllarca yüreğimizin derinliklerinde yaşamaya devam edeceklerdir.

Bazı ağaçlar da vardır ki, bilinen insanlık tarihinden de eskidir. Bunların en başında zeytin ağacı gelmektedir. Kimileri zeytine “ölümsüzlük ağacı” veya “hayat ağacı” der. Çünkü zeytin yaşamdır. İnsanları açlıktan, hastalıklardan korur, kurtarır. Ünlü İlyada Destanı’nda Homeros bir zeytin ağacına yaslanır ve zeytin ağacı dile gelir. Zeytin ağacı Homeros’a “Ben herkese aitim ve kimseye ait değilim. Sen gelmeden öncede buradaydım, sen gittikten sonrada burada olacağım…” der. Aslına bakarsanız bu bir hikâye değil, tam anlamı ile gerçektir. Bu ifade Zeytin ağacının ölümsüzlüğünün ifadesidir.

Hal böyleyken zeytin insana, insan olmayı öğretirken, iktidarın maden yönetmeliğinde yaptığı değişikliklerle zeytinlik alanların madencilik faaliyetlerine açılmasına isyan etmemek mümkün mü? Bu değişiklik zeytinliklerimizin ölüm fermanı değildir de nedir?

İlk torunum Ceylin’im 2010 yılında İzmir’de doğdu. İki gün sonra hastaneden çıkıp Bodrum’a dönerken Zeytincilik Enstitüsüne uğradık. O’nun ve o yıllarda doğan yeğenlerimizin çocuklarının adına aşılı beş tane zeytin ağacı aldık, bahçemize diktik. Torunlarımızla birlikte zeytin ağaçlarımızda büyüdü. Şimdi bahçemizde ki  (Ceylin, Ece, Irmak, Damla, Duru) adları olan zeytin ağaçlarımız var. Onların verdiği meyveler sofralarımızın bereketi oldular. Her mevsim topluyor ve sofralık zeytinlerimizi kendi ellerimiz ile adeta bir tören coşkusu ile yapıyoruz. Bundan da müthiş bir keyif alıyoruz. Oğullarımıza, kızlarımıza ve torunlarımıza yüzyıllar geçse de köklerini güçlendirmeye, kendine can verenlerin canlarına bereket üretmeye devam edeceklerini sürekli söyleyerek onlara en büyük mirasımın adlarına diktiğimiz zeytin ağaçları olduğunu hatırlatarak, tek bir ağaç dahi olsa sahip çıkmaları gerektiğini anlatıyorum.

Yıl 2022. Ne doğamız eski doğa, ne toplumlar eski toplum, ne de biz eski biziz. Yetişmekte zorlandığımız, kimi zaman ayaklarımızın birbirine dolaştığı ve tepetaklak olduğumuz çok hızlı bir değişim var. Dengeler alt üst olmuş durumda. Bugün maalesef ülkemizi ülkemiz yapan, bizleri de biz yapan değerler, Cumhuriyetin kazanımları yerle yeksan olmak üzere.

Bizler, doğduğumuz bu toprakların, yurdumuzun, Cumhuriyet değerlerinin sevdalısıyız. Unutulmamalıdır ki; bu değerlerimiz bize ait değildir. Çünkü biz bu değerlerimizi çocuklarımızdan ödünç aldık…

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.