Bodrum Gündem

Kadınların toplumsal ve yasal hakları – İsmail Bozkurt Bodrum Gündem yazıları

Kadınların toplumsal ve yasal hakları – İsmail Bozkurt Bodrum Gündem yazıları

Türk Medeni Kanunu ve tüm devrim kanunları kadınların erkeklerle eşit yurttaşlık haklarını elde etmesi yolunda atılmış en büyük adımlardır. Bu adımlar; sadece kadınlara onurlu, aydınlık bir yaşam kapısını açmakla kalmamış, bütün bir topluma, aydınlık bir geleceğe giden yolu göstermiş, kadını sosyal yaşamın bir parçası haline getirerek aile hukukunu uygarlık anlayışına taşımıştır. “mirastan eşit yararlanma”, “resmi nikâh zorunluluğu”, “evlilikte kadının rızası”, “boşanma ve velayet hakkı”, “mahkemede eşit tanıklık”, “çok evliliğin yasaklanması”, “çalışma hakkı” gibi hayatı haklar, Cumhuriyet’in temelini oluşturan laik, sosyal hukuk devletinin temelini oluşturmaktadır. Cumhuriyet döneminde büyük önder ATATÜRK medeni kanunla dünyanın birçok devletinde o tarihte sözü edilemeyen hakları oluşturmuştur. Anadolu’da Türk kadını özenle çocuğunu yetiştirirken üretimin ve bilimin içinde yer almaktadır. Türk kadını savaş pilotu oldu, doktor, mühendis, mimar, öğretmeni oldu. Medeni hayatın her alanında görev ve sorumluklar aldı.

Medeni kanunla kazanılan bu haklardan nafaka hakkının süreye bağlanması ve boşanmalarda “aile arabuluculuğu” adı altında uygulamalarla taviz verilmesi yasanın terse çevrilmesini ortaya koymaktadır. Bu konuda kadınlara ve çocuklara karşı şiddetin önlenmesi aile hukukunu yükseltmesi ve geliştirmesi ile çözümlenecektir.

Türk kadınının medeni haklarını sınırlayan yasa ve sözleşmelerin yok sayılması, toplumsal yapının ayrıştırılması ve kadınını ikincil sınıf olarak tanımlaması TC anlayasında yer alan Atatürk milliyetçiliğine bağlı demokratik layık ve sosyal hukuk devleti ilkeleriyle asla bağdaşmaz.

Aydınlığın temel yolu olan kadınları medeni kanunla kazanılan haklarından mahrum etmek isteyen teokratik ideolojide baskı kurarak örgütsel amaçlarını genişletmek için Türk kadınını toplum içindeki çalışma hayatındaki yerinden ayırmaya çalışmak Atatürk devrimlerinin tümünü inkâr etmektir.

Türk beyliklerinde aile yapısı bir bütündür. Yönetim yapısında erkek kağan, kadın hatun olarak yer alırken,  kararlar yer yer ortak alınır. Türk kadını at biner, silah kuşanır, cengâverdir, gerekirse savaşa katılır.

Bir erkeğin eşini, annesini, kız kardeşini, kızını, ölüme reva görmesi söz konusu olamaz. Bu konuda doğada insanların ortak yaşamında kadınların yerinin yok sayılması ve çağdaş hayatın karanlık ideolojilere bırakılması toplumsal yapının gerilemesin neden olacaktır. Yaşamın gerçek koşullarının her safhasında kadınlar vardır ve erkeklerle yarışmaktadır. Türk kadını savaş sahnelerinde dahi cephede olmuş, erkeklerle omuz omuza çarpışmıştır. Günümüzde Türk kadını Anadolu topraklarında yarattığı üretim değerleri ve hizmetleri tarımda, sanayide, ekonomide, eğitimde, bilimde ve tıpta, inkâr edilemez boyutlara ulaşmıştır.

6284 sayılı kanunda kadına karşı şiddetin tanımlanması; “ Kişiye, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar veren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışlar ” olarak tanımlanmıştır. Bu durum karşısında 6284 sayılı yaşaya karşı çıkanlar; kadın düşmanlığı ve kadına karşı şiddetin serbest kalması doğrultusunda adeta insanlık suçlarının desteklenmesine yönelik taleplerde bulunmaktadır.

İstanbul Sözleşmesi “ Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi üyesi 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından taahhüt altına alınmış bir sözleşmedir.  Sözleşme hukuku taraf devletleri hukukî olarak bağlar nitelikte görülmektedir. Sözleşme ilke olarak; kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması kadına arşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesini ön görmektedir. [1]

Kadının iş hayatında olmaması, gelirinin olmaması, ekonomik özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Bunun yanı sıra, cehalet, yetersiz eğitim ya da eğitimden tamamen yoksun bırakılması son derece olumsuz etkiler yaratmaktadır. Kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilerek çocuk gelinler yaratılması bir başka olumsuzluk ve insan hakkı ihlalidir. Çocuk yaşta evliliklerin eğitimden uzaklaştırmaya neden olurken bir başka taraftan önemli toplumsal sağlık sorunlarına neden olmaktadır. 14-15 yaşında kızların ev kadını yapılması, eğitimsiz erkek tahakkümünde bırakılması “onu yapmadın, bunu niye böyle yaptın” gibi bahaneler ya da namus vb. töresel iddiaların sıralanması aile yapısını çürüten şiddet olayları ve ölümlerle sonuçlanan olaylara neden olmaktadır. Bunun yanı sıra devletin yetkili birimleri şiddete maruz kalan kadınlara karşı yeterli desteği verememektedir. Yasaların uygulanmasında yeterli desteğin olmaması yanı sıra, idari, yasal ve psikolojik desteği alamayan kadınlar, cezaların caydırıcı olmaması ve yeterli şekilde uygulanmaması nedeniyle zarar görmektedir.

2008-2018 yıllarında yapılan “Kadın Cinayetlerini Durdurma Raporu” na  (KCDP) Faillerine göre işlenen 1260 ayrı kadın cinayeti tasnifinde; cinayetlerin 623 kocası tarafından işlenirken, 160 cinayet sevgililer tarafından, 94 cinayet tanıdık kişi işliyor, 88 cinayet hırsızlık ve tecavüz vakaları sonucu işleniyor. 49 cinayet kardeş tarafından işlenirken, 48 kadın cinayeti babası tarafından işlenirken 48 cinayeti anneye karşı oğlu tarafından işleniyor. 38 kadın cinayeti yabancı kişiler tarafından yapıldığı açıklanıyor.

2008-2018 yılları arasında işlenen 2 binden fazla kadın cinayetinden 1260’ı ateşli silahla, 679’sı kesici aletle, 404’ü boğularak, 84’ü darp edilerek, 64’ü işkence yapılarak, 15’i ise çeşitli şekillerde gerçekleşmiştir. Türkiye’de en çok töre cinayetinin işlendiği Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz bölgeleri, töre baskısına bağlı olarak gerçekleşen intiharlar ile cinayet olduğu halde ayrıntısı bulunamayan bazı vakaların intihar olarak gösterildiği raporlara geçiyor. Türk toplumunun sosyal yapısında ortaya çıkan bu tahribat ve yozlaşma toplumun önemli bir kısmı tarafından karşı çıkılmakta ve yadırganmamaktadır.

OECD ülkeleri arasında açıklanan raporlarda en fazla şiddete maruz kalan kadınların Türkiye’de olduğu görülmektedir. Türkiye, OECD ülkesi kadınların en fazla şiddete maruz kaldığı ülke olarak birincisi sırada %38 Türkiye yer alırken bu oran Kolombiya’da % 37,4, Kosta Rika’da % 36, ABD’de bu sayı sayısı % 35,6 olarak dördüncü sırada yer alıyor. [2]

Tarihsel sürçte Türk ordusunun savaşlarda ve çatışma bölgelerinde kadın ve çocukları koruma altına alması hususunda yüzlerce örnekler sıralanmaktadır. Hâlbuki bugün Türkiye’de yaşanan kötü örneklerde kadın ve çocuklara karşı cehalet ve karanlık ideolojilerden işlenen menfur kötülükler şaşkınlık verecek ölçüde artmıştır.

Atatürk devrimlerinin ışığında Türk kadını bilimde, sanatta, sanayide, tarımda, siyasette, eğitimde ve ailede erkeği ile omuz omuza, toplumun aydınlık, ilerici, çağdaş gücü olarak baş tacı olma niteliğini güçlendirecek ve hak ettiği değeri devletin yasal teminatıyla çağdaş ülkelerin de ilerisine taşıyacak güçtedir.

 İsmail Bozkurt

[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Avrupa_Birli%C4%9Fi

[2] https://tr.euronews.com/2022/03/31/erkeklerden-fiziksel-veya-cinsel-siddet-goren-kad-nlar-n-oran-avrupa-ve-oecd-nin-lideri-tu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.