Bodrum Gündem

657’ye tabii devlet memurundan evsahibine mektup

657’ye tabii devlet memurundan evsahibine mektup

Bugünlerde tatsız, uykusuz ve yorgunum. Oysa en mutlu olmam gereken günlerdeyim. Sağlığım yerinde, herkesin bir gün yaşamak hayalini kurduğu cennet Bodrum ‘da görev yapıyorum. Üstelik bin bir emekle, büyütüp okuttuğum oğlum da mezun olmuş. Ülkesini, insanları, hayvanları seven, vicdan sahibi bir evlat yanımda, boyumca.

Emeklilik kapımda.

Hayallerim ardımda.

Son derece keyifli dostlarım, arkadaşlarım etrafımda.

Peki, bu gam neden?

Endişem, telaşım gün geçtikçe artıyor. Neden?

Nasıl yaşayacak bu insanlar diye hayıflanırken, uzunca bir süredir kendim için hayıflanmaya başladığımı fark ettim birdenbire. Nasıl yaşayacağım?

Evet, her şey birdenbire de olmadı aslında.

Önce kıyafet alma işini bir kenara bıraktım. Bu beni çok da mutsuz etmedi. Kendi yeteneklerim sayesinde idare edebilir durumdayım. Bir süre sonra arabayla bir yere gitme maliyetini düşünür oldum. Peşinden bir hafta sonu arkadaşlarla bir yerlerde iki lafın belini kırıp, haftanın yorgunluğunu bir mekânda atmak yerine  “aman be bunu evde de yapabiliriz” deyip imece usulü evlerde toplanıp şenlendik. Derken seyahat etme özgürlüğümden kendi rızamla vazgeçtim. En büyük zevkim olan, kitabevi turlamalarımdan da… Her seferinde aldığım kitap sayısı azalırken, bu turları da bir kenara bırakalı epeyce bir zaman geçmiş şimdi düşününce. Misafiri coşkulu bekleyişlerimizin yerini de maliyet hesapları alınca, biz de bir yerlere gitmez, geleni heyecanla beklemez olduk. Önceleri utandım. Simdiler de bunu da aştım.

Çok severim kurulan pazarları. Tazecik kokar o güzelim yeşillikler, sebzeler, meyveler. Koşarak gider, yüklenir gelirdim pazarı neredeyse. Şimdilerde? Ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.

Pandemiyle değişen koşullarımız da bunlara eklenince, artık yaşam standartlarımızda geriye çekilebileceğimiz hiçbir nokta kalmadı. Sıkıştık. Yaşam hakkım yavaş yavaş elimden alınıyor,

Üzülüyorum.

Buraya kadarı Türkiye gerçeği.

İşini bilmeyen, bal tutup parmağını yalamayan, tek bir bankamatiği, tek bir maaş hesabı olan, vergisini henüz maaşını eline almadan ödeyen sıradan bir öğretmenim.

Evet, ben bir öğretmenim. 30 yılını bu ülkenin çocuklarına adamış, pek çoğunun yaşamına dokunmuş, onlara duyarlı, adil, ezmeyen, ezdirmeyen, sosyal bireyler olmanın onurunu, Atatürk’ü, Cumhuriyeti, bilimin değerini anlatmaya çalışan bir öğretmen. Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği yüzlerce öğretmenden sadece bir tanesiyim.

Gelelim BODRUM’aaaaaa!!!!

Işıl ışıl parıldayan Bodrum’un aksine, günler karanlık… Gündeme bakıyorum, herkesin dilinde kiralık evler. Herkes mağdur. Şanslı azınlığın dışında kalan pek çok memur ev sahiplerinin sömürüsüne maruz. Düşünsenize her ay kirasını, aidatını düzenli olarak ödediğiniz, çiçek gibi yaptığınız, sıcacık yuva haline getirdiğiniz evlerden biraz daha yüksek kiralar uğruna çıkartılıyorsunuz. Çoğumuz eski kiracılarız. “Ucuz oturuyorsun”, “parası yoksa bu semtte oturmasın” söylemlerine karşılık, avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. HAYIRR!!!

Ben ucuza oturmuyorum.  Sizler oldukça yüksek ücretlere veriyorsunuz evlerinizi. Ben evinizi kiraladığımda, çevredekilere emsaldi benim kiram, hatta yeni taşındığım için bir tık yüksekti diğerlerinden. Sonra ya sizin ya da devletin belirlediği oranlarla her yıl artırdım kiramı. Fakat komşunuz aç gözlülük yapıp, otellerin ekmeğine de ortak olup, evini sezonluk yüksek fiyatlara kiralayınca ilk gözden çıkardığınız biz olduk. Sizin çocuğunuzu okutan öğretmen, sizi muayene eden doktor, pansumanınızı yapan hemşire, asayişinizi sağlayan kolluk kuvveti, çöpünüzü toplayan belediye personeli. Sözüm geçim kaynağı bir evin kirası olanlara değil elbette. Sözüm; uzlaşmaya gitmeyen, her türlü konfordan uzak, rutubetten ciğer çürüten, duvarları, dolapları dökülen, içerisinde 2 insanın rahatça yaşayamayacağı, amip gibi böldüğü odalara ev diyen, insani koşullarda yaşam sağlayabilmek için ciddi tadilatlar gerektiren evini yüksek rakamlara kiralamak isteyen, empati duygusunu ve vicdanını yitirmiş, hâlâ kefenin cebi olduğunu düşünenlere…

Bazen denk geliyorum, bizlerle ilgili çözüm önerilerinize. Hepsi çoook uzun vade. Bayım, biz çaresiz ve maalesef çare, sizsiniz. Pek çoğunuzun aklından geçen, Bodrum’un sınırlarının dışında hayal ettiğiniz gettolar. Üzgünüm bayım. Ben ağzımda gümüş kaşıkla doğmadım. Ya da kalan mirası hunharca harcamadım. Sadece Bodrum’da da çalışmadım. Dişimle tırnağımla Türkiye Cumhuriyeti’nin bana sunduğu imkânla devlet üniversitesinde eğitimimi tamamlayıp, devletin beni gönderdiği, senin hayalini bile kurmakta zorlanacağın, çoluğunu çocuğunu asla göndermeyeceğin, bir yol kesmeye yâda silahlı taramaya denk gelmemek için bildiğim bütün duaları gencecik yüreğimde korkuyla tekrarladığım, bir o kadar da cesaretle, karanlık soğuk köylerde, kara lastik ayakkabının içinde, soğuktan donmuş çocukların ayaklarını tezek sobasında ısıtarak başladım meslek hayatıma. Benim ne eğitimim ne de savaşım hiç bitmedi bayım. Ben hala cehaletle savaşıyorum ya sen? Evde kullandığım bir çay kaşığında bile benim alın terim hâlâ sıcak.

Şimdi sizler bizi üç kuruş fazla para uğruna, bir kira bedeli emlak komisyonuna, iki ya da 3 kira bedeli depozitoya, 6 ya da 1 yıllık peşin ödeme şartlı yüksek fiyatlı evlerin sahiplerine yollamaya çalışırken hepimizin aklına Bodrum’u terk etmeyi düşürdünüz. Oysa bizler emekçiyiz. Bordrolarımız şeffaf.

Çok düşünüyorum. Bu inanılmaz rakamlara evleri tutanların aylık gelirini!! Sizlerin bu bitmez taleplerini daha ne kadar karşılayabilecekler. Zira Bodrum’da yaşam sadece kiralarla sınırlı değil. Yaşadığı kentin hoyratlığını buraya taşıyan göç furyasından biliyorum ki sen de büyük yaralar alıp kan kaybına uğrayacaksın. Siz de en az bizim kadar yara alacaksınız. Bu hoyrat gidişatınızla, azgın taşmış bir nehir misali bizi sürüklerken siz, şehrinizin bereketini de yok ettiğinizi fark ettiğinizde geç kalmış olmayacak mısınız?

Siz ne derseniz deyin, ben sizin bana dayattığınızı değil, erdemli her insan gibi hak ettiğime inandığım yaşam için mücadelemden asla vazgeçmeyeceğim.

Cennet gibi Bodrum’da yaşarken, Bodrum cehennemine düşmüş sıradan hem de çok sıradan bir 657 ye tabii devlet memurundan kucak dolusu sevgiler.

Hoş ve mutlu kalın.

Yorumlar

  1. Yüksel Okyay dedi ki:

    Duygu ve düşüncelerimizi ne de güzel ifade etmiş. Yoğun şekilde EKONOMİK ŞİDDETE MARUZ KALIYORUZ. Ne vicdanlari ne de ahlaki değerleri var mülk sahiplerinin

  2. Fark etmez. dedi ki:

    Metin aralarına psikolog reklamlarının serpiştirilmiş olması masumane bir tesadüf mü?!.

    1. Bu reklamlar otomatik olarak giriyor. Google sizin daha önce girdiğiniz siteleri aramalarınıza analiz ederek siz uygun reklamları seçiyor ve size gösteriyor. Yani biri sizi gözetliyor.
      Saygılarımızla…

      1. Adil dedi ki:

        Evet, biraz önce rustik fiyatlarına baktım, benim reklamlarım da perde ve rustik. 🙂

      2. Son demlerini yaşayan dedi ki:

        Bu da yeni moda
        Eğer bir reklamı görüyorsanız su sizin suçunuz

        Elbette ki para kazanacaksınız
        Bunu ayrı tutuyorum

        Ayrıca bodrum hep böyleydi pahalıydı
        Enflasyondan dolayı ve paralı kalantor zümrenin kendilerine göre az gelirli insanlanlarla aynı sosyal mekanlarda bulunmayı istemediklerinden dolayı fiyatlar daima yüksekti
        Üstelik her yer inşaat olmasına sürekli yeni konutlar yapılmasına rağmen ülke ekonomisi berbat olduğu için arz arttıkça fiyatta artıyor
        Bodrum da yaşamaya gerçekten imkanı olanın umrunda değil de asıl şikayetçi olanlar ” ay biz de bodrum da yaşıyoruz” diye bir hava atma aracı ve sanki burada yaşamayanlara göstermek için statü kaynağı olarak görenlere en çok zararı verdi
        Şimdi asıl şikayet bu durumu statü olarak görenlerin bu durumlarını kaybedecek olmaları ve hazmetmeye çalışmalarıdır
        Şimdi eskiye dönmeye başladı
        Biz gibi sınırlı gelirli insanların barınacak yeri kalmadı
        Yani nerden geldiysek oraya

  3. Özen dedi ki:

    Agzınıza saglık hepimize tercüman oldunuz , söylemek istediklerimizi hepsini anlattınız.gücümüz artık hiç bir şeye yetmiyor kira deseniz uçmuş elektrik deseniz uçmuş maaşım elektrik ge eşim kiraya ne yicegiz ne içecegiz evin içinde montlar şapkalar la oturuyoruz.soba bile yaktırmıyorlar sobalı ev bulaymışım.ev sahibim . söylüyor.eşim ikinci ilde çalışıyor oglum iş kapattı.yani darbe üstüne darbe.allah yar yardımcımız olsun.