Bodrum Gündem

Sana bir masal anlatayım mı? Engin Kaplan Bodrum Gündem yazıları…

Sana bir masal anlatayım mı? Engin Kaplan Bodrum Gündem yazıları…

Ceviz Kurdu Masalı…

Ceviz kurdunu bilir miyiz? Cevizin kabuğuna küçücük bir delik açarmış ceviz kurdu. İçine girebileceği kadar. İçeride yedikçe yer ve girdiği delikten çıkamayacak kadar şişermiş.  Cevizin içinde yiyecek bir şey kalmaz ama çıkabileceği bir delik de kalmazmış. Bekler, acıkır, zayıflar, hep beklermiş. Ta ki aynı delikten çıkabileceği kadar zayıflayana kadar. Cevizin dışında mevsimler geçermiş. Ceviz kurdu çıkabilecek kadar zayıflayana kadar. Bu sırada biri cevizi yiyebilir, yerini değiştirebilir, ya da yok edebilirmiş. Ceviz kurdunun elinden hiçbir şey gelmezmiş. Çok fazla, özgürlüğünü feda edecek kadar fazla yediğinden…

Bir cevizin içindeymişiz.

Aynı muradı dillendirir, aynı yemekle beslenir, aynı kıyafetle örtünür, aynı havayı solur, aynı havayla solarmışız. Havada ne asılıysa onu solurmuşuz cevizin içinde.

Cevizin içindeki havada milyonlarca yıldır neler asılıymış kim bilir. Kim bilir neleri solurmuşuz da yine de solmazmışız. Her gece yatar, her sabah kalkar da hiç ölmezmişiz.

Ceviz bizi yağmurdan korurmuş, doludan korurmuş da kendimizden korumazmış.

Bu ilahi ve sapmaz bir düzenmiş. Ve biz bu düzene, iştah kabartan kavramların yataklığında türlü manalar yüklemişiz.

Kâr eklemişiz, hırs eklemişiz, can alma eklemişiz, can verme eklemişiz.

Bir gün ilahi düzenin muhteşem haberlerinden biri gelmiş. Bir virüsle.

Virüs nedir biliyor muyuz? Bilim dünyasının canlı olup olmadığı konusunda ihtilafta olduğu bir yapı virüs. Yaşamın kıyısındaki organizmalar olarak tarif edilir. İsmi Latinceden gelir ve ‘’zehir’’ anlamını taşır. Enerji üretemez ve kullanamazlar. Canlı bir hücreye ihtiyaç duyarlar.

Çok sıradan kitabi bilgiler bunlar. Sıradan olmayan ise,  Nuh Tufanı kadar sarsıcı tesirleri, kendini her şeye muktedir sanan insana, canlı olup olmadığı bile tartışmalı olan bir maddenin ulaştırmış olmasıdır.

Oysa ‘’her şey’’ canlıdır. Anadolu tasavvufunda can insanın ‘’bilebildiği her şeyin’’ içindedir. Ocaktaki kül bile canlıdır. Tesir alabilen her madde can yükünü almıştır.

Zehir ise ilaçtır.

Masalımıza dönersek; bir cevizin içinde, o kadar çok yemişiz ki ceviz kabuğunun içine kendimizi hapsetmişiz.

Sonra mânası ilaç olan bir cansız canlı, musallat olmuş insan canlısına.

Bu cansız canlıyla uykudan uyanıp cevizin kabuğuna hapsolduğumuzu fark etmişiz.

Bir bakmışız ki dünyayı kendi kendimizi tuzağa düşürdüğümüz bir kumar masasına döndürmüşüz.

Ne ayağımıza giydiğimizin, ne üstümüze örtündüğümüzün markası lazım değilmiş artık. El bezinden yapılan bir maske, paha biçilemez uçaklarımızın yapamadığını yapıyormuş.

Fark etmişiz ki ruhen temiz olmadan bedenen temiz olunamıyormuş. Şişirilmiş ambalajlı ihtiyaçlar değil, iyilik yolunda verilen emek lazımmış insanlığa.

İnsana da insan değil insanlık lazımmış.

Bir de en çok ‘’temiz’’ olmak lazımmış. En çok ‘’iyi’’ olmak lazımmış. En çok ‘’güzel’’ bakmak lazımmış. Ve asıl evimiz ceviz kabuğu değil, ceviz ağacıymış.

Yiyeceğimiz kadarın fazlası bizi ceviz ağacından mahrum edermiş.

Sağlık aslında sağ olmakmış. Ona da sağır olmamak yetermiş.

Körük, kör edermiş. Oysa baktığını görmek yetermiş.

Zehir can alırmış ama; gören gözde can olurmuş.

Canlar aldıran cevizin içi, canı kurtarmaya yetmezmiş.

Tohumun ağaç olmaya meyli gibi insanın âlem olmaya meyli varmış.

İnsanın imtihanı ise yine insanlaymış.

İmtihanın çaresi ‘’birlik’’teymiş.

Birlik aslan ile ceylanı aynı kucakta beslermiş.

Masalın adı Anadolu’da ‘’mesel’’miş.

Mesel ise asıl meseleymiş…

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.