Bodrum Gündem

Zeki Köylü ve Kissebükü….

İl Genel Meclisinin Kissebükü ile aldığı karar tartışmalara farklı bir boyut getirdi. Bu konuda İl Genel Meclis Başkanı Zeki Köylü ile Kissebükünü konuştuk…

Zeki Köylü ve Kissebükü….
15.08.2010
0
A+
A-

BG: İl Genel Meclisi tatile mi girdi?


Zeki Köylü: Evet, 12 aylık süreçte İl Genel Meclisi bir ay tatil yapar, bu tatilin hangi ay olacağı karar mekanizması aslında meclis başkanıdır ama biz bunu demokratik yöntemlerle yaptık, üç gurup başkan vekilimi topladım, geçen yıl Ağustos ayında yapmıştık ama bu yıl tatilin Eylül ayında yapılmasına hep birlikte karar verdik çünkü hem AKP Gurup Başkan Vekili Çağrı beyin düğünü vardı, hem de bütün partileri 12 Eylül′de yapılacak olan referandum için serbest bırakmak istedik, böylece her parti kendi kırsalına geri döndü. Bu ay görev verdiğimiz komisyonlar görevlerini yapacaklar, benim ise tatilim yok, diğer arkadaşlar da komisyon görevlerini bitirdikten sonra ilk toplantımız 4 Ekim Pazartesi günü.


BG: O zaman son toplantı Kissebükü toplantısı mı oldu? Aciclovir without prescription


Zeki Köylü: Gündemlerimizden biriydi, Bodrum kamuoyunu yakından ilgilendirdiği için önemliydi. Bir gün önce de gene çok önemli bir karar vardı, Sarıgermede gene böyle bir imar tatilatı vardı, o da Ortacalılar için önemli bir gündemdi ama siz Bodrum′da yaşadığınız için ve burada gazetecilik yaptığınız için önemli bir gündem olmadı.


BG: Siz Muğla ilinin bir parlamenteri olarak görev yapıyorsunuz, doğal olarak ta Sarıgerme, Datça, Bodrum, Ula her yerin sorununu çözmek, destek vermek anlamında da görevlisiniz ve böyle bir misyonu da yüklenmiş durumdasınız, Kissebükü, Sarıgerme gibi benzer konularda Bodrum′un, Fethiye′nin reaksiyonlarını nasıl görüyorsunuz?


Zeki Köylü: Benim meclisim 43 kişiden oluşuyor, bunlardan 23 kişi CHP gurubuna dahil, 14 kişi AKP gurubuna, 6 kişi de MHP gurubuna ait. Bunların arasında benim farkım, iki yıl için Meclis Başkanı olarak görevlendirildiğimden biraz daha Bodrum üyeliğinden sıyrılarak bütün Muğla′yı kapsayan, CHP üyeliğinden sıyrılarak bütün partileri kapsayan bir konuma geldim. Benim farkım o şekilde ama gene de Bodrumlu olarak Fethiye ile ilgileniyorum, Fethiyelileri de Milas′taki olaylar ilgilendiriyor. Tepkilere bakınca Bodrum, Muğla′nın dışında ve çok farklı bir yer. Mesela Sarıgerme olayında hiç kimse gelmedi, kimsenin ilgisi yoktu ama Kissebükü olayında meclisimiz halka da açık olduğu için en az 100 civarında insan geldi, bunların belki 40-50 kişisi bu projenin lehinde olan Mazı köylüleri, projeyi takip eden proje sahipleri iken diğer tarafta da Denizciler Derneğinin temsilcisi, Deniz Ticaret Odası temsilcisi, Mavi Yol temsilcileri ile çok yoğun bir baskı vardı. Her iki gurup da lobi yapmak için meclise gelmişti ama bir önceki gün Sarıgerme olayı konuşulurken kimse yoktu. Tabii her ikisinde de meclisimiz karar verirken komisyonların ortak olarak hazırladığı raporları çok dikkate aldı. Her ikisi de turizm alanlarında bir plan tadilatı olduğu için İmar ve Bayındırlık Komisyonu, Gençlik ve Spor Komisyonu, artı Çevre Komisyonuna gitmişti. Biz çünkü bunları sadece bir yönüyle değil turizm yönünden incelerken imar yönüne, çevre yönüne bakılsın diye komisyonları görevlendiriyoruz. Onun için komisyonların aldığı kararlar çok önemliydi.


BG: Komisyonların işleyiş biçimi nasıldır?


Zeki Köylü: İl Genel Meclisi tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğüne göre çalışır. Orada nasıl komisyonlar varsa bizim de her yıl yeniden seçtiğimiz komisyonlarımız vardır. Bunlardan bazıları mecburi komisyonlardır. Plan-Bütçe gibi, Denetleme gibi, İmar gibi, bunlar olmazsa olmaz komisyonlardır. Geri kalanlar ise ilin bulunduğu çevre özellikleri, örneğin bir ilde madenlerle veya kömür yataklarıyla ilgili çok faktör varsa orada Maden Tetkik Komisyonu kurulabilir. Bazı yerlerde turizm çok önemlidir Turizm Komisyonu kurulabilir. Bu tür komisyonları kurmak tamamen meclisin kendi yetkisindedir. Önce bir öneri geliyor, öneri doğrultusunda guruplar söz alıyor, komisyon kurulması kabul edilirse kurulduktan sonra da oy dağılımına göre guruplar üye veriyorlar, aynen TBMM′de olduğu gibi. Bu gün Muğla′da üye dağılımı şöyle: 7 kişilik komisyonlar var, bunlarda 4 kişi CHP′den, 2 kişi AKP′den, 1 kişi MHP′den yer alıyor. 5 kişilik komisyonlarda ise 3 kişi CHP′den birer kişi de AKP ve MHP′den yer alıyor. Komisyonlar böyle oluşuyor. Biz örneğin bir komisyon daha ekledik, Meclis Kararlarını Takip Komisyonu. Mesela bazı yerlerde Hukuk Komisyonu vardır, biz henüz öyle bir şey kurmadık. Hangi komisyona sevk edileceği ise tamamiyle Meclis Başkanına aittir. Eğer bir önerge gündeme alınırsa veya Valilikten bir gündem gelirse başkan önergenin gündeme alınmasını mecliste onaylatıyor ve hangi komisyona gideceğine karar veriyor. İsterse komisyonların tümüne de yollayabilir, birine de.


BG: Kissebükü Komisyonu nasıl çalıştı, kaç kişilikti?


Zeki Köylü: Sadece bunun için bir komisyon seçilmedi. Zaten kurulu olan komisyonlarımız vardı. Kissebükü olayı bize valilik gündem maddesi olarak gelince biz bunu önce 7 kişilik İmar ve Bayındırlık Komisyonuna, 5 kişilik Turizm Komisyonuna, 5 kişiden oluşan Çevre komisyonuna devrettik. 17 kişilik 3 komisyon toplanarak yerine inceleme yaptılar, sonra da uzun süre yasa araştırmalarını yaptılar. Sonra da komisyon raporunu yazdılar. Şunu bilmek lazım, bazen kullanılan argumanlar yanlış veya doğru görülebiliyor, Kissebükü olayının neden bu kadar önemli olduğunu incelemek açısından bakınca gerçekten de idarecilerin bazen bir yol çatalına geldikleri yer, hayatın paradoksları arasında karar vermeleri gereken bir nokta bu. Düz yolda herkes araba kullanır, virajlı ve rampalı yollarda araba kullandığınızda önemli veya düz havada herkes yelken basıyor, fırtınalı havada yelkeni yırtmadan tekneyi limana getirmek önemli işte iyi yöneticilik böyle günlerde belli oluyor. Buradaki paradoks neydi, proje sahipleri: “çok mağdur durumdayız, ülkemize bir lira bile geldiğinde başbakanımız çıkıyor, ben onun kölesi olurum diyor, bizim gibi tasarruf yeteneği az olan ülkeler nüfus artış oranı çok yüksek olduğu için işsizliğine çare bulup büyümesini sağlayabilmek için yabancı kaynağa ihtiyaç duyar çünkü kendi kaynakları bu büyümeyi sağlayamaz. Biz dışarıdan 200 milyon dolar para getirdik ve bu gurup öyle kuvvetli ki eğer bunda başarılı olursak 1.5 milyar dolar da arkasından peşinen gelecek. Biz bu araziyi aldığımızda imarlıydı ve üstelik 20, 20 40 imarı vardı. Daha sonra inşaata başlayamadık, nıtlar kuruluna gitti geldi, 3-4 defa proje değişti, bu bize en az bir milyon dolara mal oldu, artık yabancı ortaklarımızın sabrı kalmadı, bu nasıl ülkedir, biz bunu çoktan işletmeye başlamamız lazımdı, hala çivi çakamadık, biz başka bir yerde yatırım yaparız artık böyle bir yerde yatırım yapmayı düşünmüyoruz diyorlar, ne olur böyle bir yatırım Bodrum′dan kaçmasın, Bodrum ya ucuz turizme dayanıyor ya da her şey dahil turizme dayanıyor, ama bizim yapacağımız 10-15 bin dolar günlük müşteriye hizmet verebilecek bir kompleks ve bu belki Türkiye′de ilk olacak, sizden ricamız bunları bir bütün olarak düşünün” dediler. Bakıyorsunuz sağlam argumanlar, ama öbür tarafta önce üniversite öğretim üyeleriyle konuştuk, birçoğu “burada sakat bir durum var, 1. derece doğal arkeolojik sit alanı olarak duruyor, haritaya bakın nasıl olurda ortada sadece bir parsel diğerlerinden soyutlanarak 3. derece sit olabilir? Bu yolculukta birazcık bir şeyler işin içine karışmış, sizden ricamız burada bağımsız bir komisyon bir fikir denemesi yapsın, gerçekten dendiği gibi 3. derece mi yoksa 1. derece mi, çünkü burada kazılan çukurlar doğru çukurlar değil, eskiden insanlar nehir yataklarına ev yapmazlardı, biraz daha uzağa gitmeli, zaman içinde bu yatak dolduğu için kazılan çukurların çoğu dolum alanlarındadır, dolayısıyla şuralarda kazın desek oralarda çok farklı şeyler çıkabilir. Burada eski uygarlıklar var, tarihin en önemli vaftiz kiliselerinden biri var. Gelecekte müthiş bir arkeolojik tekno park olabilir, örnekleri çok fazla var.” Tabii söylenenler bakıyorsunuz, çocuklarınız için burada karar vereceksiniz. Örneğin benim de ağabeylerim burada meclis üyesiydi, o gün bütün yasal işlemleri tamamlanmış bir örnek proje geldi kalkın önüne. Sanayi Sitesinin yapımıyla ilgili. Bodrum Sanayi Sitesi Hipodromun üstüne yapıldı. Bu gün hangi ekonomik güç oranın istimlak edilerek Hipodromun ortaya çıkmasını sağlayabilir? Biz bu durumlara düşmek istemedik. Eğer gerçekten böyle tarihi bir olay varsa yarın belki çocuklarımız bizden hesap soracaklar. Önemli bir kültür varlığı var. Üstelik biz Cumhurbaşkanlığı nezdinde uluslar arası anlaşmalara, hem doğal alanların korunması hem arkeolojik sit alanlarını korunması ile ilgili imzalar atmıştık. Daha sonra yatçılarla konuşuyoruz, onlar da “arkadaşlar, bu gün geldiğimiz noktada turizm iki ayak üzerinde duruyor, biri çeşitlilik, diğeri sürdürülebilirlik. Sürdürülebilir olması için bizim bu güne kadar yaptığımız yatırımların devam etmesini sağlayacak alanların bakir kalması gerekiyor. Bu gün bizim yatlarımız 38-40 metreye ulaştılar ve bu yatlar birinci ve son gün demirleyecek yer bulmakta zorlanıyorlar, Bodrum′da yalnız 2000 yat çartıra çıkıyor, bunun %10′u birince ve son gün olduğunu düşünürsek en az 200 yat eder, bunların demirleyeceği alan da Adaboğazı, Karaadanın arkasında Poyraz Limanı, Oraklar adasının çevresindeki 1-2 küçük koy bir de Kissebükü” diyorlar. Yani Kissebükü bunun en önemli duraklarından bir tanesi ve bazen 80 teknenin durduğunu söylüyorlar. Burasını kaybettikleri an Mavi Yolculuğun çok önemli bir darbe yiyeceğini ve çeşitlenen turizmin de Bodrum′da sadece oteller üzerinde kalacağını söylüyorlar. Bodrum′da yatak kapasitemize kabaca 100 bin dersek bunun 80 binin karada, 20 bininin denizde olduğunu ve bunu da dışarıdan para bularak değil, kendi öz kaynaklarıyla yaptıklarını, kazandıkları paranın da direk Bodrum′a kaldığını söylüyorlar. Bunlarında argumanları çok sağlam. Bakıyorsunuz bir tarafta çeşitlendirilmiş ve sürdürülebilir bir turizm var, sit alanlarıyla ilgili çevrecilerin ciddi bir baskısı var, bunun karşısında İl Genel Meclisi üyeleri karar vermek zorunda kaldılar. İnanın çok zordu. Yani bir paradoks. Belki aldığımız karar yanlış, belki de doğru. Yanlışsa karşı taraf için büyük yanlış  ama doğruysa gene çocuklarımızın bize büyük teşekkürü olacak. İnanın Cuma′dan bu yana değişik çevrelerden aldığım telefonlar ya da sokakta dolaşırken bana verilen tepkileri görüyorum, sanki aldığımız kararın Bodrum kamuoyunda çok olumlu karşılandığı, çok doğru bir kararmış gibi bir izlenim veriyor. Bu boyuttan baktığınızda sanki bu süreci iyi takip ettiğimiz anlaşılıyor. Çok titizlikle üzerinde durduğumuzu, her partinin guruplarının bunu çok iyi irdelediğini görüyoruz. Biz çünkü bireysel de karar veremeyiz. Ben Zeki Köylü olarak ne düşünürsem düşüneyim, gurup kararına uymak zorundayım. Gurup kararına uymamak biliyorsunuz disiplin cezası getiriyor. Benim Meclis Başkanı olarak görevim meclisi her guruba eşit, adil aynı mesafede yönetebilmek. Kavgaya gürültüye meydan vermeden gerçekten de bu kadar sıkıntılı bir karar meclisten çok fazla bir tepki almadan, fazla bağırış, çağırış olmadan, örneğin daha önceki Yuvarlakçay′daki toplantının bile bağırması, çağırması, salonu terk etmeleri bundan çok daha fazlaydı. Ben hatta burada ondan daha zor olabilir diye düşünüyordum ama her iki taraf da gerek proje sahipleri olsun, gerek çevreciler sağ duyulu bir şekilde oturdular, dinlediler. Bizler aynen TBMM gibi çalışan yerel meclisleriz, tabii bizim aldığımız kararlar son kararlar olmayabilir. Doğruluk testi nasıl yapılır, işte sigara yasağını koyuyor meclis, ama bunun karşılığında Anayasa Mahkemesine gidiliyor. Gene bizim kararımız idari mahkemeye açıktır. Doğru ve yanlış olduğu anlaşılır. Biz dedik ki bu arada bir: sit irdelemesi yapılmalı ve bunun gerçeği bilinmeli, iki: bu arada bir zeytin alanı irdelemesi yapılmalı, çünkü bin metrekarede on tane zeytin olduğunda buranın adı zeytin alanı oluyor. Bizim köyümüzde zeytin alanlarına 600 metre yanaşamazsınız. İnsanlar ne ahır yapabilirler, ne ev yapabilirler ve birçok insan müthiş zor durumda bulunabilir ama burada bundan çok daha fazla zeytin olmasına rağmen enteresan şekilde bunlar yazılmadı. Böyle bir irdeleme en azından eşitlik açısından yapılmalıydı. Bir başka olay Anıtlar Kurulunun koruma amaçlı İmar Planı yapması noktasında bir yönetmenlik var. Bu yönetmenlik şunu diyor: “Böyle alanlarda bir imar planı yaparken tekil davranamazsınız, bütüncül davranmalısınız”. Çevre etkileşim bölgeleri gösterilmeli, arkeolojik ve doğal sit alanlarıyla bir bütün olmalı. Ama burada plana bakıyoruz, plan sadece mevzi olarak sadece bir parsel için yapılmış. Orada belki 30-40 tane mülkiyeti olan parsel var. Sanki bunlar yaptığında o mülkiyetler açıkça belki parselin lehine kullanılacak alanlar olacak. Bu da tabii haksızlık. Gerçekten burası 3 derece doğal sit alanıysa ve bizim de meclis olarak istediğimiz gibi bütüncül bir taleple bize gelirlerse belki o insanların da haksızlığı önlenmiş olur. Gerçekten üniversite üyelerimizin dediği gibi 1. derece sit alanıysa hiç kimse bir şey diyemez. Mal sahiplerinden biri diyor ki: “Ben burayı aldığımda imarlıydı”. Bakın size bir şey söyleyeyim, hiç inşaat yaptırdınız mı bilmiyorum, mesela diyelim ki 2009 yılında belediyeden imar durumu aldınız, projeye başladınız ama dosyanızı belediyeye 2009 yılında veremediniz, 2010 yılında verdiniz. Belediyede incelemeye aldıklarında ilk olarak ”özür dileriz sizin aldığınız imar durumu 2009 tarihli, bize 2010 tarihli yeni bir imar durumu verebilir misiniz” derler. İmar durumları Kuran Ayeti gibi değildir, imar durumları bir meclis toplantısında değişebilir. Dolayısıyla o yılın imar durumu istenir. Adaboğazına doğru giderken en son imarlı arazi bizimdi, Fuga′nın yanında, 40 dönüme yaklaşan bir yer eskiden 500 metre parsel izni olan yerleşme alanıydı. Şimdi 1. derece doğal sit alanı. İmarlarda kadim hakkı yok. Belki proje mühendisinin büyük mağduriyeti var, onlara da hak veriyorum, bir otelci olarak böyle bir yatırımın Bodrum′dan kaçmasına çok daha fazla üzülüyorum ama bizler idareciler kararlarımızı verirken gece yatıp rahat uyumak üzerine veririz. Çocuklarımızın bizden hesap sormaması üzerine veririz. En son gün internetten baktığımda çok üzüldüm, gene çok mantıklı işer yapmış işletme sahipleri, “bu son karar değildir”, “mahkemeye gideceğiz” falan doğal hakları ama orada son bir şey kullanmışlar beni çok üzdü çünkü benim meclisimi ilgilendiren bir olaydı. “Bazı beklentileri karşılayamadığımız için” denmiş. Bu beni çok üzdü. İnanılmayacak ayıp bir olay. Çünkü meclis üyelerimin ne kadar dik ve her şeyden uzak durarak karar verdiklerini gördüm.


BG: Aynı sorun golf konusunda da yaşandı. Aslında Bodrum insanına asla yakışmayacak, düşünülmesi bile olmayacak şeyler. Hepiniz bizim arkadaşlarımız, ağabeylerimizsiniz, biz sizleri tanıyoruz. 3-5 kuruşa zaten tamah etmeyen insanlar olduğunuz için çok ayıp olmuş. Basın olarak biz de kınıyoruz.


Zeki Köylü: Siyaset içinde 38′inci yılıma giriyorum. Çok zor bir olay. Otuz küsur yıl sahne ışıklarının altında bir yerde kalabilmek çok zor. Bu tip küçük karalamalar yakışmıyor. Bence bu güne kadar çok güzel bir çizgide gelen proje sahiplerinin böyle bir şey söylememeleri lazımdı. “Beklentileri karşılayamadık, onu için geçmedi” meclis başkanı olarak kendimle ilgili olmamasına rağmen 43 üyemden her hangi birini dahi kastetse beni çok üzdü.


BG: Bir suçlama olarak da siyasi bir karar gibi değerlendirildi. Oylamaya baktığınızda AKP bu konuda “evet” diyen, MHP ve CHP de “hayır” diyen konumunda olduğundan dolayı. Bu evet-hayırla da bağlantılı olabilir mi, projeye karşı çıkış? AKP′liler projeyi neden destekliyorlar? Siyasal bir yapısı var mıdır acaba?


Zeki Köylü: Dervişin fikri neyse zikri de oymuş, geçenlerde Beykoz Belediye Başkanı nikah kıyarken “evetleriniz bol olsun refandumda da” demiş. Bu gurup zaten her alanı her alanda kullanmak istiyor. Yani nikah gibi mutlu bir günü dahi referandum için meze yapılması, çerez gibi kullanmak istiyorlar. Bizim gurubumuzda böyle bir şey konuşulmadı. Zaten 15-16 aydır bir çok karar meclisimizden oy birliği ile geçiyor. Oy çokluğu ile geçen kararlarda ise belirgin şekilde CHP ile MHP guruplarının bir fikir birliği var. Önceden oturup konuşulan bir fikir birliği değil. En az 3-4 kararda da AKP ve MHP birlikte oy kullandılar. Bunlar da var. Bu işin bir standardı yok. Bu şekilde değerlendirmemek lazım. Yani biz referandumda da hayır diyeceğiz, burada da hayır diyelim diye bir şey yok. Her birimiz öyle büyük bir sorumluluk altında hissettik ki kendimizi, düşünün 200 milyon dolarlık bir yatırımın bu ülkeye gelmemesi, iki günden beri 5 milyon dolarlık özelleştirme yapıldı diye insanlar seviniyor, burada bahsedilen 200 milyon ve arkasından da 1.5 milyar gelecek. Büyük bir paradan bahsediyorlar. Yani otuz yıldan beri siyasetin içinde olan insanlar böyle bir alanda her bir argumanı ayrı ayrı incelemeden böyle bir karar verebilir mi? Sonra çocuklarına nasıl hesap verebilir?


BG: Siz bir iş adamısınız, sizin yatırıma karşı olmanız zaten mantığa aykırı geliyor. Aslında yatırımdan yana olmanız gerekir. Anlattığınız konular bunun cevabını tam olarak veriyor. Yatırımcı firmanın getirdiği argümanlar doğru diyorsunuz ama sorun yer sorunu mu?


Zeki Köylü: Bana göre proje mükemmel ama yer yanlış. Artık bizim bir master kıyı kullanım planına ihtiyacımız var. Yani hep söylüyorum, çok geç kalıyoruz. Antalya′da bu o kadar önemli değil, çünkü Antalya′da dağlar kıyıya paralel uzanıyor, 24-25 kilometre boydan boya plajlar var. Kıyıda başka aktör yok, tek aktör oteller. Ama bizde dağlar kıyıya dik geldiği için onlarca koy var. Bu koyların değişik aktörleri var. Küçük restorancısı var, pansiyoncusu var, büyük otelcisi var, balık çiftliği var, büyük balıkçısı var, trolcüsü var, marinacısı var, günlük gezi teknecisi var, çartırcısı var, su altı dalışçısı var, su üstü sporcusu var, trakingcisi var, kıyıda at sporu yapanı var, cip safarisi yapanı var, bunların hepsi bu kıyıdalar. Her birisinin de farklı ihtiyaçları var. Siz cip safaricisini asfalt yoldan götüremiyorsunuz, çartır teknesini ışıklı olan bir koya götüremiyorsunuz, onun özelliği de o, bakir bir koyda, bakir bir koyda tamamiyle doğayla baş başa kalıp, doğayla bütünleşmesini engelleyecek ne bir müzik, ne bir ses, ne bir ışık istiyorlar. Bu bir çeşit yabancılaştığımız bir alanı tekrar tanımakla ilgili. Biliyorsunuz çağımızın en büyük problemlerinden biri yabancılaşmak. İnsan doğaya yabancılaşıyor, insan bahçeye, tarıma yabancılaşıyor, insan hayvana yabancılaşıyor ve bunun üzerine büyük kitaplar yazılıyor. Bu yabancılaşmanın getirdiği bir tedavi yöntemi Mavi Yolculuk. İnsan doğayla tekrar barışmak için geliyor oraya. Tabii bunu bilmeyen, üzerinde düşünmeyen, felsefi olarak bunun yorumunu yapmayan insan için o kadar önemli değil bu ama ne yazı ki şeytan da bu minicik ayrıntılarda, noktalarda gizli.


BG: Kissebükü ile söylenecek başka bir şey var mı?


Zeki Köylü: Bence Kissebükünü bu kadar abartmak da doğru değil. 15-16 aydır 1500′den fazla karar aldık. Bu bizim için 1500 karardan bir tanesi. Neden bu kadar abartıldığını da bilmiyorum. Doğru ya da yanlış. Biz bir meclisiz. Sigara yasağı da toplumun bir kesimi için çok yanlış bir karar, toplumun bir kısmı için de çok doğru bir karar. Bunun bir endazesi yok. Bizim yerel meclislerde böyle. Biz orayı korumak isteyen arkeologlara, oradan ekmek yiyen yatçılara, Bodrum′daki çevrecilere, ya da kendini oralarla bütünleşmiş hisseden Ekim ayında küçücük teknesiyle en azından bir hafta kaçmak isteyen esnafımıza çok yakın bir karar aldığımızı düşünüyorum. Ama öbür taraftan baktığımızda mal sahibinin, proje sahibinin de çok perişan olduğu gözüküyor. Ama bu karar alınacaktı, meclisimiz bir karar almıştır, abartılacak bir şey yoktur. Proje sahibinin de dediği gibi bu son karar değildir, yargıya taşınabilir. Yargı da bunun üzerinde bir karar verir. Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde de herkes hukuk kararlarına saygılı olur. Biz yerel yasama meclisiyiz. Yasama meclislerine sen neden böyle düşündün diye soramazsın.


BG: Siz bu aşamadan sonra hukuka bırakmış oldunuz.


Zeki Köylü: Dediğim gibi bir kıyı kullanım master planı yapılmalı. Meclis üyesi olarak önümde şu doneler olsaydı: bağımsız bir kurum, gerçekten buranın 3. derece sit olduğuna karar vermiş, yatırımcı belgesi tamamlanmış, bize verilen belgede 750 yatak gözüküyor, gelen belgede 450 yatak. Yatırımcı belgesi eksik. Bize gelen yatırımcı belgesinde denizde büyük bir iskele gözüküyor, imar planında ilk 150 metre 1. derecede sit alanı. Yani otelin denize çıkışı bile yok. Yani orada çivi çakamazsın. 1. derece sit alanlarında yatırımcı belgesi istenir. Turizm bakanlığı ne diyor? O da elini biraz taşın altına koysun. Biz bir de master plan istedik. Bir bilim heyeti Orta Doğu Teknik Üniversitesinde geçen hafta onlarda böyle bir bölümün olduğunu, çok rahatlıkla böyle bir master plan yapabileceklerini söylediler. Şunu bilmemiz lazım, burasını yatçılar kullanırken mi daha rantabl, otel yatırımı yapıldığında mı daha rantabl? Sonuçta karar ülkemiz için verilmiyor mu? Yatçılar diyor ki: “Benim yatım günde 3-5 bin euro getirir, her günde 50 tekne gecelese her akşam 150-200 euro para basıyor orası”. Hangi otel gecede 150-200 bin euro para basabilir? Yani baktığınızda rantabl oluyor. Ama öbür tarafta AKP gurup başkanı da çıkıyor, “böyle bomboş koylar vatana millete kazandırılmalıdır” diyerek otelcinin burayı rantabl kullanacağını ileri sürüyor. Bu olay bir kurul tarafından irdelense, koylar aktörler tarafından paylaştırılsa bize daha kolay olur. Benim ofisimin karşısında Çelebi adası var. Ada Tarım bakanlığının haritalarında balık üretim alanı olarak gözüküyor. Geçen yıllar yaşadığımız sıkıntıyı düşünün, yem torbaları otellerin önüne geldi. O taraftaki koylarda iki aktör birbiriyle kavga etti. Bazı koylarda sus sporcularıyla oteller kavga ediyor. Bazı koylarda çartır teknecileriyle su sporcuları kavga ediyor. Bodrum′da aktörler arasında büyük kavga var. Marinacılarla otelciler, balıkçılar kavga ediyor. Ama bir kıyı kullanım master planı olsa “bu koyun otel tarafından kullanılması rantabldır, ülkenin menfaatinedir” derim. 3. derece sit alanıdır, işte yatırımcı belgeniz, işte zeytinle ilgili araştırmamız, özeti budur.


BG: Bodrumda belediyelerin birleşmesiyle ilgili olarak son bir soru sormak istiyorum. Geçmiş valimi Sayın Altıparmak bununla ilgili bir öneri hazırlamıştı, toplam dört belediye haline dönüştürülmesi düşünülmüştü. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?


Cialis Zeki Köylü: Eski valimiz bu göreve gelmeden önce Yerel Yönetimler Genel Müdürüydü. Dolayısıyla onun yazdığı belgenin konumu ve gücü çok fazla. Devlet bununla ilgili Bodrum′da bir kararını vermişse bunun bu şekilde olacağını düşünüyorum. Bunun sonucu nedir, onun da yargı yolları var. Nasıl daha önce belediyelerin kapatılmasında CHP yargıya gitti, o yargıda bence karar önemli. Ben bir siyasi olarak gurup kararlarına uyarım ama Zeki Köylü olarak görüşünüz nedir diye sorduğunda bu yarımada için 11 belediye ki zamanında ben de istemiştim olmasını ama artık bir cinayet. Çok kötü. Son 11-12 yıldaki olaylara bakın. Belediyeleri yasayla kurdular bıraktılar. Belediyeler gelir yasası çıkacaktı ama çıkmadı. Yıllar boyunca belediyeler emsal artımı yoluyla imarda yapanlarla paylaştılar gelen paranın bir kısmını belediyenin finansmanı için kullandılar. Kimisi çöp kamyonu aldı, kimi itfaiye aracı, kimi hizmet aracı aldı ama deniz bitti. Denizin bittiği noktada borçsuz belediye çok az var. Çok sıkıntıdayız. Sıkıntımız nereden kaynaklanıyor? Her bir belediyenin borçlu olması kadar yaz ve kış nüfusumuzun farklı olmasından dolayı hizmet üretemiyoruz. Bizim çok acil yarımadamız için özel bir yasa gelmeli. Bir çok firma Bodrum′da para kazanıyor, ama vergi kayıtları Beşiktaş′ta, Kavaklıdere′de olduğu için kaynaklarımızı kullanan, kirleten işletmelerin burada kazandıkları paradan ödedikleri verginin bize dönüşünü alamıyoruz. İkinci problemimiz eleman çok yetersiz. Büyük bir kaynak israfı var. Baktığınız zaman katı atığı ortak yapabilme olanağımız var. Su işini ortak yapabilme olanağımız var. İmar mutlaka tek elden olmalı. Bu küçük belediyelerin her birinin imar müdürü teknik eleman. Bu böyle düşünülmüş. Çünkü teknik eleman daha kolay imza atıyor. Ama bir mimar beyninde imarla ilgili bir formasyon olduğu için kolay imza atmıyor. Sorumluluğunun bilincinde imza atıyor. Bodrum yarımadası için özel bir yasa gelmeli, bu yasayla yeni bir gelir programı olmalı. Uzun yıllardan bu yana acil su konusunda ilk defa yatırım geldi. Bir süredir de katı atıkla ilgili bir çalışma var ama onun dışında başka bir şey yok. “Parçala böl” taktiği de emperyalizmin en büyük taktiğidir. Şahsi fikrimi söylüyorum, namuslu düşünen bir insan olarak burada 3 belediye olmalı. Yarımada kuzeyden güneye bölünmeli, Turgutreis bir tarafta, Bodrum burada bir de anakara dediğimiz bölümde de Mumcular. Belki Bodrum belediyesini de onların içinde farklılaştırıp bir büyük şhir belediyesi statüsüne sokmak gerekir. İmar yetkilerinin burada toplanması gerekir, ayrıca oluşturulan belediyeler birliğine de su işletmesini, ortak yangın itfaiye, ortak kademe ve ortak katı atık olmalı. Mantıklı olan budur.


buy Premarin BG: Bu durumda içmelerdeki tekne sorunu da kalmaz, belki Kissebükü sorunumuz bile kalmaz. Çünkü o zaman master plan daha çabuk çıkmak zorundadır, kimin ne yapabileceği belli olacaktır, doğal olarak da İl Genel Meclisi belediyelerle daha kolay çalışacaktır.


Zeki Köylü: Şu an mesela o kadar çok arızamız var ki, bir yolu akşam kapatmaya çalıştık, allak bullak oldu. Gündüz zaten kapatamayız, Hükümet Konağı şehrin içinde, yer bulmaya çalışıyorsunuz, bulamıyorsunuz. Adliyeye yer bulundu, bana göre büyük ayıptır, Bodrumda olması gereken Adliye Biteze gitti.


BG: Kaymakamlık da oraya gidecekmiş diye bir söylenti var.


Zeki Köylü: Bilemiyorum ama böyle bir birleştirme yapılacak olursa Kaymakamlığın oraya gitmesinde bir sakınca olmaz. Birleştirme olmazsa Kaymakamlığın oraya gitmesi olmaz, ayıptır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.