Bodrum Gündem

Özkan Saçkan ile Günün Kitapları – 11 Şubat 2024

Özkan Saçkan ile Günün Kitapları – 11 Şubat 2024

Kitapçıların raflarında yer alan 6 kitabı sizler için yorumladım.

Boğaziçi’nin Ahşap Konutları ve Yalıları: Kitapta, Antik dönemden Bizans’a, Osmanlı’dan günümüze uzanan bir yaşam ve yerleşim alanı olagelen Boğaz’ın öneminin göstergesi olan tarihi veriler; haritalar, gravürler eşliğinde paylaşılıyor. Özellikle Osmanlı döneminde Boğaziçi ve kıyılarında gelişen mimarlığa, kültüre ilişkin kimi bilgiler ise döneme tanıklık etmiş Gugas V. İnciciyan, Edmondo de Amicis, Abdülaziz Bey, A. Cabir Vada, Abdülhak Şinasi Hisar gibi yazarların kaleminden aktarılıyor.

Kağıttan Kule: İnsan-Strateji-İletişim: “Bir liderin nasıl olması gerektiğini de, nasıl olmaması gerektiğini de, kritik süreçlerde hangi yolların izlenebileceğini de, ekiplerle nasıl iletişim kurulacağını da, kriz yönetimini de, bir başarının nasıl hazmedileceğini de, hatalardan nasıl ders çıkarılabileceğini de, bir insanın kendini, çevresini geliştirmesi için nasıl yöntemler izlemesi gerektiğini de, işine sahip çıkmanın ne demek olduğunu da, tüm olumsuz şartlara rağmen yolunda nasıl ilerlenmesi gerektiğini de, tüm yoğunluklara rağmen ailelerimizi ilk sırada tutmanın ne denli önemli olduğunu da… Nazlı Çil.”

Kendi Gölgesinde: Dünlerde kalmış hayaller, tutulan niyetler, verilmiş yeminler, söylenmemiş sözler zamanın pençesinden kurtuluyor ve satırlara dökülüyor. Cumhuriyet’in ilk yılları, kendini yeniden var eden güçlü bir kadının olağanüstü hikâyesi…

Kaderin Kırmızı İpi: “Kırmızı ip efsanesi, hayatlarımızın önceden belirlendiğinin kanıtıdır.  Çaprazlama olarak yaşadığımız hikâyeler ve rastgele zaferler tesadüfi değil, doğduğumuzda takılı olan görünmez kırmızı iplerin eseridir. O kırmızı ipler kocaman bir halının parçalarıdır ve öleceğimiz gün bile önceden tayin edilmiştir. Bu, antik çağlardan kalma tuhaf bir inanış gibi görünse de hayatımızda olan her küçük şeyin kader ve karma ile bir ilgisi vardır.”

Aliye’nin Öyküleri: Geçmişin geleceğini engellediği bir kadın eski yaşantısının karanlığına çekiliyor zorla. Ama geçmiş bazen yeni bir aşk özlemini tutuşturuyor, gençliğin son çağrısı olarak. Geçmiş beraber ölünecek günleri de getiriyor. Bir başka kadın girdiği fotoğrafta sevgili günlerini arıyor. Bir diğeri ise çalan müziğin dahi geçmişten bir şeyler taşımasına izin vermiyor.

İçimde Yanan Nehir: Ayazağa’nın yoksulluk kokan ara sokaklarında varoluş mücadelesi veren Yeter’in ve duygu duvarlarıyla parçalanmış geniş bir aileye doğan Nile’ın sevgisizlik temalı yaşam öyküsünü ele alıyor.

İşte o kitaplar;

İstanbul Boğaz kıyılarındaki yapı ve yaşam kültürü

REHA Günay’dan BOĞAZİÇİ’NİN AHŞAP KONUTLARI VE YALILARI… Yazarın, Boğaziçi’nin yapı ve yaşam kültürünü eşsiz fotoğrafları aracılığıyla aktardığı yeni kitabı Dekar Yapı ve Yatırım A.Ş.’nin katkılarıyla yayımlandı. Kitapta İstanbul Boğaz kıyılarındaki yapı ve yaşam kültürünü, 60 yılı aşan mimar, akademisyen, fotoğrafçı, yazar kimliklerinden süzülen özgün, siyah-beyaz bir fotoğraf seçkisi üzerinden aktarıyor. Kitabın giriş bölümünde Antik dönemden Bizans’a, Osmanlı’dan günümüze uzanan bir yaşam ve yerleşim alanı olagelen Boğaz’ın öneminin göstergesi olan tarihi veriler; haritalar, gravürler eşliğinde paylaşılıyor. Giriş bölümünde; Geçmişte Boğaziçi, Dönemin Tanıkları, Boğaziçi, Boğaziçi’nde Yaşam, Yalı Mimarlığı. Anadolu Yakası: Üsküdar, Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy, Vaniköy, Kandilli, Anadoluhisarı, Kanlıca, Çubuklu, Paşabahçe, Beykoz, Anadolukavağı, Avrupa Yakası: Tophane, Fındıklı, Kabataş, Beşiktaş, Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy, Bebek, Rumelihisarı, Emirgân, Yeniköy, Tarabya, Kireçburnu, Büyükdere, Yenimahalle…  296 SAYFA. (YEM YAYIN)

Okudu, İzledi, dinledi, yazdı

UĞUR Nalbantoğlu’ndan KAĞITTAN KULE: İNSAN-STRATEJİ-İLETİŞİM. İlk tanıştığımız günlerde bahsetmişti kitap yazmak istediğinden; kitapları, filmleri, müziği ne kadar sevdiğini anlatmıştı saatlerce, günlerce… Birlikte geçirdiğimiz son yıllar zamanının çoğunu bu tutkusu için çalışarak geçirdi. Okudu, İzledi, dinledi, yazdı, sildi, baştan yazdı, titizlendi, en güzeli olsun istedi. Ebru Nalbantoğlu. Çok sevdiğim milyonlarca Uğur Nalbantoğlu cümlesinden sadece biri… Doğuyoruz, büyüyoruz, göç edip gidiyoruz ve o hayat çizgisinde bir yerlerde kök salıyoruz… Yüreklerde, akıllarda yer ediyoruz… Belki de bunun ennnn hakkını veren kişi Uğur bey… Kök saldığı o kadar çok kalp var ki… Sayamayacağımız, toplayamayacağımız kadar insanın hayatında bir söz – bir cümle – bir fikir mutlaka bırakmıştır… Merve Yenilmez Dokuzer. 264 SAYFA. (CERES YAYINLARI)

 

Her şey konuşacak, bir tek aşk susacak

AYLİN Bendis’ten KENDİ GÖLGESİNDE. Her şey eski bir ses kaydı ile başlıyor; ömrüne bugünden bakan, ona bugünün bakış açısından değer biçen bir ses ile… Dünlerde kalmış hayaller, tutulan niyetler, verilmiş yeminler, söylenmemiş sözler zamanın pençesinden kurtuluyor ve satırlara dökülüyor. Cumhuriyet’in gencecik yılları; kendini yeniden ‘var’ eden bir Aliye Hanım’ın ‘Teslimiyet’ten ‘Temsiliyet’e uzanan olağanüstü hikâyesi. Bu uğurda hiç yürünmemiş yollardan geçilecek, açılmamış kapılar aralanacak; her şey konuşacak, bir tek aşk susacak. 409 SAYFA. (KENT KİTAP)

 

 

 

Okura tılsımlı bir yolculuk yaptırıyor

YASEMİN Candemir’den KADERİN KIRMIZI İPİ… Kitap, ince ince örülmüş kurgusuyla polisiye dünyasına da yeni bir soluk getirecek. Yazar, gömü maskeleri ile şamanizme, kırmızı ipin görünmez varlığı ile Kabala ve Çin Mitolojisi’ne, gerilimli olduğu kadar, dünyanın büyücüler ve şeytanlara emanet olduğunu hissettiren tılsımlı bir yolculuk yaptırıyor okuyucuya. Maslow piramidinin en altında yaşayan, aidiyet, sevgi, kabul görme aşamasına geçemeyen insanlarla başlayan yolculuk, Prof. Paulhus’un tanımladığı sadistlere ve zehirli kötülüğün genetik olduğunu ispatlamaya uzanıyor. Seri cinayetlerini detaylı tasarlayan ama kendisini plansızca aşkın içinde bulan “Büyücü” nasıl dönüştüğünü şu sözlerle anlatıyor; “O artık bir fısıltının esiriydi. İlk önce zihninde kısık seslerle belirmiş, sonra ağır ağır tüm bedenini ele geçirmişti. Kızının ölümü, kocasının hapishaneye girmesi sürecinde kollarında, bacaklarında karıncalanma yaratan bir dürtüden öteye geçmemişti. Uğradığı hakaretlerle beslenip, büyüdü. Bacaklarına, kollarına sıçradı. Boğazında bir düğüm haline geldi zamanla. Sabırlıydı. Bekledi, bekledi. Sonunda hayatını onun kollarına teslim etmesini istedi. Bu fısıltının adı; İntikamdı. O, her zaman her şeye hatta en büyük kederlere bile boyun eğmişti. Merhamet ve vicdanı içinden söküp atarken yeni hayatı başladı… 344 SAYFA. (MÜPTELA YAYINLARI)

Yaşamı belli olmayanların öyküleri

ZEYNEP Aliye’den ALİYE’NİN ÖYKÜLERİ. Zihninde geçmişin gölgeleriyle günü yaşamaya çalışan insanların öyküleri. Herkesin ortasında yalnız adım atmaya mecbur bırakılmış, alıştırılmış insanların. Ama umudu mahmuzlayıp geleceğe bakabilme çabasına sıkı sıkıya tutunmuşların. Aniden yağmurlar mevsiminden güneşin boca edildiği günlere varanların; küllenmiş bir aşkı, Akdenizli bir sokağın imgesiyle alevlendirebilenlerin; “Kimin kime liman olduğu çok da anlaşılamayan bir ilişki”nin; geçmişini ihbar edenlerin; eşine dönen sevgilisinin yasıyla yaşama tutunduğu mu, yaşamı sürüklediği mi belli olmayanların öyküleri. Geçmişin geleceğini engellediği bir kadın eski yaşantısının karanlığına çekiliyor zorla. Ama geçmiş bazen yeni bir aşk özlemini tutuşturuyor, gençliğin son çağrısı olarak. Geçmiş beraber ölünecek günleri de getiriyor. Bir başka kadın girdiği fotoğrafta sevgili günlerini arıyor. Bir diğeri ise çalan müziğin dahi geçmişten bir şeyler taşımasına izin vermiyor. 144 SAYFA. (h2o KİTAP)

Ara sokaklarda varoluş mücadelesi

DEMET Cengiz’den İÇİMDE YANAN NEHİR. Bu kitap, öyküsünü susanlar için yazılmıştır. Sevilmemiş, acı çekmiş, acısını anlatmamış, anlatamamış, anlaşılmamış bütün çocuklara adanmıştır. Deniz’in ikizi Yeter, ilk aşkı ve kocası Nile ve rahmetli annesinin kuması Leyla… Deniz, acılarla ve birbirinden travmatik olaylarla dolu hayatını anlattığı kitabında bu üçlünün hikâyesine üstünkörü değinmişti. “Hikâyeyi anlatanın anlatmayana haksızlık yapması hep bakiydi. Sadece anlatılan hikâyeler bilindi, susanların hikâyeleri sır olarak kaldı.” Oysa bir de yaşam öykülerinin zifiri karanlık taraflarını kendileri dile getirebilselerdi… Kitap, Ayazağa’nın yoksulluk kokan ara sokaklarında varoluş mücadelesi veren Yeter’in ve duygu duvarlarıyla parçalanmış geniş bir aileye doğan Nile’ın ‘sevgisizlik’ temalı yaşam öyküsünü ele alıyor. Kimi zaman yüceltilen ‘aile’ kurumunun mahvolmanın başlangıcı olduğuna dikkat çekiyor.  160 SAYFA. (İNKILAP KİTABEVİ)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.