Bodrum Gündem

2016 YA GİRERKEN ÜLKEM VE SİYASET

cheapest Asacol Proscar order order citotec nuran_yuksel_bodrum_gundem2015 de öylesine çok acı yaşadık ki bazen yüreğimin kuruduğunu düşünüyorum.  Ancak nefes aldığımız sürece hayat devam ediyor. Herkes kendine yakışanı da  yapmaya, düşünmeye devam ediyor. Bana göre 2015  in kırılma noktası    7 Haziran’dı. O  günden  bu güne 675 kişi hayatını yitirdi. 18 ilçede 54 kez 175 gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Teröristler öldürülürken ocaklar söndü, şehitlerimizin acısı yüreklerimizi her gün kor gibi yakıyor.

4 ayda Güneydoğu’da en küçüğü 35 günlük bebek, en büyüğü 18 yaşında olan 45 çocuk hayatını kaybetti.

1.5 milyona yakın insan çatışmalardan etkilendi.

200 bin insan yerinden yurdundan göç etmek zorunda kaldı.

Güneydoğu’da şiddetlenerek artan çatışmaların sonunda yaşama gelişme ve eğitim hakları elinden alınan çocuklar, yeni yıla eğitimsiz ve öğretmensiz girecekler. Çocuklar  40 yıldır kazananı olmayan savaşın içindeler ve bugün yine kaybedenler olarak karşımızdalar.90’lı yılların taş atan çocuklarının bugünkü öfkeleri ve isyanları katlayarak,  büyüyen çocuklarla beraber gelecek de  karşımıza  tekrar çıkmasından korkuyorum.

Maddi ve manevi varlığını savaş ekonomisine ve siyasetin kirli oyunlarıyla iktidara hedefleyenler var oldukça ve itibar gördükçe, kimseye ve hiçbir şeye faydası olmayan muhasebeler yaparak geçecek ömrümüz sanki.

Fakat şunu unutmamalıyız ki,  bir gün uyandığımızda yıllarca verilen mücadelenin bir hiç olduğunu görebiliriz ve o zaman ‘’biz nerede hata yaptık ‘’dediğimizde her şey için çok geç olacaktır. Ve tüm savaşların ,kirli siyasetin merkezinde duran iradeye el verdiğimiz, güçlendirdiğimiz ve  engel olamadığımız içinde uykularımız kaçacak gecelerimizi karabasanlar basacaktır.

Ölümleri farklı düşünemiyorum.. Bizlerden, onlardan, şehit terörist, sivil, asker ayrımı yapamıyorum. Benim için insanlar ölüyor, evler yıkılıyor, elinde ki sopanın ucunda beyaz bez ,karnında bebesi olan bir kadın, kucağında yaralı bir genç çocukla yardım için evlerinden sokağa çıkmış, annesinin kucağında uzun menzilli bir silahtan çıkan kurşunla vurulan  henüz 3 aylık bebek de hastaneye dedesinin kucağında götürülürken bir kez daha vuruluyor. Bu sefer de dedesiyle beraber kanlar içinde yerdeler. İnsanlar hastaneye bile gidemeden tekrar tekrar  kurşunların hedefi oluyorlar. Buna operasyon diyemiyorum, çatışma diyemiyorum, bu bir savaş. Bu bir iç savaş, bedelini ise yine en ağır şekilde çocuklar ,analar ödüyor.

İç savaştan kaçabilenler  kurtuluyor, kaçamayanlar ise ölüme mahkum. Yani parası olanlar bir şekilde kaçıp yaşamlarını bir şekilde devam edebilme umutlarının peşindeler. Kaçamayanlar ise doğdukları topraklarda iç savaşa tutsak, tıpkı Suriyeli mültecilerin yaşadıklarını bugün bizim insanlarımız yaşıyor.

2015’in kırılma noktası 7 Haziran’dır. Seçimler den sonra ne  oldu da bu hale geldik? Sorunun yanıtını görmedikçe ve gereğini yapmadıkça bu kanlı kader değil, kanlı savaş daha çok çocuğumuzu ve gencimizi yok edecek. Türkiye’nin  geleceği yok olacak.

Çözüm için, demokrasi  için iktidarın , yetkililerin   taraflar arasında diyalog kurmaktan başka çaresi  yok… Çocukların ölmemesi için vicdan ve akılla hareket etmek zorundalar. Tarafların silahları bırakıp konuşmaya başlamaları şart. Herkesin yararına ortak hareket edebilmenin tek yolu konuşmak. Bunun içinde önce insan olmayı öğrenmek gerek. İnsan olmanın tek yolu yaşamak ve yaşatmaktan geçer, insanca ve insan olmanın onuruyla.

Yönetenler ve siyaset yapanlar asla birliğimize ve kardeşliğe zarar verecek darbeler yapmamalıdırlar. ’’yok et ‘’ ‘’yok say ‘’anlayışı ancak geleceğe nefret ve utanç  tohumları eker. Çözüm için tek yol demokrasidir. Sorun anacak silahların bırakılmasıyla parlamentonun çatısı altında çözülebilir. Bu da ancak tarafların hassasiyetlerini gözeten bir diyalog sürecini başlatmakla olabilir.

Yaşamak ve yaşatmak  bir sorumluluktur. Siyaset ise en yüksek sorumlulukları hissedenlerin yapması gereken bir çalışmadır, siyaset insan için yapılır. İnsanla üretilir. O nedenle bugün siyaset kurumlarında çalışanların ve karar verici olanların önce kendilerinden başlayarak ADALET duygusunu geliştirmeleri şattır.

Bugün ülkemizdeki siyaset anlayışında adalet duygusu yok edilmiştir. Adalet duygusunun yerini acımak, üzülmek ve öfkelenmek almıştır. Adalet bilinçtir. O duyguyu artık ülkemizdeki bütün insanlar  kadınıyla erkeğiyle  tekrar  edinmek zorundadır. Aksi halde bugün yaşanılanlar gelecekte olacakların yanında hafif kalacaktır.

Adalet  toplumun vicdanıdır. Bugün seçenlerle seçilenler arasındaki güven duygusu   tekrar kamuoyunda oluşturulmak zorundadır… Ancak o zaman ait olduğumuz kurumsal siyasi yapıları da ayakta tutabilmemiz mümkün olacaktır.

Hedefe ulaşmak için her şeyin mubah olduğuna inanan ve sınır tanımayan kişilerin yaşamlarımıza ve çocuklarımızın geleceklerine hala ipotek koymaya çalışmalarının önüne ancak o zaman geçebilmemiz mümkün olacaktır.

Özellikle bu yaz, bildiğimiz ancak ilk kez Bodrum da tüm çıplaklığıyla gözlerimizin önünde yaşadığımız insanlık dramının  yarattığı derin izleri unutmak mümkün değil. AYLAN bebeğin Bodrum kıyılarına vuran cansız bedeninin fotoğrafı …. Sevgili NÜLİFER  in çektiği fotoğraf ,içimdeki derin ve anlatılamaz acılarla beraber doğan bir umut ışığım oldu.

NİLÜFER Bodrumlu bir yerel gazeteci, Ulusal basın ve gazeteciliğin rehin alındığı bir dönemde yöremizdeki sorunların çözülmesine yardımcı olmak, yerelde kamuoyu oluşumuna katkıda bulunmak ,yerel yönetimleri bir ölçüde denetleyerek, eleştirerek  adeta bir kamu görevi yapmaya çalışan yerel gazetecilerimizden birisi. Üstelik genç bir kadın.

‘’Kadınsız siyaset yapılamaz ‘’diyerek yola çıktığım siyasi yaşamımda seçilmiş ilk kadın Bodrum  belediye başkan yardımcısı, yerel bir yönetici olarak tanıdım O nu. DHA  USTA  GAZETECİ YAŞAR ANTER in yanında. Ben siyasette, o mesleğinde  yeni yol bulmaya ve üretmeye çalışan yüreklerin heyecanıyla  la bakardık birbirimize. Nilüfer’den yaş olarak büyük olsam da Bodrum gibi bir yerde ‘’kadın olmanın dayanılmaz hafifliğini ‘’yaşayarak yürüdük ikimizde. Ben siyasette  BODRUM da bile  hala yok sayılan kadınlar için fazla yol alamasam da izlerimin derin olduğunu biliyorum. Nilüfer’in gözlerimin önünde gelişerek büyümesini  izledim. İçinde fırtınalar koparken çektiği o fotoğrafın  değeri dünya basınında hak ettiği yeri alırken, benim için de başka anlamlar taşıyordu.  Yaşamını kadın ve gençlerin toplumda ve siyasette  hak ettikleri yeri alması için çalışan bir kadın olarak, BODRUMLU  GENÇ BİR KADIN’ın  azmi ve başarısı 2015 de solan  umut dallarımı tekrar canlandırdı… Ve   bir an için unuttuğum inancım tekrar  Nilüfer’in başarısıyla coştu. Evet tekrar  bütün kalbimle inanıyorum

BARIŞIN SESİ SAVAŞ ÇIĞLIKLARINDAN DAHA GÜÇLÜ ÇIKACAK .

VE  UNUTMAYALIM Kİ

TARİH ASLA SUSMAYACAKTIR VE BİZİM ÇOCUKLARIMIZ TÜRK ÇOCUKLARI, KÜRT ÇOCUKLARI BUGÜNLERİ YARATANLARI ASLA AFFETMEYECEK AMA BARIŞTAN ASLA VAZGEÇMEYECEK.

2016’DA

BARIŞ İÇİN  TEK ÇÖZÜM SİYASETTİR. O NEDENLE  YENİ YILDA   TÜM SİYASİ KURUMLARIN  KENDİ İÇLERİNDEKİ DEĞİŞİMİ VE YENİLENMEYİ MUTLAKA YAPMALARINI İNSANLIK VE BARIŞ ADINA DİLİYORUM.

2016 NIN

TOPLUMSAL ÇIKARLARIN   ADINA YAPILAN ÖRGÜTLÜ ÇALIŞMALARIN ÇOĞALDIĞI  ÇOCUKLARIN  ARTIK ÖLMEDİĞİ, ANALARIN AĞLAMADIĞI  CUMHURİYETİMİZİN, SAĞLIK, BARIŞ VE SEVGİNİN  GELİŞİP GÜÇLENDİĞİ  BİR YIL OLMASINI DİLİYORUM.

 

NURAN YÜKSEL

26-12-2015

 

,

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.