Bodrum Gündem

Eğitimin Yüz akı “Köy Enstitüleri” – Hatice Yücel Bodrum Gündem yazıları…

Eğitimin Yüz akı “Köy Enstitüleri” – Hatice Yücel Bodrum Gündem yazıları…

17 Nisan 2020. Yeni yıla girdiğimizden beri hiç yüzümüz gülmedi desek yeri. Elazığ depremi, Suriye macerası, şehit cenazeleri, mülteci, işsizlik, yoksulluk derdi derken Corona virüsü denen bilinmeyen zamansız farklı bir düşmanla karşı karşıya geldik. Yaşamımızı baharımızı çalan bu salgın, her şeyin önüne geçip tehlike çanları çalarak bizi evlerimize bağladı, haklı olarak. Sokaklar, yollar, parklar, çalışma alanları, okullar, alışveriş merkezleri boşaldı. İstekler, hırslar, egolar frenlendi. Bilim insanları siyasilerin önüne geçti. Evler aileler önem kazandı. Torunum kucağında laptopu ile  “uzaktan sanal eğitime” geçti. “Ne olacak bu çocukların hali” derken bak başımıza gelenlere. Biz kemale ermiş iki öğretmen, çaresiz yaşamın bu yüzüne de tanıklık ettik.

17 Nisan 1940’a 80 yıl öncesine dönmek ve eğitimin Rönesansı sayılan “Köy Enstitüleri” kuruluşunu hatırlamak daha iyi mi gelir dersiniz? Çünkü o gün %10 okuma yazma bilmeyen Anadolu köylerinde bir değil bin gül açmıştı, şevkle inatla Kültürel bir devrim başlamış, Türk Eğitim tarihinde yeni bir insan ve ülke yaratma projesi doğmuştu.

Bu değer biçmede Antalya – Aksu Köy enstitülü ellibeş yıllık eşimin etkisi de olsa gerek. Onda kalan izleri birlikte yaşadık. 1948 de onbir yaşında, Fethiye’nin dağınık yayla Köyü Nif te, öğretmenlerinin yönlendirmesi, Ailesinin isteksizliğine rağmen, beş yaşıtıyla birlikte bu yola çıktıklarında “Okuma isteği” nin dışında hiç birşey bilmiyorlardı. “Bu okullar olmasaydı bizler /otlar, böcekler gibiydik bozkırda / acılarla gökyüzü kadardık / unutulmuş unutulmuş çocuklardık. Köylerdik” diyen  Mehmet Başaran, Fakir Baykurtlar, Mahmut Makallar, Talip Apaydınlar, Cavit Orhan Tütengiller… Bu okulların eserleridir. Onlar ekmeğe ve aşka inanıyorlardı. İnsan yetiştirmeyi köyü geliştirmeyi hedef alan bu kurumları yuvaları gibi bellediler, sevdiler, güvendiler, ektiler, biçtiler, ürettiler, okudular, öğrendiler, çaldılar, söylediler, oynadılar, çizdiler, yazdılar, yüceldiler. Doğaya, ekmeğe, insana, kitaba, sanata, bilime inandılar. “Bizim köyün destanını, Irazcanın Gücünü, Yılanların Öcünü” yazdılar. Canlandırılacak köy öyküsünü geleceğe taşıdılar. Öğretmen oldular!

“Ne yazık ki bir oldular da Bolu Beyiyle, kapattılar Köy Enstitülerini” (27 Ocak 1954) . İsmail Tonguç “Oysa onlar bir uygarlık meşalesidir” derken, Falih Rıfkı Atay “Ne yuvalarını ören kuşlar, ne kovanlarını kuran arılar, bu çocuklardan daha çalışkan ve istekli değildir” der. O günden beri de yeri doldurulamadı zaten. En acısı oradan yetişenlere “Sakıncalı Öğretmen” damgası vuruldu. Önce Öğretmen Okulları, sonra Öğretmen Liseleri kapatılıp öğretmen yetiştirmeyi Eğitim Fakültelerine bırakıp. KPSS sınavlarıyla ablukaya aldılar. 1950 sonlarında başlayan eğitim vurgunu her yıl artarak yayıldı. Oysa Eğitim Öğretim sorununu çözmeyen bir ulus, hiçbir sorununu çözemez.

Köyleri canlandırmayı bırak, terk ettik. Buğdayı, samanı, mercimeği, ithal eder olduk. Kitap, sanat, okuma düşmanlığı yarattık. Bilime karşı geldik. Eğitimi dinselleştirdik ticarileştirdik, hak olarak görmedik. Eğitim birliği yasasını bozduk, öğretmenlerle adeta oynadık, susturduk.

Sonuç olarak, Türkiye geleceğini aramak kurmak zorundadır. Bu da eşit parasız, laik, demokratik, bilimsel eğitimle gerçekleşir. Düşünsel duygusal, sosyal, kültürel, ekonomik zenginlik böyle sağlanır. Bu yola baş koyan Belediyelerle STK’lar iş birliği içinde bu işin üstesinden gelebilirler bir derece.

Ocak ayı başında Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneğinin İzmir Belediyesi ile yaptığı çalışmalar umut vericidir. Kamusal Eğitimin öne çıkarılarak toplumsal cinsiyet eşitliği, tarım ekoloji, gıda güvenliği, yetişkin eğitimi, kooperatifçilik gibi konularda iş birliği sağlanacak. İstanbul’da “Kent Enstitüleri”, İzmir de Tarım Üniversiteleri, Aydın da, Muğla da çevre doğa eğitimi, kooperatifçilik, yerli tohum, lavanta, dut, zeytin gibi yerel ağaçlar dikimi başlamıştır. Mahalle okulları, yetişkin ve sanat eğitimi de gündemde.

Bu yıl Bodrum Belediye meydanındaki ÇYDD Üyesi ışıklar içinde yaşasın – Sebahattin Koşan’ın öncülüğünde yapılan Hasan Ali Yücel Büstünün önünde saygı duruşunda bulunamayacağınızdan gönüllerimizde yapacağız. Selam olsun bu kurumlara ve emek verenlere. 17 Nisan Halikarnas Balıkçısının da doğum günü. “Merhaba”sını da gönderelim. Ayrıca 23 Nisan 2020 100. Yılını kutlayacağımız Cumhuriyetin temeli T.B.M.Meclisinin kuruluşunu ve kapısındaki “Egemenlik Ulusundur” yazısını da yaşamımızdan çıkarmayacağız. Çünkü o bizim Atatürkten çocuklarımıza kalan en büyük armağandır.

Su sesi, kuş sesi, çocuk sesi onlar yaşamın, özgürlüğün, umudun sesidir. Vazgeçilemez…

Hatice YÜCEL – Eğitimci- 17/04/2020

Yorumlar

  1. İsmail Arabulan dedi ki:

    Hatice oğretmenimizi ve eşini kutluyorum. Sağlıklı günler diliyorum.