ALACA KARANLIK SOKAĞINDAYIZ (2)
Büyük Ortadoğu Projesinin Türkiyede uygulanabilmesi için, ABDden gönderilen ve bir kısmı hala Ankarada bulunan 35ten fazla strateji uzmanı ile bir yol haritasında mutabakata varıldı.
*Tarih
boyunca bağımsız Kürt Devleti peşinde koşan bölücüler:
Bu günkü Kürtçü-Bölücü örgüt özü itibariyle, Kürdistan Teali Cemiyetinin
devamıdır. 30 Aralık 1918 de İstanbul’da, aralarında fakat Atatürk bu
tuzaktan dikkati ve arkadaşları sayesinde kurtulmuştu. Bu gün bunlardan
bazılarının çocukları-torunları DTK-KCK-PKK
da görev yapmaktadırlar…
*İran tipi İslam Cumhuriyeti
hayallerini gerçekleştirmek için, “Lâik Cumhuriyeti” kendilerine engel gören tüm tarikat ve cemaatler:
T.C Devletine karşı yapılan her silahlı kalkışmada, Kürtçü-Bölücüler ile Şeriat
özlemcileri işbirliği içinde olmuşlardır. Bunun son örneğini, geçen hafta
Diyarbakır’da yapılan Şeyh Said’i anma törenlerindeki
BDP-PKK- Mustazaf Der(Hizbullah) işbirliğinde gördük… Size, ilginç bir
işbirliğinden daha bir örnek vereyim; Yıl
1983. Nakşibendi Gümüşhanevi Dergahının yayın Organının adı, İslam. Derginin Başyazarı; Şeyh
Mehmet Zahit Kotku’nun kızı ile evlenen Mahmut Coşan. Genel Yayın Yönetmeni;
Hasan Hüseyin Ceylan, Yazı İşleri
Müdürü; Zahit Akman, İdari
Müdür; Zekeriya Karaman. Kanal 7 televizyonunu kuranlar; Necmettin
Erbakan- Recep Tayyip Erdoğan. Bunun
benzeri yüzlerce örnek vermek mümkün. Hepsinin hedefi, Türkiye
Cumhuriyeti…
*İkinci Cumhuriyetçiler- Liberaller- para karşılığı kafalarını kiraya veren
bazı yazarlar- Karen Fog – Soros çocukları ve uluslararası tefecilerin Türkiye
ayakları…
Bunlar ve güçleri bir araya
getirildi, sıra bu plana karşı çıkacaklara karşı uygulanacak hukuki yapıyı
oluşturmaya gelmişti. Bunun için;
2 sayfa 9 maddelik “ gizli bir anlaşma
imzaladı. Bu anlaşma TBMM’ye getirilmedi.
*2003 yılında Tayyip Erdoğan, ABD ile “9
Üs” anlaşması imzaladı.
*Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri AKP oylarıyla meclisten geçti.
Demokratik Toplum Kongresi, “Demokratik Özerklik” ilanını bu ihanet
yasalarına bağlıyor.
*Türk Tarihinde ilk defa Türk Askerinin kafasına ne notası, müzik notası
mı?” diye cevap verdi !..
*2004 yılında Başbakan Erdoğan Büyük Ortadoğu Projesine normal”>eşbaşkan olduğunu 36 ayrı
yerde gururla söyledi!…
*Özel yetkili mahkemeler kuruldu. Bu mahkemelerin hakim ve savcılarına “Şüpheli olarak gördükleri kişileri 10 yıla kadar sorgusuz sualsiz
tutuklama” dahil, DGM lerde dahi olmayan yetkiler verildi. AKP, bu hafta 3 tane daha
Özel Yetkili Mahkeme kurdu !…
*Türk Ceza Kanunu değiştirildi. 5237 sayılı yeni TCK nın 312. Maddesine; “Cebir ve şiddet kullanarak T.C
Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen
engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir”
hükmü konarak, AKP kime kızıyorsa ona bir kulp takıp, müebbet hapisle yargılama
imkanı yaratıldı.
*Terörle mücadele Kanununun 10.maddesi (d) fıkrasında yapılan değişiklikle Türk
Hukuk sistemine “Gizli Delil”
kavramı sokuldu ve sanığa
“suçu ve neyle suçlandığı”
söylenmeyerek savunma hakkı kısıtlandı.
*5 Temmuz 2008 de yürürlüğe giren 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunuyla,
“Gizli Tanık” müessesesi ile
tanıştık. Terör örgütünün profesyonel propagandacıları, gizli tanık yapıldı.
Bunların yalan beyanlarıyla, terörle mücadele eden kahramanlar hapisler atıldı.
Bir de bunlara cemaatçi polislerin dijital sahtecilikle ürettikleri sahte
delilleri eklerseniz, karşınıza cezaevinde yatan 42 generali olan bir Türkiye
tablosu bulursunuz. Pazartesi günü bir Üsteğmen’in uğradığı haksızlığı basından
okuduk. Askeri Casusluk soruşturması için göz altına alınan ve 9 ay hapis
tutulan Üsteğmen, polis tarafından evinde bulunan hard diskin , yanlışlıkla
orada bulunduğunun sanıldığı, esasında başka yerde bulunduğunun anlaşılması
üzerine serbest bırakıldı. Siz bunun yanlışlıkla olduğunu sanıyorsanız, hayal
görmeye devam edebilirsiniz…
devlet
binaları dışında asılamamasını, tüm değerlerimizin açıkça çiğnenmesini, vatan
evlatlarının sokaklarda teker teker infaz edilmelerini, TSK mensuplarının
kaçırılmalarını, Valilerin ve Başsavcıların bile “Demokratik Özerklik” ilan
etmesini, yani devlete karşı isyan başlatmasını
hep yapılan bu planların adımları olarak görebilirsiniz..
normal”>Demokratik Özerklik” ilan ettikleri bölgeyi savunma adına,
daha fazla kan akmasını sağlayacak
çatışmaların artmasını sağlamak olacaktır. Çünkü bu narko-terör örgütünün tek besini kan
ve cinayettir. Bölgedeki Kürt kökenli vatandaşlarımız bunların umurlarında
değildir. Türkiye’yi kanlı eylemlerle iyice karıştırıp, sonra da “barış gücü”
davet etmek ve bölünmenin yolunu iyice açmaktır…
Cumartesi günü
8 şehidimizi, Pazar günü de 5 şehidimizi toprağa verdik. Bunları bir tanesinde
bile ne Cumhurbaşkanı vardı ne de Başbakan. Fakat Pazar günü hem
Cumhurbaşkanı’nı, hem de Başbakan’ı “Ensar Vakfı” Eski Başkanı Ahmet Şişman’ın tabutunu
beraberce omuzlarken gördük. Hiç olmazsa
bir tanesi, pazar günü yapılan bir şehit cenazesine katılıp, hayatının
baharında bu vatan için canını feda eden bir fidan için, Fatiha okuyacak kadar
cesur olabilseydi…
Türk Milletinin sabrının da bir sonu vardır.
Ya bir ve beraber yaşacağız,ya da herkes kaderine razı olacak. Yıllardır Türk
Milletini, Türk İnsanını, Türkiye’nin tüm imkanlarını kullanıp, arkamızdan
kuyumuzu kazanlarla “Kesin Hesabın” bu nesil tarafından görülmesi
ve çocuklarımıza bırakılmaması şarttır. Yalnız, akan kanların, kaybolan canların sorumluluğu;
Bu küresel plana, “Eşbaşkan”
olup, Türkiye ve bölge gerçeğini bilmeyenlerin, Anayasal suç olan “Demokratik Özerklik” ilan edenlere, meseleyi
basite indirgeyerek “Kendileri
çalsın, kendileri oynasın” diyebilen basiretsizlerin omuzlarında olacaktır.
Herkes yaptığının hesabını verecektir. Kimse Türk Milletinden ve onun ezici
tokadından kaçamayacaktır..
19. Temmuz. 2011
.