Bodrum Gündem

STALiNiN TAVUGU..

20.12.2010
0
A+
A-

Yıllarıdır anlatılan bir hikâyedir…

Bir akşam yemeği ertesinde çalışma arkadaşları ile votka içip sohbet eden Stalin, bir ara “Söyleyin bakalım,” der, “halkın yönetime kayıtsız şartsız boyun eğmesi, itaat etmesi için yönetimdekiler ne yapmalı, nasıl davranmalıdırlar?


 


Kimisi adaletten bahseder, kimisi sürgünden, kimisi sehpadan, ipten, dayaktan.. Stalin hiçbirini beğenmez. Yardımcılarına seslenir; “Bir tavuk getirin bakayım bana..! Canlı olsun..!” methotrexate online


 


Alelacele bulup getirirler tavuğu. Herkesin hayret dolu bakışları altında tek tek yolar tüylerini. Sonra da yere bırakır: “Şimdi bakın bakalım nereye gidecek tavuk..”


 


Zavallı tavuk vahşetten kurtulayım diye aralık kapıdan dışarı fırlıyor, fakat soğuktan tir tir titreyip tekrar içeri giriyor. Masaların altına kaçıyor, köşeli masa ayakları canını acıtıyor, duvar diplerine kaçsa tüysüz kanatları çarpıp kanıyor, şömineye yaklaşıyor, cascavlak tüysüz derisi kavruluyor. Çaresiz, tüylerini yolan Stalin’in bacakları arasına saklanıp, sığınıyor. O zaman Stalin cebinden bir avuç yem çıkarıp önüne tane tane atıyor yolunmuş tavuğun. Yemlenen tavuk, Stalin nereye gitse peşinden koşuveriyor.


 


“Anladınız mı şimdi?,” diyor Stalin, “Halk dediğiniz de bu tavuk gibidir. Tüylerini yolup al ve serbest bırak, bir de yemledin mi peşinden ayrılmazlar.”


 


order Indocin

Hikâye gerçek midir değil midir bir fikrim yok. Ama dünyanın en pahalı benzinini kullanan, en çok vergi oranlarından birine sahip, işsizliğin tavana vurduğu, ihracatçının can çekiştiği, üretim yapanın âdetâ cezalandırıldığı, “maaş” yerine “harçlık” kıvamında maaşlarla geçinmeye çalışan milyonlarca kişinin bulunduğu bir ülkede, erzak, kömür, vs. yardımlarına yemlenmiş tavuk gibi saldıran yığınların kendilerini yemleyenlere oy vermesi kadar doğal bir şey yoktur tahminimce.


 


Bir de şu zavallı tavuğun yumurtalarını harcıyorlar ya, ben ona yanıyorum..!





 

*********

 

 


AYTÜL HANIM, ARAMIZA HOŞGELDİNİZ!


 


Bodrumca Gazetesi’nden Sn.Aytül Derici Arbak son köşe yazısında gerek TBMM’nde gerekse Bodrum Kent Meclisi’nde son dönemde yaşananlara değiniyor ve isyan ediyor;


 


Halkın seçtiği meclislere getirdiği bu insanlar senin benim vergilerimle o koltuklarda oturuyorlar. Bu koltuklarda oturanlar ise o kadar korkaklar ki, kendi evlatlarından, halkından korkuyorlar.”


 



 


Bir zamanlar kendini Bodrum yarımadasının korunmasına adayanlar bugün çıkar ilişkileri içinde Golfe evet diyor. Daha dün Bodrum’da çevrecilerle, STK larla birlikte hareket edeceğiz onların söz hakları olacak hatta Belediye içerisinde bir birimde kurup burada bizimle birlikte hareket edecekler diyordunuz. Ne oldu da bu kadar çabuk dengeler değişti.”


 


 


Ve bir sonuca varıyor:


 


Üzgünüm ki bu topraklar ne yazık ki oligarşiyle yönetiliyor.


 


Herşey çok açık değil mi Aytül Hanım? Bu topraklar ne zaman demokrasi ile yönetildi ki? “Demokrasi”den anlaşılan, “seçilmiş kral”a mühür vermekten başka bir şey değil ki. Ne diyor başbakanımız; “biz iş yapacağız ama, yargı bize mani oluyor.” Bu ne demektir? Yürütme, “yürütecek” ama, kanunlara uymadığı için bir türlü istediği gibi yürütemiyor, demek. Düşünülmüyor ki alınan oylar “herşeyi yapabilirsin,” oyları değil.


 


Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var. Yapılanlara karşı çıkmayanlar, “bir tek benim karşı çıkmamla olmaz,” diyenler , gidip o golf sahası olacak mekâna kendilerini zincirlemeyenler, kısacası bu kararı veren o kent meclisindekileri bir daha oraya seçtirmemek için çalışmayanlar sizce de haketmiyorlar mı yapılanları?


 


Sahi, ben İstanbul’da yaşıyorum, gazetede okudum, devamı gelmedi, haber alamadım. Tesadüfe bakın ki Belediye Başkanı Sn.Kocadon’a CHP’den teklif varmış. Durum nedir? Siz oradasınız, bir haber verseniz bu konuda?


 


purchase Disulfiram

Siyaset maalesef böyle kirli bir şey işte. 


 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.