Bodrum Gündem

UNUTMAYIZ SİZİ… /Hatice Yücel Yazıları…

UNUTMAYIZ SİZİ… /Hatice Yücel Yazıları…

hatice-yücel-bodrumgundem_yazilariAcılar eskimiyor. Hele adalet yerini bulmuyorsa, artıyor bile. Kara kıştan daha çok üşütüyor, korkutuyor insanı, çıkmaz sokaklarda bırakıyor.

Yeni yılın ilk ayı Ocak, umut olup içimizi ısıtması gerekirken ateş olup yakıyor kavuruyor.

19 Ocak… 24 Ocak… 31 Ocak…

Hrant Dink 21. Gün, Mumcu, Gaffar Okkan, Muammer Aksoy. Kimi evinin önündeki arabasında, kimi elinde kitaplarıyla, kimi sokak ortasında vuruluyor. Kalleşçe, savunmasız. iktidarın verdiği sözler havada kalıyor.

Neydi bunların ortak yönleri? Akıl ve vicdan insanıydı. Kirli oyunlara, haksızlıklara, siyaset, ticaret, tarikat üçlüsüne ve emperyalizme yazarak, konuşarak, araştırarak karşı çıkıyorlardı. Bilimden, emekten, bağımsızlıktan, yanaydılar. Çalışkan, dürüst, cesur…

İki sesleniş yaşamımın çizgisini belirlemiştir;  biri Mustafa Kemal’in Gençliğe Seslenişi, diğeri Uğur Mumcu’nun halkına Unutma Bizi diye seslenişi. İkisinde de hem o günün durum değerlendirmelerini, hem gelecek için direniş, uyanış, yol göstericilik vardı.  Öğretmenliğim süresi süresince ikisini de öğrencilerime ve halkıma anlatmayı borç bildim. Karanlıklarında onları boğmak istedilerse de dünya dönüyor ve aydınlığı savunanlar yaşıyor. “Ölürse tenler ölür, Canlar ölesi değil”.

Hiç görmediğim, bir kahve fincanı sohbetinde bile bulunmadığım bu insanlar rol modelim oldu, oluyor. Kitaplığımızın baş köşesindeki Uğur Mumcu resmi yıllardır ne soldu, ne yırtıldı. Arkasındaki kitaplar zenginliğimdir. Her gün göz göze geliriz, kafa kafaya. Yıllarca yazdığı gazetelerini eksi etmedim evimden, elimden. “Gözlem” köşesini arar gözüm.  Yerine yazan oğlu Özgür Mumcu’yu okurum. Oğul dediğin böyle olmalı dedim. Bir söyleşisinde” Muammer Aksoy’u vuran bulunsaydı babam öldürülmezdi. Babamı vuran bulunsaydı Hrant Dink öldürülmezdi” diyerek bu zinciri günümüze bağlar.

Bugünkü yazısında da “ölümünden çeyrek asır sonra en azından hayal ettiği ülkeye kavuşma avuntusunu  hissetmek isterdim” diyor. Sonuçta bir keskin kalem, bir kırık gözlük yiğitlere hatıra kaldı. Beş binden fazla köşe yazısı, kahramanca yazdığı dünden bugünleri gören kitapları, iz süren araştırmacı gazeteciliği, adaletten sapmayan hukuk adamlığı…

Öldürülüşünün 1. Yılında Ankara’da kanlı Sokak’taki evinin önünde ona kırmızı karanfiller bıraktım, isyanla. Arkasından giden yüzbinlerce dostu, yoldaşı, halkı başka hiçbir yerde görmedim. Halka güvenmenin, ona inanmanın, halk için çalışmanın ve halk için ölmenin sınavını verdi.  25 yıl sonra geldiğimiz kaoslu günlerde gerçek adalet, demokrasi ve basın şehitlerini daha çok arıyor ve düşünüyoruz. Bodrum sivil toplum kuruluşları olarak bundan hiç geri kalmadık.

Gazetedeki güncel bir haberle durdum. 23 -26 Ocak 2018 de Davaos’ta 100 ülkeden  üç yüz bine yakın İş adamı, akademisyen, siyasetçi ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katıldığı Dünya Ekonomik Forumu’nda çıkan sonuçları gördüm, Dünyayı %1’lik dilimi servetin %82sini alırken %50 si hiçbir pay alamamış. Dünyada Milyarder patlaması olmuş. Bu zenginler de Ortadoğu’daki savaş patlamasıyla. Bunun bağlantısı var mıdır dersiniz…

“Anlayarak bir usta gibi

Bir sevda şarkısı gibi duyup

Bir çocuk gibi yaşamak varken

Yaşamak ne acayip bir iştir ki böyle zor bu kadar dar böyle kanlı bu denli kepaze !

Yaşamak bir görevdir yangın yerinde yaşamak insan kalarak

Zeytin dalını sizlere uzata bilselerdi keşke

Adalet sizlersiniz, unutmayınız bizleri…

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.