Bodrum Gündem

KİTAPLARA DAİR…

30.05.2010
0
A+
A-

Bizim insanlarımızın temel sorunlarından birisi de çok az okumalarıdır. Internet denen icadın da bunun üstüne tuz biber ektiğini düşünüyorum.

Hemen tüm eğitim programlarında katılımcılara kitap okuma alışkanlıklarına dair sorular yönetirim. Aldığım yanıtlar ise genellikle şu yöndedir:


 


          Vaktimiz yok


          Bunca iş arasında bir de okumayla mı uğraşacağız?


          Kitaplar pahalı


          Ne okuyacağımı bilmiyorum, siz önerseniz?


          Ben çok istiyorum ama sıkılıyorum


          Internet’te her şey var zaten


          Okulu bitirince elime bir daha kitap almadım, almam da


buy metoclopramide

          Ne olacak ki okuyunca!


          Hocam ben bir türlü konsantre olamıyorum


          Eve gidince yemek, çocuk, alışveriş falan….


          Hafta sonu TV seyretmek kafamı boşaltıyor


          Kitap okumanın devri geçti…


 


Yurt dışına çıkanlar bilirler, insanlar metroda, trende, otobüste, uçakta kitap okurlar. Hatta, biz deniz kenarında güneşin altında iki seksen bütün gün yatarak etrafı bilmiş gözlerle süzerken, bu “batılılar” dediklerimiz şemsiyelerin altında kitap okurlar. Denize girip çıkan gene kitabına geri döner.  Durup durup  “abi adamlar yapmış işte ya, sistem var adamlarda, sistem, yoksa var, ya bunlar bizden akıllı falan değiller vallahi”  dediğimiz o insanlar sürekli okurlar.


 


Türkler ise okumazlar, zira her şeyi zaten doğuştan bilmektedirler! Allah vergisi işte!


 


Okumak, dikkatini yoğunlaştırarak anlamayı gerektirir, zihni terbiye eder, konuşurken, yazarken kendimizi tutarlı ve düzenli bir şekilde ifade etme becerisi kazandırır, ister Internet’ten okuyun, ister yazılı bir kitabı. Okumak insanı araştırmaya teşvik eder. Bir kitapta geçen ve tam anlaşılmayan bir ifade, bir satır, bir sözcük, bir isim insanı araştırmaya iter. Araştırmak, bulduklarını değerlendirmek, sonuca varmak analitik düşünce yeteneğini tetikler.


 


Internet’te her şey var deniyor; doğrudur, ne ararsan var! Ancak, bu Internet’te bulunan her bilginin  doğru olduğu anlamına gelmez ve doğru da değildir. Internet’te de doğru bilgilere ulaşmak elbette mümkün, böyle alanlar var, ancak o alanlara giriş izne tabi ve paralıdır.  Bu tip ve türdeki alanların dışında kalan alanlarda bulunan bilgilerin doğruluğu su götürür. İnsanlar her şeylerini Internet’e koyuyorlar şimdi.


 


Ancak benin üzerinde durduğum asıl konu “okumak” tır, Internet değil!


 


Retin-A online Tutun ki Internet’te o bahsettiğim alanlardan birine girdiniz ve bir kitap buldunuz . Okuma alışkanlığı olmayan bir insanın bu kitabı da okumasını beklemek abesle iştigaldir (boş işlerle meşgul olma…). Kitap dediğin en az 100 sayfa olur!  Hadi, okuma alışkanlığının da var olduğunu varsayalım; nasıl okunacak o kitap bilgisayar ekranından?


 


Kitap kanepede, koltukta, balkonda, istasyonda, otelde, yatarak, güneşlenirken ve benzeri yerlerde ele alınarak okunacak bir şeydir.  Canın isteyince açar, kaldığın yerden devam edersin okumaya. Bilgisayar ekranından kitap okumak işkence gibidir ve her zaman da yapılamaz.  Ben denedim de oradan biliyorum. Sadece elektronik ortamda bulabildiğim, Zukov’ın “ Dancing Wu Lit Masters” adlı kitabını notebook dan masada  veya kucağımda okuyabildim. Her okuma partisinden ya ağrıyan sırtım,  ya da makinanın sıcağından pişmiş dizlerimle ve uyuşmuş bedenimle kalktım. (Meraklısı için not: bu kitap quantum fiziğine ilişkin, bizim gibi insanların anlayabileceği bir dille yazılmış bir kitap)


 


Kitap deyince sadece roman, hikaye vb kastetmiyorum. Yaptığımız işlerle ilgili kitapları da bulup almamız ve okumamız, sonra da kitaplığımıza yerleştirmemiz gerekir. İnsan, kendi kendini böyle eğitir. Canı sıkılınca nete girip “surf” yaparak veya TV  izleyerek değil!


 


Bir evde kitaplık ve kitap kokusu gibi yoktur. Kitap alıp kitaplığa koymak lazım.


 


Kitaplığı olanlar bilirler, böyle karşısına geçer kitapların sırtlarına bakarsın, her birinin okunduğu dönemlerin anıları canlanır gözünde, birini eline alır içini açarsın. Açtığın sayfadan hayaller fırlar kokuları ve sesleri ile, ki bunlar kitabı okuduğun andaki hayaller, sesler ve kokular ile karışır. Aldığın kitabı kapatıp yavaşça yerine koyarken gözün bir başkasına ilişir:


 


 ” ah sen burada mıydın?”   Bu sefer bunu okşar gibi alırsın eline: bu Steinback′in bir romanı, Juran′ın eski antika baskılarından biri, veya 40 yıl önce babanın doğum gününde hediye ettiği ve içine not düştüğü bir kitap  olabilir.. Sonuncuyu eline almak zor gelir. Hemen yerine koyarsın. Onun hemen yanı başında duran ta çocukluğundan beri sakladığın masal kitaplarına gözün ilişir. Kapakları sararmış, kıvrılmış, ciltli olanların cildinin üstüne sarılı kapakları yırtık olabilir…Böyle kitapların kokusu bir tuhaftır. Bunlar anne, geceleri yatmadan önce üstünde bi karış kaymakla ağzına dayanan bi bardak süt. soba, bahçede komşunun kestiği ve tam 2 saatte tencerede haşlanarak pişen tavuk, kapıdaki sokak köpeği, bekçi düdüğü, gece ayazı, mutlaka baba ile oturulan akşam yemekleri, koca bi teker gerçek kaşar, pestil, kar falan kokar.  Böyle çocukluktan kalmış kitaplardan ne kadar çok varsa o kadar fazla koku gelir burnuna, göz gezdirirken sayfalarına. Hatta bazen Tatvan′da Van gölü kıyısının, Ahlat′ta gölün kenarındaki parkın ağaçlarının, Bitlis′te pideden yağları sızan Büryan kebabının, Artvin′de ağaçta yediğin koca kırmızı incirlerin, tozlu stabilize yolların, gerçek alabalıkların vb…bile kokusunu duyabilirsin,  yalnızca çocukken yaşadığın evin değil.


  treatment of bipolar disorder


Eski kitap kokuları tuhaftır, kitapların arasına saklanır ve sayfalarını karıştırdıkça çıkarlar. Gene ne tuhaftır ki hiç tükenmezler…Kitabı kapatınca kaybolurlar, açınca geri gelirler. Eski kitaplarını usulca yerine koyarken gözüne üniversiteden kalanlar ilişir. Bak, gene oğlun ya da kızın en önem verdiğin bir ders kitabını almış ve yerine koymamıştır. Oysa artık onlara hiç ihtiyacın yoktur bile ama, ah bu çocuklar! Kaç kere söyledin kitaplarına dokunmamalarını; hadi aldılar, yerine geri koysalar ya hemen! Bak, şu  2. sınıftaki bir sert kapaklı ders kitabının kağıt cilt kapağını küçük oğlan ya da kız parmaklarını takıp takıp nasıl da yırttırmıştı kenarından!  4 yaşındaydı o zaman, bebek daha…Sen arkanı döndüğün anda küçücük parmağı kitabın kapağında idi…Ama şimdi kendi kitaplığı var onun da, pek kıymetli kitapları. Sen birini okumak için alınca başına gelip ne zaman yerine koyacağını sormayı biliyor.


 


Kitaplık sahibi olmak güzeldir. Eski kitaplarınızı atmayın. Seçerek kitap alın, okuyun, saklayın…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.