Bodrum Gündem

Seçime Kadar Mehmet

Ben ekonomist değilim. Onu uzmanlara bırakmak lazım. Ama bakkal hesabını iyi tutarım. Kazandığımla harcadığımı denk getirmekte üzerime yok. Hayatım boyunca maaşla çalıştım hep.

Hani devletin bütçesini emaneten sen tut deseler, tutulacak hali yok bütçenin. Gırtlağa kadar borcumuz var. Olmayan parayı da har vurup harman savuruyoruz. Seçimde verilen sözleri tutmaya kalksak, iflasa kadar gider bu işin sonu. Evet, para basıyoruz, bütçeye olmayan paramızdan 1,5 trilyona yakın ekleme yapıyoruz, yataktan kalktığımızda yeni zam rüzgârlarıyla sarsılıyoruz ama yine de önümüzü göremiyoruz. Evdeki hesap çarşıya hiç uymuyor yani.

Kamuda tasarrufa gitsek, lüks tüketim mallarının ithalini engellesek, kiralık araç ve binaları elden çıkartsak, şöyle mirasyedi gibi değil, ayağımızı yorganımıza göre uzatsak, yararlı olmaz mı? Bunları konuşacak muhalefet ya uykuda yada geçmişin kavgasında, sanki çok yorulmuşlarmış gibi daha yeni seçilen Meclis’imiz de tatilde… Milletin iktidardan beslenen bir kısmının keyfi yerinde olabilir, kısa bir süre daha ekonomik facianın farkında da olmayabilirler, ama milletin gerisi ne yapsın? Emekliler, maaşlarıyla geçinenler, yakınlarının desteğine muhtaç olanlar perişan vaziyetteler.

Kimse memleketinin kötü durumda olmasını istemez. Ülkesini sevenler, alınan ekonomik önlemlerin hedefine gitmesini arzularlar. Fakat görünen köy de kılavuz istemiyor işte. Elde avuçta yok, satacak pek kıymetli bir şeyimiz de kalmadı. Bir yıl içinde 207 milyar dolar dış borcu ödememiz gerekiyor. Peki, ne yapacağız bu durumda? Topu Mehmet Şimşek’in eline attık. Adamın cebine para koyamadık, sen ekonomiyi düze çıkart diyoruz. Sihirbaz Mandrake olsa çıkaramaz. Mehmet Şimşek değil, tüm yıldırımları yağdırsak ülkeye, bu durumdan üretimi arttırmadan, tüketimi frenlemeden, kamu fiyakasını terk etmeden kurtulamayız.

Borç yiğidin kamçısı filan değil artık. Borç verenler öyle eskisi gibi sabırlı da beklemiyor. Araplardan başka yerden de kuruş gelmiyor. Ne Arap’ın yüzü, ne Şam’ın şekeri ama, hacılardan başka da yüzümüze dönüp bakan yok. Onlar da babalarının hayrına bakmıyorlar tabii. Yakında niye baktıklarının kokusu çıkar elbette. Bizi yönetenler, bizim gibi yaşamadıkları için halden anlamıyorlar. Yönetimin tuzu kuru, devletin imkânlarıyla krallar gibi (ekmek elden su gölden) yaşıyorlar. Çarşıda, pazarda, mutfaklarda yangın var, farkında bile değil çoğu. Hele yenisiyle eskisiyle mebuslarımız, daha yeminlerinin üzerinden iki ay bile geçmeden maaşlarına zam aldılar. Eline yaklaşık 100.000 lira geçen vekillerimiz, milletin halinden nasıl anlasınlar?

Ülkede her şey tersyüz oldu. Hele seçimler tam manasıyla mahvetti ortalığı. Oy alacağız diye parayı savurmadık yer bırakmadık. İşçiye de, memura da zam üstüne zam yaptık, 40 yaşında emekli ettik milyonları. Devletin kadrolarını seçim nedeniyle yine yandaşlarla şişirdik. Hesapsız kitapsız, plansız programsız davranmanın, hep tribünlere oynamanın cezasını çekiyoruz şimdi. Hele 10 milyondan fazla Arap’ı sorgusuz sualsiz aramıza alıp, yıllardır beslemeye ne demeli? Buna para mı, bütçe mi dayanır?

Öyle görünüyor ki, endişeyle izlediğimiz bu ekonomik film, 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak Belediye seçimlerine kadar, yani 8 ay daha sürecek. Bu seçim arefesinde de olmayan paralarımızı ve imkânlarımızı oy için dağıtmaya, İstanbul-Ankara-İzmir belediye başkanlıklarını kazanana kadar devam edeceğiz. Bu durumda eğer bir aksilik olmazsa Nisan’a kadar Mehmet Şimşek’le gideceğiz. Ondan sonrası Allah Kerim…

Can Pulak

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.