Bodrum Gündem

Açık Zihin – Bilim Teknoloji Köşesi

Cep Telefonları Cep Telefonu mu?

Başlıktaki soruya evet diyebilen varsa geçen yüzyılda kalmayı tercih eden nostaljik biri diyebiliriz değil mi? Bugün cep telefonu ismi ile kullandığımız cihazlar kişisel asistanımız gibi. Yakında biz onların asistanı olacağız sanki, öyle gözüküyor biraz.

İki hafta ağır konulara girdik bilim felsefesi ile başlayıp teknoloji distopyası ile devam ettik. Bu hafta beyin yakmadan devam edelim. Yakın gelecekte çıkacak olan cep telefonların becerilerine bir göz atalım dedim.

2030’a Bir Bakış

Evet fazla ileriye dair bir tahmin yapmak güç artık. 10 yıllık bir gelecek vizyonu dahi bilim kurgu romanlarındaki heyecana sürükleyebiliyor insanı artık. Teknolojinin gelişim hızı öylesine arttı ki 100 yılda alınacak yolu artık 10 yılda alıyoruz.

2030 yılında 6G teknolojisine geçeceğimiz kesin gibi. Zaten Donald Trump bundan bahsetmişti kendi başkanlığı döneminde. 6G ne demek ona bir bakalım mı? Yaklaşık olarak 100 gb / saniye hız demek. Bir başka deyişle harici hard diskinizin tamamını 10 saniye içinde bulut sunucuya kopyalayabileceksiniz demek. Baş döndürücü değil mi?

Ancak 6G teknolojisinin avantajı internetten film izlerken bekletmemesi ile sınırlı değil. Şimdi sıkı durun yazacaklarımın hepsini 10 yıl içinde birlikte yaşayacağız.

Üç Boyutlu Görüntü

Hologram teknolojisi telefonlara gelecek ve biz hologramlarımız ile görüntülü konuşabileceğiz. Aslında bunu şuan günümüz teknolojisi ile de yapabiliyoruz. Örneğin geçen yıllarda Zeki Müren ile düet yapmıştı bir sanatçı. Tabii ki Zeki Müren’in sahnede hologramı ile. Bunun telefon teknolojilerine kadar indirgendiğini düşünün. Günlük hayatımızın bir parçası.

Koku

Yok canım demeyin. Teknoloji firmaları bunun için yoğun çaba harcıyor. Belki ilk başta 10 koku aktarılabilecek karşı tarafa. Belki daha az ancak sonrasında tüm kokular kameraya alınabilecek. Cümleyi doğru mu kurdum bilmiyorum bunun için Türk Dil Kurumu bir kelime türetmeli. Amerikalıların Capture diyeceği kesin de biz Türkçe ’de ne kullanacağız.

5 Duyu Algısı

Geçen hafta bahsettiğim sanal gerçeklik konusu içinde aslında bu yapay algılama. Örneğin dokunma duyusu şuan bir eldiven vasıtası ile taklit ediliyor. Tabii ki bugün o eldiven çok ağır ve hantal üzerinde 28 tane minik motor var. Tat alma duyusu ile ilgili de çalışmalar var. Elektriksel sinyallerle beyni uyararak bir tadı algılamamız çok yakın.

Mobile Dünya Büyüyor

Cep telefonlarımız ile ilişkimiz giderek en yakın arkadaşımızdan, eşimizden, dostumuzdan daha iç içe bir hal aldı. Hadi böyle felsefi soruları seviyorum araya sıkıştırayım, üzerine birlikte düşünelim. Cep telefonları acaba yakın bir gelecekte kendimizden bize daha yakın olabilecek mi? Evet kendinden yakın olmak. Mesela şeker ölçümü, tansiyon ölçümü, ateş ölçümü gibi fiziksel durum ile ilgili veri toplama teknolojileri. Bence bu kadar değil deri yüzeyindeki nem seviyesinden stres seviyesi ölçümü. Bir adım daha ileri gideyim mi? Rüyaların kayıt edilmesi.

Yok Kaan abarttın diyorsunuz değil mi? Peki şuan zaten rüya kaydı yapabiliyoruz EEG cihazları ile bunda hem fikiriz değil mi? Tek sorunumuz gelen elektriksel sinyalleri görüntü ve sese dönüştürmek gibi gözüküyor. Ancak buradaki zorluk bu kadarla sınırlı değil.

Dünyada 8 milyar insan yaşıyor ve inanların beyninin ürettiği elektrik sinyalleri birbirine yakın olsa da hiçbir zaman aynı değil. O halde hangi standarta göre bu dil okunacak ve görüntüye dönüştürülecek. Harvard’da bir grup genç bilim insanı bunun için bir yol bulmuş gözüküyor.

Şu an için rüyanın içeriğine göre sadece renk üretebiliniyor. Örneğin kâbus görüyorsa kişi kırmızı güzel bir rüya görüyorsa mavi led yanıyor. Bunun için sadece EEG cihazı kullanılmıyor tabii ki. Ritmik göz hareketlerini ölçen bir cihaz ve kas seğirmelerini algılayan bir sensör de devreye giriyor.

Gelecekte omurilik ve beyin üzerinden bu sinyaller çok daha yüksek çözünürlükle alınabilecek. Ve sanırım görüntü gitgide netleşecek.

Başka Neler Olacak?

Kabaca insan gözüne yakın çözünürlükte fotoğraf çekebilecek telefonlar. Ön kamera ise hiç görünmeyecek ekranın içinden çekecek.

Telefonlar muhtemelen daha incelecek, bükülebilir ya da şeffaf olacak. Saat yerine gözlük olacak ve telefonu yanımızda taşımak zorunda kalmayacağız. Google Glass ve Microsoft’un HoloLens’i bunun için en uygun iki aday şimdilik.

Telefonunuzla arabanız konuşacak ve sizin yerinize kararlar alacaklar. Mesela iş yerinden çıktınız eve gideceksiniz. Otonom sürüşe sahip arabanız cep telefonunuza bağlanarak yol durumu, hava durumu, aile bireylerinizin konumu eve varış süreleri gibi verileri alarak işleyecek ve buna göre seçenekleri değerlendirecek. Peki biz o sırada ne yapıyor olacağız derseniz.

İşte bu büyük bir muamma. Sanırım bu denli konfor bizi büyük bir amaçsızlığa ve anlamsızlığa sürükleyecek. Belki de bu yüzden bir geçen haftalarda konuştuğumuz sanal evrenlere ihtiyacımız olacak.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.