Bodrum Gündem

YÜZLEŞME-2

İnsanlarımızı kadın, erkek, çocuk, yaşlı, genç, emekli, çalışan demeden çok zor günler bekliyor. Kısa bir süre sonra ekonomik kriz zengin fakir herkesi daha da derinden etkileyecek. Özellikle bugün artık yok olan orta direk dediğimiz kesim psikolojik olarak da çok büyük travmalarla karşılaşacak. Bir de olabilecekleri öngören (benim gibi), avuçlarının içinden değerlerimizin bir bir kayıp gittiğini görerek çaresizlik hissini derinden yaşayanları gerçekten çok acı günlerin beklediği bir gerçek. O yüzden herkese, hepimize öncelikle akıl, sabır ve dayanma gücü diliyorum.
Yazımın girişi umutsuzluk duygusunu güçlendiriyor gibi görünse de aslında öyle değil. “Biz neden kaybettik, bu kadar acıyı neden çekeceğiz?” diye düşündüğümde “Ben böyle olacağını zaten biliyordum, sonuç beni hiç şaşırtmadı…” diyerek, tekrar küllerimizden nasıl doğarız umudunu çoğaltmak adına, yeniden yepyeni bir başlangıç olarak düşünülmesini, gerçekler acıda olsa yüzleşmek gerektiğini ifade eden düşüncelerimin yansımasıydı.
Kendimi sorumlu ve ait hissettiğim kurumum CHP’nin tepeden tabana artık kendisiyle ve gerçekleriyle yüzleşmesinin samimi duygular içinde şart olduğu ortaya çıkmıştır. Seçimin sonuçlarının hemen ardından en kolay yoldan suçlu bulunmuş, genel başkanın kim olacağına dair yorumlar parti içinde ve dışında gündemin ana konusu olarak hemen yerini almıştır. Yıllardır “değişim, değişimin gücü, kadınlar, gençler” diyerek kendi kurumların da muhalif olarak görülenlerin söylemleri ne kulak tıkayanların, değişimi bugün sanki yeni bir başlangıç gibi sunduklarını görüyoruz. Ancak bugün örgüt içinde yaşananlar ve yaşatılanlar maalesef sadece CHP’ye değil laik Cumhuriyete ve ülkemizin aydınlık yarınlarına zarar verecek kadar tehlikeli yola evrilmeye de gidebilir.
CHP kuruluşun ve kurtuluşun partisidir. Laik Cumhuriyetin olmazsa olmaz bir kurumudur. CHP geleneği çok güçlü bir partidir. Değişimi en güzel örnekleriyle yaşayan ve yaşatan bir partidir. Değişimin niteliği sadece isimlere sığdırılamayacak kadar kolaycı olmamalıdır. Değişim denildiğinde Emekçilerin, halkın, aydınların doğanın hakları konusunda, laik demokratik rejim için neler yapılacağının açık net olarak anlatılması şarttır.
28 Mayıs’tan sonra toplumun karşısına çıkılıp cesaretle ve samimiyetle bu seçimin neden kaybedildiği anlatılmadı. Hala daha anlatılmadığını düşünüyorum. Bu halkı ve hiçbir seçimde partisine bu kadar çok inanan üyelerini ciddiye almamak olarak algılandı. Evet, bazı kanallarda açıklamalar olsa da, yıllarını CHP’ye veren bir kişi olarak ben hala tatmin olmuş değilim.
Sayın Kılıçdaroğlu ve partinin çok çalışkan birçok ismi, örgütün içinde canları pahasına yorulmadan sahada çalışanların emekleri asla unutulamaz. Seçimi kazanmak için yaptıkları olağanüstü çalışmalarına haksızlık yapılamaz. Altılı masanın bana göre de özgül ağırlığının hiç olmamasının yanı sıra Türk siyasetine demokrasi anlamında kazandırdıkları ve bu konuda genel başkanın çabası asla gözardı edilemez. Bunun anlaşılmasının değeri partinin ve ülkenin geleceği açısından çok önemlidir. Uygulama da yapılan stratejik hatalar “birleşe birleşe kazanacağız!” anlayışının asla önüne geçmemelidir. Bana göre yüzleşmemizin en önemli konularından biri İTTİFAKLAR olmalıdır. CHP’nin kendi sağındaki ve solundaki partilerle ittifak kurması çok doğal ve önemlidir. Bugün meclisin çatısı altında, kadınların olmadığı oda talep eden, seçimlerde kadınların yüzlerini karartarak otobüslerini giydiren anlayışlarla mücadele etmek zorunda olan bir CHP var. Bundan sonra kim ne derse desin ittifakların yapılması kaçınılmaz olacaktır. Bundan sonra CHP sosyal demokrat kimliğini merkezine almak ve yapılan ittifaklarda kurumun sağcılaşmasına izin vermemesi gerekir. CHP’nin kendi solundaki partilerle ittifak arayışlarını güçlendirmesi şarttır. Şunu unutmamak gerekir ki, yapılan hataların bedelini yalnızca CHP ödemiyor. Bu yanlışların ağır bedelini asıl ülkemiz, insanlarımız ödemektedir. Bu yanlışlar, yapılan stratejik hatalar çocuklarımızın aydınlık yarınlarını çalmaktadır.
Kendi kendimle ve örgütümün gerçekleriyle yüzleşirken gördüğüm en önemli konunun değişimin sadece kişilere indirgenmesiydi. Gerektiğinde değişimin zamanı geldiğinde genel başkanı da mutlaka kapsaması gerektiğini ifade etmiştim. Ancak isimler üzerinden konuşuldukça örgütün esas gerçek sorunlarından uzaklaşılıyor. Bu sorunlardan biriside genel merkez il, ilçe ve yerel örgütlerin göz ardı edilmesidir. Değişim için, değişmesi gereken aslında parti içinde hakim olan kadrolardaki zihniyet değişikliğinin olması gerekliliğidir.
CHP si içinde aktif olarak siyasete başladığım 1999’dan beri her kongre sürecinde, değişim ve yenileşme genç kadrolar la parti içi demokrasi diyerek kongrelerin üye bazında ve çarşaf listelerle, ön seçim olmalı diyerek mücadele etsem de maalesef partimiz de aşamadığımız yapılan yanlışlar sonucunda bugünlere geldiğimizi çok acı bir şekilde gördük. Örgütümüzde kurultay süreci başlamıştır. Yeni dönemde kesinlikle parti içi demokrasi işletilmeli liyakat sahibi, yurtsever kadrolar devreye girmelidir. Burada en önemli sorumluluk şimdi partinin üyelerine düşmektedir. özellikle gençler ve kadınlar CHP’yi yönetecek kadroların ve anlayışların seçiminde hedefleri bir sonraki seçimlerdeki koltuklar değil partisinin ve ülkesinin geleceğine sözde değil, özde sahip çıkacak kadroları bulmak olmalıdır. Seçilecek olan ilçe ve il yöneticilerinin uyum içinde seçilmiş vekillerine sahip çıkarak, dayanışarak üyeleriyle, üreten üyelerine fırsat vererek, devrede kalmalarını da sağlayacak beraberce yol almaları mutlaka sağlanmalıdır.
9 ay kadar kısa bir süre sonra yerel seçimlere gidilecek. Genel merkez mevcut parti içi kadroları ile asla yerel seçimlere gitmemeli parti içi zihinsel değişimi, tüzük değişikliği ile mutlaka sağlamalıdır. Bu değişim yaşadığım kent Bodrum ve Muğla’dan başlayarak tüm bölgelerde yaratılmalıdır.
MUĞLA ve BODRUM YÜZLEŞMESİ
Kendi bölgem deki yerel siyasetin içinde yaşayan ve yapıyı iyi bilen birisi olarak, genel seçimlerin sonucunu Muğla ve Bodrum da asla bir başarı öyküsü olarak sunulmasını doğru bulmuyorum. Muğla il ve ilçe yönetimleri acilen kendi gerçekleriyle yüzleşmeli, samimi eleştirileri dinler olgunluğa gelmelidir. Aksi halde 9 ay sonra dünya kenti Muğla da kaybettiğimiz dört ilçeye yenilerinin eklenmesi kaçınılmaz olur.
Yaşamımın her döneminde siyaseti bir yaşam biçimi olarak gören bir CHP üyesi olarak; “kader seçimi” olarak düşündüğüm son seçimlerdeki kadar aşağılandığımı, üzüldüğümü, değerlerimin yok sayıldığı bir süreci yaşamadığımı söylemeliyim ki, yüzleşme yerini bulabilsin. Oysaki ailem adına çok mutlu olduğum bir sonuca kavuşmuştuk. Ailemizin, ülkemizin yüz aklarından liyakat sahibi, donanımlı birisi olan yeğenim Süreyya Öneş Derici Muğla Milletvekili olmuştu. 32 yıl sonra Bodrum’un has evladı, hem de bir kadın olarak meclise gönderdiğimiz vekilimiz seçim sürecinde Muğla ve ilçelerinde özellikle Kendi ilçem Bodrum’da yaşadıklarım, yönetim kadrolarındaki yaklaşımlar, aday olamadıkları için bazı kişilerin davranışları, siyasette var olabilmek için nelerden vazgeçildiğini, liyakat ve yurtseverliğin yerini ekonomik gücün aldığı, oluşturulan yerel yönetimlerce emeğin, saygının, sevginin yerini kişisel hırsların ve ortak çıkarların nasıl aldığını, üreten genç insanları kazanarak değil yok ederek nasıl yol alındığını bir kez daha görmek ve yaşamak zorunda kalmak, beni derinden yaraladı. Bodrum /Muğla yerel siyaseti içerisinde kadın olarak var olabilmenin dayanılmaz acısını, kendimden sonra bir kez daha yakından yaşamak, 10 yıl öncesinden daha acımasız olduğunu görmek gerçekten çok acıydı. Parti emekçisi, partili, siyasetçi, kavramlarının hala anlaşılmadığı, hatta anlamak istenmediği bir süreci nefret duygularının acımasızlığının bugünlere kadar geldiğini görmenin üzüntüsünü hala yaşıyorum. Zihniyet değişimini dünya kenti Bodrum da gerçekleştiremezsek, birbirimizi anlamaya, sevmeye çalışmazsak uzunca bir süre daha iktidar olamayacağımızı bir kez daha anlamıştım. Kısacası hiçbir seçimde CHP’li olmanın sorumluluğunu ve yükünü bu dönem ki kadar ağır hissetmemiştim. O nedenle samimi yüzleşmenin mutlaka yapılması gerektiğini, yoksa asla çözüme gidilemeyeceğini düşünenlerdenim.
Kuruluşun ve kurtuluşun partisi CHP’nin üyesi olmanın onurunu layıkıyla yaşamak ve yaşatmanın öncelikli sorumluluğumuz olması gerektiğine inanıyorum. CHP kendi öz değerleriyle kurultayını en demokratik bir şekilde yaparak, halkın seçtiği vekilleriyle beraber bir sonraki seçimler de nerede olacaklarını değil, ülkesini düşünen liyakat sahibi yurtsever kadrolarını oluşturmak için yerelden başlayarak devrimci, ilkeli, kararlı, inançlı kişilerle yol almayı başarmak zorundadır.
Unutmayalımki; Bugün dip yapan siyasi güvene rağmen, alınan %48 halkın iradesi ve sağduyusu ile gerçekleşmiştir. Halkın yarısı bu iktidar anlayışının karşısındadır. AKP hukuken seçimleri kazanmış olsa da, aslında kaybedendir. Umutsuzluk değil asıl olan umudu çoğaltmak, kendimize özümüze dönmek ve güvenmektir. İktidar ancak tabandan gelen bir değişimle mümkün olur. Bizde önce kendi evimizden Bodrum ve Muğla’dan başlayarak kendi duruş belgemizi hazırlayıp topluma ve üyelerimizin sağduyusuna sunmak güvenlerini sağlamak zorundayız. Ancak o zaman CHP hak ettiği yere mutlaka gelecektir.
Umutların çoğalacağı kentimizin ve ülkemizin aydınlık geleceğinde kutlanacak bayramların özlemiyle kurban bayramımız kutlu olsun…
Nuran Yüksel / #Bodrum
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.