Bodrum Gündem

Bodrumlu Balıkçılar Ankara’da, vekiller nerede?

Balıklarımızı tanıtalım, balıklarımızı markalaştıralım…

TBMM’de, “Balıkçıların Sorunlarını Araştırmak üzere” bir komisyon kuruldu. Komisyona başkan dahil, 21 milletvekili seçildi.

Siyasette bir söz vardır: “Muğla’yı, Rize’ye mi bağlayalım?” diye.

Bunu balıkçılığa da uyarlayabiliriz. Komisyon üyeleri arasında “Balıkçılığın Başkenti” olan Muğla’dan bir milletvekili bile yok. Komisyonun başkanı ve üyelerinin çoğu Karadenizli.

Muğla’yı, Ankara’da temsil eden 7 milletvekilinden hiçbiri de komisyona üye değil. En azından gruna başvurup üye olmak isteyebilrdi. Muğla’nın en önemli gelir kaynağından biri olan ve bir o kadar da sorunları olan balıkçılık sorunlarının konuşulduğu komisyona neden üye olmak istemediler, bilmiyorum.

Komisyon ilk toplantısını önceki gün yaptı.

Muğla milletvekilleri, “misafir” olarak vakit ayırıp, hemşehrilerinin sorunları dinlemek için de olsa toplantıya katılmadı.

Ben bir Gazeteci olarak, “Bodrum Milas ve Muğlalı balıkçıların sorunlarını öğrenmek için” komisyona giderken, “Balık yemeyi çok seven, üreticinin sorunlarını dinlemeyi sevmeyen”  Muğla Milletvekilleri kusura bakmasınlar ama kulislerde oturuyordu.

“Muğla balıkçılık sektörünün lokomotifidir.”

Evet, bu saptamayı yaptıktan sonra,  Muğlalı balıkçıların temsilcilerinin katıldığı komisyonda neler yaşandığını anlatayım.

Toplantıda Muğla’yı;

Bodrum ve Milas Su Ürünleri Yetiştiricileri Üreticileri Birliği, Muğla Alabalık Yetiştiricileri Birliği, Milas İç Su Ürünleri Yetiştiricileri Üreticileri Birliği yöneticileri temsil etti.

 “Balık çiftlikleri,  doğanın kendini hızla yenileyebildiği yerlerdir”.

Bodrum ve Milas Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birliği Başkan Yardımcısı İhsan Bozan komisyonda , “Muğla, sektörün lokomotifidir. Alabalık’ın can damarı da Muğladır” diyerek sözlerine başladı.

Bozan, geçtiğimiz yıl toplam 252 bin ton balık ihracatının yarısını yani, 126 bin ton (806 milyon dolarlık) balık ihracatını Muğla’nın gerçekleştirdiğini hatırlattı:

“ Bodrum ve Milas olarak, 2008’den bu yana toplam 90 bin ton balık üretimini tam kapasiteyle yapıyoruz. Kapalı bir körfez olan, Güllük Körfezi’nd e, yaklaşık otuz beş yıldır üretim yapılıyor.

Balık çiftlikleri 2000 yılında Güvercinlik koyundan, açık denize taşındı. Ancak, o işletmelerin taşındığı yerde şu anda Titanik, L ujo ve La Blanche isminde en pahalı oteller var.

Türkbükü, Bodrum’un en turistik, en popüler yeridir. Orada ise Maça kızı Oteli’nin önünde balık çiftliği vardı.

Biz devletten çok önce bu işe (balık çiftlikleri) başladık. Mevzuat arkadan geldi. Bodrum İçmeler’de, Türkbükü’nde, Güvercinlik’te 30 ton, 40 ton, 50 ton kapasitesinde küçük işletmeler yapıldı, iptidai tesislerdi bunlar.

Daha ortada mevzuat yokken, biz kendimiz 1999-2000’li yıllarda, balık çiftliklerimizi açık denizlere taşımaya başladık. Çiftliklerin açık denize çıkmalarını bakanlıktan biz istedik. Çünkü çiftliklerin açık denize çıkmasıyla kapasitelerin artmasına neden oldu. “

İhsan Bozan, kamuoyunda en çok tartışılan bir soruna da açıklık getirmeye çalıştı. Balık çiftliklerinin bulunduğu yerlerde, “deniz dibindeki kirliliğin hangi boyutta olduğunun yılda iki defa tesbit edildiğini” belirterek, “Balık çiftlikleri,  doğanın kendini hızla yenileyebildiği yerlerdir” diye konuştu.

“Balıkları tanıtalım, Balıkları markalaştıralım”

Bodrum ve Milas Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birliği Başkan Yardımcısı İhsan Bozan komisyon üyelerine, “balıklarımızı markalaştıralım ve balıklarımızı tanıtalım” dedi. Milletvekillerinin şaşkın bakışları arasında, “Türk Somon Balığı” gibi diye örnek gözterdi ve şöyle devam etti:
“Türk Somon’u nasıl marka hâline geliyo rsa. Bizim de balığımızı, ‘Yunanistan çuprası, Yunanistan balığı’ gibi markalaştırmamız lazım.

Balıklarımızda markalaşmaya gitmemiz, balıkların tanıtımını yapmamız şart. Yunanistan balığı ve çuprası bizim en büyük rakibimizdir.

2002 yılında Yunanistan bizim 5 katımız balık üret iyordu, şu anda biz onları 2’ye katladık. Bunun altını çizmekte fayda var. Biz, rekabetçi politikalarla onların üstesinden gelebiliyo ru z hâlâ.

Ama onların balığı, Avrupalı balık olduğu için, Avrupa sularında üretildiği için, bizden bir tık daha pahalıya satılıyor. Arada, kalite farkı da yoktur. Bizim yemlerimiz de dâhil olmak üzere her şeyi en üst kalitede üretiyoruz.

“Vatandaş balık yiyemiyor” 

Muğla Alabalık Yetiştiricileri Birliği Temsilcisi Tamer Demirkan ile Muğlalı balıkçılar komisyondaki konuşmalarında, halkın satın alma gücünü yükseltilmesi gerektiğinin altını çizerek, halkın balık yiyemediğini,  balığa erişemediğini vurguladı.  Balıkçılar; “balığı satın alınabilir yapmamız lazım” dediler.

Bu konuda şunları söylediler:

“İhracat yapan firmalara, büyük firmalara karşı değilim. Birliklerden ziyade, kooperatifçiliğin yaygınlaştırılması ve oluşturulması gerekiyor. Yasa, sirküler, tüzükler çıkarırken lütfen aile işletmelerine sorulsun.

Büyük üreticilere karşı olduğum anlamına gelmesin ama bir tekelleşmeye doğru gidiş var. Birliklerde hem ihracatçı hem de yem fabrikası sahibi de birlik üyesi, küçük üretici olarak ben de birlik üyesiyim. Uluslararası alanda rekabet eden büyük üretici arkadaşlarımızın ciddi desteklere iht iyacı var. Ama ufak üretici olarak da bizim ayakta kalmamız gerekiyor.

Şu anda kilograma verilen destek 1,25, ama yemin f iyatı 40 lira, yani verilen desteğin hiçbir değeri kalmadı, bunun vergisi, algısı hariç. Benim gördüğüm tehlikelerden biri küçük üreticilerdir. ‘Büyük balıklar küçük balıkları yutmasın’diyoruz. Birlikte yaşayabiliriz. Bu tekelleşme bir risktir. Çünkü bize söz hakkı yok.

Ben aile işletmelerini önemsiyo rum. Onların işleri çok zor ve devletin onları özel şartlarda desteklemesi gerekiyor. Büyüklerin kendi özelinde sorunla rı var, biz küçüklerin de ona göre desteklenmemiz gerekiyor. Bizim birçok üreticimizin projesi, şu anda iptal noktasında. Niye? Kiralarını ödeyemedikleri için. Dağ başındaki o aileler, para kazanacak ki, kiralarını ödeyebilsinler.”

Eee, halk nas ıl yiyecek? Bizim halkımız ne yiyecek?

Bu noktada aile işletmelerinin desteklenmesi, kırsaldaki halkımızın, değerli bir protein kayna ğına (balığa) ulaşmasını sağlıyor.

Ankara’da balığı aşağı yuka rı, şu anda 100 lira civarında yiyorsunu z. Biz üretim yerinde olmamıza rağmen biz balığı tüketemiyo ruz. Burada, kırsaldaki halkın protein ihtiyacının karşılanması noktasında aile işletmelerinin gerçekten çok büyü k önemi var. Benim meslek hayat ımda tec rübem şu: Balığa erişilebilirlik ve balığın sat ın alınabilir olması.

“Türkiye’de bir kişi 6 kilo balık tüketiyor. Avrupalı ise 20 kilo”

Muğla’da balıkçılık sektörünün desteğe ihtiyacını da Milas İhsan Bozan anlattı. Bozan, Türkiye’de kişi başına balık tüketiminin 6 kilo, Avrupada ise 20 kilo olduğuna dikkati çekerek, balık tüketimini artırmak için bu sektöre yapılması gereken destekleri şöyle sıraladı:

1) Biz 2011’de 110 milyon dolar civarında döviz karşılığı olarak devlet desteği alıyo rduk.  110 milyon dolar olan destek, 2020 rakamıyla 11 milyon dolara düştü. Türkiye’de kişi başına düşen balık tüketimi 6 kilo. Ama bu dünya standartlarında 20 kilolarda. Dolayısıyla bizim, sektörün desteğe ihtiyacı var.

2) Balık tüketiminin artırılması yönünde çalışma yapmamız lazım, markalaşma yapmamız lazım, balıkların tanıtımını yapmamız şart.

3) Sektörün işletme sermayes i ve kapasitesinin artırılması için, yeni türlere (Mersin balığı gibi) yatırım yapılabilmesi için finanse edilmesi gerek iyor.

4) Ziraat Bankası’ndan almış olduğumuz sübvansiyon k redilerinde 5 milyon liralık limit var. Bu büyük işletmelere verilen kredilerin dişinin kovuğu. Bu limitlerin artırılabilmesi lazım, bu desteklerden bir kısmının sübvansiyona kaydırılması lazım. Balığın raf ömrünün uzatılması, pazarın daha güçlü hâle getirilmes i için küçük işletmelerin işleme tesislerinin yapılabilmesi lazım.

5)Tarla balıkçılığı yapan arkadaşlarımızın, enerji maliyetleri giderleri çok fazla. Oralara yenilenebilir enerji yatırımları yapılabilmesi lazım. Tarla balıkçılığı için enerji desteği verilebilmesi lazım.

6) Ben Milas’lıyım, Bodrum’lu yum;  Bu sektörde 32 seneden beri varım. 32 seneden beri bize ait Güllük Körfezi’nin herhangi bir yerinde bir yükleme, yanaşma iske lesi yok. Yıllardan beri uğraş ıyoruz, hâlâ çözebilmiş değiliz. Biz Güllük’teki limanı kullanamıyoruz. Diğer yerler de sit alanı. Bölgenin büyük bir kısmı arkeolojik sit alanı. İzinler alamıyoruz. Şu anda Güllük ’tek i iskelenin yanına son on beş yıldır bir yanaşma iskeles i yapmaya çalışıyoruz. Ancak, Vakıflar Genel Müdürlü ğü çeşitli bahanelerle taş koyarak bu güne kadar engelledi.

7)Karadeniz’de onlarca balıkçı barınağı var. Bizim bölgemize de bir balıkçı barınağı yeri gösterilirse bütün yatırımı biz yapmaya talibiz, devletten bir şe y istemiyoruz; yalnızca yer istiyoruz, oraya ulaşacak yolların kamulaştırılmasını istiyoruz. Bu, bizim için çok çok önemli.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.