Bodrum Gündem

KENTLERİ YÖNETENLER VE MEHMET KOCADON

Cevat Salih SEVİNÇCevat Salih SEVİNÇ

Yerel Yönetimler Uzmanı

Küresel ekonominin kentlerin kılcallarına yani en küçük sokaklarına kadar girdiği dünyamızda en büyük sorun yeni kentleşen beldelerimizin yönetsel sorunlarıdır. Bir kentin kendisi gibi değere sahip kentler arasında nerede yer alacağını belirlemesi bir başka değişle rekabet edebilmesi bu yönetsel sorunlarını çözmesi ile orantılıdır. Bu çerçevede, Bodrum özelinde ve seçim atmosferi içinde değerlendirmede bulunmak yazımızın konusu olacaktır.

Hepimiz biliriz ki yerel seçimlerde beş yılda bir sandığa giderek kendi istediğimiz adayları seçer ve kentimizi ve bizi bu yerel idarecilerin yönetmesini sağlarız. Buraya kadar her şey demokratiktir. Fakat adayları çoğunlukla biz belirleyemeyiz. Ayrıca seçilen adaylar seçildikleri zaman kentteki hangi elit grupların (siyasal elit, ekonomik elit…) ve sermaye sahiplerinin etkisinde olabileceğini bilmiyoruz. Bilmediğimiz gibi kent halkı olarak da seçimle görevimizin bittiğini sanıyoruz.

Buda iki sonuç doğuruyor.

Birincisi seçtiğimiz idarecileri denetlemek, uyarmak, sorunlarımızı iletmek gibi görevlerimizi yerine getirmediğimizden yöneticilerle aramızdaki mesafe açılıyor. İki tarafında birbirlerine karşı farkındalığı yitiriliyor. Bu birinci sonuç.

İkincisi ise yönetsel çerçeveden uzak kalan halk, idarecilerini; çıkar grupları, sermaye, ekonomik elit, siyasi elit ve benzeri kent üzerindeki etkileri olan gruplarla baş başa bırakıyor. Ne kadar halkın yanında olmaya çalışan yöneticilerde olsalar bu güçlü grupların karşısında yalnız bırakılan yöneticimizin hadi adını söyleyelim Belediye Başkanımızın direnmesi şu küresel koşullarda mümkün değil. Ayrıca yeni çıkarılan bir kısmı yürürlüğe girmiş olan ve tamamı 30 Mart seçimleri ile yürürlüğe girecek 6360 numaralı “Bütün” Şehir Yasası ile yetkileri kısıtlanmış ilçe belediyesi başkanlarının işleri çok zor. Sonuçta hizmetler yerelleştikçe yetkiler merkezileşiyor. Anayasaya tamamen aykırı olan bu durumu değiştirmek Türkiye’nin şu durumunda imkânsız gibi görünüyor.

Bu çıkar grupları kendi aralarında koalisyon oluşturup kent yönetim rejimlerini kurarlar. Bu kent rejimi ile çıkarları doğrultusunda yönetici kim olursa olsun kentleri kendi çıkarlarına göre yönetirler. Bu oluşturdukları grup informal bir grup olmasına rağmen kendi çıkarlarını gözetmek için rejimin devam etmesini sağlarlar. Burada şunu da ifade etmek isterim ki bu gruplar mutlaka kötüdür demek istemiyorum. Sonuçta bunlarda o kentte ve bölgede istihdamdan siyasete kadar birçok faydanın öğeleri arasında yer almaktadır.

İşte bunun için kent halkı yönetsel çerçevenin içinde kalmalı ve her zaman yönetime ve seçtiği kişilere varlığını hissettirmelidir. Ayrıca bu anlayıştaki idarecilerin orada olmasına özen göstermelidir.

Yazımızda ele alacağımız ikinci konu ise kentimizin kalkınması için yereldeki tüm dinamikleri birleştirerek rekabet halindeki diğer kentlere karşı avantaj elde etmektir. Yukarda bahsettiğim bazı çıkar grupları her zaman anlaşarak kent rejimleri oluşturamaz veya farklı kişiler etrafında toplanarak bölünebilirler. Halkta bu tip durumlarda kendi menfaatlerinin olduğu yerde yani ekonomik olarak güçlü çıkar grubunun yanında toplanacaktır. Bu sanıldığı gibi her zaman doğru sonuçlar çıkarmaz. Halk çeşitli güdümlemelerle kandırılır ve sandıktan yanlış sonuç çıkabilir.

İşte böyle hatalarla karşılaşmadan önce Belediye başkanlarımız yereldeki dinamikleri birleştirici bir yapıda olması kentin kazancıdır. Tüm dinamiklerin ve paydaşların barış içinde ortak çıkarlarının buluştuğu noktada koalisyon oluşturmaları, kent kalkınmasına ve diğer kentlerle rekabet edebilmesine büyük katkıda bulunacaktır. Sadece belli bir çıkar grubun veya din, milliyet, bölge gibi etnik grupların temsilcilerinin yönetici olduğu belediyelerde başarı ve huzur yakalanmasının zor olduğu aşikârdır.

Ayrıca bir yerel yöneticinin en büyük başarılarından biri de kenti klasik, tepeden yönetimi ön gören hiyerarşik yönetim anlayışından çok toplumun tüm kesimlerini yönetime katkıda bulunan katılımcı yönetim anlayışını kazandırmaktır. Günümüz yerel yönetişim anlayışını ön plana çıkarmış birçok dünya kenti bu yolla önemli mesafeler elde etmiştir.

İki dönem belde belediye başkanlığı, bir dönemde Bodrum belediyesi başkanlığı yapan Sayın Mehmet Kocadon’un belediye başkanlığına yukarıda bahsettiğimiz çerçeve üzerinden bakılırsa başarı grafiği bir hayli yüksek. Belediye başkanlığından öncede toplumun her kesimi ile çok rahat ilişki kurabilmiş, onlarla iyi geçinebilmiş bir kişiliktir. Ayrıca yine bu dönemden önce çalıştığı ve büyük tecrübeler edindiği çeşitli sivil toplum örgütlerinde hep başarılı olmuş yine toplumun çeşitli unsurları ile rahat çalışabilmiştir. Üç dönemlik belediye başkanlığındaki dönemde ise yine kendi çizgisinden hiç ayrılmamış kendi toplumunu çok iyi tanıdığından yönetsel kararlarında halkından hiç kopuk kararlar vermemiştir. En önemli konu ise toplumun önemli ama bir birleriyle rekabet içinde olan dinamiklerini her zaman birlik beraberlik içinde tutmasını bilmiştir. Birbirleri ile rekabet halindeki bu grupları bir arada tutmak Mehmet Kocadon için vazgeçilmez bir olgudur. Zira kendiside bilir ki Bodrum’un diğer kentlerle rekabette başarısı buradan geçer.

Yukarıda değindiğimiz bir başka konuda tüm dünya kentlerinin yeni yerel yönetişim modellerini benimsemiş olmasıdır. Sayın Mehmet Kocadon bu konuya da hiç uzak değildir. Kendi başına bir yönetim anlayışından ziyade çevresindeki herkesten yönetsel kararlarda katkıda bulunmasını istemiştir. Onları pasif bir vatandaştan “yapabilir” durumuna getirmiştir.   Ayrıca bundan bir hafta önce kendisine verdiğim Bodrum turizmini ve kent kalkınmasını gerçekleştirmek için yaptığım proje de bir Yerel Yönetişim modeli uygulamasıdır. Kendisinin bilimsel çabalara verdiği önemi bildiğimden bu konuda farklı düşünmediğini biliyorum.

Yine yukarıda konu ettiğimiz bir başka noktada toplumun içersindeki farklı kültürleri de bir arada yaşamasını sağlayabilmektir. Bodrum’un demografik yapısına baktığımızda çok çeşitli kimliklerden oluşan bir yapıya sahip olduğunu görürüz. Bazen avantaj gibi görünen bu durum çoğu zamanda büyük sorunlara sebep olabilir. Bunların barış içersinde tutulabilmesi yerel yöneticilerin toplumun tüm kesimlerine aynı mesafede durmasından geçmektedir. Mehmet Kocadon bu yönüyle de başarılı olmuş bir başkandır. Bu geçtiğimiz dönemde bu çeşitli kültürlerin birçok toplantılarında beraber olarak onların sorunlarına çözüm getirmeye çalışmıştır. Sürekli halkın içersinde olmakla (mekân olarak kastetmiyorum) halkın isteklerini kaynaktan öğrenmiş bu yüzden yaptığı yatırımlar ve çalışmalar çoğunlukla kabul görmüştür.

Sonuç:

Bir kentin diğer kentlerle rekabette başarısı ve kalkınabilmesi, iç huzur ve barışı ile beraber tüm dinamiklerinin ortak bir amaç altında toplanmasıdır. Bununda ana sağlayıcısı yönetsel yapılanmanın kentin tümüne aynı uzaklıkta durması ile katılımcı bir “yönetişim” oluşturmasıdır. Toplumda kent rejimi oluşturmuş informal gruplardan halkın en basit kesimine kadar ve toplumu oluşturan demografik yapıdan, ekonomik yapısına kadar her alanı kent çıkarları çatısı altında toplayan ve bunu kent kalkınması adına kullana bilen yerel yöneticiler bizim bu önümüzdeki dönemde ki yöneticilerimiz olmalıdır. Bodrum halkının sağduyusunun aklı ile beraber sağlıklı kararlar vermesi dileği ile.

.

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.