Bodrum Gündem

AKP gibi yönetmek isteyenler, AKP’yi yenemezler

AKP gibi yönetmek isteyenler, AKP’yi yenemezler

Partisinin İstanbul İl Örgütü binasında düzenlediği basın toplantısında Altılı Masaya seslenen TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “AKP gibi yönetmek isteyenler, AKP’yi yenemezler” dedi.

Bdorum Gündem Haber

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, partisinin İstanbul İl Örgütü binasında basın toplantısı düzenledi. Açıklamalarında Türkiye gündemine ilişkin dikkat değerlendirmelerde bulunan Baş, Altılı Masaya ve muhalefet güçlerine seslenirken “AKP gibi yönetmek isteyenler, AKP’yi yenemezler” dedi.

İstanbul’da düzenlediği basın toplantısına basın emekçilerini ve yurttaşları selamlayarak başlayan Baş, hafta sonu gerçekleştirilen TİP Parti Meclisi (PM) toplantısında alınan kararları yurttaşlarla paylaştı. Baş, “Bütçe görüşmeleri ve Bartın Katliamı gündemimizde ön sıralarda. Parti Meclisimiz bir karar aldı: Parti Sözcümüz Sera Kadıgil, Emek Bürosu üyesi yoldaşlarımız ve bölge örgütünden arkadaşlarımız Bartın’a gidiyorlar. Bartın’da incelemelerde bulunacaklar, yurttaşlarımızı dinleyecekler ve davanın sonuna kadar takipçisi olmaya devam edeceğiz” dedi.

“İktidarın halk düşmanı politikalarına karşı kararlı bir mücadele sürdürüyoruz” diye konuşan Baş, şöyle devam etti: “Seçimlere kadar en etkili biçimde iktidara karşı halkın sesini yükseltmek için çabalarımız devam edecek. Türkiye’nin hızlı bir biçimde seçim atmosferine girdiğini görüyoruz ve doğal olarak Parti Meclisimiz seçimleri bir gündem olarak değerlendirdi. Bu çerçevede ilk söylemek istediğimiz şey şudur: Kaynağını açık bir biçimde iktidarın muhalefeti paralize etme çabalarından alan muhalefeti bölme girişimlerinin, muhalefeti birbirine düşürme girişimlerinin yarattığı bir dağınıklığı gözlemlediğimizi paylaşmayı bir sorumluluk olarak görüyoruz.

Altılı Masaya Çağrı…

Türkiye tarihi bir kırılmaya doğru gidiyor, böyle bir kırılma anında hiçbir liderin, hiçbir siyasi partinin, adını vererek söyleyeyim; Altılı Masa’nın hiçbir bileşeninin de kendisini önceleyen bir değerlendirme yapma hakkı yoktur. Bu iktidar eliyle ülkenin gündemine sokulmak istenen ‘aday kim olacak’ tartışmasının yarattığı gerilim, milyonlarca yurttaşımızın ortak duygusu olan Saray Rejimi’ne son verme kararlığını, umudunu ve heyecanını bozucu bir etki yapmaktadır. Buradan tüm muhalefet güçlerine ve özel olarak da Altılı Masaya çağrımız bu oyunu bozmaktır. Kamuoyuna yansıyan tartışmaları büyük bir şaşkınlıkla ve kızgınlıkla izliyoruz. Aday belirleme sürecinde yaşanılan bu kararsızlık, iç tartışmalar, sağcılığın panzehrinin daha fazla sağcılık olduğunu söyleyen bu anlayış ancak ve ancak Saray Rejimi’nin ömrünü uzatmaya yaramaktadır. Bu ülkenin milyonlarca emeğiyle, alın teriyle geçinen onurlu yurttaşının sorunu kimin Cumhurbaşkanı adayı olacağı sorunu değildir, sorun ‘Erdoğan Rejimi ’ne nasıl son verilecek’ sorunudur. Biz Türkiye İşçi Partisi olarak şunu açıklıkla söylüyoruz: Bizim sorunumuz koltuğa kimin oturacağı değildir. Biz şu anda Erdoğan’ın oturduğu koltuğa kimin oturacağını değil, o koltuğu çöpe atmayı tartışmalıyız. Bunun için de tüm muhalefet güçleri akıllı ve sorumlu davranmalıdır. Bu vesileyle değerli yurttaşlar Türkiye İşçi Partisi’nin, Tayyip Erdoğan’ı yenmek için illa sağcı bir aday gerektiği fikrini yanlış bulduğunu da açıklıkla paylaşmak isteriz. Sağa karşı sağ dayatmasını reddediyoruz.

AKP Gibi Yönetmek İsteyenler AKP’yi Yenemezler…

Bu ülkede AKP’ye karşı 20 yıldır direnen milyonlarca insanı yok sayan bir anlayışın Tayyip Erdoğan’ı yenmesi mümkün değildir. Yurttaşlarımız, bu dinci-gerici kuşatmadan, eğitimden sağlığa her alandaki piyasalaşmadan, halkın varlıklarını özelleştirmeler aracılığıyla yağmalayan anlayıştan, her alandaki baskılardan, yasaklamalardan, yoksulluğu ‘kader’ diye dayatan bu rezil düzenden illallah etmiş durumdadır. Şimdi bu düzeni, çeşitli yamalarla sürdüreceğini, emeğe, kadına, doğaya düşman o anlayışı devam ettireceğini taahhüt edenlerin, yurttaşlarımızın takdirini ve desteğini kazanması mümkün değildir. TİP olarak, bizim öncelikli gündemimiz Saray Rejimi’nin yenilmesidir. Bizim gündemimiz Tayyip Erdoğan’ın, AKP’nin yenilmesidir. Tam da bu nedenle, apaçık gördüğümüz bir gerçeği bir kez daha ifade etme ihtiyacı duyuyoruz: AKP gibi yönetmek isteyenler, AKP’yi yenemezler. Bizim açımızdan mesele bu kadar basittir!”

TİP Seçim Gönüllüleri Ağı

Konuşmasının devamında TİP’in milletvekilliği seçimleri için de önemli kararlar aldığını söyleyen Erkan Baş, seçimlerde sandık güvenliğinin sağlanabilmesi için ‘TİP Seçim Gönüllüleri ağının oluşturulmasına karar verildiğini’ söyledi. “Tüm dostlarımızı, ülkemizin güzel geleceği için katkı koymak isteyen tüm yurttaşlarımızı çalışma ilkeleri çok yakında açıklanacak TİP Seçim Gönüllüleri ağına katılmaya davet ediyoruz” diyen Baş, şöyle devam etti: “Türkiye’nin siyasi ikliminin Türkiye İşçi Partisi’ni var eden, onu siyasette sorumluluk üstlenmeye çağıran çok önemli bir özelliğine daha burada vurgu yapmak istiyorum. İktidarın ve düzen siyasetinin yok saydığı, hani ‘adı sanı bilinmeyenler’ diye küçümsediği, sesini bile duymak istemediği milyonlar; yani biz, bu ülkenin onurlu yurttaşları, eğer biz örgütlenirsek bu düzen değişir. Biz bir güç oluşturabilirsek bu düzen değişir. Bu yüzden Türkiye İşçi Partisi’nin seçim gönüllüleri ağına katılmak ülkenin aydınlık geleceği için katkı koymak isteyen tüm yurttaşlarımıza bir görev, bir sorumluluk olarak çağrı yapıyoruz.

Emek ve Özgürlük İttifakı Milyonlarca Yurttaşımız İçin Umut Haline Geldi…

Ayrıca ülkenin pek çok kentinde mahalle temsilcileriyle partimizin siyasetini mahalle düzeyinde örgütlemek üzere de yoğun bir çaba içerisindeyiz. Bu vesileyle parçası olduğumuz Emek ve Özgürlük İttifakımızın da milyonlarca yurttaşımız için bir umut haline geldiğin görmekten duyduğumuz memnuniyeti paylaşmak istiyorum. Emek ve özgürlükten yana, halkçı politikaların gerek toplumsal mücadelelerde gerekse seçimlerde en güçlü seçenek haline gelmesi için hep birlikte çalışmalarımıza devam ediyoruz. İttifakımızın daha fazla yurttaşımızı temsil eder hale gelmesi, içinde yer alan tek tek partilerinde güçlenmesi anlamına gelir. Aynı şekilde, partilerimizin etkinliklerini artması, güçlenmesi, büyümesi ittifakımızı da güçlendirecek ve büyütecektir. Türkiye İşçi Partisi Parti Meclisi, ittifakın bu yaklaşımdan hareket ederek, Cumhuriyetin ikinci yüzyılına emeğin, özgürlüğün, eşitliğin, barışın ve kardeşliğin damga vurmasını sağlayacak ana aktör haline geleceğine inanmaktadır. Bunun için çalışmalarını yoğunlaştırmaktadır.”

Amasra Katliamı ‘Kader’ Değil, Göz Göre Göre İşlenmiş Bir Cinayet!

Açıklamalarına Bartın’ın Amasra ilçesinde meydana gelen ve 41 madencinin hayatını kaybetmesine neden olan patlamaya ilişkin yürütülen soruşturma ve bilirkişi raporuna da değinen Erkan Baş, katliamın göz göre göre yaşandığını söyledi. Raporlara yansımasına rağmen ihmallere ve alınmayan önlemlere değinen Baş, şunları kaydetti: “41 maden emekçisini yitirdiğimiz Bartın Katliamı’nın bilirkişi ön raporu açıklandı. Raporun açıklandığı günlerde yürütülen soruşturma kapsamında aralarında Müessese Müdürü ve İş Güvenliği Şube Müdür Vekilinin de bulunduğu 8 kişi tutuklandığı haberi basına düştü. Bilirkişi raporu, ocak içinde yeterli hava dolaşımının olmaması, riskin farkında olunmasına rağmen tozla etkin müdahale edilmemesi, etkin denetlemenin olmaması, işletmedeki mühendis sayısındaki eksiklikler ve acil durum tatbikatındaki yetersizlikler gibi oldukça ciddi ihmallere işaret ediyor. Bir bütün olarak rapora baktığımızda, bu facianın bir kaza, iktidarın iddia ettiği gibi bir kader değil; göz göre göre gelmiş, göz göre göre işlenmiş bir cinayet olduğunu yeniden doğruluyor. Bu rapordan öğreniyoruz ki, Enerji Bakanlığı 2022 yılında dört kez, Çalışma Bakanlığı da bir kez bu madende denetlemeler yapmış ancak 41 insanımıza mezar olan bu ölüm sahasında ne bir eksik bulmuşlar ne herhangi bir öneri getirmişler.

Sakın Paçayı Kurtarırız Diye Düşünmeyin…

Madencilerin göz göre göre katledileceği Sayıştay’ın daha önceki raporlarında yer bulmuşken, 2022 yılında yapılan beş ayrı incelemede, bu hususların tespit edilememesi ve bunların önlenememesi akıl alır bir şey değildir. O yüzden buradan açık bir biçimde itham ediyoruz: Enerji Bakanı Fatih Dönmez, Çalışma Bakanı Vedat Bilgin, 41 maden emekçisinin katliamının baş sorumlularıdır. Sakın ama sakın bu olayı öyle 7-8 kişinin üzerine yıkıp kendimizi kurtarırız sanmasınlar. Sakın ‘bu tutukladıklarımızı seçime kadar tutarız, halkın öfkesini dindiririz ondan sonra zaten çıkarırız’ diye düşünmesinler. TTK Müdürü’nden bakanına kadar, hiçbirisinin ama hiçbirisinin bu işten paçayı kurtaramaması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Yakalarına yapışacağız. Peşlerini bir an olsun bırakmayacağız. O yetim bıraktıkları kardeşlerimizin, paramparça ettikleri ailelere, katlettikleri madencilere söz veriyoruz ki; müdüründen, bakanına, cumhurbaşkanına kadar hepsiyle hesaplaşacağız. Bu memlekette en ucuz kalemin işçilerin canı, hayatı, sağlığı olması devrini mutlaka ama mutlaka kapatacağız.”

Bu Memleketin Öğretmenlerine Kalkan Tüm Eller Kırılsın…

Basın toplantısının devamında Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun iptali ve özlük hakları için ülke genelinde iş bırakma kararı alan eğitim emekçilerine destek olduklarını belirten Erkan Baş, hakları için harekete geçen öğretmenlerin polis şiddetine maruz bırakıldıklarına dikkat çekti. Baş, şunları söyledi: “Meslek onuru için mücadele eden öğretmenlerimiz polis şiddetine maruz kalıyorlar. Bu görüntüleri basın toplantısına başlamadan az evvel izledim ve açıkça söylememiz gerekiyor: ‘Türkiye yüz yılıymış, demokrasiymiş, anayasaymış’ diye konuşan bir iktidar var ya; onlara sesleniyoruz: Hakkını arayan öğretmeni döven bir iktidarla hangi demokratikleşmeyi, hangi anayasayı konuşuyoruz? Elleri kırılsın! Gerçekten eğitim emekçilerine, bu memleketin öğretmenlerine kalkan tüm ellerin kırılması gerekiyor. Ne istiyor bu öğretmenler? Öğretmenler diyor ki ‘eşit işe eşit ücret istiyoruz’, ‘kariyer basamakları üzerinden bizi birbirimize rakip kılmayın, bizi ayrıştırmayın’ diyorlar. Zaten halihazırda bir sürü sorunları varken çözüm yerine meseleleri daha karmaşık hale getiriyorsunuz, buna itiraz eden öğretmenleri de yaka paça gözaltına alıyorsunuz. Bu çıkardıkları kanuna, meslek kanunu falan demek mümkün değil. O yüzden öğretmenlerin talepleri bizim de da talebimiz. TİP olarak hakkını arayan öğretmenlerin koşulsuz bir biçimde yanında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz.”

TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın düzenlediği basın toplantısından öne çıkan diğer başlıklar şöyle:

Bu Nasıl Bir Kan Emiciliktir, Nasıl Bir Doymazlıktır…

Şimdi memleketin bir tarafında öğretmenler meslek yasası garabetine karşı direniyor. Eş zamanlı olarak da Milli Eğitim Bakanlığı, mesleki eğitim kapsamında gitmiş bir tane zincir marketle protokol imzalamış, bu protokol kapsamında da diyor ki ‘öğrenciler 4 gün okulda 1 gün de markette çalışsınlar.’ Yani pandemi döneminden bu yana yüz binlerce öğrencinin okulu bırakarak çalışmak zorunda kaldığı, milyonlarca gencin ne işte ne okulda olduğu 2022 Türkiye’sinde bu Saray’ın gençliğe ilişkin vizyonu da işte bu kadar. Sömürdükçe sömür, semirdikçe semir ama yine de yetmesin, git bir de okul çağındaki çocukları asgari ücretin üçte birine yandaş marketlerde çalıştır. Gerçekten bu nasıl bir kan emiciliktir, bu nasıl bir doymazlıktır. Buradan market çalışanı kardeşlerime sesleniyorum: O uzun saatler asgari ücretle sizi çalıştıranlar, günde iki bardak suyu bile çok gören, bunun parasını dahi sizden almanın yolunu bulan, bu kan emici patronlar şimdi de öğrenci kardeşlerimizi ucuz işçi olarak sömürmenin yollarını arıyorlar. Bu düzeni işçilerin, öğrencilerin, emeğiyle, kanıyla beslenen bu düzeni ancak sizler örgütlenirsek değişebilir. Bizim mücadelemiz çocukların, gençlerin, bu memleketin güzel insanlarının ucuz işçi olarak sömürüldüğü bu düzenden bir an önce kurtulma mücadelesidir. O yüzden çağrımız market emekçilerine: Gelin ellerimiz buluşsun gelin bu rezil düzeni hep birlikte tarihin çöplüğüne atalım.

Türkiye’de Ayrımcılık Uygulayan Bir İktidar Var…

Bir taraftan emeğe, gençlere dönük her tür saldırıyı düzenleyen bu iktidar, geçtiğimiz günlerde de bizzat Cumhurbaşkanının ağzından LGBTİ+ arkadaşlarımızı hedef aldı. Yok ‘sapkınmış, şuymuş buymuş…’ Kendi çağ dışı, insanlık dışı görüşlerini bir kez daha tekrarlayıp durdu. TİP olarak açık açık söylüyoruz: Bu ülkede yaşayan tüm yurttaşlarımızın eşit haklara sahip olması temel ilkesi dışında hiçbir şeyi kabul etmeyeceğiz. Türkiye’de açıkça ayrımcılık uygulayan bir iktidar var. Açıkça yurttaşlarını düşman gibi gören, düşman gibi davranan bir iktidar var. Biz bunun karşısında haksızlığa uğrayan, haklarından mahrum bırakılan ve devlet eliyle zorbalığa uğrayan kim varsa kayıtsız şartsız yanında olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Mücadelemiz tüm yurttaşlarımızın hep birlikte özgürleşmesi, bu siyasal İslamcı tahakkümden hep birlikte kurtulma mücadelesidir.

Diyanet’in Varlığı Toplumsal Barışa Zarar Veriyor…

Bir de vurgulamak ihtiyacı hissediyorum: Türkiye’de ahlaksızlığı yapan halk değildir. Eğer bir ahlaksızlık arıyorsanız asıl ahlaksızlığı yapana bakmak lazım. Diyanet, tarikat ve cemaatlerle bu ülkeyi dini tahakküm altına almaya çalışanlar ahlaksızlık yapmaktadır. Bu ülkeyi karanlığa, siyaha gömmeye çalışanlar ahlaksızlık yapmaktadır. Kendileri de farkında Ali Erbaş çıkmış ‘Biz de üslubumuzu gözden geçireceğiz’ demiş. Neden böyle bir şey söyleme ihtiyacı hissediyor? Çünkü Diyanet’ten her gün ahlaksız ve çağdışı açıklamalar yağıyor. Açıkça ifade ediyoruz, siyasal İslamın oyuncağı haline gelmiş Diyanet’in varlığı, Türkiye’de laikliğe, toplumsal barışa, birlikte yaşama ve eşitliğe zarar vermektedir. TİP, Saray Rejimi bittiğinde halkın vergileriyle lüks içinde yüzen, dini siyasete alet eden Diyanet’in kapanması için elinden geleni ardına koymayacaktır. Ondan sonra Ali Erbaş gitsin düşünsün doğru üslup nedir diye hatta istiyorsa Mahir Ünal’ı da yanına alsın, kafa kafaya dil, üslup derslerine devam etsinler. Bakın, Urfa’dan bir örnek vermek istiyorum. Urfa’da bir tarikatın Kuran kursunda güya eğitmen biri, temizlik yapan çocukları dövüyor. 2022 Türkiye’sinde bu cümleyi kurmak zorunda kalmak bile resmen züldür. Neresinden tutsanız, neresine baksanız elinizde kalıyor. İşte ahlaksızlık bu denetlenmeyen, laiklikle, çağdaşlıkla alakası olmayan yerlere göz yummaktır.

TİP’in Yasa Teklifi…

Biz yoksul çocuklarını tarikat yurtlarına mahkûm edenlerle hesaplaşacağız. Bununla da kalmayacağız, TİP olarak kadınların da çocukların da tarikatlara mahkûm edilmemesi için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bunun örneklerinden bir tanesi partili kadın arkadaşlarımızın dün sevgili Sera Kadıgil’in gerçekleştirdiği basın toplantısıyla duyurduğu kreş açma yükümlülüğü caydırıcı cezalarla sağlamlaştırmayı amaçlayan yasa teklifimizdi. ‘Kadınlar işe, çocuklar kreşe’ diyoruz. ‘Çocuklar kreşe, kadınlar hayata’ diyoruz ve tüm çocuklar için ücretsiz, erişilebilir, kaliteli kreşler açmayı, kadınları da toplumsal hayata tam anlamıyla katmak istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki siyasal İslamın bu ülkeyi soktuğu karanlıktan ancak ve ancak böyle çıkabiliriz, ancak böyle adımlarla özgürleşebiliriz.

Dostlarımızı Zindanlardan Mutlaka Alacağız…

Adalet, kanamaya devam ediyor. Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı sevgili Selçuk Kozağaçlı, ÇHD üyesi Avukat Barkın Timtik ile Avukat Oya Arslan’ın tutuklu olduğu 22 hukukçunun yargılandığı ÇHD davası 7 Kasım’da görülecek. Soma’da madencilerin katillerine değil Somalı ailelerin avukatlarını hapseden Saray kadılarından bu memleketin yasalarını tanımalarını elbette beklemiyoruz ama Selçuk’a, tutuklu dostlarımıza, yargılanan avukat arkadaşlarımıza yürekten sevgilerimizi, selamlarımızı iletiyorum. Bu kötülüğün organize halini, bu suç şebekesini tarihin çöplüğüne gönderecek, onları ve tüm dostlarımızı o zindanlardan mutlaka alacağız.

Faşist Bolsonaro Karşısında Zafere Ulşan Brezilya Halkını Selamlıyoruz…

Brezilya’da geçtiğimiz hafta sonu gerçekleşen seçimlerde faşist Bolsonaro karşısında zafere ulaşan Brezilya İşçi Partisi önderliğindeki Brezilya halkının iradesini Türkiye’den selamlıyoruz. Küresel bir ara rejim çağında bir taraftan 1930’ların, 40’ların faşist hayaletlerinin kol gezdiği, insan haklarının, hürriyetin tanınmadığı, emek, kadın, laiklik düşmanlarının seçim zaferleri kazandığı bir dönemdeyiz. Ama aynı anda solun, sosyalistlerin, devrimcilerin bir uyanışta olduğu yarım asırlık neoliberalizm toprağını üzerinden atmaya çalıştığımız zamanlardayız. Parti programımızdaki haliyle söyleyeyim: Zamanların en iyisinde, zamanların en kötüsündeyiz. Şili’den Brezilya’ya, dünya halklarını faşizm ile boğmaya çalışanlara karşı yükselen mücadeleyi bu kavgayı büyüten tüm halkları Türkiye’den selamlıyoruz ve Türkiye’de de bu mücadeleyi zafere ulaştıracağımıza dair söz veriyoruz.

Bütçe Görüşmeleri

Son olarak geçtiğimiz hafta söylemiştim. Basın, kamuoyu, yurttaşlarımız da sanıyorum takip ediyorlardır. Meclis’te bütçe görüşmeleri komisyon aşamasında devam ediyor. Milletvekili yoldaşlarımız büyük bir özenle, dikkatle, süreci takip ediyorlar. Buradan bir kez daha çağrımızı yapalım. İktidar, halktan aldığı vergilerle oluşan bütçeyi yandaşlara, Saray’a, servetlerine servet katmaya harcıyor ve bunların yurttaşlarımız tarafından bilinmesini engelliyor. Bütçe görüşmelerinin komisyon aşamaları bütün ısrarlarımıza rağmen canlı yayınlanmıyor, halktan kaçırılmak isteniyor. Biz elimizden geldiğince olanaklarımız ölçüsünde yurttaşlarımızın bu görüşmeleri izleyebilmesi için imkânlarımızı seferber ediyoruz ama sonuna kadar mücadeleyi sürdüreceğimizi de bir kez daha paylaşmak istiyorum.

Taht Düşmek Üzere, Tahtın Gölgesine Sığınanlar Hesap Vermekten Kurtulamaz…

Burada uzun uzun rakamlara girmeyeceğim ama Mehmet Muş’un ‘Son yılları saymazsak AKP döneminde enflasyon ortalaması yüzde 8-9 civarındadır’ sözüne ya da Nebati’nin o parlak zekasıyla enflasyonu dünyadaki gibi algılamıyoruz yorumlarına da bir çift laf söylemezsem eksik kalır. Galiba şöyle düşünüyorlar: ‘Biz ne söylersek söyleyelim Saray bizi korur. Biz halkla istediğimiz gibi dalga geçebiliriz. Her tür akıl, fikir dışı düşünceyi ifade ederiz ama nasıl olsa Saray arkamızda’ diye düşünüyorlar. Ama bunu iyi ihtimal olarak söyledim. Kötü ihtimal, Süleyman Soylu’nun kankalarından kafa yapan bir şeyler temin ediyor olmaları o daha korkutucu bizim açımızdan. Ama net söyleyelim, o taht düşmek üzere, taht düştüğünde onun gölgesine sığınanlar da onun altında kalırlar ve halka hesap vermekten kurtulamazlar.

AKP Bu Ülkenin Gençlerine Harcadığı Parayı Zül Sayıyor…

Bu hafta Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı komisyonlarda görüşülecek. Arkadaşlarımız ayrıntıları paylaşırlar ben burada çok fazla rakamlara boğmayacağım ama birkaç noktanın altını çizme ihtiyacı hissediyorum. Bir tanesi eğitimin genel bütçedeki yeri. 2016’dan bu yana sürekli azalıyor. AKP bu ülke gençlerine ayırdığı parayı zül sayıyor. Onu yandaş müteahhitlerini zenginleştirmek için kullanmayı daha gerçekçi buluyor. Her geçen gün eğitimin payı azalıyor, daha acısı eğitim bütçesinin içerisinde bazı makbul gördükleri kurumlara işte Maarif Vakfı, Yunus Emre Vakfı gibi yerlere ayırdıkları bütçe 2 katına çıkmış durumda. Yani iktidar bize şunu söylüyor: ‘Bilimsel eğitime, laik eğitime, halkçı eğitime para yok.’ Ama gerici kurumlara, tarikatlara desteği katlanarak artıyor. Peki sonuç? Sonuç; öğrenciler mutsuz, veliler mutsuz, öğretmenler mutsuz.

AKP ‘Kaz Gelecek Yerden Tavuk Esirgenmez’ Diye Düşünüyor

Aile Bakanlığı… Bir çarpıcı veri de oradan paylaşalım. Aile Bakanlığı bütçesinde sosyal yardımlar için ayrılan para geçtiğimiz yıllara göre bir kez daha arttırılmış durumda. Şimdi bir, ülkede sosyal yardımlara ihtiyaç duyan yurttaş sayısının artışını gösteriyor bize. Yani aslında sosyal yardımların artması AKP’nin insanları muhtaç hale getiren bir ekonomi politikası uyguladığını gösteriyor. İkincisi AKP seçimler için kesenin ağzını açmış. Yani bir taraftan halkı soyup soğana çeviriyor, öbür taraftan ‘kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez’ diye düşünüyor. ‘Seçimleri kazanırsak baskıyı artırırız ve iktidarımızı bütün bu süren yoksulluğa rağmen koruruz hatta insanları daha fazla sömürürüz, bütçe açıklarını böyle kapatırız’ diye düşünüyor. ‘İktidarı kaybedersek de memleket yangın yerine dönmüş, benim umurumda değil, benden sonrası tufan gelen düşünsün’ havasında. Biz binlerce aile, çocuklarının bakımını karşılayamaz hâle gelmişken, sosyal hizmetten anlaşılan tek şeyin sosyal yardımlar olmasını bir AKP politikası olarak halkımızın takdirine sunuyoruz.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.