Bodrum Gündem

Mehmet Kocadon ?Bizim Mehmet? Olmayı Nasıl Başardı?ÖZEL RÖPORTAJ

25.09.2012
0
A+
A-

Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon?la ulusal, yerel pek çok gazeteci röportaj yaptı ve her yazılan da, kelime kelime Bodrumlularca takip edildi.  Bodrum Gündem olarak röportaj yaparken, diğer meslektaşlarımızın sorularına benzer sorular da sorduk haliyle.  Lakin sorulmayan, sorulamayan soruları da yönelttik.  Amacımız sokakta konuşulanları, muhatabına sormaktı. Daha önce olduğu gibi samimiyet ile bütün sorularımızı yanıtladı. Bu soruyu sormayın, buna yanıt vermem demedi. 

99 günlük mahpusu,  öncesinde gelişen olaylar,  ceza evinde yediği-içtiği, konuştukları ya da konuşamayıp içine attıkları. 

Beş yıldızlı otel konforunda bir cezaevi miydi? 

LCD televizyonu var mıydı? Kimin başkanlık için kendi yerine vekil olmasını istedi?

O yokken buralarda olup bitenlerden memnun mu?  

Buy Viagra online

Siyasete kaldığı yerden devam mı?

Neden Feridun Özsert?e sahip çıktı?

Görevi iade edilmezse, belediyenin karşısına tekne çekip, oradan mı Bodrum?u yönetecek?

Kemal Kılıçdaroğlu?nun araması CHP?ye geçecek mi? Yoksa Ak Parti ile pazarlık mı yaptı?

Bu ve benzeri pek çok sorunun cevabını bu röportajda bulacaksınız.   

Röportaj: Fatih Bozoğlu/Bodrum Gündem

Editör: Çiçek Bozoğlu/Bodrum Gündem

Kamera: Öner Karaçiçek

Söyleşimize başlamak için yaklaşık birbuçuk saat boyunca gelip gidenlerin azalmasını bekledik. Araya sıkıştıralım diye. Yok mümkün olmadı bir türlü. Sonunda gelenleri ağabeyi Mahmut Serdar Kocadon ve eşi Hülya Kocadon?a emanet edip başladık sorularımız sormaya. Yine o rahat hali ile gülümseyen kendine güvenen yapısı ile başladı konuşmaya ?Adalete  inanmak, güvenmek lazım. Çünkü bir gün hepimize lazım oluyor.  Ben Türk yargısına bir defa daha inandım, çünkü benim veremeyeceğim hesabım yoktu. Bunun da en güzel örneğini zaten mahkeme salonunda hepiniz gördünüz.? Diyerek başladı daha biz sormadan.

Bu süreçte Bodrumlularda bir sınavdan geçtiler, seçtikleri başkan, Bodrum?un bir evladı cezaevine girdi. Size sahip çıktı mı Bodrumlular?

Yaşarken bu sevgiyi görmek çok güzel.  Bodrum ve Anadolu halkı bu sevgiyi bana gösterdi.  Sadece Bodrum?dan değil, Türkiye?nin her yerinden geldiler, her yerden mektuplar geldi. Onun için ben Bodrum ve Anadolu halkına çok teşekkür ediyorum.

Şimdi sizin tutuklanıncaya kadar olan süreci bize bir hatırlatır mısınız?  Çünkü belediyeye yapılan ilk müdahaleden sonra, sizin bu kadar önemli bir durumu hiç dikkate almadığınız eleştiri konusu oldu.

Herkes istediği eleştiride bulunabilir, önemli olan gerçekler. Bu gerçekleri de bilen benim. Bodrum belediye başkanlığı ve daha önceki Ortakent belediye başkanlığı döneminde olsun, milyon dolarlık projelerin altına imza atan belediye başkanıyım. Hiç birinde en ufak şaibelerim çıkmadı, söz söyleyen bile olmadı.  Bodrum Belediyesine yapılan operasyonla alınan dosyalara baktığınızda, o dosyaların tarihleri çok eskiydi zaten.  Benim dönemimle ilgili bir dosya yok.  Dikkat ettiyseniz bütün suçlamalar iş yeri açma ruhsatları ile ilgiliydi.  Bu yerlerin iş yeri açma ruhsatları zaten vardı,  biz sadece devirden vermişiz ve bu da herkesin doğal hakkı. Ne bilir kişilere ulaşmaya çalıştık, ne iddia makamlarına ulaşmaya çalıştık, hiçbir şey yapmadık. Çünkü kendimizden emindik. Ama bu olayın böyle olacağını hiç kimse tahmin etmiyordu, doğrusu ben de etmiyordum.

Aslında kimse böyle tahminlerde bulunamadı, ilk göz altına alınmaların ardından o süreçte neler düşünüyordunuz?

O süreçte bile, şüpheli hiçbir arkadaşa ulaşmaya çalışmadık, nede göz altında olan bir arkadaşa ulaşmaya çalıştık, ne de  yargıya ulaşmaya çalıştık. Yargıya haber yolladık ?Benim bilgime, ifademe ihtiyaç varsa ben hazırım, buradayım diye?  ama yakalanma emri geldi bize, o ayrı konu.

Makamınızdan  göz altına alınmanızın tam Cuma saatine denk getirilmesi, bir anda ne oldu o gün?

Ben de bilmiyorum. Ben kendimden emindim, bu günde eminim. Ben suç işlemedim.  Benim lafım;  ismimin yanlışın yanında olması yakışmadı. Bizim yanlışla işimiz olmaz. Ama enteresan suçlamalarla karşılaştık. İşte yakalanma emri verilmiş, alınış şeklimi bütün Türkiye biliyor.  14 yıla yakın Bodrum yarımadasına hizmet eden bir belediye başkanıyım.  Halk asla yanlışın yanında, yanlış kişinin yanında olmaz, halkın en büyük özelliğidir bu.  Eğer halk beni üç defa oylarımı arttırarak seçiyorsa, bilin ki ben yanlış bir insan değilim.  Ama bu yanlışı olmayan insanı, görüyorsunuz ki bir terörist gibi götürdüler.  Yakışmayan buydu. Yoksa bunun dışında, ne kırıldım, ne alınganlık gösterdim . O gün meydandaki konuşmamda da söyledim, her şeyi Allah?a havale ettim ben.  Demek bu süreçten geçecekmişim, ona inandım ve bu süreci de tamamladım.  Bundan sonra da artık Türk yargısına inanarak, güvenerek kendimizi savunacağız. Herkes Türk yargısına güvensin, Türk yargısının güven sıkıntısı yok. Türk yargısının en büyük sıkıntısı sürecin uzun olması. Mesela ben 99 gün tutuklu kaldıktan sonra yargının karşısına çıkabildim. Yani bu süreçler kısa olursa, insanlar kendilerini savunabilirse, hiçbir sıkıntı olmaz.  Göz altı süreleri, mahkeme süreleri, yargının karşısına çıkma sürelerinin uzun olması dışında, Türk yargısıyla ilgili bir sıkıntı yok aslında.  Özellikle bizim bölgemizde yok.

Basın mensupları olarak bizler istediğimiz zaman sizi aradık, telefonlarımıza cevap verdiniz ve sorduğumuz her soruya da şimdi olduğu gibi yanıt verdiniz. Gazeteciler sevinecek sizin çıkmanıza, haber sıkıntısı çekmeyeceğiz.

Bu dediklerimize gülüyor. Sonra ; Bir insanı, bir siyasetçiyi seven kadar sevmeyen de olur, destekleyen kadar desteklemeyen de olur.  Önemli olan kişiliğe saldırı olmaması.  Şimdi suçu ispatlanmamış herkes  suçsuzdur kardeşim.  Ortada bir iddianame var tamam, ama bir de bunun yargı süreci var.  Ama sen bu yargı süreci bitmiş gibi bu insanı suçlu gösterirsen, bu basın ahlakına da uymaz.  Bakın ulusal basında hiçbir kötü yazı çıkmadı,  Bodrum yerel basınından birinin dışında, hiç biri kötü bir şey yazmadı. O kendine öyle bir yol tutturmuş, o da öyle gidiyor.  Onu da Allah?a havale ettik, diyecek bir şeyimiz yok. Ama güzel olan şu var; bu yargı süresince, ki daha da devam edecek bu süreç, ne ulusal basında, ne de halk arasında en ufak kötü bir laf çıkmadı.  Onlar da beni biliyorlardı ve bana inanıyorlardı, güzel olan da buydu.  Tabii bir tane, iki tane çıkmış olabilir, o da muhalefetten hepsi o.

Ulusal basından da ziyaretçileriniz oldu ve köşe yazıları yazdılar sizin hakkınızda. Baskın Oran, Ayşe Arman, Can Dündar bunlardan bazıları. Onunla ilgili düşüncelerinizi alalım.

Ben de bu kadar sevildiğimi bilmiyordum. Gazeteci akınına uğradım ulusal basından. Geldiler, telefonla bilgi aldılar ve hepsini de yayınladılar, Allah razı olsun hepsinden.

Hakkınızda yazılardan mutlu oldunuz?

Mutlu oldum da, bazen de insan duygulanıyor.  Allah yaşarken herkese bu sevgiyi göstersin. Hem halktan, hem basından bu sevgiyi görmek çok güzel.

Tutuklu olduğunu dönemde facebook?tan bir kampanya başlatıldı sizin adınıza ?Bodrum Başkanını Geri İstiyor? şeklinde. Onu eleştirenler de oldu, ?Bu kadar kampanya yapılmamalı Başkana zarar verir? diyenler de. Siz de tedirgin oldunuz mu? Ya ters teperse dediniz mi?

 Beni ceza evinde en çok duygulandıran şey, bu sevgi kampanyasıydı.  Bunu ben başlatmadım, kendiliğinden başladı ve bir çığ gibi Türkiye genelinde büyüdü.  Hiç kimseye müdahale etmedim.  İnsanların içinden geliyorsa, bir Mehmet Kocadon sevdası varsa , gönüllerinde bir yer edindiysek, ben neden müdahale edeyim,ellemeyin insanlar nasıl istiyorsa öyle yapsınlar dedim.  Bodrum yarımadasına çok büyük hizmet ettik, vatandaş bunun farkında.   Vatandaş vefa hissetmiş ve kampanyalar başlatmış, kimisi şapka yaptırmış, kimisi bayrak, flama, çakmak, sticker, kimisi de lokum yaptırmış.  Türkiye?nin her yerinde üzerinde benim stickerlarımın olduğu arabalar geziyormuş, ?Ya başkan sen beni tanımazsın, ben seni tanımam. Bu arabada bunu gördüm?  deyip, onun resmini çekip gönderen mektuplar geldi.  Hatta Rodos?tan, Londra?dan, Berlin?den ve Amerika?dan destek kartları geldi.

Ceza evine ilk girdiğinizde bir şaşkınlık vardı, hayatınızda ilk defa yaşıyordunuz. Duygularınız nasıldı? Neler hissettiniz?

Hizmet yaparken hem de. Hiç aklıma gelmeyecek  bir olaydı bu benim. Hiç düşünemezdim demir parmaklıkların ardında kendimi. Ama insanın yaşam sürecinde bu da varmış.  İşte bir trafik kazasından da girebilirsiniz oraya, yada bir suçlamadan.  Orası ayrı bir dünya. İlk günlerde kafamın içinde hep aynı soru ?ya ben niye buradayım?, ?ben ne suç işledim de buradayım?. Sonra artık bunun bir işe yaramadığını gördüm ve buradan sağlam bir şekilde çıkmalısın diye düşündüm.  ?Bu sevgi gösteriliyorsa sana, bu sevginin hakkını vermek, sağlıklı kalıp hizmetlerine devam etmek zorundasın? felsefesini yarattım kafamda ve orada kendi dünyamı yarattım.

Nasıl bir dünya?

Programlı olmak durumundasınız öncelikle. Eğer boş vakitlerinizi doğru dolduramazsanız, gerçekten kafayı sıyırırsınız.  Ben bütün boş vakitlerimi doldurdum orada.  Sabah sekizde kahvaltı, sonra arkadaşlarla biraz sohbet,  okuyabildiğim kadar kitap, arkasından bütün gazeteler. Öğlen yemeğinden sonra hafif dinlenme, tekrar bir kitap veya gelen ziyaretçilerle görüşme ve ardından bir buçuk saat spor. Bizi ayakta tutan en büyük şeylerden biriydi spor.  Şimdi insanlar büyütmesin bu spor olayını, çünkü 25 metrekare içinde yapılan bir olaydı bu. Isınma hareketleri, kültür fizik, bazen basketbol ve squasch. Raketimi istemiştim, çok düzenli bir yaşam sağladık. Şunu da söylemek istiyorum, bir kere görevli arkadaşlarımızın hepsi çok çağdaş ve eğitim seviyeleri yüksek arkadaşlar, bu da beni  çok mutlu etti.  Her zaman yardımcı oldular. Özgürlüğünüzün dışında, bir dilekçe ile imkanlar dahilinde her şeyi sundular. Üç öğün yemek verdiler, kantinden çekirdeğinizi, bisküvinizi, manavdan meyvenizi alabiliyorsunuz. İşte buna göre bir düzenli yaşam oluşturduk orada.

Aslında bir disipline girmiş oldunuz, memnunsunuz yani?

Bir dönem için doğru. Arkadaşlara hep onu söylüyorduk ?Hiç birimiz suçlu olduğumuza inanmıyoruz.? Bir kere vicdanen rahatsanız ve kamu oyu da bu rahatlığı size sağlıyorsa orada sadece kendinizi yetiştirmeye çalışıyorsunuz. Bol bol kitap okuyorsunuz, notlar alıyorsunuz. Mesela iddianameyi ezberledim.  Benim konumum dışındakileri de ezberledim, hatta bazı çelişkileri buldum. Çelişkili iddialar, çelişkili ifadeler neler neler?  Günün hızlı geçmesinin en büyük nedeni ziyaretçilerdi.

Çok ziyaretçiniz oldu. Bunda da adli makamlar oldukça yardımcı oldu.  Hemen hemen herkese izin vermişler.

Allah razı olsun. Onlar da çok zor duruma düşmüşler.  İki bine yakın arkadaş ziyaret etti, beş bine yakın arkadaş da giremedi.  Üç ay içinde yaklaşık 7-8 bin kişi Muğla?ya geldi. (bilinen kahkahasını atarak) Muğla ekonomisine katkı sağladık.

Mehmet Kocadon koğuşunda lüks içinde yaşıyor, LCD televizyonlar, klimalar ve daha neler neler var diye konuşuldu. Koğuşunuz nasıl bir yerdi, orayı bize fotoğraflayabilir misiniz?

(Gülerek başladı anlatmaya) Ufak bir bahçemiz vardı, sabah yedi de açılıp, akşam yedi buçukta kapanan ufak 25 metrekare bir bahçe.  Hemen giriş katında kitap okuduğumuz bir alan var,  merdivenlerden çıkarak koğuşlarımıza gidiyoruz, orada da tuvaletlerimiz ve banyolarımız var.  Koğuşlarımızda yataklarımız ve normal eski model bir televizyon, bir tane buzdolabı. Bir de çok sıcak günlerde bir vantilatör aldık. Bildiğiniz üfleyen vantilatör. Klima değil yani.

Yani lüks içinde bir koğuş değildi, öylemi?

Oraya Allah düşmanlarımızı dahi düşürmesin.

Mehmet Kocadon?un orada yaşadıklarını gözlerinden okuyabiliyorsunuz rahatlıkla. Cezaevi koşulları ne kadar iyi olursa olsun, özgürlükten mahrum kalmak anlatılacak bir şey değil. Ancak yaşayanlar bilir. Kocadon?da zaten ?Oraya Allah düşmanlarımızı dahi düşürmesin.? demesi bunun tam olarak göstergesi değil mi?

Yine sizin tutuklanmanızla  ilgili en çok konuşulan konulardan biri de tutuklanma anınızda ellerinizde kelepçe olup olmadığı ile ilgili konu. Bildiğim kadarı ile sadece Bodrum Gündem olarak biz kelepçe takılmadığını yazdık. Bunu da bir anlatırsanız?

Burada hem kolluk kuvvetlerine, hem de devletimize teşekkür ediyorum.  Hiç kimse kelepçe takmadı, tutukluluk sürem dahil kimse kelepçe takmadı.  Şimdi bakın hep bunu söyledim, tutuklanma kararı bile abartılı oldu. Niye? Çünkü bu üç buçuk yıldır devam eden bir operasyon.  Yani seçildiğim günden bu yana takipte olunan bir belediye başkanıyım.  Beni takip edenler nerelere gidip geldiğimi zaten ezberlemişler.  Ondan sonra dosyaların alınması var ve ondan sonra geçen bir yıllık bir süreç.  Bilirkişi raporlarının incelenmesi, bu arada kaç defa yurt dışına girip çıkmışız.  Bizim hiçbir zaman aklımızda kaçma gibi bir düşünce olmamış.  Sonra gözaltı süreleri. Gözaltı sürelerinde bırakın Bodrum?dan çıkmayı, makamımdan bile ayrılmadım.  Onun için onlar da biliyorlar devletine, milletine ne kadar bağlı bir insan olduğumuzu, hizmet yaptığımızı, dürüst olduğumuzu,  kaçmak gibi bir fikrin kafamızda olmadığını bilen bir ekipti.  İşte evimin olduğu yerden hızlı bir botla iki dakika sonra Yunan karasularındasın.  Orada benimle beraber sekiz arkadaşımın aklından geçmeyen bir şey bu.  Onun için de kelepçe kullanmadılar ama götürülüş şekli kötüydü, yakışmadı.

O gün adliyeye gidecek miydiniz? 

Ben avukatımla iddia makamına haber yollamıştım. Eğer bilgime ve ifademe ihtiyaç varsa ben hazırım, her an gelebilirim demiştim.

Ama?

Aması yok, zaten belediyede olduğumu da biliyorlardı.  Bütün olay orada iddia makamının yakalanma emrini vermesi. Hiç gerek yoktu.  Biz Bodrum?a, Türkiye?ye mal olmuş bir insanız, soyumuz sopumuz belli, yaşadığımız yer belli. Böyle bir karar bence biraz ağır oldu ve en çok da bakın hala onu konuşuyorum.  Çünkü Mehmet Kocadon olarak ben onu hak etmedim.  Zaten görüyorsunuz, Bodrum halkı da tepkiyi orada verdi.

Şimdi çıkış anında mahkemede sizin hazırlıklı olduğunuz oldukça belliydi.  Yaptığınız konuşma ve ifadelerinizden de belliydi. Oldukça etkileyici oldu.  Epey çalışmışsınız.  Mahkeme sürecini değerlendirir misiniz?

Oldukça rahattım, çünkü ben dersimi iyi çalışmıştım, arkadaşlar da çalışmıştı. İddianameye baktığınızda, ifadeler verildiğinde bir Allah?ın kulu da Mehmet Kocadopn için bir şey söylemedi.  Yüze yakın insan dinlendi orada, bir Allah?ın kulu da Mehmet Kocadon şöyle yapmıştır demedi.

Ne hissettiniz o karar verildiğinde. İlk gün kimse bir tahliye beklemiyordu, ama ikinci gün umutlar doğmaya başladı.

Ben başta söyledim, yüce Türk adaletine inanacaksınız ve güveneceksiniz.  Çok da güzel bir mahkeme oldu, herkesi konuşturdular,  herkesi dinlediler, her soru soruldu, kimsenin kafasında soru işareti kalmadı. Bundan sonra yargı sürecinin devamını bekleyeceğiz.

Buradan itibaren Mehmet Kocadon?un çok farklı, belki de hiç bilmediğiniz yönünü öğreniyoruz. Bu soruları yanıtlarken gözleri dolu doluydu. Özellikle aile konusunda duyguları yoğunlaşıyor, gözlerinden yaş neredeyse boşalıyordu.

Şimdi cezaevi kapısından çıktınız, karşınızda binlerce insan, anneniz, eşiniz, kızınız İpek?

Mahpusluğun bana öğrettiği en büyük şey aile olgusu oldu. Tekrar ailenin farkına varıyorsunuz, anne- baba kıymeti, kardeş kıymetinin farkına varıyorsunuz.  Eşinizin kıymetini, çocukların özleminin ne olduğunun farkına vardık. Çocuklarını öpmeye, sarılmaya doyamıyorsun, annene, kardeşine doyamıyorsun.  Allah düşmanıma bile vermesin. Çıkışta ben çok duygulandım biliyorsunuz.  Ben de bilmiyordum, Bodrum halkının bu kadar kalabalık,  bine yakın bir araba konvoyuyla gelip beni alacağını.  Türkiye şaşırdı, yollar kapandı, trafikler durdu.  Müthiş bir sevgi seleydi, yani Allah yaşarken hizmet edenlere bu sevgi selini göstersin. Kızıma sarılıp, onun kokusunu hissetmenin bir tarifini yapamam doğrusu.

Bodrum meydanına geldiğinizde de sizi büyük bir kalabalık bekliyordu.  Bekliyor muydunuz bu kadar bir kalabalık?

Türkiye siyasetinde gelip geçmiş hiç kimse için böyle bir kalabalık yok.  O da bizim ne kadar düzgün ve dürüst çalıştığımızı gösterir, ben buna yorumladım.  Özellikle dikkat çeken bir şey vardı, insanların içten sarılması.  Yapmacık değil, içten öyle bir sıktılar ki, vücudumda morluklar var.  Kucaklıyor, bırakmak istemiyor, arkadakiyle paylaşmak istemiyor.  Çok muhteşemdi.

Siz dışarı çıktıktan sonra dikkat çeken iki şey vardı. Birincisi annenizin ?Atatürk?ün evladı dışarı çıktı? cümlesi, diğeri de sizin söylediğiniz ?Bodrum?u inşaa etmeye devam edeceğiz? oldu.  Ne anlama geliyor?

Annemin ifade ettiği gibi biz Cumhuriyet çocuğuyuz, Cumhuriyet ekmeği ile büyüdük. Elimizden geldiği kadar bu yolda çalışmaya devam edeceğiz.  Güzel olan bir şey var; gelen ziyaretçilere baktığınızda her kesimden insan olduğunu görüyorsunuz.  Solun en ucu da vardı, ortası da vardı, altı da vardı.  Sağın en ucu da vardı, ortası da vardı, en altı da vardı.  Böyle bir mozaik var ziyaretçi profilinde.  Türkiye?nin bütün sanatçıları, yönetmenleri, siyasileri, emekli olmuşları, olmamışları geldi. Bunlara baktığınızda kendinizi bir yere koymak mümkün değil.  Yani ben şu partiliyim diyemiyorsunuz.  Sanki partiler üstü bir lider gibi duruyorsunuz.  Bunu da Bodrum halkı gösterdi zaten. Gelen ziyaretçilere bakıyorsunuz, karşılamaya bakıyorsunuz herkes,  her kesimden insan oradaydı.  Onun için herkesin kafasındaki soru şu; Acaba Kocadon hangi kulvarda siyasete devam edecek?  Bodrum halkına hep şunu söylüyorum, elinizde çok güzel bir kızınız var, gelin hep beraber karar verelim ve bu kızı bir yere verelim.  Ben aynı şeyi söylüyorum, 14 yıla yakın yaptığımız hizmetlerde, hiç kimseye hangi siyasi partidensin diye sormadım.  Hiçbir vatandaşa kime oy vereceksin diye sormadım.  Bununla ilgili en ufak bir baskı dahi olmamıştır.  Onun için insanlar ?bizim Mehmet? diye hitap ediyorlar.  Yani Demokrat Partili Mehmet, Ak Partili Mehmet  ya da CHP?li Mehmet değil  ?Bizim Mehmet?. Parti ismi yok.  Onun için Bodrum halkıyla beraber yolumuzu çizeceğiz, Bodrum halkı benden bunu istiyor.  İnsanları suçlamak, bir suçlu bulmak insanları vicdanen rahatlatır.  Dikkat ederseniz ben suçlu aramıyorum.  Hiç kimseyi suçlamıyorum. Çünkü herkes sahip çıktı. Bu durumu kim yada kimler sebep oldu diye düşünmüyorum.  Onun için bu süreci, benim kaderimde yaşamam gereken bir dönem olarak algılıyorum, bunun da bir hayır olduğunu düşündüm orada.  Her şerden bir hayır çıkar felsefesiyle hareket ettim. Bundan da bir hayır çıktı, yaşarken ne kadar sevildiğimi öğrendim ve hayata bakış açım biraz daha farklı olmaya başladı.  Şunu söylüyorum, insanlar sevdikleriyle mümkün olduğu kadar beraber yaşasınlar.  El ele tutuşmaktan korkmasınlar, sevdiğinin elini tutsun, annesinin elini öpmekten çekinmesin, babasını öpmekten korkmasın, mümkün olduğu kadar beraber yaşasınlar.  Biz kendimizi hizmete biraz fazla kaptırmıştık. Ben hep düşündüm, çocuklarım ne kadar büyüdü ve ben bunların neresindeydim?  Hem siyasi arenada olsun, hem iş ortamında olsun, hiç değilse günün veya haftanın belli bir saatini ailesine ayırsın.  Hiç birimizin içinde keşke kalmasın. Ya keşke bunu da yapsaydım, şunu da diye bir şey kalmasın. Çünkü ben onun acısını da çektim, sorununu da çektim. Sevdiğini de söylesin, sevmediğini de söylesin.  Seviyorsa da kardeşim elini tutup yolda beraberce yürüsünler.

Aslında Bodrum?un yapısında, kültüründe olan bir şey de bu hoşgörü. 

Biraz daha ucu sivri sorulara gelmek istiyorum.  Bodrum Belediyesinde vekil tayin edilirken Dursun Göktepe?nin vekil tayin edilmesinde etkiniz oldu mu?

Açık ve net bir şekilde söyleyeyim. Ben Halit Özkaplan?ı  istemiştim.  Çünkü Bodrum halkı Belediye başkanı olarak Demokrat Partili birini seçmişti ve hizmet olarak da biz götürmüştük.  Bu karalar alınırken Halit ağabeyde bizimle yol yürüyenlerdendi. Ama CHP?nin meclis üye sayısı bizden fazlaydı. Ben de yoktum, kaldı 5 kişi.  Ben etik olarak Halit Özkaplan?ın destekleneceğine inanıyordum.  Sonra ortalık bir anda allak bullak oldu, işte değişik değişik isimler çıkmaya başladı.  Hatta bazı insanların belediye başkanlığı için ne kadar hevesli olduğunu da gördük.  Bodrum?da 14 kişinin seçtiği insanla belediye başkanı olunmaz. Öncelikle arkadaşların bunun farkına varması lazımdı.  Bodrum halkı seçerse belediye başkanı olursun.  Dursun ağabeyi çok severim, çok takdir ettiğim bir insandır.  Sonra Dursun ağabeyin ismi geldi, kendisini sevip saydığımı söyledim, iyi olur dedim. Çünkü dengeleyici bir yapıya sahiptir.  Bakış açısı çok geniştir ve çok sevecendir.  Hayır da desem, zaten birisini seçecekler, çünkü bizim oradan bir şey yapmamız mümkün değil.  Allah razı olsun hep geldi, gitti. Hatta çok duygusal anlarımız da oldu.  Yaz sezonunun gelmesiyle sorumluluğu direk omuzlarında buldu.  Tabii yoruldu bu esnada, belediye başkanlığı bu kadar kolay değildir.  Zorlandığı anlar oldu, gel artık, gel artık dediği oldu.  Ama geldik tabii görevde değiliz. Bakacağız artık.

Göreve iadenizle ilgili bir dava açmadınız mı? Yada açacak mısınız?

Hayır açmadım, sayın kaymakamımıza bir dilekçe yazdım.  Çünkü ben tutuklu olduğum için görevden alınmıştım,  tutukluluk sürem bitti. Artık görevime iade edileceğime inanıyorum.

Bununla ilgili bir tarih var mıdır?

Yok dilekçeyi verdiğiniz anda süre başlar, olmaz ise yargı yoluna gidilecek ama yargı yolu benim için en son şey.

Göreve dönmeniz için yeniden bir kampanya başladı sizin dışınızda. İnsanlar sizin göreve dönmenizi istiyorlar ki böyle bir kampanya başlatmışlar.

Önce ulaşabilirsem sayın İç İşleri bakanımla ve müsteşarımla görüşeceğim.  Onların çizeceği profile göre mahkemeye gitmem gerekiyorsa giderim, bu benim hakkım çünkü.  Bodrum halkı belediye başkanı olarak beni seçti.

Eğer göreve iade edilmezseniz ki böyle bir ihtimalde var sonunda. Bu durumda siyasette nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Tabii şu var, çok yoğun bir ziyaretçi sirkülasyonu mevcut. Dün sadece 250 kişi ziyaretime geldi.  Akın akın insanlar gelip gidiyor. Demek ki Bodrum halkı gönüllerinde beni başkan olarak kabullenmiş, önemli olan bu.  Koltuğun getirdiği başkanlık değil, gönüllerin başkanlığı.  Koltuğun başkanlığı gelip geçicidir. Koltuğun gücüyle başkan diye hitap ederler, ama koltuk gittiği zaman  normal vatandaş.  Ama bende koltuk olmamasına rağmen şu anda gönüllerin başkanı olarak beni karşılıyorlar.  Adam pankart yazmış ?Gönüllerin  Başkanı Hoş geldin? diye.  Gönüllerin başkanı olmak çok güzel bir şey.  Büyükşehir olma yolunda Ekim?de meclis açılır ve bu durumda netleşir.  Stratejiyi o zaman belirleriz.

Sizi pek çok kişi aradı ama en önemlilerinden biri de Kemal Kılıçdaroğlu?nun araması.  Tutuklu olduğunuz dönemde de CHP  grup toplantısında sizi destekleyici konuşma yapmıştı.  CHP ile ilişkiler hakkında görüşleriniz? CHP?ye girecek misiniz?

Hem mahpusluk günlerimde olsun, hem çıktıktan sonra birçok siyasi ziyaretime geldi. Bir çoğu da çıkışıma geldi.  Sayın Kemal  Kılıçdaroğlu aradı, arkasından Adnan Keskin bey aradı. Umut Oran, Tansu Çiller, eski Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel aradı ki gerçekten çok güzel bir konuşma yaptı.  Bana çok güzel bir söz söyledi ?Oğlum sen çok başarılı bir belediye başkanısın.  Ne olur halkına ve devletine küsme? dedi.  Kendisi de çok şeyin içinden gelip geçtiği için halka ve devlete küsülmez dedi.  Senin yaşın da genç, ne olur mücadeleye devam et, hizmetlerine devam et dedi. Ben de söz verdim kendilerine hizmete devam edeceğim.  Turizm bakanımız Ertuğrul Günay aradı ve daha pek çok siyasi arkadaşımız da aramaya devam ediyor.

Vermox online

Ben Kemal Kılıçdaroğlu?nun aramasına döneceğim. Artık CHP?den belediye başkanı olarak adınız daha çok konuşuluyor.  Hani girer misiniz, girmez misiniz o net olmasa da, taşlar yerine konurken Mehmet Kocadon CHP?nin adayı olabilir mi diye daha net konuşuluyor.

Bodrum halkıyla beraber buna karar vereceğiz.  O kararı verdikten sonra da geçeceğim yere on bin kişi ile geçeceğim sanırım.

CHP ile ilgili konuda çok açık vermiyor Kocadon. Kendine göre bir strateji belirlemiş anlaşılan. Özellikle Büyükşehir konusunda durumun belirginleşmesini beklediğini ifade ederken bizim de aklımıza acaba Büyükşehir için mi aday olacak sorusu takılıyor.

Diğer konuşulanlardan biri de ceza evinden çıkış sürecinde Ak Partililerin de size destek olduğu, bu nedenle Ak Partiye kesinlikle bir suçlama yapmıyorsunuz.  Onlardan bir teklif gelirse kararınız ne olur?

Buna Bodrum halkıyla hep beraber karar vereceğiz.  Bodrum yarımadasına bırakacağız bu işi. Önümüzdeki iki ay içinde her şey şekillenecek.  Mahpusta olduğum dönemde Ak Partiden de çok arkadaş geldi hem yönetimden olsun, hem üyesi olsun.  Özellikle ailemi ziyaret ettiler.  Herkesin birleştiği bir isimim ben, güzel olan da bu.

Mehmet Kocadon ismi satranç taşı gibi bir oyana bir bu yana alınıp konulacak.   Bu süreci siz evinizde geçireceksiniz.  Kocadon Belediyenin karşısına bir tekne koyacak, geçip belediyeyi oradan yönetecek deniliyor.

Cytotec without prescription

İyi ki meyhaneden yönetecek dememişler, tekneden demişler hiç olmazsa.  Şu anda orada çok inandığımız, güvendiğimiz bir isim var, ben Dursun ağabey diyorum. Belediyeye uğramaya gerek de yok aslında, inandığımız güvendiğimiz ekibimiz orada olduğu için.  Bir şeye ihtiyacı olursa ben yardımcı olurum arkadaşlara.  Zaten evimde çok insan sirkülasyonu var. Bodrum?a on beş dakikalığına bir indim, eşim hemen beni aradı ?Ev çok kalabalıklaştı, insanlar seni soruyor? diye hemen döndüm. Oraya indiğimde de hemen insanlar etrafıma gelip sevgiyle kucakladılar.  Annem bana çok kızgın olmasına rağmen bu sevgi selini görünce pek bir şey söylediği yok, daha fırça yemedik yani.

Sizin olmadığınız 99 günlük dönemde bıraktığınız Bodrum nasıldı? Bulduğunuz Bodrum nasıl?  Benim de yazıp çizdiğim işgaliye meselesi vardı. Halit Özkaplan ve Cevat Soysal?la beraber siz de çok uğraşmıştınız.  İşgaliye yazın en önemli sorunlarından birisiydi.

Onu gördüm, gördüm. Özellikle çiçeklerin solmasını gördüm.  İşgaliyeleri gördüm. Kumbahçe mahallesinde bir yürüyüş yapınca, önüme gelmeyen seyyar satıcı kalmadı maşallah.  Şimdi bakın Bodrum bir yaşam tarzıdır ve buraya en büyük desteği Anadolu halkı vermiştir.  Anadolu halkının verdiği bu destekle biz yurtdışından kazanamadığımız paranın bir kısmını, Anadolu halkından kazanırız.  Onun için Bodrum?un kalitesini her zaman yüksek tutmak zorundayız.  Çünkü Türkiye?nin bir markası, bu çok önemli.  Butik bir yerdir Bodrum, oteller de butiktir.  Biz her şey dahille çalışan bir yer değiliz.  Esnafıyla beraber çalışan ve onunla beraber para kazanan bir turizm bölgesiyiz.  Sokağa çıktığı zaman onu rahatsız edecek durumların olmaması lazım.  Turist yolda rahat yürüyecek, Anadolu?dan gelen insan rahat yürüyecek yolda.  Onun dilencisiydi, boncukçusuydu, gözlükçüsüydü, çakmakçısıydı çıkmayacak önüne.  Bodrum?da bunu yakalamaya çalışmıştık ve başarmıştık biliyorsunuz.  Bodrum?da uluslararası barış topluluğu gibi yaşadık biz.  Ama ben gazetede okudum çevik kuvvet gelmiş Bodrum?a.  Bodrum?da en fazla yıkım yapan, mühürleme yapan belediye başkanıydım ben.  Mevcut kolluk kuvvet bize yetiyor.  Dışarıdan çevik kuvvet getirmeye gerek yok Bodrum?a.  Bodrum Türkiye?nin en medeni yüzüdür.  Gönül ister ki Türkiye?de yüzlerce Bodrum olsun, o zaman medeniyetten, yaşam standartlarının yüksekliğinden bahsedebiliriz.  Zaman zaman bu üzücü haberleri okuduk. Ama şu da bir gerçek ki bir şehir başkanıyla önem kazanıyor ve başkanıyla Türkiye?nin gündeminde olabiliyor.  Türkiye?nin gündeminden biraz mahrum kaldı Bodrum.  Biliyorsunuz ben basına her zaman kapımı açmışımdır.  Yani belediyeye baskın olur, ilk sizlerle beraber basın açıklaması yaparım odamda.  Belediyede gözaltı olur, ilk sizlerle basın toplantısı yaparım yine.  Çünkü benim ne halkımdan, ne de sizden gizli saklı yaptığım bir şeyim olmamıştır, zaten öyle bir düşüncem de olmamıştır.  Bu süreci yaşadık ve artık geride bıraktık. Bundan sonra Bodrum markası, kalitesi için bu barış topluluğunu düzenli bir şekilde yaşatabilmek için elimizden ne geliyorsa yapmaya çalışacağız.

Meydanda yaptığınız konuşmada siyaseten pek yapılmayan bir şey yapıp içeride kalan Feridun Özsert?e sahip çıktınız.

Feridun Özsert gerçekten gece gündüz çalışan bir meclis üyesi arkadaşımızdır.  Benden önce Gümbet?i hatırlayın; 2004-2009 arasında bu arkadaş orada muhtarlık yapmıştır. 2009 da ki seçimde Gümbet halkı arkadaşımızı bu çalışmasından dolayı demiştir ki ?Meclise al başkanım?, çünkü Gümbet?te ki her türlü olayı biliyor demiştir.  Mehmet Özsert?i meclise aldık ve Gümbet?ten büyük bir oy aldık biz.  Mehmet Özsert sayesinde,  geçmişinde yaptıkları sayesinde.  Orada yüzlerce yer yıktık, işgaliyeyi kaldırdık, kamuya ait alanları tekrar kamuya sunduk ve bunu yapan ekibin başında Mehmet Özsert vardı.  Mehmet Özsert hakkında yapılan şikayetlerin hepsinde kamu alanlarının insanların elinden alınırken ortada dönen ranttır.  Kimse kusura bakmasın, yıllarca kamu alanındaki bankamatiği kendi mülkündeymiş gibi kiralayan insanları biliyorum.  Kimse kusura bakmasın, bu yıkımlar yapılırken Mehmet Özsert tehditler aldı, arabasının camları kırıldı. Kolluk kuvvetlerinin giremediği bölgelerde bu arkadaş tek başına mücadele etti.  Kolluk kuvvetleri, zamanında orada tesise girip mühürleme yapamıyordu, geri çekiyordu ekibini.  Ne çabuk unuttu insanlar bunları.  Bu alanlar tekrar kazanıldı, Gümbet?e şu anda 42 ülkeden insan geliyor.  Bunlar mı iki Paund?a düşürdü Gümbet?i, ulusal basında okumadık mı? Şimdi bütün bunları yapan ve bu imece usulünü kuran kim? Mehmet Özsert.  Otuz yıllık esnaflığı, bir dönem muhtarlığı ve bir dönem meclis üyeliği var.  Hepsi birebir en samimi olduğu arkadaşlar. Yahu en samimi olduğu arkadaşlardan rüşvet aldığı iddia ediliyor.  İnsan en yakın arkadaşından, beraber iş yaptığı ortağından rüşvet alır mı?  Beraber yemek yediği insandan rüşvet alır mı? Ama baktı ki, bu yerel basında, üstelik yargılama devam ederken ne suçlamalar çıktı.  Gümbet?te sadece biz Pazar yeri mi yaptık?  Gümbet?te; Ayaz caddesi, Adnan Menderes, Gümbet meydanı, Zengin Hüseyin Sokak, Pazar yeri, Hüseyin Boyacı Okulu. Bakın Hüseyin Boyacı kolej oldu.  Çocuklar demir kapıların ardında, penceresi olmayan sınıflarda okuyordu.  Bu okulu biz koleje çevirdik, altında imzası olan kim Mehmet Özsert.  O okula veliler çocuklarını yazdırmak istemiyordu.  Ben bunları söyledim ve bunları söylemeye de devam edeceğim.  Ama bu kamu alanı  işgaliyesinden rant elde edenler  saklı isimlerle ve isimsiz mektuplarla Mehmet Özsert?i şikayet ediyorlar.  Madem kendine bu kadar inanıyorsun yaz ismini. Ben şu anda hakkımı kimden arayacağım?  Davayı kime açacağım suçsuz olduğum gün?  Yok öyle isimler farkındaysanız.  Sorgulama aşamasında bakın şüphelilerin, müştekillerin hepsi turizmci ve Mehmet Özsert ile geçmişi olan insanlar.  Bir tanesi; hala tescilli isim hakkı Mehmet Özsert?e ait olan barı işletiyor.  Ama kişi müşteki.

Ama bir ahde vefa örneği idi. Yol yürüdüğü arkadaşlarını yolda satanlar hep konuşulmuştur, neticede bu örnekler de mevcut  Bodrum siyaset hayatında. 

Siyaset bizim geçim kaynağımız değil.  Biz koltuk sevdalısı değiliz.  Ben belediye başkanı olsam da olmasam da halk tarafından sevilen bir kişiyim zaten.  Benim kimseye zararım yok, onun için birileriyle çıkarım yok.  Ben siyasete 91-92 yıllarında girdim, o gün kim varsa yanımda yine aynı arkadaşlarım var yanımda.  İlk başkan olduğumda ki meclis üyesi arkadaşlarla evlerimiz yan yana.  Bizim yaşam tarzımızda ve felsefemizde böyle bir olay yok.  Benim zor günümde kim yanımdaysa, ben o arkadaşların her zaman yanında olurum.  Bilhassa söylüyorum zor günümde, güçlü olduğumda herkes zaten yanındadır.  Biz de bir söz vardır ?Dere geçilirken, at değiştirilmez?.

Yeter gari Fatih dedi. Yaklaşık 30 kişi bekliyordu bizim söyleşimizi bitirmemizi. Hemen onların yanına gidip kucaklaştı tek tek. Eşi Hülya Kocadon en çok yorulan kişi, gelenler ile oda tek tek ilgileniyor, çay kahve ikramı yapıyor. Başını yana eğip ?Ne yapalım Mehmet Kocadon?un eşi olmak böyle bir şey diyor? şikayet etmeksizin. Mahmut Serdar Kocadon ise çocukluğundan beri gözünden sakındığı kardeşini çok özlemiş, hala özlem giderememiş, sevgi dolu gözlerle izliyor. Söyleşimizde soramadığımız sorular kaldı diyoruz Başkan Kocadon?a ?Nasılsa soracaksın o soruları biliyorum. Sen aklındaki her şeyi sorarsın delikanlıca, merak etme bende delikanlıca yanıtlarım? diyor.

Biz çıkarken evden bir ziyaretçi kafilesi de eve giriyordu?

ETİKETLER: ,
Yorumlar

  1. KAMİL DÜZBAKAN dedi ki:

    Bizim Mehmet değil sayın Bozoğlu, senin Mehmet olmuş artık ,senin CHP’Lİ olarak bu Kocadon sevgine hayretle bakıp anlamaya çalışıyoruz ama anlayamıyoru$$$$$$!!!!!!!!

    1. Gazeteci olarak herkes bizimdir usta… Katillerin haberini yaptığımızda katiller bizimdir, üçkağıtçılarınkini, hırsızların, tecavüzcülerin haberlerini yaptığımızda da bizimdir. Habere konu olan i,yi yada kötü kim olursa bizimdir. Mehmet Kocadon’da, Mehmet tosun’da, Dr.Kerim Cangır, Nuran Yüksel, Mustafa Saruhan, Durmuş Ali Öztürk, Erman Aras, Ümit Baltutan’da bizimdir, Recai Seymen’de, Akif Demiröz’de, Asım Başara’da, Nihal İmbat Güler’de hepsi bizimdir. Yeterki haber konusu olsunlar…
      Sizde Kamil Düzbakan, haber konusu olduğunuz anda gazetecinin olursunuz… (illaki Fatih olması gerekmez adı, Yaşar olur Zeki olur, Nilüfer olur, Ali olur)