Bodrum Gündem

TEHLİKELİ GERİLİM…

İktidar toplumu test ediyor. Bakalım nereye kadar dayanacak? Öyle ya, Türkiye giderek karartılıyor, giderek geriliyor, laiklikten iyice uzaklaşıyor.

Bir yandan Güneydoğu’da harp var. Resmen savaşıyoruz, ülkemizi hainlerden temizlemeye çalışıyoruz. Diğer yandan, sanki hiçbir problemimiz yokmuş gibi iktidar, Anayasa-Başkanlık ve rejim konusunda canını dişine takmış, milleti gerip duruyor.

Cumhurbaşkanı yetmedi, Başbakan kâfi gelmedi, şimdi de Meclis Başkan’ı sistemi zorluyor. Aslında iktidarın tüm kadrosunda niyet aynı. Cumhuriyetle hesaplaşılacak, kurumları hırpalanmaktan da beter edilecek, özetle İslami devlete gidilecek. Yahu artık baklayı ağzınızdan çıkarıp, şeriat arzunuzu açıkça söylesenize…

Niye uğraştırıp duruyorsunuz milleti? Çıkın artık erkekçe söyleyin istediğinizi. Hoş söylemeseniz de zaten yapıyorsunuz yapacağınızı. Şunun adını koyun gitsin, biz de rahatlayalım, siz de. Hiç değilse mücadelemizi ona göre yaparız.

Türkiye’nin altı oyuluyor, gırtlağa kadar borçla köprüler, barajlar, havaalanları, yollar yapılıyor. Milletin vergileri işsizlik, sosyal yardım, garibanlara ve mültecilere aş ve güven adı altında hovardaca dağıtılıp, sık yapılan seçimlerde oya çevriliyor. Bunun adına da demokrasi filan diyoruz. Güldürmeyin adamı…

Evet, Türkiye’nin fotoğrafı değişti, günlük yaşamda bazı kolaylıklar getirildi, büyük şehirler borçla filan ama güzelleşiyor. Peki, eskinin güçlü ve saygın Türkiye’sinden eser var mı ortada? Fotoğrafa dikkatle bakın, süratle Araplaşıyoruz. Hem ülke olarak, hem de birey olarak güvenimiz tehlikede. Güneydoğu’da il ve ilçeler barut fıçısı gibi. Huzura hasret kalmış insanlar, evini yurdunu terk ediyor. Bunlar da bizim iç mültecilerimiz haline geldi. Sığınacak, çoluk çocuğunu koruyacak yerler arıyorlar. Kimi aile yakınlarının yanına göçüyor, kimi çaresizlik içinde sığınacak bir dam arıyorlar. Yaşadıkları yerlerde kan ve gözyaşı var çünkü…

Böyle bir tabloda, ekonomik çöküntü de devreye girebilir. Allah korusun, devletimiz ve insanımız yaşamsal açıdan daha da güç duruma düşebilir. Dünün parlak ihracatı dibe çakılıyor. Turizmin nefesi kesildi, can çekişme noktasına itiliyor. Harp kolay iş değil, Ordu’nun hareketi ile düşmana savrulan roket ve bombalar, milyarlar götürüyor bütçemizden. Elbette gidecek, ülkemizin güvenliği için değil paramızı, canımızı bile vereceğiz. Ama değirmenin suyu nereden gelecek? Şeffaf politikamız olmadığı için, kimden ne geliyor, ne alıyoruz belli değil. Araplardan bir gelen var, öyle söyleniyor,  ama daha ne kadar gelecek? Böyle bir ortamda önümüzü göremiyoruz ki…

Bu duruma ülkeyi, bizi 14 yıldır yöneten iktidar getirdi. Ben yaptım oldu iktidarı diyebileceğimiz bugünkü yönetim, aklına eseni kitaba uygun olup olmadığına bakmaksızın yaptı. Ne Anayasa tanıdı, ne kural tanıdı, ne sistem nede program bıraktı ortada. Öyle olunca, Türkiye’nin başı iyice belaya girdi. Şimdi, bir-iki Arap’tan başka dostumuz kalmadı. Dünyayı bizden nefret eder hale getirdik. Evet kolay becerilemeyecek bu işi, iç ve dış politikamızı eline yüzüne bulaştıran acemi yöneticilerle becerdik maalesef…

İktidarın seçim beyannamelerine bakıyorum, hükümet programlarını inceliyorum, yaptıkları hiçbirinde yer almıyor. Ne eğitim sistemimizi imam hatibe dayama, ne ikili tedrisatın kaldırılma arzusu, ne laikliği değiştirme gayreti, nede dini siyasete alet eden bir gidiş yer almıyor beyanname ve programlarda. Millete taahhütleri ayrı, icraatları farklı. Böyle bir anlayışın yönetimi altındayız yıllardır…

İşin daha da önemli tarafı, Türk devletinin şeklini, modelini ve yasalarını koruması gereken güçler, üç maymunu oynuyorlar. Görmedim-duymadım-bilmiyorum… En önemli makamlarda oturan yetkililer de, muhalefet de, yazılı ve görsel basının çok büyük bir kısmı da aynı durumda, aynı görüntüde. Hiç biri, bu tehlikeli gidiş karşısında elini kolunu kıpırdatmıyor. Aman beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın diyorlar. Bir şeyler yapmak lazım, bu devleti çok kötü yönetimden bir an evvel kurtarmak lazım.

İstediğimiz kadar seçim yapalım, hepsini bu iktidar kazanır. Demokrasi varsa, seçim olacak. Olacak, ama bu tembel ve iş üretemeyen, millete ümit vadedemeyen muhalefet ve onun tembel ve sorumsuz kadrolarıyla bir yere varamayız. Tekrar söylüyorum, bir şeyler yapmak lazım. Rahmetli Süleyman Demirel’in bir lafı vardı. (Demokrasilerde çare tükenmez)derdi Demirel. Böyle giderse tükenecek ve güzelim ülkemiz bu beceriksiz iktidarın elinde, korkarım daha da büyük darbeler yiyecek.

Vakit geçmeden bir şeyler yapmak, ülkede yeni ve kalıcı bir rüzgâr estirmek, kenarda köşede oturmak zorunda bırakılan bu ülkenin iyi yetişmiş, deneyimli ve donanımlı insanlarını harekete geçirip, devreye sokmak gerek. Kısaca yeni bir siyasi akıma ve yıpranmamış kadrolara ihtiyaç var. Böyle bir akımı ve kadroları yaratabilir miyiz? Elbette yaparız, korkaklığı ve tembelliği üstümüzden atarsak, yapamayacağımız iş yoktur. Anayasaya ve kanunlara bağlı ve saygılı kalarak da, mucizeler yaratılır bu ülkede. Korkmayın, dünün yoksul ve çaresiz Türkiye’si yedi düvele karşı yaptığı İstiklal harbini kazandı.

Bugün de kazanır, yarın da…

Bunu başaracak insanımız da var, gücümüz de, yüreğimiz de…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Birsen torun dedi ki:

    Şu günlerde en revactaki şeyler;üç maymun,Bana değmeyen yılan bin yaşasın. V.s .ağzınıza sağlık. Bin yaşayın.