Bodrum Gündem

BODRUM ÇUKURAMBAR

serdar_anlagan_bodrum_gundem

hibir_bodrum_gundemDoksanların başında Hıbır’da Atilla Atalay ile yan yana pisuarlarda işerken, Atilla “bireysel olursan dokunamazlar, onlar örgüt ararlar” dedi. Hermetik “Bu güneşin altında söylenmemiş söz yoktur” ilkesi geçerlidir. Sanatçı matematikçidir.

Söylenmiş sözlerden oluşan permütasyonların sayısı sonsuz mudur? “Sanat öldü” manifestosu buna yanıttır. Öyleyse matematikte limitlerle düşünüldüğü için bu güneşin altında söylenmiş sonlu sözlerden oluşan sonlu permütasyonlarla sınırlıyız, evrenin algılanmasının limitleri var henüz ve birgün sanat da tükenecektir. Bu elbette “söz” Retin-A without prescription de tükenecektir sonucunu doğurmaktadır, önerme doğrulanmaktadır.

Sanatın bittiğinin ilanından beri dikkat yapıttan çok sanatçıya yönelmiş, kavramsal sanatın propagandalaşarak halkın manipülasyonundaki etkisi anlaşıldığından işin kendisinden çok yöntemi (know how) önem kazanmıştır. Örneğin Shakespeare’in buy Ventolin online “Üzerinde yazılacak iki konu vardır: aşk ve ölüm” dediği söylenir, Freud “eros ve kaos” dualitesini kurar, sübliminal propaganda filmlerinde ve görsellerinde “sex ve death” piktogramları kullanılır. Bundan sonrası ansiklopedistlerin ve akademisyenlerin işidir. Sanat Tarihi bilimsel metot ile bu konular üzerine çalışır. Arkeoloji temelidir.

Sanat eseri değerlidir çünkü minik bir bilgi dağarcığı içermektedir. Patron kâr etmeyeceği işe yatırım yapmaz. Orjinallerin içerdikleri şifrelerin okunması yüzyıllar, binyıllar sürdüğünden, zaman geçtikçe daha değerlenirler. Bir dekadrahminin milyonlarca dolar etmesi, No.5’in altmış beş milyon dolara satılması sanat eseri ticaretinin boyutlarına örnektir. No.5 yirminci yüzyılın sikkesidir, korunabilirse değerinin artacağından şüphe yoktur.

O zaman, sanat ile ilgilenen patronun yapması gereken orjinale ulaşmak için üreticiyi ve satmak için tüketiciyi bulmaktır. Bu iş patates ticareti olmadığından, hele kavramsal sanat hiçbir paradigma ile modellenemediğinden patronun karşılaşacağı ilk sorun hangi sanat eserinin orjinal olduğunun nasıl saptanacağı ve eğer yatırım yapılırsa ne kadar sürede kaça satılacağının bilinmesidir.

çukurambar_bodrum_gundem

ÇUKURAMBAR

Kavramsal sanata varana kadar bir “üstat”dan bahsetmek mümkündü, patron için iş kolaydı, Berenson gibi bir uzman bulunur iş değerlendirilirdi. Uzmanlar üniversitelerde yetişirdi, müzelerde yetişirdi. Çok az sayıda başyapıtın olduğu piyasada “mal” el değiştirdikçe değeri arttığından patron yatırım yapabileceği yeni sanatçılar arardı ve himaye edebileceği (protegé) gençler bulurdu. Bu gençlerin ustalaşması beklenirken işleri ucuza alınır değerlenince satılırdı, sanat tarihi bilimi ilerledikçe ustalaşmanın kavramsal sanatta yeri olmadığı, sanatçıların acemilik dönemlerindeki işlerinin arasından daha çok orjinal çıktığı anlaşıldı, işler karışmıştı.

Birçok patron, özellikle koleksiyona erken başlayan ailelerden gelenler, çağdaş sanat piyasasına girmeyi refüze ettiler. Sahte ve taklit işlerin propagandistlerin elinde kısa vadeli kârlarla geçici, çoklukla eğlenceye yönelik ritüellerle kutlanması, harcanan zaman ve emeğe değmediği gibi saygınlık da getirmiyordu. Bu son birkaç yüzyıldır birikmiş bilginin ve entelijansiyanın piyasadan çekilmesi, sanat piyasasının üçkağıtçı ve cahil reklamcılar tarafından işgal edilmesi sonucunu doğurdu. Kötü para iyi parayı kovdu. Sanat eserinin propagandası kendisinden daha çok para kazandırır oldu.

Bu işleri tanıtım ve prestij için yapmaya heveslenen patronlar acı kazıklar yediler, koleksiyonları çöp doldu üstelik küçük düşürüldüler.

Kimse bu patronları suçlayamaz. Onlar iş yapmayı ve para kazanmayı bilen insanlardı ve kimse onlardan uzman sanat tarihçileri ve eleştirmenler gibi entelektüel ve  bilimsel bakış açılarıyla analiz yapmalarını bekleyemezdi. Suç onları yönlendiren ve kazıklayanlardaydı. Patron doğru meslek erbabına ulaşamamıştı. Bunun nedenleri arasında işleri değerlendirebilecek yani orjinallerin içerdiği şifreleri okuyabilecek donanımdaki uzmanların çoğunlukla eşitlikçi ve özgürlükçü görüşlerinden dolayı muhalif sayılmaları, himaye edilmeyip dışlanmaları akla geliyor hemen.

Ve sonunda kitsch egemen oldu.

Kitschn-Swell_bodrum_gundem_serdar_anlagan

KİTSCH

Sanatı enti püften, dandik, şaklabanlık, soytarılık, eğlencelik, keyif ve zevk aracı, süs olarak gören faşist ile tümden yasaklayan yobazın elinde yaşamak zorunda kaldığımız kentlerdir kitsch. Çukurambar’dır kitsch. Patronlar yine kazıklanıyorlar. Yatırımları gerçek değerini bulamıyor. Bodrum’da 2004 yılında metrekare birim fiyatı 19 lira 45 kuruş olan mandalina bahçesinin on yıl sonra 285 lira 71 kuruşa çıkması buraya yatırımın ne kadar isabetli olduğunun kanıtıdır. Bu bahçenin birim fiyatının bir on yıl sonra hatta daha erken 702 lira 80 kuruşa kadar çıkabileceği öngörüsünde bulunulabilir ama kimse bu öngörü ile yatırım yapmaz. Bu yüzden metrekare birim fiyatlarının 15.000 lira ile 80 lira arasında değiştiği 130.000 nüfuslu (doğruysa bu eğer) Bodrum yarımadasında rantabl yatırım imkânı kalmamıştır. Piyasadaki tıkanıklık budur. Yatırımcı artık ya kâr realizasyonuna geçecek ya da dayanabiliyorsa bekleyecektir. İster satsın ister beklesin piyasayı belirleyen “görünmez el” taleptir. Talebi yaratmak için imar oranlarını arttırmak, doğal ve arkeolojik sit alanlarını imara açmak, ancak sınırlı sayıda turisti ve yerliyi barındırabilen bu küçücük yarımadanın nüfusunu katlamak kısa vadede spekülatif vurgun imkânı yaratsa da uzun vadede değer düşüşüne sebep olacaktır. Trenden zamanında atlayamayan çukurambarı boylayacaktır.

bodrum-panorama_bodrum_gundem_1Bodrum’un bir sanat eseri olduğunu ve saklandıkça emtia değerinin her on yılda dolar bazında on kat arttığını düşünelim ki şu ana kadar bu vakı’adır. Bodrum’da toprak üzerindeki binadan değerlidir. Patron bu kadar değerli bir yatırımı elinden çıkardığında ya artık Bodrum Çukurambar olacaktır ya da patron yine en değerli arazileri “çeti parası” diye diye satıp, buzdolabı, tv, minibüs alan köylüler gibi kazıklanacaktır. Aslında pompalanan propagandanın aksine Bodrum, Çukurambar, Las Vegas, Dubai gibi sürreal-hiperreal bir kitsch gudubeti  değil, gayet hassas ekolojik dengesi olan bir doğa harikasıdır, korunduğu sürece kaybettirmesi mantıksızdır. O zaman Bodrum’a yatırım gelmemesinin nedenini geleceğinin belirsizliği olarak da görebiliriz.

Bu işler devlet olmadan olmaz, devlet uzun vadeyi yüz yıl olarak gören yatırımcıdır, devlet en büyük patrondur ve Türkiye Cumhuriyeti Bodrum Yarımadası’nda bu yatırımını bugüne kadar iyi kötü korumuştur (buraya kahkaha efekti). komik_gülen_adam

Eğer devlet Bodrum’u korumaya devam ederse, arkeolojik ve doğal sit alanları üzerine yapılan spekülasyonlar artık bir daha telaffuz dahi edilemeyecek biçimde engellenirse, yapılan yanlış projeler yıkılarak yerine nitelikli projeler ile yüksek bir yaşam standardı arzı gerçekleştirilebilirse, belirsizlik sona erecek, yatırım başlayacaktır ve bu kez yok etmek için değil yaşatmak için. On yıl içinde Bodrum, Biarritz, Lampedusa, Laguna Beach gibi örneklerden de daha değerli bir turizm beldesi haline gelecek, kültür, sanat, spor ve eğitim merkezi olacaktır. Bodrum’da yaşayan ve çalışan insanların standartları yükselecek doğal cennet beşeri cennetle buluşacaktır (yürrü bee). Burada anahtar sözcük sürdürülebilirliktir.

Anlatamadım mı, şöyle deneyelim o zaman : internette Türkbükü’nde metrekare birim fiyatı 1000 eurodan 680 milyon euroya 680 bin metrekare satılık yarımada ilanı var. Bu rakam Bodrum’da devamlı yaşayan 130 bin nüfusa paylaştırıldığında, kişi başına 5 bin 230.76 euro yani 14 bin 646.15 lira ediyor. Kaynaklarda Bodrum yarımadasının yüzölçümü  557 kilometrekare olarak veriliyor, bunu metrekareye çevirirsek 557 milyon metrekare eder. Bahse konu olan satılık arsanın tüm yarımadaya oranı % 0,12 ediyor. Bu emsalde katma değer yaratabilecek arsa miktarının tüm Bodrum yarımadasında % 10 olduğunu varsayalım, bu metrekare birim fiyatı 1000 eurodan 55 milyar 700 bin euro eder. On yıl içinde nüfusun üç yüz bin olduğunu varsayarak ve doğru projelerle toplamda bu değere ulaşıldığını düşünerek kişi başına böldüğümüzde 185 bin 600 euro rakamını buluyoruz. Bugünkü kurla hesaplayarak, nüfus iki kattan fazla arttığı halde Bodrum’da yaşayan her kişi eğer Bodrum’un ortağı olsa idi, kendisine düşen miktar 519.800 lira olacaktı. Bir sanat eseri alınabilir, satılabilir, mahzenlerde saklanabilir ya da müzelerde sergilenip genç sanatçıların eğitilmesine fayda edebilir ama aklı başında kimse kalkıp da o sanat eserini yok etmez. Bodrum korundukça değeri artacaktır.

Efendim?

Saçmalıyor muyum?

Belki bi kez daha düşünmelisin! Belki yazar sana bişey anlatmaya çalışıyor.

yalikavak-panorama_bodrum_gundem_jefi_kamhi_mubariz

YALIKAVAK MARİNA

Cefi Kamhi, Milli Emlak’tan 49 yıllığına kiraladığı Yalıkavak Marina’yı , Mübariz Mansimov Gurbanoğlu’na 47 milyon dolara satmış, alan 100 milyon dolar harcayıp yeniden yapmış. 75 ila 150 m arasında “giga” yatlar ve “mega” yatlar geliyor buraya. Acaba sömürüldüğünü anlatmaya çalışabiliyor olabilir miyim? Acaba üzerinde yaşadığın, çalıştığın, kuşaklardan beri emanetçisi olduğun toprağın ne kadar değerli olduğuna seni uyandırmaya çalışıyor olabilir miyim?

Patron yatırımını korumak, değerini arttırmak için hazine daireleri, müzeler, enstitüler, üniversiteler kurar ve bu kurumları yaşamaları ve gelişmeleri için destekler. Bilir ki eserler böylece karşılığını bulacaktır. Bodrum’da ise Güzel Sanatlar Fakültesinin kapasitesinin arttırılması ve öğrenim niteliğinin yükseltilmesi için gereken yeni anasanat dallarının açılması, öğrenci yurdu inşa edilmesi, ulaşımın sağlanması gibi elzem sorunlar çözümsüzlük içinde beklerken, fakültenin Muğla’ya taşınması kampüsün birilerine peşkeş çekilmesi dedikoduları dile getirilmektedir. Neredeyse on yıldır hiçbir yeni teşhir salonu açılmadığı gibi bir zamanlar “yaşayan müze” ana fikri ile dünyaya örnek olmuş Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ndeki mevcut teşhir binalarının külliyen yıkılması çalışmaları için üç milyon lira ödenek geldiği söylentileri dedikodudan da ileri görünmektedir.

ars_comedia_serdaranlagan

ARS COMEDİA

Minör ve majör gözlemcinin bütüne bakışıdır, sanatçı matematikçidir dedik tümevarımsal analitik düşünmeye atıfla, sanatçı büyücüdür de diyoruz tümdengelim sezgiselliğe atıfla. Sanat tarihi çalıştığımızda bu işlerin özünde ruh, nefes anlamına gelen isotretinoin without prescription “espri” sözcüğünü, sanatın kökeninde “Ars Comedia”nın yani mizahın yattığını izliyoruz. Mizahçı tersinden bakar. Bireyselliği  belki faşizmin zulmünden sakınmasına yarayabilir ama bireysel eylemler çoklukla çılgınlık olarak anlaşılır. Eylem ne kadar örgütlü ve bilinçli ise o kadar etkilidir. Burada Bodrum’un geleceği için eyleme geçme vaktidir. Uzun vadede kâr etmek isteyen yatırımcı ile eşsiz doğa harikası zeytinlikleri korumak isteyen çevreci Bodrum’un geleceğinde buluşmaktadırlar (yersen). Çıkarlar ortaktır, amaç varoluşu, yaşamı biraz daha uzatmaktır.

Bi de yalnızlık zor zanaat.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. tanju dedi ki:

    doğru tesbit iyi yazı

  2. İsim* dedi ki:

    Herşey guzel ama foto plak kapağı gibi olmuş. ..

  3. Birs dedi ki:

    Cok guzel yazi aslinda acil bir uyari.Betonseverler yapmayin gari!!

  4. Serdar Anlağan dedi ki:

    …bir düzeltme No.5 140 milyon dolara satılmış 1973’de…

    Artist: Jackson Pollock

    Completion Date: 1948

    Period: Drip period

    Dimensions: 243.8 x 121.9 cm

    Auction House: Sotheby’s

    Sales Date: 2006

    Sale Price: $140 million

    Jackson Pollock’s paintings are no strangers to high prices at auction, and his Number 5 is no different. In November of 2006, Number 5, painted in Pollock’s unique drip technique, was sold for $140 million dollars, the highest price ever paid at auction for a painting, to an unknown buyer. This price exceeded both the high price paid for his Blue Poles, which sold in 1973, as well as Gustav Klimt’s Portrait of Adele Bloch-Bauer I, which previously held the high price record. Using his entire body to paint in a method called “action painting,” Pollock dripped and splattered layer upon layer of paint to create his chaotic patterns.

    http://www.wikiart.org/en/jackson-pollock/number-5-1948-1