Bodrum Gündem

YARATICI BİREYDEN, DURAĞAN TOPLUMA

03.10.2013
0
A+
A-

Toplumsal gelişimin ivmesi, özgür aklın hakim olduğu insanın, yaratıcı gücüdür. Bu güç bilgi ve deneyimlerle gelişir. Bunun oluşması için de, insan aklının her türlü tutsaklıktan ve bağnazlıktan kurtulması gerekmektedir. Kısaca insanın toplum içinde etkin bir varlık olması, özgür birey olması ile olasıdır. Özgür birey ise, bencil birey değildir. Bin dokuz yüz seksenler ile sonrası- özellikle Turgut Özal döneminde- aklın özgürlüğüne dayalı birey yerine, egoist, çıkarcı, vurdumduymaz, benden sonra tufancı ve köşe dönücü insanı oluşturmanın adına birey olmak denildi. Bu tür bireylerden oluşan toplumun ülkesinin geleceğine ve çevresine duyarsız, ilgisiz kalması kaçınılmazdır. Elbette böyle bir mantıkla oluşan ve yetiştirilen insan, kendi çıkarından ötesini görmeyen, kendinden zayıfı ezen, güçlü karşısında el-pençe duran kişiliğe bürünmekten öte gelişim gösteremez.

Retin-A cream

Bencil birey kendini kurtarmak ve köşe dönmek için,  etik dışı hiç bir davranışdan  kaçınmaz. Kendi varlığı ve çıkarları her zaman toplumsal çıkarlardan önde gelir. Zira yaşadığı süre içerisinde toplum onun için çıkarlarını oluşturabileceği, insanlardan oluşmuş bir ortamdır. Diğerlerinin sırtına binerek önüne koyduğu hedefe ulaşmak onun seçtiği yaşam tarzıdır. Kendisini toplumun bir parçası olarak görmektense, yararlanmak daha öncelikli bir ilkedir. Bugün ülkenin içinde bulunduğu bataktan çıkmanın zorluğu bu açmazdan kaynaklanmaktadır. Yıllarca ?ben ve yine ben? düşüncesi ile yıkanan beyinler, ortak davranış ilkelerinde anlaşmakta güçlük çekmektedir.

Toplumları oluşturan bireyler ne kadar aklın üstünlüğü ve aklın özgürlüğüne dayalı olarak eğitilirse, ne kadar sorgulayıcı yetişirse, çevresindeki gelişmelere de o kadar duyarlı olacaktır. Özgür birey olayları irdeleyici ve dönüştürücüdür. Egemenler ise, hükmettikleri toplumda böyle bireyler yerine, baş eğen, evet efendimci insanlar olsun isterler. Aksi halde zaten hükmetmeleri zora girecektir. Bu nedenle değil mi ki, 12 Eylül egemenleri okullarda mantık ve felsefe derslerini zararlı gördüler. Günümüz iktidarı bir adım daha atarak, özgür tartışma alanı olan üniversitenin ilahiyat fakültelerinden felsefe -ki bu İslam?da tasavvufdur- okunmasını yasakladılar. Bu anlayış yalnız bize özgü de değildir. Tüm Müslüman toplumlarda, yani ümmet toplumunda yaşam yeniliklere kapalıdır. Zira bu toplumlar Allah tarafından vazedilmiş kuralların dışına çıkmazlar ve çıkamazlar. Dünyadaki tüm Müslüman ülkelerde asla bilimsel ve sosyal ilerleme görülmez. Bunu en açık ifade ile ülkemizde bir İslam alimi ?biz keşif yapamayız. İnançlarımız buna müsaade etmez. Ancak yapılan icatları kullanırız? diyerek açıklamıştır. Bir de buna İlahiyat Fakültesi Dekanı?nın ?İslam toplumu diğer toplumlardan üç yüz yıl daha geridir? demesini eklersek, gerisini siz düşünün? Bu tür statükocu ve bağnaz egemenler kendi çıkarları adına insanları bir kalıba sokarak iktidarlarını sürdürmek isterler.

Hıristiyanlık aydınlanma (laiklik) ile din bezirganlarının toplum üzerindeki baskı ve zulümlerini kaldırmıştır. İslam dokuzuncu ve onuncu asırda kendi içinde bazı özgür ilim adamları yetiştirmiş, bu gelişmeyi önlerinde tehlike görenler, Abbasiler döneminde İslam?da içtihat kapılarını kapatarak ilim ve bilimin önünü kesmiştir. İçinde yaşadığımız dönemde aydınlanmış ve özgür toplum olan bir tek İslam ülkesi yoktur. Olmadığı gibi, büyük çoğunluğu kan revan içindedir. Geçmişte Haçlı Seferleri ile ortadan kaldırılmak istenen İslamlık, bugün Müslümanları Müslümanlara kırdırtmaktadır. Ülkemiz egemenleri de bu kırıma sözcülük ve önderlik etmek için her çareye başvurmaktadır.

AKP iktidarı demokrasi ve özgürlük adına ülkenin yönetimine hakim olurken, yanı başına da,bir takım vaatlerle, sözde demokrat, ve özgürlük savaşçılarını da aldı. İktidarları pekiştikçe, bu tiplerin büyük bir çoğunluğunu yanı başından uzaklaştırdı. Onların yerine otuz yıldır bir iç savaşın nedeni olan Kürtleri aldı. Şimdilerde kendi varlıkları adına, bu kesimi siyasal çözüm süreci diye oyalamaktadır. Kürt siyasal İsteklerine verilecek ödünler nedir bilemeyiz. Ama bilinen, önümüzdeki seçimlerde koltuklarını koruma isteğidir. Çatışma, bu zihniyetle belli bir süre sonra daha da keskinleşecektir. Zira, Kürtlerin bizim dediği alanda devşirme bir El Kaide, Suriye?nin Kuzeyi?nde bir şeriat devleti ilan etti bile? İktidarın tek dostu da çevremizdeki bu güçtür.

Aldatılıyoruz. Çünkü bize demokrasi diye ümmet toplumu dayatılmaktadır. Böyle bir toplum özgür bireylerin çoğunlukta olduğu yerde oluşturulamaz. Ülkede adım adım tüm kurumlara el konularak, ülke, başbakan?ın himmetine AKP tarafından bırakılmış bulunmaktadır. ?Kuvvetler ayrılığı? kağıt üzerinde Anayasa?da dursa bile, ?kuvvetler birliği? olarak Başbakan?a teslim edilmiştir. İç siyaset, dış siyasete de yansımış bulunmaktadır. On bir yılda ülkeyi Laik bir ülke olmaktan çıkarıp, temeli dine dayalı olarak şekillendirirken, az gelmiş olmalı ki, dünyayı yeniden örgütleme sevdasına kapılmış bulunmaktadır. Yeni bir İslam birliği dillendirilirken, yeni bir birleşmiş milletler hayal edilmektedir. Doymak bilmeyen bir ihtiras, R.T.Erdoğan tarafından dört bir yana saldırmaktadır. Oysa, bu faşist anlayış nerede yeşermişse, oranın halkı büyük bedeller ödemiştir.

Her insan gibi kendisi de bir fanidir. İktidardan, ülkeden veya dünyadan gittikten sonra, arkada kördüğüm olmuş sorunlar bırakacaktır. Bu sorunları aza indirmenin yolu biatkar bir toplum olma yerine, zaman yitirmeden özgür irade ile tüm siyasal güçleri eylem ve iktidar için bir araya getirmektir. Aksi takdirde Arap Şeyhlikleri gibi bir devlete dönüşmek mukadderdir. 

Zihni Çetiner

Bodrum-3 Ekim 2013

Zihni Çetiner’in diğer yazıları için linke tıklayınız: http://www.bodrumgundem.com/author/zihni-cetiner/

.

ETİKETLER: ,
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.