Bodrum Gündem

İnce, Küçükkaya, Medya Etiği: Tehlikeli İlişkiler/Prof.Dr.Haluk Şahin yazıları…

İnce, Küçükkaya, Medya Etiği: Tehlikeli İlişkiler/Prof.Dr.Haluk Şahin yazıları…

haluk şahin (19)

Uzun yıllar medya etiği dersleri verdim, kitaplar, makaleler yazdım. 20 yıl Basın Konseyi Yüksek Kurulu üyeliği yaptım. Şimdi soruyorlar: Seçim gecesi CHP adayı Muharrem İnce ile Fox TV sunucusu İsmail Küçükkkaya arasında yaşananlar hakkında ne düşünüyorsun? Küçükkaya’nın yaptığı medya etiğine uygun muydu?

Hatırlatayım: Küçükkaya programlar dolayısıyla tanıdığı İnce’ye geceyarısından sonra bir mesaj atıp nerede olduğunu sormuş. Gerçekten o sırada milyonlar bu soruya yanıt arıyordu. İnce de “arkadaşça”bir mesajla cevap vermiş: “Adam kazandı!” Küçükkaya bu bilgiyi ekrandan meraklı milyonlara aktarmış. Bunu yapmaya hakkı var mıymış! Bunu nasıl yaparmış! Medya etiği ne diyormuş?

Bir parantez açayım: Medya etiğinden söz edilebilmesi için ortada bağımsız bir medyanın bulunması ve medya çalışanlarının bazı temel ilkelerde anlaşabilmesi gerekir: Bunların birincisi şu vaattir: “Gazeteci olarak ilk görevim gerçekleri kamuoyuna en kısa zamanda en doğru biçimde aktarmaktır.!” Medya etiği işte bu amacın hayata geçirilebilmesi için oluşmuş ve genel kabul görmüş ilkelerin bütünüdür. Ne yazık ki medyamızın büyük çoğunluğu şu anda etik (ahlak)ötesi bir bölgededir, halkın gerçekleri doğru biçimde öğrenmesi için değil, öğrenmemesi ya da yanlış öğrenmesi için çalışmaktadır. Yani, varlık nedeninin tam tersine düşen bir işlev üstlenmiştir. O durumda etik tartışması lüks bir kandırmaca olmaktan öteye geçmez. Tıpkı makineleri hileli bir kumarhanenin çalışanlarını tırnakları uzun olduğu için eleştirmeye benzer. Asıl hesap vermesi gerekenler makineleri bozan kumarhane sahipleridir. Türkiye’de medyanın büyük bir kısmı “etik ötesi” bölgededir derken bunu kastediyorum. Onlar evrensel etik ilkelerine değil sahiplerine hesap verirler. Buna isyan etmeyenlerin başkalarına etik sorgulama yapması kabul edilemez!

Ben Küçükkaya ile Portakal’ın etik-içi bölgede bulunan gazeteciler olduklarına inanıyorum. Bence o gece tüm ülkenin beklediği haberi anında izleyicilerine aktarmaları yerindedir, ancak kendi güvenceleri adına bir ikinci mesajla doğrulamaları daha doğru olurdu. Siyasetçi-gazeteci ilişkisi her zaman sorunlu olmuştur. Siyasetçi, gazeteciyi kullanmaya çalışır, gazeteci ise siyasetçiden haber kaynağı olarak yararlanmak ister. Ne yani, Küçükkaya herkesin öğrenmeye çalıştığı bilgiyi alıp, onu ilerde hatıralarını yazarken mi kullanacaktı? Aktararak doğrusunu yapmıştır. O esnadaki ilişki ahpablık değil haber ilişkisidir!

Durumun böyle olması “etik ötesi” bölgeye düşmüş olanlara etik eleştirisi yapmalarına hak kazandırmaz!

Yorumlar

  1. Serdar Anlağan dedi ki:

    Etik, hukuk ile ahlâklılık arasında gerçekleştirilen diyalektik sentezi dile getirir. Hukuku tek başına ele alırsak, soyut bir şey olduğunu görürüz. Bu anlamda hukuk, kupkuru ve cansız bir şeydir. Ahlâklılığı da tek başına ve kendinde ele alacak olursak, onun da soyut bir şey olduğunu görürüz. Çünkü, bu durumda, ahlâklılık, kendisini göstereceği bir alana sahip bulunmayan bir iç imkândır sadece. Bundan ötürü, somut olan yalnız “etik”tir. Yani bireysel bilinçler içinde gerçekleşmiş olan hukuktur. Etik, bir topluluğun organik birliği içinde kendini dile getirir.*

    Sayın Haluk Hocamız anladığım kadarıyla yukarıdaki tanımı dile getirmiş.

    Fatih Bozoğlu’nun eleştirdiği ve leştirildiği konuda ise düşündüğümde; izlediğim-çözümlediğim-vardığım sonuç ise şu:

    Herkes umutlu, herkes zafer bekliyor. Herkes AA’nın manipulasyonuna hazırlıklı, yandaş kanalların propagandasına kanmıyor, sandıkları bırakmıyor, mücadele ediyor, bir oy çuvalını üç kişi taşıyor. Umutsuzluğa kapılan, “bitti bu iş” diyen ve “bozgunculuk” yapanlara “İNCE BİTTİ DEMEDEN BİTMEZ” diyor. Öyle güveniyor İNCE’ye herkes. İNCE önce “Sandık görevlisi arkadaşlarım; an itibariyle YSK’nın sisteminde sandıkların yüzde 37’si açılmış gözükmektedir. Televizyonlarda ise Anadolu Ajansı kaynaklı sandıkların yüzde 85’inin açıldığı yönünde haberler yapılmakta/sonuç açıklanmaktadır. Sandıkları terk etmeyin!” diyor, sonra “Yüksek Seçim Kurulu’nun geçici seçim sonuçlarını ilan etmesinden sonra bir açıklama yapacağım.” diyor. Herkes “Adil Seçim Platformu”nun sitesini takip ediyor ve bir bakıyor ki burası da AA’nın oy oranlarını yayınlıyor. Panik başlıyor. Saatler geçmesine rağmen İNCE açıklama yapmıyor. Akıldışı komplo teorileri üretiliyor, galeyana gelinmek üzere ama İNCE ortada yok…Ve sonunda herkes FOX’tan öğreniyor gerçeği…

    …Ve gazeteci suçlanıyor.

    Yürü be Kemal Bey!

    *Hegel, Hukuk Felsefesinin Prensipleri, Sosyal Yayınlar, 1991, İstanbul