Darılma Paşam

Dile kolay…

Bugün, tam 100 yıl önce, yıllar süren savaşların, çekilen cefaların; korkuların, cesaretlerin, uykusuz gecelerin, aç acına geçen günlerin, acıların ve de amansız mücadelelerin ardından ilan edildi…

Cumhuriyet!

Samsun’da başlayıp, İzmir’de son bulan, Mustafa Kemal’in “Karabasanla başlayan, mucizeyle biten…” diyerek özetlediği bir rûyanın nişanesi olarak dimdik ayakta.

Mustafa Kemal’in, henüz müspet veya menfi bir sonuca ulaşılamayan bir durumda, madde madde not aldırdığı, Mazhar Müfit Kansu’nun, “Darılma ama paşam, sizin hayal peşinde koşan taraflarınız var!” dediği, o hayalleri yaşıyoruz. Ancak, o hayallerin hakkını verebildiğimiz konusunda, 100 yıl sonra bile endişeliyiz.

Dünya yüzeyinde “gelişmiş” diye tabir edilen ülkelerin 500 yılda, kanlı yollardan geçerek elde ettikleri kazanımları, 15 yılda başarmıştık oysa. Eğitim, tarım, teknoloji seferberlikleri; çağdaşlaşma adımları; mesela dünyaya örnek olan kadınlara seçme seçilme hakkı tanınması, o yıllarda olmuştu. Sonraki yıllarda üzerine ne koyabildik, sorgulanmaya muhtaçtır.

Son dönemlerde Cumhuriyet ve Atatürk’e açık açık saldırılar yaşandığını görüyoruz. O’nun devrimlerine gerçekleştirilen suikastler, aziz hatırasına yapılan saygısızlıklar, bıraktığı mirasa yapılan ihanetler canımızı yakıyor. İşte bu sebepten, “Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin!” diyebilen bir liderin yolunda, gerçek Atatürkçülük’e dönmemiz şarttır.

100.yıl kutlamalarının ne kadar sönük geçtiğinin hepimiz farkındayız. Bu büyük Türk devletinin, kapsamlı, millet ruhunu canlandıracak, birlik ve beraberliğe sebep olacak, dünyanın gözünü bize çevireceği bir kutlama programı hazırlamasını; dosta güven, düşmana korku salmasını, iktidar sahiplerinden bekliyorduk elbette. Bunu da yapamadılar.

Bu vatan bizim, bu Cumhuriyet “Ne mutlu Türküm diyene!” diyebilen, Türklük çatısı altında özgürce, hakça ve de eşit yaşayan herkesin. Mustafa Kemal ve Cumhuriyet bize bunu sağladı. Bu kazanımları korumak, geliştirmek ve de geleceğe taşımak her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının asli görevidir ve de birinci ideali olmalıdır.

İşte tam da bu yüzden “Ben ne yapabilirm!” düşüncesine hapsolmadan, “Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır!” düsturu ile çalışmalı, en kıymetli değerlerimizi yeniden var etmek için çabalamalıyız. Küçük küçük bireysel menfaatler uğruna, koca koca toplumsal menfaatlerimizi hebâ etmemeliyiz.

Karamsar değiliz, umudumuzu hiç kaybetmedik, heyecanımız yine taptaze. Son Kurtuluş Savaşı gazimizi ebediyete uğurlayalı daha çok olmadı. Cumhuriyet’in ilk yıllarını yaşayanlar, bazıları henüz aramızda.

Bugün, umudumuzu kaybetmek için çok erken, çalışmaya başlamak için çok geç! Çünkü cumhuriyetimiz hâlâ çok genç ve başarmak için daha uzun yıllarımız, gidecek yollarımız var.

Yaşasın Mustafa Kemal, yaşasın 100 yıllık cumhuriyetimiz!

Nevzat Kanber

İYİ Parti Bodrum ilçe Başkanı