Bodrum Gündem

MURAT ÖNDER Mücadele Dolu Bir Hayat Hikâyesi

MURAT ÖNDER Mücadele Dolu Bir Hayat Hikâyesi

BG Dergimizin 27. sayısında genç bir iş insanının mücadele dolu yaşamına siz değerli okurlarımızı misafir ediyoruz.

Murat Önder, duygusal bir adam ve aynı zamanda işlerini duyarlılıkla yöneten bir lider.  Kendisine ve ailesine olan bağlılığı, doğaya duyduğu saygı ve projelerindeki özen, onun kendisine ve çevresine verdiği değeri yansıtıyor. Bodrum’un güzelliklerini doyasıya yaşarken çalışmak en sevdiği şeyler arasında. Babasını çocuk denilecek yaşlarda kaybetmesi hayatının akışını tamamen değiştirmiş. Şimdi perdeyi aralayıp bu hayata dair bizi neler bekliyor sorusunu sorarak sözü Murat Önder’e bırakıyoruz…

“Ailemin kökeni Milas’a dayanıyor; anne tarafından Antakya Hatay, baba tarafı ise dedemin karakol komutanlığı döneminde Milas’a yerleşmeleri ile bu bölgeye kök salmışlar. Güllük’te doğup, Milas’ta büyüdüm. Babam Mukadder, ailesinin en küçüğü, aynı zamanda en erken kaybedileniydi 1994’te rahmetli oldu. Gençlik yıllarında müzikle ilgilenmiş, uzun süre bateristlik yapmış ve birçok insana bu enstrümanı öğretmiş. Aynı zamanda Milas’ta ilk orkestrayı kuranlardan biriydi. Dedem babama önce halı dükkânı ardından kahvehane ve benzeri işler kurmuş ancak babamın müzik sevdası ve özgür ruhu ağır bastığı için bu konuda çatışmışlar. Asi bir çocukmuş yani…

Babam, idealleri uğruna savaşmış biriydi. Belediyede çalıştığı dönemi hatırlıyorum; onu kaybettiğimde sadece 14 yaşındaydım ve eğitim hayatım Milas’ta başarılı bir şekilde geçiyordu. Tek hedefim askeri pilot olmaktı. Sınırları olan bir çocuktum, çünkü babam otoriter biriydi. Mahallede büyüdüm Okul-ders, sonra sokak. Allah’a şükür, çocukluğumu güzel yaşadım…

Ancak babamın rahatsızlığı başladı ve onu kaybettik. Ardından Anadolu Meslek Ticaret Lisesi’ne başladım ve aynı zamanda amcamın inşaat malzemesi şirketinde staj yapıyordum. Lise bittikten sonra çalışma hayatına erken yaşta atıldım. Aile işinde nakliye ve lojistik bölümünü yönetiyordum. Çalışmak, para kazanmak ve sorumluluk almak o yaşta biri için çok  keyifliydi, sonra askerlik ve normal çalışma hayatı akıp gitti…”

Gençlik dönemin nasıl geçti?

“Gençlik dönemi sorumluluk doluydu. ‘Babası öldü, bu çocuk serseri mi olur’ gibi sözlü baskılar ve yargılamalardan kaçınmak için kendimi işe verdim. Babam, zengininden fakirine kadar herkesle sohbet eden, asi ve dışa dönük biriydi. Babam hayattayken ortaokul döneminde sanayide bobinajcıda,  berberde, akvaryum dükkânında her yaz çalışmama rağmen çocukluğum çok güzel geçti. Küçük yaşta edindiğim en güzel kazanım her çeşit insanla doğru iletişim kurmak ve başarı odaklı çalışmaktı. Paraya değil de başarıya olan tutkum bu yılların kazanımıdır.

O dönem zaten Milas’ta bir şey yoktu. Okul arkadaşlarımın çoğu İzmir’e gitmişti. Ailemiz henüz yolun başındaydı ve çalışmam gerekiyordu. Milas’ta iş bitince Bodrum’a gelir, orada eğlenirdik, Barlar Sokağı müthiş bir atmosfere sahipti.

200’lerde Barlar Sokağı’nın gerçek anlamda Barlar Sokağı olduğu zamanları kaçırmadım. Ora Bar, Yetti Gari, Halikarnas gibi mekânlar vardı. Sonra restoranlar çoğaldı. O dönemde Gemibaşı küçüktü ve neredeyse her akşam yemek yiyip sosyalleştiğimiz bir mekândı…”

Babanı konuştuk ama annenden bahsetmedik…

“Babamın aksine annem tamamen konuşmaya yönelik biriydi. Sadece iki sözle beni haşlardı. Hata yaptığımda babamda dayak vardı ama annemde iki söz dayaktan beterdi… Problemleri konuşarak, yapıcı bir tavırla ele alma özelliğim annemden geçmiş. O da öyledir. Önemli çizgilerim var ama her şeyi de kestirip attıran bir yapım yok. Daha çok düzeltmekten yanayım, hataya hata yapıldı payı verebiliyorum ve insan kazanmayı seviyorum. Yakınlarım tarafından eleştirilen özelliğim de çok duygusal oluşumdur. Evet, duygusal bir adamım ve ticareti de duygusal yönetiyorum. Büyüklerim ‘Sen her şeyi çok iyi yönetiyorsun da bir bu duygusallığını yönetemiyorsun’ derlerdi. Ama Allah’a şükür ne o dönemde de bu dönemde duygusallıktan dolayı hiçbir şey kaybetmedim ve kimse yaptığım ticarette bana yanlış yapmadı. Bu hayatta ben de dahil kimsenin mükemmel olmadığını biliyorum…”

Seni kendi işini yapmaya iten faktör ne oldu?

“Ben Milas’ta bizim aile işinde dükkânı süpürerek başladım. Sonra bankalar ve diğer işler geldi. 2004 yılında ev ile iş hayatımızı Bodrum’a taşıdık. Yeni bir yapı marketin kurulması için aile büyükleri ve işini çok seven iyi bir ekiple gece gündüz çalıştık. O dönemde henüz 24 yaşında olmama rağmen birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızla işimizi büyüttük. Bodrum’da yaşamayı ve iş hayatının içinde olmayı sevdim.

Yapı gurubunda 2004’de Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, 2008’den sonra Yönetim Kurulu Başkanı oldum. 70 kişilik bir ekiple, çok yüksek cirolarla Çınar Elite Yapı A.Ş.’yi kurana kadar Yönetim Kurulu Başkanı olduğum yapı market için sabahın ilk ışıklarıyla güne başlayıp, gece yarılarına kadar ve her şeyin en ince detayı ile ilgilenerek yoğun bir mesai harcadım. Emeklerimiz karşılığını verdi ve kurum olarak Bodrum’da inşaat alanının eksik tarafını doldurduk.

Tüm bunlar olurken ortak arkadaşlarım vasıtasıyla eşim Serap’la tanıştık. Arkadaşlığımızın ikinci yılına doğru evlenme kararı aldık ve 2013 yılında evlendik. 2014’de yavrumuz Çınar doğdu. Yapı market büyük bir aileydi, bir noktadan sonra daralmalar, kuşak çatışması ve fikir ayrılıkları başladı. 2016’da oğlum Çınar’dan dolayı Çınar Elite Yapı’yı kurdum. İsim tescil tarihini de Çınar’ın doğum günü olan 12 Temmuz olarak yaptım. Annemlerin Milas’ta oturdukları, bizim çocukluğumuzun geçtiği müstakil, bahçeli evleri vardı ve çok eskiydi. Çınar Elite İnşaat ilk yatırımına Milas’ta başladı. 2018’e doğru yapı market ailesinden ve ortaklık yapısından ayrıldım ve Çınar Elite Yapı olarak projelere devam ettim…”

Son yıllarda yarımadanın önemli projelerinde Çınar Elite imzası karşımıza çıkıyor…

“2018’de aileden ayrılma aşamasında çok büyük bir iş almıştım. O zaman eski Medisun Oteli yıkıp denize sıfır bir otel ve otelin arka kısmında ise villa ve rezidanslardan oluşan bir site yapacaktım. Denize sıfır otel istiyorlardı. Bu projeye başlamadan önce de Bodrum Bitez’in yerlisi inşaat mühendisi Fatih (Efe) abi ile bir ortaklık kurduk. O günden bu güne karşılıklı güvene dayalı abi kardeş yolumuza devam ediyoruz. Daha nice güzel projede birlikte yol alacağımızı da biliyoruz. Medisun’u Soul of Bodrum’a dönüştürerek Ortakent’in ilk büyük ve donanımlı yatırımını biz yaptık diyebilirim.

Murat Önder ve Fatih Efe’nin birlikte yol aldığı Çınar Elite firmasının çizgisi nedir?

“Bindiğin dalı kesmek diye bir deyim var. Bodrum, Bodrum olduğu için değerli. Yarın Bodrum’u yok ettiğinde senin hiçbir şeyinin, hiçbir metrekarenin bir anlamı kalmaz. Biz biraz daha yaşayan evler, doğanın içinde kaybolan, daha çok cam, doğaya açık yerler, üç boyutlu yapılar tasarlıyoruz ve asla yapay malzeme kullanmıyoruz. Hiç suni taş kullanmadığımız gibi yapay hiçbir ahşap da kullanmadık. Aslında biz projelerimizde sertifikaya başvursak belki birkaç detay hariç yeşil ev sertifikası alabilecek yapılar üretiyoruz.

Çınar Elite’in çizgisi; doğayı korusun, geri dönüşümü olsun, yapıda doğayla senkronize malzemeler yer alsın şeklinde özetleyebiliriz.  Yapım maliyeti daha az evler üretemediğimiz gibi ‘Her yere inşaat yapalım, çok para kazanalım’ diye bir telaşımız da yok. Aksine güzel işler yapalım ve insanlar yapının yanından geçerken bile keyif alsınlar istiyoruz.

Tüm projelerimizde yerden ısıtma, şömine, ısı pompası, biyolojik arıtma, VRF, akıllı ev KNX otomasyon, iklimlendirme, jeneratör, boyler, yedek su depoları ve benzeri kriterleri sıraladığımızda insanlar ‘Bu kadar para harcayacaksın da ne kazanacaksın?’ diye bize güldü. Belki kârlarımız düştü ama tercih sebebi olduk ve bu anlamda da öncülük yaptık. Yapının kendisine olduğu kadar duvarından ağacına, çiçeğine  ve peyzajına da aynı titizlikte yatırım yapıyoruz. Hiçbir projemizde ağaç kesip yok etmiyoruz. Aksine kendimiz de dahil ev sahibine TEMA’ya ğaç bağışı yaptırtıyoruz. Öncelikle oğlumun adı ağaç; Çınar. Tüm projelerimize oğlum ve şirketin adını temsil eden Çınar ağaçları diktiriyoruz. Biz Çınar Elite markasına uygun olacak şekilde projelerimizi ‘terzi işi’ dediğimiz özenle ilmek ilmek dokuyoruz.

Murat Önder’in işinde gelecekle ilgili hedefi nedir diye sorsak?

Ben uzun yıllar kalabalık bir ekiple yüksek tempoda çalışmaya alıştım ve bunu da seviyorum. Benim yerinden duramayışımla ortağım Fatih abinin tecrübe ve iş deneyimi birleştiğinde bugüne kadar Bodrum’a değer katan birçok proje yaptığımız gibi yeni projelerde geliştiriyoruz. Amiral gemisi dediğimiz işimizin dışında başka sektörlerde de çalışmalarımız devam ediyor. Üstlendiğimiz hiçbir projeyi sıradan görmediğimiz gibi özellikle inşaat sektöründe “Çınar Elite” markamızla özdeşleşecek özenli projelere imza atmaya devam edeceğiz.

Murat Önder’in özel ve iş hayatını konuştuk. Bir de sosyal hayata bir göz atalım mı?

Profesyonel kariyerimde başarıya ulaşmanın yanı sıra insanlara, çevreye ve hayvanlara duyarlı bir birey olarak, sosyal sorumluluk projelerine katılmak ve topluma katkı sağlamak benim için bir nevi yaşam felsefesi. Olaylara, olgulara empati ve anlayışla yaklaşmaya gayret ediyorum. Bu dengeyi sağlamak, benim için hem işte hem de özel hayatta tatmin edici bir yaşam sürmem demek. Kendimi sürekli geliştirmek ve yeniliklere adapte olmak için çaba sarf ediyorum. Ancak, bu süreçte sosyal hayatımı da ihmal etmemeye özen gösteriyorum.

İnsan, diğer insanlarla etkileşime geçtikçe, büyür, öğrenir ve gelişir. Bu anlayışla 13 yıl önce 3-4 yıl kadar siyasi bir partinin yönetiminde bulundum. Sonrasında Bodrumspor yönetimine girdim ve hâlâ Başkan Yardımcısı’yım… Bodrumspor’da da çok güzel işler yaptık, 1. Lig’e kadar getirdik. Neredeyse Süper Lig’e çıkacaktık, Play off maçında kaybettik. 1. Lig’de mücadele eden Kadın Voleybol Takımımızın komitesinde onlara da destek olmaya gayret ediyorum.  BESİAD (Bodrum Esnaf ve İş İnsanları Derneği) Yönetim Kurulu’nda görev yaptım.  İki senedir Sağlık Vakfı Yönetim Kurulu’ndayım. Ortağım ve Bodrumlu iş insanlarının da içinde yer aldığı Galatasaray Taraftarlar Derneği’ni kurduk. Başkanımız Fatih Efe. İş telaşı içinde bunlara da vakit ayırmayı öğrendim.

İşim veya sosyal hayat bir yana eşim ve oğlum bir yana… Haftada 2-3 gün oğlum Çınar’la dolu dolu vakit geçiriyoruz.  O futboldan ziyade sörf yapıyor. Yengeç burcu zaten, duygusal. Babasız büyüdüğüm için bir çocuğun babaya çok ihtiyacı olduğunu kendim de yaşadığım için daha iyi biliyorum. Çınar’ı dünya vatandaşı olması yönünde büyütüyorum. Önce kendi ülkesini, toprağını, milliyetini, bayrağını bilsin ki dünyayı da öğrensin…

Dur durak bilmeden hep bir yerlerdesin, yorulmuyor musun?

Bedenimi sporla, ruhumu kitap okumakla besliyorum. Hayatta dengeyi bulmak adına sadece kendi gelişimine odaklanmak yetmiyor; çevremdeki dünyaya da dokunmayı seviyorum. Dezavantajlı bireylerle ilgili özellikle çocuklar, kadınlar ve sokak hayvanları konusunda yapılan çalışmalara katkı koymayı hem bireysel hem de kurumsal olarak ilke edindik.  Hayatın sadece insanlardan ibaret olmadığının bilincindeyim. Evet, herkese dokunamazsın, her yere yetişemezsin… Bu mümkün de değil ama hayatta nasıl yol alacağını seçebilirsin. Benim seçtiğim yolun içinde bizi var eden her bir zerre yer alsın itiyorum.

Sosyal sorumluluğu hayatımın bir parçası haline getirirken, insanlarla derin bağlar kurmayı da ihmal etmiyorum. Birbirimize destek olmak, birbirimizden öğrenmek ve birlikte büyümek, benim için gerçek anlamda değerli.  Hayat herkese adil davranmıyor ve bunu gördüğümde olaya sırtımı dönüp gidemiyorum. Bu benim hayata bakış açım ve benim savaşım. Ben de böyleyim…”

Genç bir iş insanının, Murat Önder’in yaşamına şöyle bir göz attık. Hayat, her birimiz için kendi eşsiz savaş alanını sunar. Bu alanda herkesin kendi benzersiz hikayesi ve mücadelesi vardır. Yol alış biçimimiz de bu savaşla yüzleşme tarzımızı yansıtır.

Kimisi cesur adımlarla ilerler, riskleri göze alır ve hayallerinin peşinden koşar. Kimisi ise sessizce gölgelerde kendi iç dünyasıyla savaşır, kırık parçalarını bir araya getirmeye çalışır. Unutulmaması gereken şey, herkesin yolculuğunun kişisel ve değerli olduğudur. Her adımımız büyümemizin bir parçasıdır.

Hayatın sunduğu sınavlarla başa çıkarken, içsel gücümüzü bulmak ve kararlılıkla ilerlemek, gerçek anlamda zaferin anahtarıdır. Yolumuz ne olursa olsun, kendi savaşlarımızı kazanmak için var gücümüzle çabalamak, hayatın bize sunduğu en değerli deneyimlerden biridir, tıpkı Murat Önder’in yaşam yolculuğunda olduğu gibi…

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.