Bodrum Gündem

KRİZ AŞISI OLDUNUZ MU?

Geçtiğimiz sayımızda başladığımız Kriz Aşısı yazı dizisinin ikincisinde Yasemin Tutal, kriz ortamında patronlara gereken 5 kilit liderlik becerisinden Ayırdetme becerisini ele alıyor.

KRİZ AŞISI OLDUNUZ MU?
10.02.2011
0
A+
A-

KRİZ AŞISI OLDUNUZ MU?
Natrexone without a prescription
 
cheap methocarbamol
 

Geçtiğimiz sayımızda başladığımız “Kriz Aşısı” yazı dizisinin ikincisinde Yasemin Tutal, kriz ortamında patronlara gereken 5 kilit liderlik becerisinden ′Ayırdetme′ becerisini ele alıyor.

Bilirsiniz aşı olmak ilk gün ateş yapabilir, ama sonra daha güçlü olursunuz. İşte size “Ayırdetme” aşınızın tutup tutmadığını anlamanın yolu…


Kriz Aşısı 2: Bir KOBİ patronunun iç hesaplaşması… 
Buy Prozac no prescription
Artık yeter! Bu işletmeyi kurduğumdan beri krizler yakamı bırakmıyor. Rutin oldu cıktı. İskambil kâğıdından kuleler gibi, tam nakit akşını dengelemiş, müşteri portföyünü bir seviyeye getirip, eleman eğitimlerini tamamlamışken hoop! Görünmez bir el darbesiyle kâğıtlar yerde. Hadi herşeyi tekrardan toparlamaya başla, keyfini çıkaramadan, patronluğun tadına varamadan başa dön. En çok da bu durumun bana hissettirdiği duygusal iniş-çıkışlardan bıktım. Krizlere yönetimsel olarak değil, duygusal olarak hazırlıksız yakalanmaktan bıktım en çok. Kendimi kızgın, bezgin, hayal kırıklığına uğramış hissetmeyi hiç sevmiyorum. 
Aslında şöyle bir baktığımda… Sadece birkaç yılda bir olan ekonomik krizler değil, işletmemde yaşadığım iç krizler de beni yıpratıyor. Mesela şu geçenlerde uzun yıllardır benimle olan yardımcımın işten ayrılmasında yaşadıklarım… Ya da en fazla satışı yaptığım müşterilerimden birinin başka bir firmayı tercih etmeye başlamasında… Ya da hiç ummadık bir anda yıllar öncesinden bir vergi borcumuzun ortaya çıkmasında yaşadıklarım… Şirket yönetmek tamamen krizlerden sorunlardan ibaretmiş gibi görünüyor ve bu da kendimi çok kötü hissettiriyor. Her yerde “krizde nasıl davranmalı” konularında yazılar, öğütler var ama benim psikolojim onları okumaya bile müsait değil.
Daha ne kadar böyle yaşayacağım? Ben kendi işimi böyle yaşamak için mi kurmuştum? Güya kendi işim olursa özgür olacaktım, daha çok para kazanacaktım, insanlara iş imkanı vererek ekonomiye katkıda bulunacak ve iş dünyası liderlerinden biri olarak saygı görecektim. Daha MUTLU olacaktım. İşte 2011 yılındayız, bilmem kaçıncı ekonomik kriz, üstelik bu sefer küresel ve ben daha mutlu değilim. Ama sadece iki alternatifim olduğunun farkındayım: Ya bu deveyi güdeceğim, ya bu diyardan gideceğim. Her şeye rağmen ben iş sahibi olmayı seviyorum, yıllarımı verdim ve çok şey öğrendim, çok tecrübe kazandım, yeri geldi para da kazandım elbette, çok keyifli anlarım da oldu inkâr edemem. Maaşlı hayata da hiç geri dönemem. Onun için bu deveyi güdeceğim o kesin. Peki, ne yapmalıyım? Bu konuda artık bir şey yapmalıyım o da kesin, daha fazla böyle yaşayamam. 
Acaba diğer KOBİ sahipleri ne düşünüyor şu anda? Bu krizin etkilemediği işletme yok gibi. Bir dakika… Bir dakika… Ne dedim ben? Krizin etkilemediği işletme yok! Grip salgınında grip olmak gibi. Ben aşı olacağıma grip mikrobuna kızmakla mı uğraşıyorum acaba? Bu iç hesaplaşmanın başında bir şey daha demiştim. Krizler rutin oldu çıktı demiştim. Rutin? Bu demek ki şu anki kriz de yakında geçecek ve birkaç yıl sonra bir kriz daha kesin gelecek. Evet, bunu zaten hep biliyorum ama bu bilgiyi gerçekten işletme yönetiminde kılavuz olarak kullanıyor muyum? Benim ömür süremde 3-4 yılda bir ekonomik kriz yaşanacak. Şu an 55 yaşında olduğuma göre, bir 20 yıl daha ömrüm varsa mesela, demek ki bu hesaba göre 4-5  kriz daha göreceğim. 2011 yılında ekonomi şu anki krizden kurtulmaya başladığında işlerimiz açılacak, 2003′te olduğu gibi, sonra belki 2013′te ya da 2014′te yeniden kriz olacak! 
Hiç böyle düşünmemiştim, yani böyle birebir hayatımın gidişatına yansıtarak düşünmemiştim. İşletme yönetimimde bu düşünceye öncelik versem neler değişirdi acaba? Bir kere en başta duygusal olarak hazırlıksız yakalanmazdım. Zaten beklediğim ve tedbir almada ustalaştığım bir şey olurdu. Kriz olmayan yılları, vaktimin kısıtlı olduğunu bilerek daha iyi değerlendirmeye odaklanırdım, nakit yönetiminde becerimi artırmaya daha fazla eğilirdim ister istemez (örneğin iyi gidişata kanıp yaptığım ekstra makine yatırımını yapmayabilirdim, onun yerine paramı koruyacak başka yatırım yapardım) ve kriz geldiğinde finansal olarak daha rahat daha güvende olurdum. Yeni pazarlar araştırmaya hem psikolojim hem de cebim daha rahatça izin verirdi. Çalışanlarıma daha soğukkanlı bir lider olarak güven aşılayabilirdim ve zor zamanların ekip olarak bizi birbirimize daha çok kenetlemesi mümkün olurdu. Hatta hani o “krizlerden güçlenerek çıkan firmalar” kervanına bile katılabilirdik belki.
Evet… Bunların hepsi basit bir bakış açısı değişikliği sayesinde olurdu. “Kurban” bakışından “lider” bakışına geçiş… Dış şartları değiştiremeyeceğimi bilme ama bunları kabullenerek önlem alma davranışına geçiş…
Şimdi daha iyi anlıyorum. Benim sorunum ekonomik veya içsel krizler değil, benim sorunum önceliklerimi iyi düzenleyememek. Duygusal davranarak neyin önemli olduğunu görememek, mevcut seçeneklerimi objektif olarak anlayıp etkin kararlar alamamak. Bir yerde okumuştum, etkili bir liderin en önemli becerilerinden biri “Ayırdetme becerisi” diyordu. İşletme yönetimine soğukkanlı, objektif, sistemsel yaklaşım. Tepkisel değil, çözüm odaklı yaklaşım. 
Hemen şimdi krizi yaşamakta olduğumuz gerçeğini, bir yük olarak değil bir durum olarak kabul etmekle işe başlayabilirim. Oturup durumumuzun yazılı bir analizini yapmalı ve krizi en iyi şekilde yönetmek için önceliklerimi belirlemeliyim. Etkili bir lider olmak kolay değil biliyorum ama başka şansım yok. Çünkü ben herkesin gözünde bu işletmenin lideriyim. Artık ben de kendimi lider olarak görmeye ve etkili bir lider olmak üzerinde çalışmaya başlamalıyım. Tabii istediğim noktaya gelmem vakit alacak ama pratik yapacak çok kriz var daha önümde! Artik şaka bile yapabiliyorum, demek ki doğru yoldayım. 
Büyük liderlerin yolunda… Krizlerin en büyüğünü yasamış Ulu Önder′in şu sözünü şimdi daha iyi sahipleniyorum: “Felaket başa gelmeden evvel, önleyici ve koruyucu önlemler düşünmek gerekir. Geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur.”  K. Atatürk (NUTUK-Sf. 281) 
Kim bilir NUTUK′ta başka neler söylüyor? Yeniden bir göz atsam mı acaba?
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.