Bodrum Gündem

KADIN / Çiğdem Erko yazdı…

KADIN / Çiğdem Erko yazdı…

kadınlarCHP Bodrum Kadın Kolları Kongresinde konuşan tüm kadınların söylemlerinin her biri adeta manifesto niteliğinde, aklı başında, yere basan öneri ve hedefleri içeriyordu. Özellikle her iki adayında çok özenilerek dikkatli ve ayakları yere basan tespitleri, vaatleri ve hedefleri vardı. Bu dileklerini ve hedeflerini de çok güzel bir şekilde dile getirdiler. Elbette seçim ortamı içinde bu söylemlerin birçoğu orada bulunan kadınlar ve erkekler tarafından anlaşılamadı.

Konuşma yapanlardan birisi de Çiğdem Erko’ydu. Dile getirdikleri çok önemli ve düşünmeye değer bir çok konuyu içeriyordu. Tarih boyunca kadının toplumlardaki durumunu ve konumunu ve bu gününü çok güzel özetledi.

Bu nedenle Çiğdem Erko’nun bu konuşmasını daha çok kişiye ve özellikle kadına ulaşması için Bodrum Gündem’de yayınlamak için izin istedim.

Sağ olsun kırmadı.

İşte o konuşma…

Fatih Bozoğlu/Bodrum Gündem

çiğdem-erko-bodrum-gündem-yazıları

CHP KADIN KOLLARI KONGRESİNDE ÇİĞDEM ERKO KONUŞMASI…

Eski Türk toplumlarında aile çok önemliydi ve temel unsur kadındı.

Bu dönemde kadın berekettir, kadın hanların, hakanların cengaverlerin önünde saygıyla eğildikleri bir şeref abidesidir.

Destanlarımızda ilahi bir boyut atfedilmiştir. Yaradılış destanında Tanrıya, kainatı yaratması için fikir ve ilham veren bir “AK ANA” figürü vardır.

Dede Korkut, Kırgız destanları hatta bazı İranlı tarihçilerde bile Türk kadınının saygı, sevgi, sadakat, akıl, yönetim becerisi, namus anlayışı gibi niteliklerinden söz edilmiş, kadınsız bir iş görülmediği, görülemeyeceği kayıtlara geçirilmiştir.

Kadına baskı yoktur, kadın ve erkekler toplumun eşit bireyleri olarak yaşamı düzenlemektedir.

Yine aynı dönem diğer uluslara baktığımızda; Araplarda kadın bir köle, miras hakkı ve mülk edinme hakkı yok. Hatta Cahiliye dönemi yakılan kız bebeklerin acı tarihidir.

İngiltere’de kadın murdar, İncil’e bile el süremiyor. Hatta 11. asra kadar kocaları tarafından satılabiliyor, çocukları tarafından bile hizmetçi olarak kabul görüyordu.

Günümüzün yükselen değeri Budizm de bile ilk başta dine kabul edilmemiş kadın.

Uygarlığın temelini oluşturan Roma’da kadın malına hükmedemiyor, vasiyet hakkı yok. Çünkü eksik akıl kabul ediliyor.

Çin’de kız bebekler paçavralara sarılıyor, erkek bebekler gibi ihtimam gösterilmiyor.

Doğuda yakılan kız bebeklerden Avrupa’daki engizisyona kadar kadın toplumun, yani erkeğin dışladığı, köle gibi kullanıp, alıp sattığı bir varlık iken Türk toplumlarındaki kadın bugünden daha itibarlı. Değer görüyor, akil kabul ediliyor.

Ancak sonraki yıllarda İslamiyet’in etkisi ve Avrupa’daki Hıristiyan dininin olumsuz etkilerinin toplumda ve işleyişte mutlak söz sahibi olması, erkeğin egemen ve yönetimlerde söz sahibi olmasını geliştiren, erkek egemen bir anlayış ve kültürler yarattı. Kadın ekonomik güç sahibi de olmadığı için siyaset de erkek merkezli olarak yapı taşlarını oluşturdu. Ve günümüze değin kadın aleyhine değişen toplumsal statü ülkelerin gelişmişliği ile orantılı olarak fazla değişmedi.

Buradan hareketle parti içi işleyişteki kadın ve siyasetteki yerine baktığımızda da maalesef erkek egemen ağırlığın var olduğunu, kadın olarak yetersiz kaldığımızı görüyoruz.

Peki neler yapmalıyız?

Bir siyasi parti örgüt, tüzük ve programdır. Tüzük ve programı bilmek her üyenin hak ve görevidir, bunu özendirmek, uygun ortam ve koşulları sağlamak da öncelikle ana kademelerin görev ve yetki alanlarındadır. Evet gündem çok yoğun, evet kaynaklarımız yetersiz ama bu görevlere talip olurken bu sorunlar bilinerek gelinmiyor mu?

Eğitimin önemi bunca ortadayken bu tarihsel süreci iyi kodlamalı, koşulları değiştirme, kadını toplumda ve siyasette ait olduğu yere yönlendirmeyi erkeklerden beklememeli, kendimiz başarmalıyız.

Bu nedenle tüm kadınlarımız teklif beklemeden bilgi sahibi olmalı, tüzük, yönetmelik ve programları öğrenmelidir ki, hak ve sorumluluklarını bilsinler ve yönlendirilmesinler.

Sevgili kadınlar eşit ve adil görevler için bilgili ve yetkin olmalı, yan yana durmalıyız.

Bizlere herhangi bir görev için adaylık teklifi gelmemeli, gelirse reddedilmelidir. Çünkü göreve talip olunur, hangi görevi yapacağımıza başkaları karar veremez, bu eşimiz ya da kardeşimiz bile olsa buna izin vermemeliyiz.

Bunun yanı sıra dini sahiplenmiş ve siyasi bir argüman olarak kullanan bir parti ve destekleyenleri var dışarda. Sadece gündemi izleyip parti programlarını öğrenmek yetmez, doğru cevapları bilmek ve mücadele edebilmek için kuranı ya da en azından önemli  ayetleri bilmek, konuşmalarımızda kullanmak zorundayız. Dini kullanan ve bilmediğimizi varsayarak gerçek olmayan söylemlerle insanları etkileyen, baskılayan bir yöntem karşısında başarılı olamayız. Çünkü siyaset güncel ve samimi olmalı, diğer partilerin kullandıkları argümanlardaki eksik ve yanlışları tartışmasız ortaya koyabilmelidir.

Peki parti içinde kullanılan mevcut yöntemlerle geçen son 20 yıllık süreçte seçim kazanabildik mi arkadaşlar? Seçim başarısızlığını hala makarna ve kömüre bağlamak fazla kolaycılık değil midir?

O zaman parti içi işleyişte yöntemlerimizi gözden geçirmeli, eksik ve yanlışlarımızı ortaya koyup özeleştirimizi yapmalı, muhalif görüşlere fikir seviyesinde ve aynı partinin paydaşları olduğumuzu unutmayarak yaklaşmalıyız. Partimizi dışarıda, diğerlerine anlatmak, partimize ve amaçlarına katkı koyabilmek için önce bizim yönetimlere ve icraatlarına inanmamız gerekir.

Sayın Genel Başkanıma sesleniyor ve diyorum ki;

Üye yapımızı gözden geçirelim, sıfırlayıp yeniden de başlayabiliriz, her bölge kendi içinde çalışma yaparak bir yöntem de oluşturabilir ama üyeye güven tazeleyip, delegasyonun olmadığı, her üyenin adil ve eşit bir biçimde oy kullanacağı kocaman bir aile olalım. Partinin kapısından girmeyen insanları delege yapıp partiye her anlamda ve her dönemde hizmet eden diğerlerini ötelemeyelim. Küskünlük ve hizipçilik ancak böyle ortadan kalkar ve bir bütün olmayı başarabiliriz.

Bunlar kolaylıkla yapılabilecek ve parti içi işleyişe kolaylık ve yarar sağlayacak hamlelerdir. Kısır çekişmelerden, düşmanlığa varan bu ayrışmalardan yorulduk örgüt olarak, görev ve sorumluluk talep ediyor, kara günlerden çıkmak için partimizin seçim kazanmasını istiyoruz.

Kadının %50 temsiliyetinin mutlak gerekliliğinin ve parti içi demokrasinin tam işleyişindeki aksaklıkların, Ayrıca; Parti içi delegasyon ile seçme-seçilme yönteminin, keza atamaların

başarıların önünde kocaman birer engel olmaya devam edeceğini düşünüyorum.

Kendimiz değil yarınlarımız için, eşit, adil ve barış dolu ortamlarda var olmak dileğimle…

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.