Bodrum Gündem

“DİLEK KOCADON’LA ÖZEL RÖPORTAJ”…

dilek-kocadon-manşetKendisini göstermeyen ama hissettiren bir güç… 

“DİLEK KOCADON”

Çiçek Bozoğlu / Bodrum Gündem…

“Sevgiyle büyütüldüm, el üstünde tutuldum. Ağabeylerimle eşit muamele gördüm, her güçlüğün üstesinden gelebileceğim öğretildi. Atalarımdan gelen mirasımız sonsuz güvenle bana teslim edildi ve ailem benim vazgeçilmezimdir.”

Bu cümleler Bodrum’un siyasi yaşamında mihenk taşı olan ağabeylerimin aksine siyasetten kendi isteği ile uzak duran ve yakınındakiler dışında haber manşetlerinde pek de görmeye alışkın olmadığınız bir isime, Dilek Kocadon’a ait.

Mahmut ve Mehmet Kocadon’la gazeteciler Türk filminin birbirini tamamlayan ana aktörleri gibidir.  Bazen başrol gazetecilerin, bazen Kocadon kardeşlerindir. Onlar konuşur gazeteciler yazar, gazeteciler yazar onlar yazılanlara cevap verir, bir elmanın iki yarısı.  Bazen de anne Kocadon konuşur hepimiz dinleriz. Ama evin küçük kızı hiç konuşmadı. Kendisi konuşmadan bu kadar çok konuşulan başka da kadın yok yarımadada. Hep bir giz, hep bir merak; kendisini göstermeyen ama hissettiren bir güç.  

Uzun süreden sonra basılı olarak sahalara dergi formatı ile dönen Bodrum Gündem için sıra dışı bir röportaj arayışımı Dilek Kocadon’un “Olur” cevabı ile sona erdirmenin mutluluğunu anlatmaya kelimeler yetmez.  Yepyeni bir formata bir ilk de yakışırdı açıkçası…

“Dilek olmazsa, Mehmet’le Mahmut’un arkasını kimse toplayamaz. Fatma Kocadon’dan sonra Dilek, ailenin annesi. O ağabeylerine ablalık yapıyor mu?” ve bunun benzeri soruların cevabını bulacağınız bu yazıya başlamadan önce şunu açık yüreklilikle ifade edeyim;  dokuz yıllık gazetecilik hayatımda aklıma gelen tüm soruları tereddüt etmeden sorduğum ve bu kadar samimi cevap aldığım röportaj sayısı parmakla sayılacak kadar azdır. Karşımda öz güveni oldukça yüksek, hayattan ne istediğini çok iyi bilen ve ona göre uygun yaşam şekli seçmiş bir kadın var. Haydi başlayalım Dilek Kocadon’la muhabbetimizin detaylarına…

dilek kocadon (4)Dilek Kocadon, 01 Mart 1967 Bodrum doğumlu.  İlk ve ortaokulu Bodrum’da okuduktan sonra kendi isteği ile İzmir’de bulunan İzmir Kız Lisesine gidiyor ve devamında öğretmen olan bir aile büyüğünün tavsiyesi ile 9 Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği bölümünü bitiriyor.

 

-Çocukluğunuzu dinleyelim önce sizden.

Annem özellikle bir kızı olsun çok istemiş. İlk ağabeyim doğduğunda onu kız olarak beklemiş, ikinciyi de. Artık o kadar özlem duymuş ki son hamileliğinde dua ederken Allah’a “dileğim olsun demiş” ve ben çok istenerek dünyaya gelmişim. İki ağabeyinin olması genelde kız çocukları için zordur derler ama ben inanılmaz güzel bir ailede ve şanslı olarak gelmişim iki erkekten sonra. El üstünde tutuldum. Sevgiyle ve özenle büyütüldüm. Tam anlamıyla çocukluğumu yaşadım.

Ağabeylerimle sokaklara kaçtım.  Zaten Bodrum küçük yer, bizim evin önü bahçe. Öyle evimizin içine hapsedilmedik.  Tek dezavantajım mahalledeki tek kız çocuğuydum. Onun için ben hep erkeklerle büyüdüm ve onların oyunlarını oynamak zorunda kaldım.  Hayatımda hep öyle devam etti.

Evin ve mahallenin tek kızı olsam da ben dışarıda ağabeylerimle oynamayı daha çok tercih ettim.  Annem İnanılmaz dominant ve her şeyi bilmemizi isteyen biri oldu daima.  “Çünkü ileride yalnız kalırsanız kimseye muhtaç olmadan yaşayın istiyorum” derdi. Belki evin içinde hiç durmadım ama ev işi ile ilgili el işi de dahil tüm detayları bilerek büyüdüm.

-Şu an iş dünyasında onların nasıl hareket edebileceklerini öngörerek, onların oyunlarını oynayarak iş hayatında devam ediyorsunuz… 

Ben büyürken Bodrum’da olmak çok önemliydi.  Çünkü çok medeni bir yer. En önemlisi de babam arkamda çok dik durdu; “Benim kızım yapabilir, başarabilir” dedi. Ağabeylerim de aynı görüşte olduğu için hiçbir zaman kız erkek ayırımı olmadan büyüdüm. Biz her şeyi eşit şartlarda yaşayarak büyüdük. Onun için de öz güveni yüksek büyüdük.

dilek kocadon (2)-Beklenen ve özlenen bir kız evlatsınız Fatma anne için,  İzmir’e gitme talebinizi nasıl karşıladı?

İzmir’de okumaya inanılmaz isteyerek gittim.  Ben artık gitmek zorundaydım. Böyle hissettim.  Çünkü Bodrum artık bana dar geliyordu. Oraları görmem ve büyükşehirde büyümem lazımdı. Annem şaşırdı. Mahmut ağabeyim “Anne bırak gitsin” dedi. Bundan 35-36 sene önce bir kız evlat ben yatılı okumak istiyorum diyor ve gidiyor.

-Ne buldunuz İzmir’de?  Bodrum’da olmayan ne vardı oralarda?

Ayaklarımızın üstünde durmayı öğrendim. Çünkü Bodrum’da annenizin, babanızın ve kardeşlerinizin kanatları altındasınız. Mücadele etme gereği duymuyorsunuz hiçbir şey için. Ama orada mücadele hayatı var. Ezilirsiniz. Güçlü olmak, ne istediğinizi bilmek ve sizin gibi yatılı beş yüz kişi karşısında da dik durmak gerektiğini öğrenmek zorundasınız. Büyük tecrübeydi. Orada da güçlü bir çocuk oldum. Öyle zayıf karakterli biri olmadım hiç.

-Çevre Mühendisliği hayalinizin mesleği miydi?

Üniversitede hep matematik ile ilgili bir bölüm istemiştim. Ben edebiyat ve tarihte çok başarılı bir öğrenci olmadım. Çevre mühendisliğini adını hiç duymamıştım. Bir arkadaşımın ağabeyi bu bölümü kazanmış ben de kendisine “Ahh çok yazık, açıkta mı kaldı? Kaldırım mühendisi mi oldu” demiştim. Halbuki Çevre Mühendisliği çok yüksek puanlarla öğrenci alıyormuş. Bir sene sonra hiç istemesem de öğretmen bir akrabamızın telkini ile tercih listemin son seçeneğine bunu yazdım. O zamanlar sınav sonuçları gazetelerde yayınlanırdı. Sabah İzmir’e telefon açtık. Annem oradaki akrabalara sordu. Ben heyecandan konuşamıyorum bile. Telefondaki akrabamız çevre deyince ben anladım ve başladım ağlamaya. Ama iyi ki çevre bölümünü kazanmışım. Şimdi daha iyi anlıyorum değerini.  En önemlisi de orada edindiğim arkadaş gurubum. İzmir Kız Lisesinde de bir aile gibiydik. Hala yıllar geçmesine rağmen biz hiç kopmadık.

-Neden büyük şehirde ve mesleğinizle ilgili bir iş yapmak yerine Bodrum’a döndünüz?

Ben zaten hiç büyük şehirde kalmayı düşünmedim. Benim amacım lise ve üniversiteyi orada okumak ve yuvama geri dönmekti. Çünkü orada sahip çıkmam gereken bir iş vardı. Otel inşaatı devam ediyordu. İnşaat devam ederken ben iki sene boyunca bankacılara ve memurlara bilgisayar yazılım programları ve bilgisayar kullanımı konusunda öğretmenlik yaptım. 1992 yılında otelimiz açılınca ikisini bir arada götürmek zor oldu.  En önemlisi de şunu anladım ki benden öğretmen olmaz. Öğretmenlik inanılmaz özveri, performans ve sabır isteyen bir dal ve bende o yok.

dilek kocadon (15)-Çevre Mühendisi Dilek Kocadon’un günümüz Bodrum’u hakkında söyleyecek birkaç sözü olsa gerek…

Ben Bodrum’u her haliyle seviyorum. Memleketim çok güzel. Tek sıkıntım Bodrum’un görüntüsünü değiştirmeye çalışanlarla ilgili. Bodrum iki katlı beyaz evleri, temizliği, özel dokusu ile çok orijinal bir yer. Kupon. Ama her gelen bunu delmeye çalışıyor ve ben bunu anlamıyorum. Bodrumu kaybedersek yaşamak istemeyeceğiniz bir Bodrum olur memleketim. Diğer turizm şehirlerinden farkı kalmazsa o zaman hiçbir çekiciliği kalmayacak. Bu haliyle korumak için uğraşmamız gerekiyor. Gelip aşık oldukları Bodrum’u değiştirmeye çalışıyorlar. Herkes Bodrum’u Bodrum yapan özellikler için buraya geliyor.

-İşe başladığınızda otelcilik sektöründe hiç tecrübeniz var mıydı?

Otelin açıldığı ilk sene bir müdürümüz vardı. Ne olup bittiğini anlamak için o dönemde ben barda, mutfakta, odada, teknik servis de dahil otelin tüm birimlerinde çalıştım. Çünkü sonraki yıl işleri ben devir alacaktım. Devamındaki 10 sene otelin her şeyi ile ben ilgilendim. Tabii bu arada Mahmut ve Mehmet ağabeyim de işin içindeydiler. Hep beraber işin başındaydık. Sonrasında ğabeylerim özel sektörden kaçtı. O dönemden beri aklımın, gücümün yettiği kadar işleri yönetmeye çalışıyorum.

-Bu kadar yoğun bir tempoda çalışmak yorucu değil mi?

Bu kadar yoğun bir iş hayatı benim sabah kalktığımda elimi yüzümü yıkamak, kahvaltı yapmak gibi yaşamımın bir parçası oldu. Bunlar sevmezseniz yapılacak işler değil. Her birim kendi içinde çok yoğun. Bodrum’daki bütün turizmciler aynı şekilde kalkıyor bu işlerin altından.  1988 yılında şirketimiz kuruldu, o dönemden bu yana yanımızda çalışan kişiler hep aynı. Birbirimizin bakışlarından, yürüyüşünden herkes birbirini anlıyor. Çok uzun soluklu çalışıyoruz, artık bir aileyiz.

-Ailenizin erkekleri siyasi arenayı sevdi ve dönecek gibi de değiller. Anneniz keza doğuştan siyasi bir karakter. Bu mecra size hiç sıcak gelmedi mi?

Siyaset bana hiç sıcak gelmedi. Entrikalar, zor hayatlar, nankörlükler belki beni siyasetten soğutan durumlardır. Dışarıdan seyrediyorum, o yaşam şekline adapte olamadım. Ben çok net ve dobra yaşayan bir insanım, bazen çok sert olabiliyorum. Gerçekler ağır olabiliyor ve insanlar da bunu pek duymak istemeyebiliyorlar.  Onun için siyaset benden çok uzak. Ben böyle çok mutluyum.

dilek kocadon (13)-Sizin için diyorlar ki “Dilek olmazsa Mehmet’le Mahmut’un arkasını kimse toplayamaz. Fatma Kocadon’dan sonra Dilek ailenin annesi. O ağabeylerine ablalık yapıyor.”  Bu ve bunun benzeri cümleler için siz ne diyorsunuz?

Buradaki en önemli şey güven. Yapabileceğime inandılar ve güvendiler. Güvenmeseler idi onlar da işin başında olurlardı. Bu çok gurur verici bir şey; evin en küçüğüsünüz, kız çocuğusunuz ve hesabı kitabı her şeyi size bırakıp gidiyorlar. Onlar işin arka planı ile hiç ilgilenmek zorunda değiller. Ne geçimle, ne maaşlarla, ne vergi ile ne muhtasarla. Ne gelen müşteriyi, ne de ne kadar kazandığımızı sorarlar. İlgilenmezler, çünkü ilgilenmelerini gerektirecek bir durum oluşturmadım bugüne kadar. Ama tabii ki oturup konuşuyoruz, bilgi veriyorum. Özellikle Mahmut ağabeyim çok daha yakın bu konulara ama Mehmet ağabeyimin gerçekten parayla hiç işi yok.

-Böyle zamanlarda hiç kız kardeş istediniz mi?

Çok istedim bir kız kardeşi. Biraz iş yaptırmak için istedim. Ağabeylerim  kaçınca bir kız kardeşim olsaydı ona biraz iş yüklerdim diye düşünüyorum. Erkek olsaydı o da ya bir siyasetçi olurdu ya da kamuda bir şey olurdu.

-Dilek Kocadon için aile ne demek?

Yaşam sevincim, her şeyim. Keşke daha çok kardeşim olsaymış. Onlarsız bir hayatı düşünemiyorum, boş ve sevimsiz olurdu.

-Ağabeyleriniz yuvadan uçup evlenince giderek büyüyen bir aile oldunuz. Gelin, görümce ilişkilerine dair ne söyleyeceksiniz?

Biz hiç gelin görümce olmadık onlarla, hep kardeş olduk. Çok düzgün insanlar, çok güzel kardeşlerim benim. İyi ki ağabeylerim onları seçmiş. Gerçekten onları anlayabilen, değer veren özel ve sıcak insanlar yengelerim. Yolları da bahtları da açık olsun ve her zaman yanımda olsunlar. Annemin doğurmadığı kız kardeşlerim onlar benim. Bir kere hayata bakışları, kültürleri yüksek. Her konuda konuşup anlaşabiliyorsunuz, sizi anlayabiliyorlar. Yetemediğim yerde,  imdat dediğimde benim kadar her şeye yetebilen, yetişebilen insanlar.


dilek-kocadon-17
-Olmazsa olmazlarınız neler?

En başta ailem, Allah onları yanımdan hiç eksik etmesin. Benim belki de yaşama bağlanma, hayatı sevmem, her şeyim onlar için. Ben kendi için çok fazla şey isteyen biri değilim. Öyle çok ideallerim, heveslerim de yok. Ama ailem yanımda olmak zorunda, olmalı. Onun için önce ailem.  Sonra arkadaşlarım, çalışanlarım ve mutlu olmasını istediğim insanlar.

-Dilek Kocadon’un olmazsa olmazlarının yanında, ofisinin de olmazsa olmazları var; her daim masasında duran Bodrum mandalini, lokumları ve bisküviler.

Bunlar Bodrum’un değişmesini istemediğimiz değerlerinden sadece bazıları. Biz kültürümüze, geleneğimize, geçmişimize sahip çıkmak zorundayız. Çünkü bu şekilde ayakta kalabiliriz. Bütün geleneklerini yaşatan bir aileyiz. Ağabeylerim, deve güreşlerinden tutun da her türlü etkinliği Bodrum için yapmaya, yaşatmaya çalışan insanlar. Annemin evinde misafirlerini ağırlama şekli, yemeklerimiz, gelenek göreneklerimiz, düğünlerimiz. Her şey eskisi gibi devam ediyor. Örf ve adetlerimiz neyi gerektiriyorsa aynen devam ettiriyoruz.

-Hepimizin canı çok sıkıldığında kaçıp saklanacağımız bir limanımız olur,  sizin ki nedir?

Sıkıldığım konuya göre değişir. Bu bazen ailem, arkadaşlarım bazen de otelin kuytu bir köşesinden denizi seyretmek olur ki deniz beni çok dinlendirir. Oraları benim cennetim.

Dilek Kocadon’la konuştuklarımız tabii ki burada yazdıklarımdan ibaret değil…

Ama baştan söz verdim kendisine, her konuştuğumuzu yazıya dökmeyeceğim diye. Bazıları için zamanı gelince dedik, öyle de olacak.  İnsan doğarken ailesini, soyadını seçemez burası muhakkak. Ama o aileden ne alacağını veya ne katacağını kendi karakteri belirler. Öz güveni yüksek, güçlü bir karakterse ki Dilek Kocadon kesinlikle öyle, Kocadon ailesi oldukça şanslı. Yazımızı şimdilik şöyle noktalayalım;  arkanızda Dilek Kocadon varsa, sırtınız kolay kolay yere gelmez…

Başka bir röportaja kadar sağlıcakla kalın…  

 

 

Yorumlar

  1. yeşim görgü dedi ki:

    Dilek Hanım çevre mühendisi kimliğinizle Bodrum’u dünya turizm merkezlerinden biri olarak yeterli buluyor musunuz, çirkin yapılaşma,hizmet sektörünün hala vur kaç mantığı, altyapı sorunları, çevre kirliliği meydanların bakımsızlığı, arayolların mayın tarlası gibi olması sizi de rahatsız ediyor mu?