Bodrum Gündem

Suyu Boşa Akıtmayalım!

Hayat arkadaşlıktan daha büyük bir armağan veremez.

Voltaire

Arkadaşlığın, hayatın bize sunduğu çok büyük büyük bir ödül olduğu tartışma götürmez. Kadim dostlarımla birlikte olduğum zaman; ister istemez yıllar öncesine, birlikte geçirdiğimiz anılara dalıyoruz ve zaman su gibi, şiirsel bir âhenk içinde akıyor. Anılarımızda gezindiğimiz anlarda, zaman duruyormuş ya da çiçekler hiç solmuyormuş duygusuna kapılıyorum.

Bu duyguları hissetmeme vesile olan arkadaşlarımla ilk kez 1979 yılında Avusturya’nın Innsbruck şehrindeki öğrenci yurdunda biraraya geldik. Sonraki birkaç yılda aramıza katılanlar da oldu. Bugün hâlâ kesintisiz devam eden arkadaşlığımızın temeli, ağırlıklı olarak yurt hayatında ve üniversite çevresinde atıldı.

Hiç unutmuyorum, bir akşam yurtta arkadaşlarla ne yiyeceğimizi konuşuyorduk. Konuşmamızın nedeni de parasal açıdan sıkıntıda olmamızdı. Bazı ay sonları buna benzer durumları yaşardık; yabancısı değildik bu tür sıkıntıların da güçlü dayanışma duygumuzun da.

Neticede, akşam yemeği için herkes kendi dolabında ne kaldıysa onu ortaya koydu ve yurtta âdeta bir ziyafet sofrası oluşturduk; hem de en ufak bir estetik ayrıntıyı ihmâl etmeden. Yemek salonuna girip çıkan diğer uluslardan arkadaşlarımız bizi hayranlıkla izliyorlardı. Aralarında, bizlerin ne kadar zengin olduğunu konuşuyorlardı, bize de söylemişlerdi bunu. Kuşkusuz çok büyük bir zenginlikti bu birliktelik. Bugün hâlâ güçlü duygularla birbirimize olan bağlılığımız, o günlerde gönül bahçemize ektiğimiz çiçeklerin meyvesidir.

Yurttaki soframıza oturduğumuzda aklıma aşağıdaki sohbet gelmişti. Bu sohbeti Orhan Hançerlioğlu’nun Mutluluk Düşüncesi kitabında okumuştum, bu duyguyu bizzat yaşıyor olmak çok etkilemişti beni. Kitap Varlık Yayınları tarfından yayınlanmıştı. Şu an çalışma odamda bu yazıyı yazarken, kitaplığımdaki Varlık Yayınları arasında, kitabın yerini biliyorum…

Kitap ilk baskısını Ocak 1965 yılında yapmış, ikinci baskısını ise Ocak 1969 yılında. Benim elimdeki Haziran 1973 yılına ait; herhalde üçüncü baskısıdır. Ben de 1973 yılı yaz aylarında okumuşum. Bu sohbet 75. sayfanın son yedi satırı…

Dokuzuncu yüzyılda, iki tasavvuf bilgini, İbrahim Ethem ile Belh’li Şakik şöyle konuşuyorlar.

Şakik : ‘Sizin yaşama ilkeniz nedir’

İbrahim Ethem: ‘Bulunca şükrederiz, bulamayınca sabrederiz.’

Şakik: ‘Onu bizim Horasan’ın köpekleri de yapar. Bulamayınca şükretmeli, bulunca dağıtmalı.

Geçen günlerin birinde arabayla eve doğru gidiyordum, trafik de ağır akıyordu. Aklıma yakın oturduğumuz arkadaşım geldi; “Aslında daha sık birlikte olabiliriz” diye düşündüm. Tam o sırada arkadaşımı kaldırımda yürürken gördüm, kısa da olsa sohbet edebildik. Sonra telefonlaştık; konuşurken ikimizin de aklına “Neden buluşmuyoruz ki?” sorusu takıldı ve telefonları kapatıp buluştuk, kahve içip sohbet ettik. Yazının başlığını da arkadışımla sohbetimizde paylaştım;

Suyu boşuna akıtıyoruzhissine kapıldığımı söyledim. O da hak verdi bana.

Bazen sık görüşemediğimiz arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde çok mutlu oluruz ve şu duygularımızı dile getiririz:

Ya ne iyi oldu da buluştuk! Arayı çok uzatmayalım bunu daha sık yapalım.

Sonra hayat yine eskisi gibi devam eder ve kim bilir tekrar ne zaman biraraya gelinir?

Günlük akışın dışına çıkarak, arkadaşlarla birlikte olmak için, kısa da olsa zaman yaratmak -çölde vaha misâli- çok iyi geliyor insana.

Bu yazımla, bu tür buluşmaları, istemeden de olsa ihmâl etmiş olanlara seslenmiş olabilmeyi diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Fevziye AKÖZ dedi ki:

    Bütün arkadaşlıklar çok değerli ama yurt arkadaşlığı bir başka değerli. En kısa zamanda ne zamandır görüşemediğim yurt arkadaşımı arayacağım. Teşekkürler Metin Hoca

    1. Metin Aycıl dedi ki:

      Çok mutlu oldum Fevİye Hocam.
      Çok teşekkür ederim.