14 Mayıs… Seçimlere Doğru

6 Şubatta yaşanılan, hepimizi derinden yaralayan depremlerin, yıkımların, verdiğimiz binlerce kayıpların ardından bir kez daha hepimize derin bir belirsizliği korkuyu yaşatan siyasi tarihimizin en derin kırılmalarından birini geçen hafta yaşadık. 72 saatlik yaşanan 6lı masa krizinin aşılmasıyla ülkemiz geleceği açısından çok önemli bir virajı geçmeyi başardı. Ancak konular, sorunlar henüz tamamen halledilmiş değil. Her seçimde olduğu gibi siyasi partilerin, herkesin kendine göre kafasında belirlediği bir sistem ve bu sisteme yol verecek adaylar vardır. Bizler de yıllardır her seçim sürecinde özlemlerimiz ve hayallerimiz doğrultusunda hareket ettik. Hayallerimiz ve ideolojilerimiz için kendimizce mücadele ettik. Ama bugün görüyoruz ki seçimlere iki ay kadar bile zaman kalmayan kısa sürede hiç kimsenin “kendimce” bana göre “deme lüksü asla olmamalıdır. Özellikle millet ittifakının yöneticilerinin kendilerine umut bağlayan insanların kafalarını karıştırmaya haklarının olmadığını aksi takdirde ödenecek bedelin sadece kendileriyle sınırlı olmadığını ülkemizin geleceğini direk ilgilendirdiğini görmeleri ve ona göre hareket etmeleri gerekir.

AKP iktidarına karşı seçim kazanmanın hiç de kolay olmayacağını bilerek hareket edilmesi gerekiyor. Ayrıca Halk olarak da muhalefetin birlik görüntüsünün yarattığı rehavete kesinlikle kapılmamalı sürekli uyanık ve devrede kalmalıyız. Millet ittifakının Kemal Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı olarak seçmesi toplumda çok ciddi olarak umutların çoğalmasına neden olmuştur. Özellikle ittifak dışındaki partilerin de Kılıçdaroğlu’na yeşil ışık yakması kazanma umudunu güçlendirmiştir. Halkın ve toplumsal muhalefetin baskısıyla Meral Hanımın da yanlışından dönmesiyle seçimin %100 kazanılacağı gibi bir hava kamuoyunda hemen oluştu. Açıkçası bende bu oluşan havayı soluyan ve mutlu olanlardan biriyim. Ancak dünyadan yaşanılan birçok örneği hatırladıkça uykularım kaçmıyor değil.

Son bir yıl içinde Macaristan, Brezilya da gerçekleşen seçimlerdeki sonuçlar gibi durumla karşılaşmak da mümkün olabilir düşüncesini asla göz ardı etmemek gerekiyor. 20 yılın getirdiği çıkar ilişkileri, tarikat cemaat, yandaşlık bağlarının bir anda kopması çok zordur. O yüzden millet ittifakı toplumsal muhalefetle kucaklaşmak ve halka samimiyetini göstermek inandırmak zorundadırlar.

En yakın zamanda bilinen örnek, Macaristan da Erdoğan’a benzer otoriter, baskıcı, sağ popülist başkan olan Victor Orban’a karşı altı muhalefet partisinin birleştiği ittifak seçimi kaybetti. Çünkü halkı inandıramadılar. Farklı görüşlerden gelen partiler seçildikten sonra tutarlı bir yönetim sergileyebileceklerini halka anlatamadılar. Kısaca topluma güven veremediler.

O nedenle Kılıçdaroğlu izlenecek yolda tüm muhalif güçlerle uyum içinde olacağını göstermeli, millet ittifakının bileşenleri de aynı uyumu ve desteği samimiyetle halka göstermeli hissettirmelidirler. Ayrıca siyasetin sadece siyasi partilerle yapılmayacağı unutulmamalıdır. Sendikalar, STK, özellikle genç dinamiklerle, feminist kadın hareketleriyle yol yürünmelidir.

Bu seçimlerde beni en çok korkutan, endişelendiren konu da sandık güvenliği. Bu konuda tüm muhalefet ile çok ciddi hazırlıklar yapılmalıdır. Olabilecek tüm olumsuzluklar için her türlü tedbir alınmalıdır. Çünkü AKP iktidarı seçimi kaybetmemek için her türlü yasal olmayan yolları da deneyeceklerdir.

Sonuç: 14 Mayıs’ta yerelde ve genelde AKP ve cumhur ittifakına karşı alınabilecek en yüksek oyu almak zorundayız. 6lı masanın tüm bileşenleri toplumsal muhalefetle beraber tek vücut olarak hareket etmelidir. Masanın dışında kalan ve oy yüzdesi  %12-15 arasında değişen diğer sol partiler ve HDP ile ortak değerlerde buluşmalı, uyumlu bir strateji izleyerek halkın güveni kazanılmalıdır. Seçimler ancak KEMAL KILIÇDAROĞLU’nun önderliğinde toplumsal ittifakın sağlayacağı güven ve umut ölçüsünde korku ve endişeleri yok ederek kazanılabilir. Aksini yapanlar siyaset tarihinin tozlu sayfalarında 14 Mayıs’ta göz göre göre yaratılan siyasi depremin enkazlarının altından kalkamazlar.

Nuran Yüksel/11 Mart 2023