Bodrum Gündem
TANDOĞAN UYSAL

TANDOĞAN UYSAL

Tandoğan Uysal; 1985 yılında Anka Haber Ajans’ında muhabir olarak başlayan basın hayatı sırasıyla, Ulusal Basın AJANSI (UBA) Anadolu Ajansı İsveç Bürosu ve Hürriyet Gazetesi’nde 25 yıl süren İsveç Temsilcisi olarak çalıştı. İsveç Devlet Radyosu Türkçe bölümünde serbest gazeteci olarak çalıştı.

    Bu ölümler, bir doğa ya da Allah’ın bir emri değil. İnsanların ihmalidir!!!

    10 şehirde etkili olan depremde yaşamlarını yitirenlerin tek sorumlusunu bir doğa olayı olarak gösterip Allah’ın emri gibi yansıtılmamalıdır.

    Bu ölümler tamamen insan faktörlü ölümlerdir.

    Bu ölümler tamamen yanlış yapılanma, kötü malzeme kullanımı ve inşaat izini veren resmî kurumların görevlerini iyi yapamamalarından kaynaklanmaktadır. Sonuç itibariyle ülkeyi yönetenlerde sorumlu ve suçludur.

    Türk milleti artık gözünü açıp her şeyin Allah’tan geldiği gibi bir kabullenmeyi bırakmalıdır.

    Kimse kafasını kuma gömmesin!

    İşin içinde para kazanma hırsı vardır. Ne yapıp, yapıp ucuz maliyet anlayışı ve arayışı vardır.

    Ayrıca resmi kurumlarında buna çanak tutması sonucu bu acıları ülkemizde yaşamak bir kader olarak algılanmaktadır.

    Sonuçta bu inşaatlara izni veren ve denetleyen resmî kurumlar bunları onaylamasa, iskân izini vermese bu inşaatlar ne alıcı bulur. Ne de içinde oturan olur ve ölümler gerçekleşirdi.

    Bu ölümler Japonya’da olsaydı istifa ederlerdi…

    Türkiye’deki resmî makamlar nedense işin başındaki mevki olarak olumsuzluklardan hiç sorumluluk almıyorlar. Eğer bu depremdeki kayıplar Japonya’da olsaydı imanın sorumlu kişiler etik olarak görevlerinden istifa ederdi. Maalesef bizde böyle bir devlet alışkanlığı yok.

    Aslında bu acılardan günah çıkarmalıyız ki, bir daha ulusça bu acıları yaşamayalım. Her hatanın bir sorumluluğu ve bedeli olmalı ki, bir daha bu yanlışlar tekrarlanmasın.

    Öncelikle de bu acıların bizim kaderimiz olmaktan çıkması için önce can sonra para demesini öğrenmeliyiz.

    Buraya nasıl gelindi?

    Bir kere Türkiye’nin deprem olacak şehirleri biliniyor. Aynı zamanda fay hatları ve kırılmaları da.

    Maden her şey biliniyorsa, 7,5 şiddetindeki depremlere dayanıklı binalar neden yapılmıyor?

    Çöken binalara baktığınızda yeni binalarda var. Yani kimse eski binaydı deyip işin içinden sıyrılamaz.

    Rüşvet veren de alanda suçlu!

    Amerika’da yaşamıyoruz. Türkiye’nin bir gerçeği de inşaat ruhsatı alındıktan sonra inşaat ne kadar sağlıklı yapılıyor? Nasıl denetleniyor? Zemin etüdü gibi bir sürü teknik kriterlerin kaçta kaçı yapılıyor. İskân alınırken bu tüm şartlar denetlenerek yapılıyor mu? Bir şey karşılığında göz yumuluyor mu? İşte bunların top yekûnu, bu acıların birleşimidir.

    Bunların hepsi bir maliyedir. İnşaatı yapan, yaptıran hep işin maliyetine bakar. Bina ortaya çıksın da nasıl çıkarsa çıksın. Kimsenin aklından deprem ve bugün yaşadığımız acılar geçmez.

    Müteahhitte binayı yaptıran da böyle düşünür. Bugün gerçek ile karşılaşınca aklımız başımız gelir.

    Onun için bu acıyı içimize gömelim. Ders çıkaralım ve bir daha bu yanlışları yapmayalım.

    Biz bu işi başaramıyoruz!

    Kimse gocunmasın ve gücenmesin. Çok güzel ülkemiz var. Çok iyi kalpli insanlarımız var. İnsancılız, samimiyiz belki de dünyanın en iyi milletiyiz. Ancak bunlar ayrı şeyler.

    Sorun ülkeyi yönetemiyoruz…

    Bir kere sistem kuramamışız. Bir Ortadoğuluktan, Asyalılıktan uzaklaşamıyoruz. Artık ya değişeceğiz ya da bunu bir bilenlere teslim edeceğiz.

    Avrupa’da yaşadığım için bir Avrupa kompleksim yok. Ancak burada yaşadıklarım ve gördüklerim var. Türkiye’de 24 yılım geçti. 36 yılımda İsveç’te. Bu 36 yıl beni çok etkiledi. Türkiye’deki 24 yaşındaki bakışım ile bugünkü arasında gece gündüz kadar farklı.

    Batı’da önce insan, sonra para anlayışı var.

    Batı’da bina yapım ruhsatı kendini ispat etmiş büyük inşaat şirketlerine veriliyor. İnşaat aşamasında ve sonrasında da her sene kontroller yapılıyor.

    Türkiye’de kim bana söyleyebilir inşaat bittikten sonra da bitmiş bina kontrolden geçiyor diye.

    İşte Batı’da insan canına verilen değer ile Türkiye’de insan canına verilen net fark budur.

    Batı ülkelerinde de doğal afetler oluyor. Ancak bizdeki kadar ihmal kaynaklı acılar yaşanmıyor.

    Bu çöken binalarda teknik inceleme yapılsa,  teknik hatadan tutun, kötü malzemeye kadar beni teyid eden bir sürü sonuçlar çıkacaktır.

    Bu kadar gözümüz aç, para aşığı olmasaydık bugün bu insanların kanı bizlere bulaşmayacaktı. Onun için kimse kafasını kuma sokmasın ulusça suçluyuz. En fazla da bizi yöneten siyasiler.

    Sevgi ile kalın Stockholm

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.