Bodrum Gündem

Bilgi Sahibi Olmadan, Fikir Sahibi Olunmaz..

Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Ali Sirmen, ÇYDD ve Muğla Barosu tarafından organize edilen 24 Ocak Adalet ve Demokrasi Haftası etkinlikleri kapsamında Yalıkavak Belediyesi Mehmet Bayzit salonunda bir konferans verdi.

Bilgi Sahibi Olmadan, Fikir Sahibi Olunmaz..
30.01.2011
0
A+
A-


 

 

 

Bilgi Sahibi Olmadan, Fikir Sahibi Olunmaz…

Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Ali Sirmen, ÇYDD ve Muğla Barosu tarafından organize edilen 24 Ocak Adalet ve Demokrasi Haftası etkinlikleri kapsamında Yalıkavak Belediyesi Mehmet Bayzit salonunda bir konferans verdi.


Fatih Bozoğlu/Bodrum Gündem


ÇYDD ve Muğla Barosu tarafından organize edilen 24 Ocak Adalet ve Demokrasi Haftası etkinlikleri kapsamında Yalıkavak Belediyesi Mehmet Bayzit salonundaki konferans, yağmur nedeni ile kısa süreli elektrik kesintisi ardından, 15 dakika gecikme ile başlandı. Konferansa ÇYDD Bodrum Şube Başkanı Meral Saraçbaşı ev sahipliğinde, CHP İlçe Başkanı Durmuş Ali Öztürk, Yalıkavak Belediye Başkanı Nevcihan Özcan ve yaklaşık 400 kişi katıldı.


Cumhuriyet Kitapları standında kitaplarını da imzalayan Sirmen’in, Silivri’de Ergenekon Davası sanığı Cumhuriyet Gazetesi Yazarı ve Ankar eski Temsilcisi Mustafa Balbay’ın kitaplarını da imzalaması dikkat çekti.


Yürek Dolduran Bir Etkinlik…


Büyük emek harcayarak hazırlanan konferansın ev sahipliğini yapan ÇYDD Bodrum Şube Başkanı Meral Saraçbaşı bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz diyerek gazetemize yaptığı açıklamasında şöyle konuştu; “24 Ocak Adalet ve Demokrasi haftasının temel noktası bu sözdür. İçinde bulunduğumuz duruma bakarsanız, hem Türkiye’de, hem dünyada gerçekten yerinde bir söz olduğunu görürsünüz. Her şeyi bilgi ile yapmamız gerektiğini unutuyoruz. Bilgiye saygının tükendiği yerde, insana saygının da tükendiğini görüyoruz. Yine her 24 Ocaklarda bizleri aydınlatan insanlarımızı anmayı sürdüreceğiz. Sevgili Ali Sirmen Bodrum’da hepimize seslenmesine ve havanın bu gün güzel olması, dün görülen yağışın yerini güneşe döndürmesine çok mutlu olduk. Umarız aydınlık yarınlar da bizlere gülümseyecektir”


 


Konferansın başında Uğur Mumcu ve Demokrasi Şehitleri belgeseli izleyicilerin alkışları ve gözyaşları içinde izlendikten sonra saygı duruşu ve İstiklal Marşı okundu.


Konferansın ve Gazeteci Yazar Ali Sirmen’in konuşması Uğur Mumcu’nun en önemli ilkesi olan “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz” sözünün çerçevesinde oldu.


İzleyiciler Sirmen’in konuşmalarını sık sık alkışlar kestikleri, Ali Sirmen’in konuşmasının bir bölümünde, gözlerini dolduğu ve duygulandığı görüldü.


Her Yerde Uğur Mumcu geçmişten, bu güne ve geleceğe sesleniyor…


“Kendiniz zaman zaman yalnız hissettiğiniz zamanlar olabilir” diyerek başladığı konuşmasına Sirmen şöyle devam etti; buy methotrexate “Bu hafta bir çok yerde anılıyor, sizleri gördükçe bende inanıyorum, hiç yalnız değilim, hiç yalnız değilsiniz. Her yerde Uğur Mumcu, bağımsızlık, Mustafa Kemal ve demokrasi için toplanıyorlar. Uğur Mumcu öleli 18 yıl oldu. Uğur Mumcu geçmişten sesleniyor, bu günümüz ve geleceğimiz için yol gösteriyor. Yalnızca bize seslenmiyor, iktidara sahip bir siyasi partiye de yol gösteriyor. Dini siyasete alet edenlerin eninde sonunda yıkılacaklarını söylüyor. Toplumlar bazen güç günler geçirir, zor dönemlerden geçerler. Bu zor dönemlerde insanların umutsuzluğa düşmesi, en büyük tehlikedir. 1919 yılı başına bakınız, hiç kimse o zaman bağımsızlığın geleceğini düşünemezdi. Bir olayı anımsatmak istiyorum; kurtuluş savaşına karşı olan bir İstanbul basını vardı. Buna mütareke basını derlerdi. Bu mütareke basının örneklerini ne yazık ki hala görüyoruz. Canlı ve liboş örneklerini. O dönemlerde Mustafa Kemal için delirmiş diyorlardı. Kongre toplayacakmış, meclis toplayacakmış, bağımsızlığı sağlayacakmış diye çılgın ve deli olarak niteliyorlardı. Ama Mustafa Kemal bütün bu söylediklerini yapıyor. Daha sonra kurtuluş savaşına karşı çıkanlar, yurt dışına sürülüyorlar. Daha sonrada affedilerek yurda dönüyorlar. Geri dönenlere diyorlar ki sizler Mustafa Kemal’e deli ve çılgın diyordunuz. Bak başardı ve Cumhuriyet’i de kurdu. Sonra da sizi affetti. Şimdi ne diyorsunuz diyorlar. O zamanda söyledim bir çılgınlıktı, şimdi yine söylüyorum bu bir çılgınlıktır. Çılgınlık gibi görünen ve en imkansız gibi algılanan olaylar gerçekleşmiştir. Bu toplum bunu birkere yapmıştır. Bir kere daha yapabilir. Buradaki varlığınız bunun kanıtıdır. Unutmayınız teslim olmayanlar asla ölmezler”


Çiçekçi Kadın kızı Uğur Mumcu’yu seviyor diye karanfillerini bedava dağıttı…


Bir anısını izleyiciler ile paylaşan Ali Sirmen konuşmasının bir bölümünde gözleri dolarak, ağlamamak için kendini zor tuttu. Sirmen “Uğur Mumcu öleli 18 yıl oldu. Uğur Ankara’da toprağa verilirken İstanbul’da da bir tören yapılıyordu. Kız kulesinin oradan denize karanfiller atılıyordu. Üsküdar’da Duvardibi semtinde çiçek satan bir roman yurttaş, bir sürü çiçek alanı görünce, sormuş; “Ne oluyor? Çok çiçek sattım herkes gelip karanfil alıyor.” Demişler ki “Uğur Mumcu öldü, onun için tören yapılıyor ve onun için çiçek alıyor insanlar” denilince, “Benim kızım da Uğur Mumcu’yu çok seviyordu. Alın bu çiçekler de benden hediye olsun” purchasing Plavix online demiş.


(Ali Sirmen’in burada gözleri yaşarıyor.)


Uğur, bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanları ve Liboşları sevmezdi…


Aradan 18 yıl geçmesine karşın, Uğur Mumcu’ya olan sevgi hala devam etmekte olduğunu söyleyen Sirmen konuşmasını şöyle sürdürdü; “Uğur Mumcu’ya olan sevgi demokrasiye, bağımsızlığa olan sevgidir. Uğur Mumcu, çoğu insanların aksine konuşmasından bir nebze de olsa fark edeceğiniz gibi, son derece güler yüzlü, mizahı keskin bir insandı. Biz Uğur’a çok güldük. Şimdi onu çok özlüyoruz. Uğur Mumcu’nun bütün hayatı mücadele ile geçti. En çok kızdığı iki şey vardı ki unutulur gibi değil. Birisi “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olan insanlar” ikincisi de liberal diyen “Liboşlar” dı. Bu liboş teşhisini ve kavramını Uğur bulmuştur. Geçenlerde bir televizyondan arayarak telefon ile sordular “liberal aydınlar ile iktidar arasındaki çatışma hakkında ne düşünüyorsunuz?”  En iyisi ben size cevap vermeyeyim, çünkü yanlış soruya doğru cevap verildiği dünyanın hiçbir yerinde görülmüş değildir.


Liboşlar basının köşe başlarını tutmular…


Liboşların basının köşe başlarını tuttuklarını ve Liberallerin liboşlardan ayrılması gerektiğini anlatan Sirmen “Liberallerden farklıdır bunlar. Liberaller tarihte seçkin yeri olan insanlardır. Siz görüşlerini beğenseniz de beğenmeseniz de kendi içinde tutarlılığı olan insanlara liberal denir. Bireyin özgürlüğünü, her şeyin önünde tutan, hatta kamu yararlarının da önünde tutan kişiye denir. Liberaller zaman içinde değişik şekillerde algılandıkları olmuştur. Örneğin ABD’de Liberal sözcüğü birazda reformcu, birazda solcu anlamında kullanılır. Solcuların egemen olduğu yerlerde ise Liberaller renksiz anlamında kullanılır. Demokrasinin çok değerli insanlarıdır. Liberallerin şiarları “Ne solcuyuz, ne sağcıyız” şeklindedir. Liboşlar ise kişisel hak ve özgürlüklere, sahip çıkmazlar, liberaller gibi ne pahasına olursa olsun kişisel özgürlükler için direnmezler. Tam tersine insanlar kendi görüşlerinden değilse, insanların içeri atılmalarına, haklarının ve özgürlüklerinin çiğnenmesine, hukukun ayaklar altına alınmasına tempo tutarlar, destek verirler” diyerek liboşlara sert çıkışlar yaptı.


İki tane 12 Eylülümüz var artık…


Sirmen konuşmasında yetmez ama evet diyenleri sert bir şekilde eleştirdi. Sirmen şunları söyledi: “Uğur Mumcu’nun kızdığı “Bilgi sahibi olmadan, düşünce sahibi olanlar” ki maalesef sayıları çoktur. Yalnızca kişisel değil, toplumsal bir davranış biçimi olmaya yönelmiş bir hastalıktır. Bu oakadar tehlikeli sonuçlar vermeye başlamıştır ki bunun bir örneğini hep beraber yaşadık. 12 Eylül de ama 1980 değil artık iki 12 Eylülümüz var. 12 Eylül 2010 güya 1980 Anayasasının getirdiği 1982 Anayasa’sının ortadan kaldırılarak,  daha özgürlükçü bir Anayasa yapılması için halk oylamasına başvuruldu. Yapılan kamuoyu yoklamaları şunu ortaya koydu ki sandık başına giden insanlarının çoğu bilgi sahibi değillerdi. Ama fikirleri vardı. Onun için gidip oy verdiler ve onlar evet oyu verdiler. Ama o bizim her gün karşılaştığımız gazete sütunlarında okuduğumuz, televizyon ekranlarında izlediğimiz, gülücükleri yüzlerinden eksik olmayan, bir elleri yağda, bir elleri balda liboşlarımız ise evet demediler ama “yetmez ama evet” dediler”


Çetin Altan’a ve oğullarına gönderme yaptı…


Adı lazım değil diyerek ve esprili bir şekilde Çetin Altan ve Ahmet Altan’a gönderme yapan Ali Sirmen “Başbakan bunlardan birine dava açmış. 50 bin lira tazminat istiyor. Bana da sordular ne diyorsun diye, bende “yetmez ama evet” dedim. İsmi lazım değil ailecek liboşlardır. Eskiden çok (çetin)diler, şimdi alttan almaya başladılar. Bu bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanlar ile liboşlar kol kola girmişler bindirmişler bir alamete, gönderiyorlar kıyamete. Yağma yok biz gitmeyeceğiz kıyamete.”dedi.


Eskiden Doğan Grubu vardı, şimdi Erdoğan Grubu var…


Sirmen Silivri’de tutuklu bulunan gazeteciler ile ilgili fikirlerini de izleyiciler ile paylaştı. “Tuncay Özkan soruyor “Ben neden burada yatıyorum” Mustafa Balbay diyor ki “Ben niye buradayım, bana açıklayın, suçumu söyleyin” diyor. Bunu mahkeme heyeti açıklamıyor, başka birisi mikrofonlardan açıklıyor. “Benim hakkımda bu şekilde hesapları var diyenler, Silivri’de yatıyor” diyor. Bundan daha iyi bir açıklama olabilir mi? Bizde neyin doğru olduğuna karar verebilmek için gerçeklerin açıklanması gerekir, ama bizde gerçekler açıklanmaz. Bu aslında dördüncü kuvvet olan basının görevidir. Ama bizdeki ileri demokrasi tek kuvvettir. Birinci kuvvet yasama, ikinci yürütme, üçüncü yargı her üçü beyefendinin denetimine girmiştir. Dördüncü kuvvet, basın bir zamanlar basının en büyük gururu Doğan Grubu idi, şimdi ise Erdoğan Grubu oldu. Bunların büyük bir kısmı yandaş medya olarak vardır, bir kısmı ise tarafsız gibi görünen yandaşlar vardır. Hani bizim liboşlar var ya işte onlar. how to buy Plan B


Sirmen “Sonları Adnan Menderes’e benzeyecek” diyen İzleyiciyi Uyardı…


Ali Sirmen Başbakan’ın kendisini Adnan Menderes ile kıyasladığını anlattığı sırada izleyiciler arasından “Sonu da ona benzeyecek” diyen kişiyi uyararak “ Biz gerçekten demokratız. Biz Adnan Menderes’in yaptıklarına karşıyız, ama Adnan Menderes’e reva görülen muamele ve akibete de karşıyız, biz idam cezasına da karşıyız, siyasette bu tür yöntemlerin kullanılmasına da karşıyız. Biz bu günkülerin de haklarını savunmak için varız. Biz demokrasiyi savunuyoruz. Sonları öyle olsun fikirlerine hiçbir zaman katılmıyoruz.” dedi.


Altan Öymen’in Öfkeli Yıllar kitabından örnekler verdi…


Hem siyasetçi hem gazeteci olan Altan Öymen Adnan Menderes dönemini anlatırken, 1954 yıllarındaki bir anekdotu anlatıyor. Yeni Sabah gazetesi sahibi diyor ki “Maliyeciler gazeteden ayrılmıyorlar. Çok korkuyorum. Fena halde bir vergi cezası bindirip, benimde defterimi dürecekler” diyor. Sene 1954. Yöntemler bu günde aynen uygulanıyor, o zamandan kalma. Demokrasi anlayışları maalesef aynı ve değişmemiştir.  


Türkiye’de Demokrasi tek Kuvvet Haline Dönüştü…


Sirmen demokrasinin tek sesli ve tek kuvvet olduğu savunduğu konuşmasında Yıldırım Gürses’ten bir anısını paylaşarak anlattı. Sirmen “Bir sürü enstrüman doldurdu sahneye Alaturka müziği geliştireceğim diye. Kemanların, udların, kanunların sayısını artırdı. Ne yapıyorsun diye sorduğumuzda ‘çok sesli müzik” yapıyorum dedi. Üstad çok sesli müzik yapmıyordu, çok enstrümanlı, tek sesli müzik yapıyordu. Aynı bizim, çoğulcu rejimimiz gibi” şeklinde örnekledi.


 


Mustafa Kemal’in Erzurum Kongresini 36 kişi ile yaptığını ve başardığını ifade eden Sirmen “Aydın ve demokrat saysının az olmadığını çoban ateşleri gibi yurdun her yerinden aydınlık vereceğini, çoğalacaktır. Hiç şüpheniz olmasın biz kazanacağız. Kazanmaya doğru gittiğimiz o yolda Uğur Mumcu’nun bu kazanç için koyduğu harcını hiç unutmayacağız. Bu toplum ne zaman selamete erecek diye sorarsanız, yeni Mustafa Kemal’lere, yeni Uğur Mumcu’lara ihtiyaç duymadığı zaman selamete erecektir. Çünkü normal seyrine girmiş bir toplum, kendi ayakları üzerinde durmuş olacaktır. Durum çok namüsait görünüyor olabilir, buna rağmen buradaki varlığınız, bilinciniz yarınlara olan güvenimizin kaybolmaması için en büyük nedendir.”  Diyerek konuşmasını sonlandırdı.


 


Ali Sirmen konferansın ikinci bölümünde ise izleyicilerin sorularını cevapladı.


Kitaplarını da okuyucuları için imzalayan Sirmen’e, Mustafa Balbay’ın kitaplarını da imzaladı.


 


Yalıkavak Belediye Başkanı Nevcihan Özcan’ın gözlerini bile kırpmadan izlediği Ali Sirmen’in konuşmasından sonra görüşlerini aldık. Özcan şunları söyledi. “Bu günkü misafirimiz benim çocukluğumdan beri okuduğum gazetem “Cumhuriyet” te yazması ayrı bir önem kazandırıyor. Ali Sirmen’de yıllardır takip etiğim ve severek okuduğum bir yazarımız ve düşünürümüzdür. Yalıkavak’ta ona layık bir aydın bir kalabalık ile karşıladığımızdan dolayı da mutluyum. Bu tür etkinliklere her zaman destek veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz”


 


Konferans sonunda ÇYDD Gazeteci Yazar Ali Sirmen’e teşekkür plaketi verdi.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.