Bodrum Gündem

GÜVENLİĞİN ZAAF FOTOĞRAFI…

Anlaşılan güvenlik güçleri Recep Tayyip düşmanlarını kovalamaktan, Türkiye düşmanlarıyla boğuşmaya vakit bulamıyor. buy valacyclovir Cytotec cheap order Fluoxetine

Öyle ya, ülkenin her yanı mayınlı saha gibi, her yanı casus ve provokatörlerle dolu, her tarafta teröristler cirit atıyor, ama istihbarat birimleri zafiyet içinde. Efendim, İçişleri Bakanı bunu kabul etmiyor, Başbakan reddediyor, Cumhurbaşkanı ise böyle düşünenleri suçluyor. Ama gerçek ortada ve kim ne derse desin, istihbaratımız başarılı değil. Geliyorum diyen olayları, bizler gibi seyretmekle yetiniyor.

Önce bir durum tespiti yapalım. Kurulduğu günden 20 yıl evveline kadar milli istihbaratımız, çok ehil, iyi yetişmiş, bilgili ve tecrübeli bir kadronun elindeydi. Bu kadroda yer alabilmek, görev yapabilmek öyle her babayiğidin harcı değildi. Adamın yedi sülalesini didik didik ederler, gelmişini geçmişini mercek altına yatırırlar, tam doğru, dürüst, karakterli bir yapıya sahipse, teşkilata alırlardı.

Hele askerler döneminde, yani generaller yönetiminde öyle ölçüler uygulanırdı ki, dürüstlük ve ketumiyet de yetmez, iyi Üniversitelerden mezun olmak, mastırını yada doktorasını yurtdışında yapmak, üç-beş lisan bilmek gerekirdi. Yönetim kadroları, ülkenin en seçkin, en yetenekli, gözünün budaktan esirgenmeyen kişilerinden oluşurdu. O kadrolar Asala’yı bitirmiş, o kadrolar PKK’yı sindirmiş, o kadrolar hainlere, uluslararası zehir ve silah kaçakçılarına göz açtırmamıştır. Elbette ki her dönemde iç çekişmeler, rekabetler, başarısızlıklar ve yanlış politikalar görülmüş ve yaşanmıştır, ama bugünkü gibi iflasın eşiğine hiç gelinmemiştir.

MİT’in sivilleşmesi belki iyi olmuştur denilebilir yada öyle düşünülebilir, ama beraberinde büyük sorunları da birlikte getirdiği inkar edilemez. Siyasetin gölgesi ve giderek daha da netleşen etkisi, milli istihbaratımıza büyük zararlar vermiş, hele siyasi organizasyonlara itilmesi, bu zararı daha da arttırmıştır. Bugün istihbaratın başındaki bürokrat, her kesimde ağır şekilde tartışılmakta, iktidarın adamı olmakla suçlanmakta ve Türkiye’nin başını belaya sokan her olayda yer aldığı görülmektedir. İstihbaratın başında kim varsa veya kim olacaksa, iktidarın değil Türkiye’nin milli menfaatlerinin emrinde olmak zorundadır. Öyle olmayanın o koltuğu daha fazla işgal etmesi, başımıza daha çok felaketlerin geleceğinin bir habercisidir. Bunun böyle bilinmesinde yarar var. O nedenle MİT’in mevcut siyasete yakın kadrosunun ve elemanlarının yeniden gözden geçirilmesinde ve gerekli, ülke menfaatleri için şart olan değişikliklerin süratle yapılmasında fayda var.

Bunu böylece belirttikten sonra, gelelim sivil emniyetin durumuna. Burası da siyasetin tam emrine girerek ve devletin değil iktidarın polisi fotoğrafını yaratarak, kendisine milletin duyduğu güveni çökertmiştir. Türk polisi, geçmişinin hiçbir döneminde bugün aldığı ağır yarayı almamış, halkın gözündeki saygınlığı böylesine ağır biçimde dinamitlememiştir. Geçmişte POL-DER, POL-BİR diye sağa sola bölünmüştür, ama günümüzdeki gibi iktidarın polisi haline hiç gelmemiş, yetişkin, tecrübeli ve ehil kadrolarını kapının önüne koydurmamıştır.

Üzülerek söylemek zorundayım ki, bugün Türk polisi zafiyetin pençesi altında can çekişmektedir. Yönetim kadroları iktidara yakın kişilerce doldurulmuş, alt kadrolara siyasi aşı yapılmış, teşkilata yeni alınan ve doğru dürüst eğitimden geçirilmeyen bıyığı yeni terlemiş çocukların beline silah takılarak göreve çıkartılmıştır. Hangi birini sayayım, polis eğitim kurumlarının kapatılmasını mı söyleyeyim, eğitimsiz ve yetersiz araçlarla operasyonlara gönderip, şehit adayı haline getirdiğimiz çocuklarımıza mı yanayım, yetersiz amirlerin talimatları sonucu meydana gelen facialara mı değineyim? İsterseniz sadece İçişleri Bakanını örnek göstereyim, sanırım kafi gelecektir. Kaymakamlıktan jet hızıyla Valiliğe getirilen, daha sonra hiç ilgisinin olmadığını kendisinin de itiraf ettiği 15 milyonluk İstanbul’umuzun Polis Müdürlüğüne atanan, yetmemiş olmalı ki, yakasına tarafsızlık rozetini de takarak İçişleri Bakanlığına getirilen zat, emniyetteki zafiyetin en çarpıcı fotoğrafıdır.

Böylesine keskin bir güvenlik zaafı içinde seçimlere gidiyoruz. Devletin zafiyete sebebiyet veren bu kadrolarla yoluna ısrarla devam etmesi, yarın daha büyük felaketlerle karşılaşmamıza sebep olur. Türkiye huzur ve güven içinde yaşamak istiyor. Ülkeyi yönetenler, bu isteğe cevap vermek ve gereğini yerine getirmek zorundadırlar. Duyarsızlıklar, sorumsuzluklar ve hatalarda ısrar etmeler, bizi daha karanlık dönemlere itebilir. Vakit varken gerekli tedbirleri almalı ve millete huzur ve güven verecek kadroları süratle oluşturmalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.