Bodrum Gündem

 İstanbul’un İşgali ve Malta Sürgünleri / İsmail Bozkurt Bozkurt Gündem yazıları…

 İstanbul’un İşgali ve Malta Sürgünleri / İsmail Bozkurt Bozkurt Gündem yazıları…

Batı uygarlığı kendi içinde hanedan akrabalığına dayanmakla birlikte, Hıristiyan ortaklığına sahiptir. Roma German ya da Anglosakson uygarlığının temeli, Ortaçağ Avrupa’sında yaşanan Hıristiyan uygarlığına yaslanır. Hıristiyan dünyası Papalık aracılığı ile 13 Yüzyılda (1096 – 1272)  kutsal topraklara ulaşmak adına, Anadolu toprakları ve Osmanlı Devleti üzerinden dokuz ayrı Haçlı seferi düzenler. Bu saferlerin dördü doğrudan İstanbul üzerinden, üçü Anadolu üzerinden yapılır. Papalık ve şövalye seferlerin özellikle Türk Müslüman coğrafyasında yer alan kutsal topraklar üzerinde askeri ve siyasi kontrol kurmak için düzenlenirdi. Papanın öncülüğünde yapılan haçlı seferleri aralıklı olarak 196 yıl sürdü.  Bu gün için Haçlı seferleri üzerinden yaklaşık 924 yıl geçmiştir.

Tarih boyunca Avrupa’nın Anglosakson akrabaları, her fırsatta Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşımı yönünde defalarca ortak planlar yaptıkları görülmüştür. Yirmi birinci yüzyıla gelince, emperyalist anlayış bu defa işin içine uluslararası örgütleri de katabilmektedir. Ustalıkla seçilen emperyalist panolarının üzerine; Arap baharı, Ilımlı İslam, açılım, hürriyet, özgürlük, demokrasi gelecek örtüsünde, iş birlikçi emperyalizm temsilcileri uluslararası yasa, hukuk dinlemeden birlikte savaşçı, işgalci örgütlere dönüşmektedir. Durum böyle olunca emperyalist anlayışın siyasi figürlerinin rüyasından, Anadolu ve Ortadoğu topraklarının çıkmadığı görülmektedir.

Sykes-Picot Anlaşması

Avrupa’nın ve Rusya’nın tarihi süreçte Osmanlı İmparatorluğu’na karşı kurulan, siyasi kurguların da“ Avrupa’nın hasta adamı” , “ Reval Buluşmaları ”, “ Doğu Sorunu veya Şark Meselesi ”, “Kapitülasyonlar ”,“ Sykes-Picot Anlaşması “ daha öncekilerine benzeri emperyalist bir kurgu ve işbirliğine dayanmaktadır.

Avrupa’nın hasta adamı ya da Osmanlı Devleti, Boğazın hasta adamı tanımlaması, Rusya İmparatoru            I. Nikolay tarafından Petesburg’da 9 Ocak 1853 tarihinde Osmanlı toprak paylaşımı olarak açıklanmıştı,

Reval Görüşmeleri 9 Haziran 1908 tarihinde Estonya’nın başkenti olan Tallinn’de İngiltere Kralı VII. Edward ile Rus Çarı Nikola’nın yaptığı görüşme sonucu baskı yaratılarak Osmanlı devletinin Makedonya bölgesinde yeni ıslahatlar için kendi jandarmaları kontrolünde, özel Makedonya Genel Valiliği kuruldu.  Bu durum tarihin akışında, Osmanlının Devletinin Makedonya egemenliğinin ortadan kaldırılmasına neden oldu.

Doğu Sorunu veya Şark Meselesi, 1815 yılında Viyana Kongresinde emperyalist devletler arasında Osmanlı topraklarının paylaşılması konuşulurken 1877-1878 Osmanlı Rus savaşı sonrası, Berlin antlaşması ile Osmanlı devletinin Avrupa toprakları yeniden paylaşıldı. Makedonya’da kendi denetimlerinde yeni bir ıslahat istendi. Bununla yetinilmeyerek dayatmalarla II. Abdülhamit saltanatının ekonomik, siyasal sorunları karşısında 1881’de Muharrem karnesi adıyla emperyalist sistemin özünü oluşturan “Düyunu Umumiye, (vergi tahsilatı ve Tekel, Tütün Reji idaresi,) olarak kurulan Kapitülasyonlar  Lozan antlaşmasıyla 1923’de son buldu. Bu dönemin esas sarsıntıları sonunda Sultan II. Abdülhamit Osmanlı devletinin sınırlarında bulunan; Karadağ, Sırbistan, Romanya bağımsız oldu. Mısır, Kıbrıs, Tunus, Girit, Teselya. Narda, Batum, Kars, Ardahan, Oltu, Kağızman, Kotur dâhil olmak üzere Osmanlı Devleti 1.600.000 kilometre kare toprak kayıp etti.[1]

Lozan Antlaşması

Sykes-Picot Anlaşması, İngiliz ordusunun Suriye’de Kut’ül Ammare bozgununa uğramasından sonra, 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere Fransa arasında Osmanlı topraklarının paylaşılmasında gizli antlaşmalar yapıldı. Bu antlaşmaya daha sonra Rusya’da katıldı. Bu anlamda emperyalist anlayış Türk topraklarını işgal edilmesini hiç hayallerinden çıkaramadı.

Günümüzde de emperyalizmin baş temsilcisi ABD, Güney Doğu Anadolu sınırlarındaki ülkeler için yeni haritalar hazırlıyor. Bölgedeki terör guruplarından PKK, PYD’ye sahip olduğu nüfuslarının bir kaç misli, görülmemiş ölçüde savaş malzemesi, araç, gereç ve silah teçhizatı yerleştiriyor. Demek ki emperyalizm ağa babaları bir şeylerin hazırlığını devam ettiriyor. ABD ve Avrupa Birliğinin PKK, PYD terör örgütleriyle birlikte, yakın dönemde emperyalist güçlerin örtülü desteğinde 15 Temmuz 2016’da FETÖ’ örgütü darbesinin gerçek yüzünün asla göz ardı edilmemesi gerekiyor. FETÖ örgütünün fiili suçlu kurgu elamanlarını kendi ülkelerinde, kendi istihbarat servisleriyle içi içe barındırıyor olmaları tam bir suç ortaklığıdır.

Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölge sınırları, adaların kara sınırları, yakın kara adaları tartışmalı olması karşısında, Türkiye cumhuriyetinin birlik ve beraberliğinin bozulması, askeri ve ekonomik gücünü zaafa uğratacak yaklaşımlar emperyalizme yeni fırsatlar yaratabilir.

Son elli yılda Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı Avrupa birliği süreç entrikaları gösteriyor ki, Avrupa Birliği Türkiye ile bölgesel demokratik iş birliği yerine, Türkiye’nin siyasi istikrarını bozan, terör örgütlerinin desteklenmesinden ve kendi içinde saklanıp barınmasından vaz geçmiyor.

Osmanlı İmparatorluğu 1918’de Birinci Dünya Savaşından yenik çıkmıştı. Sadrazam Ahmet İzzet Paşa kabinesi Bahriye Nazırı Rauf Bey, 26.Ekim.1918’de Limni adasının Mondros limanında İngiliz harp gemisinde Akdeniz Filosu komutanı Arther Calthorpe ile Mondros Mütarekesi görüşmelerine katılır.  General Calthorpe Rauf Beyi bir konuk gibi karşılar, kaptan köşkünde ağırlar. Mütareke sonunda Rauf Bey olumlu görüşle ayrılır. Osmanlı Meclisi mütarekeyi oy birliği ile onaylar. PTT hatıra pulları çıkartır. Mütarekenin onayından on gün sonra 13. Kasım.1918 tarihinde Amiral Arthur Calthorpe; İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunanistan’a ait 55 parçadan oluşan işgal donanmasıyla İstanbul’a gelir, Dolmabahçe sarayının önüne demirler. Amiral Arthur Calthorpe şimdi İstanbul’da İngiliz yüksek komiseri, tam bir sömürge valisidir.

İstanbul’un işgali ve Malta sürgünleri, Çanakkale savaşlarının yenilgisinin hıncını almak maksadıyla Birinci Dünya Savaşı sonunda İngiltere’nin liderliğinde, ihtilaf devletlerinin başlattığı emperyalist bir plandır.

 

İşgal donanmasının İstanbul’la demir attığı gün Mustafa Kemal Şam’dan İstanbul’a gelmiştir. Haydarpaşa’dan İşgal donanmasına bakar “ geldikleri gibi giderler “der.

 

Şehrin işgal edilmesi, birliklerin şehirde kamu binaların karargâh olarak seçmesi ve işgal kuvvetlerinin şehir merkezinde şova yönelik tören gösterileri Padişah Vahdetin ve sadrazam Damat Ferit Paşanın aczini ortaya koyar.  Ne yazık ki İngiliz işgali ile karaya çıkan güçlere karşı çıkmak yerine padişahın polisi, hafiyesi işbirliğine girmiştir. Bu durum yurt savunmasında cepheden cepheye savaşan milli ve ulusal değerlere bağlı Türk askeri ve aydınlarının öfke ile yadırgadığı olayların başlangıcıdır. Hemen arkasından, öncelikle tutuklamalar İttihat ve Terakki Partisi mensuplarından başlar. Kısa bir süre içerisinde ulusalcı, aydın, yurtsever kişilerden sayısız tutuklamalar yapılır. Bunlardan 160 kişi Malatya’ya sürgüne gönderilir. Ne yazık ki tutuklamaların önemli bir kısım Sadrazam Ferit Paşanın hazırladığı kara listesine göre yapılır. (B. Şimşir Sf.128 ) ”Avrupa’nın yüzyıldır beklediği “ Hasta adam,“ tanımı işgal kuvvetleri için bir fırsat yaratmıştır.

30-Ağustos-1918 Mondros Mütarekesi sonunda Türkiye üzerinde yapılan işgal planının arka derinliklerinde önceden örtülü bir plan hazırlıkları yapıldığı açıktır. Bu durum Mondros mütarekesinin madde hükümlerine diploması kurnazlığı ile yerleştirilen örtülü ifadeler le Mustafa Kemal’in dikkatini çeker ve ilgilileri uyarır.

Mondros Mütarekesi hükümlerine göre, Osmanlı Orduları terhis edilecek. Silahları, cephanesi, teslim edilecek. İşgal devletleri Anadolu’da istedikleri yerleri işgal edebilecek. Toros Tünelleri ve her türlü haberleşme araçları müttefiklerin kontrolünde olacak. Osmanlı donanması teslim edilecek. Kilikya (Çukurova)’dan Türk kuvvetlerini çekecek. Doğu Anadolu vilayetlerinde karışıklık çıkması halinde bu iller işgal edilecektir. [2]

Rauf Bey, 16 Mart 1920 tarihinde, Padişah Vahdettin’den önceden alınan bir randevu ile Kara Vasıf Bey, Konya milletvekili Vehbi Hoca, Eskişehir milletvekili Abdullah Azmi Beyle birlikte Yıldız Sarayına Padişahla görüşmeye gider. İstanbul’un işgali ile ilgili genel durumu anlatır. Meclis mütarekeye aykırı olarak işgal kuvvetlerinin baskısı altındadır. Milletvekillerinin tutuklanması, Meclisi Mebussanın kapatılması ve İşgal kuvvetleri tarafından ileri sürülen teklifleri “ ret etmelisiniz” önerisinde bulunur. Vahdettin’in bu öneriye karşı yanıtı şu olur. “Bu millet bir sürüdür.  Her sürüye bir çoban lazımdır. Bu çoban da benim der.” [3]

Amiral Calthorpe İstanbul üzerinde kısa bir süre sonra hâkimiyet kurar ve ilk tutuklamalar arasında Rauf Bey de yer alır. Öncelikle tutuklamaların tamamı Osmanlı devletinin ordu, kolordu ve tümen komutanlarıdır.  İstanbul’un işgali ile birlikte üzerinde durulan başka bölgeler Kafkas, Musul, Halep, Irak Suriye, Doğu ve Güney Doğu Anadolu ve Hicaz Yemen ordularının lav edilmesi istenir. Anadolu’nun kontrolü için Merzifon’a kadar İngiliz, Fransız, İtalyan birlikleri ve istihbarat ajanları yerleştirilir

Ne yazık ki diploması görüşmeleri ve yazışmalarında Padişah Vahdettin’in Sadrazamı Damat Ferit Paşa ve gerekse Tevfik Paşa, Dışişleri Bakanı Mustafa Reşit Paşa, emperyalizm işgalini sahneye koyan İngiltere ve işgal kuvvetlerine yardım ve destek vermesi istenmektedir. İstanbul ve Anadolu’nun işgaline karşı çıkan, meşrutiyeti savunan, aydınlar, subaylar, gazetecilerin dayanışması ve karşı çıkışlarına, karşı fetvalar verdirilir, cezalandırılır ve tutuklanır.

Tutuklananların arasında eski sadrazam, nazır, şeyhülislam, görevli ordu komutanları meclis başkanı, milletvekilleri, ordu, kolordu, tümen, tugay komutanlığı yapan üst rütbeli subaylar, gazeteciler, doktorlar, yazarların oluşturduğu ülkenin ulusal kaderinde etkin rol oynayacak aydın, ulusalcı milliyetçi, çok değeri kadrolar bulunmaktadır.

İstanbul işgalinde Malta’ya sürülecek adaylarının mimlenmesi adres, görev yerlerinin tespitleri, tutuklanması, sorgulanması Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşanın bilgisi altında görevlendirilen zaptiye nezaretinde yapılırken, yerli iş birlikçi Rum, Ermeni jurnal tutkunları evlerin önünde ve sokak başlarında hafiye nöbeti tutmaktadır.

Padişah Vahdettin’in İstanbul’un işgalinde İngiliz Hükümetinden yardım ricası şu yönde gelişir. İstanbul İngiliz işgal kuvvetleri ( Büyükelçi ) Amiral Calthorpe ‘un 4.Aralık.1918 günü İngiliz hükümetine yazdığı raporda         “ Sultan Britanya’ya tam bir sempati besliyor, Türkiye’nin idaresini mümkün olduğu kadar çabuk ele alması için Britanya hükümetinden istirhamda bulundu, barışın beklenmesi halinde geç kalınmış olacağını söyledi “ [4]

İstanbul İşgalinde Sadrazam Damat Ferit Paşanın tutumu; Damat Ferit Paşa 30.Mart.1918’de İstanbul işgalinde İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe’i ziyaret eder. Padişah Vahdettin’i kast ederek “ Babası Abdülmecit’in onu İngiliz devletine ve İngilizlere dostluk duygularıyla yetiştirildiğini bildirir.“ (Sultan Abdülmecit öldüğünde Vahdettin dört yaşındadır.) ( * )Osmanlı Hükümetin İngiltere devletine mutlak bir teslimiyetle bağlı olduğunu söyler Padişahla birlikte hazırladığını belirttiği gizli bir proje verir. Osmanlı Devletini bir İngiliz sömürgesi yapmayı amaçlayan bu projenin başlıca hükümleri özet olarak şöyledir.

Damat Ferit’in projesinde; Ermenilere toprak verilmesi,  İngiliz işgal süresinin on beş yıl olması, dış dünyaya karşı bağımsız görünmesi, her bakanlığa bir müsteşar atanması, her vilayete bir konsolos, bir müşavir atanmasını hatırlatır. Seçimlerin İngiliz nezaretinde yapılmasını ister. Devletin maliyesini sıkı bir kontrolde tutmasını talep eder.[5] Ne yazık ki İmparatorluğun Sadrazamı Damat Ferit Osmanlı Devletinin işgal kuvvetlerine tam bir teslimiyetini istemektedir.

1919-1920 yıllarında İngiliz işgal kuvvetlerince Malta Adasına sürgüne gönderilen toplam 160 kişi bulunmaktadır. Bunlardan Ordu komutanı 8 kişi, üst rütbeli general ve subay 24 kişi, vali 13 kişi, sadrazam-nazır 11 kişi, milletvekili 28 kişi, kaymakam 3 kişi, üst düzey memur 31 kişi, İttihat ve Terakki üyesi 8 kişi, kanaat önderi 6 kişi, Şeyhülislam 1 kişi. Mutasarrıf 2 kişi, Müfettiş 6 kişi, kayıtları bulunamayan 19 kişi bulunmaktadır. Bunların arasında TBMM’nin iki başkanı Fethi Okyar ve Abdülhalik Renda, TBMM hükümetinin, Cumhuriyetin iki Başbakanı Rauf Orbay ve Ali Fethi Okyar yer almıştır.

 

Bütün bu insanlar yaşamları boyunca devlete, milli ve ulusal değerlere onurla hizmet eden, birbirinden değerli yüzlerce insan, Sadrazam Damat Ferit tarafından hedeflenerek mimlenir, izlenir, kara listeler hazırlanarak  [6] İngiliz işgal kuvvetlerine teslim edilir. Milli mücadelenin zafere ulaşması sonucunda, tabi ki hıyanetin bir bedeli olacaktır. Damat Ferit İstanbul’da barınamamış, 22.Eylül.922’de gizlice yurt dışına kaçar, 6.Ekim.923’de Fransa’nın Nis şehrinde ölür.

İstanbul’un işgalin başlatılmasıyla birlikte tutuklamaların stratejik öneme sahip, emrinde kuvvet bulundurulan ordu komutanlarından başlatılır.

Nuri Paşa, Kafkas İslam Ordusu Komutanıdır,  Kafkas Ordusu, Bolşevik, Ermeni istilası karşısında Azerbaycan ve Dağıstan’ın Enver Paşa’dan yardım istemesi karşısında 15.Eylül.1918’de kuruldu. 1916’da 6.Ordu Komutanı olarak Irakta İngiliz Tawnslend emrindeki Irak ordusunu yenip esir alır. Bu durum İngilizlerin yenilmezlik efsanesini bozmuştu. İstanbul Hükümeti Nuri Paşa’ya emrindeki ordunun terhis edilip İstanbul’a dönmesi ister. Nuri Paşa Batum Trabzon deniz yolu ile İstanbul’a gelir. Gemi Limana yanaşır yanaşmaz tutuklanıp Bekirağa hapishanesine konur.  Ertesi gün İngilizlere teslim edilir. İngilizler sorgulanmak üzere Batum hapis hanesine geri gönderir.  Bu arada aynı ordunun Tümen Komutanı Mürsel Bakü Paşa’da tutukludur. Bir gece hapishane Yıldız Paşa tarafından basılır, Nuri Paşa ve Mürsel Paşa kaçırılır. Aynı tarihlerde İstanbul’da Bekirağa bölüğünden 8 / 9 Ağustos 1919’de Amcası Halil Paşa, Küçük Talat Bey le birlikte üç arkadaşı, Mustafa Kemal’in talimatlıya kaçırılır.

Yakup Şevki Paşa ( Subaşı ) 9. Ordu Komutanıdır, 9.Ordu aynı zamanda Azerbaycan, Dağıstan, Kuzey Batı İran, Tebriz savunma bölgesinde Şark Ordular Gurup Komutanlığı görevine sahiptir. İngilizler bölgeye Ermenilerin yerleştirilmesi için 9.uncu ordunun hızla, terhis edilmesini ve Ordu birliklerinin Kars, Ardahan, Batum’un derhal boşaltılmasını istemektedir. İstanbul Saray Hükümeti, İngilizlerin her isteğine boyun eğmektedir, 9.uncu Ordu’nun hızla Erzurum’a çekilmesini emreder. 9’cu Ordu Komutanını emrinde, 30 tonun üzerinde erzak stoku vardır. Bu stokun elden çıkarılması halinde, ordu ve bölge halkının aç kalacağını düşünmektedir. Yakup Şevki Paşa ordunun çekilmesi halinde, Ermeni ve Gürcülerin İngilizlerin desteğinde, Türk halkına katliam yapacağını bilmektedir. Kış bastırmış, ulaştırma araçları yetersizdir Bölgede halk telaşla can mal derdine düşmüştür. Bölge halkı Şevki Paşa ve ordunun kalması ve direnmesi için yalvarır. Yakup Paşa çekilmeyi geciktirerek, zaman kazanmak ister. Bölge halkına yardım eder ve silahlandırır.

İngiliz Generali Walker Ordunun Kars’tan çekilmesi için Yakup Şevki Paşa’ya için yedi maddelik bir ültimatom verilir. Yakup Şevki Paşa Kafkas Ordusu karargâhını Erzurum’a taşıdıktan sonra, Padişah Vahdettin tarafından Ordu komutanlığı görevinden alınır. Yakup Şevki Paşa bazı arkadaşları ve tümen komutanları Halil Paşa, Küçük Cemal Paşa, Ali Rıfat Paşa ve Mürsel Bey İstanbul’a gider. İngiliz işgal kuvvetleri av yakalamış gibi derhal hepsi tutuklanırlar. [7]

Bölge halkı siyasi bir direnç kurabilmek için, 11.Kasım. 1918’ de Kars, Ardahan, Batum sancakları birleşerek İbrahim Cihangiroğlu başkanlığında “Kars Bağımsız Cumhuriyetini” kurarlar. Yakup Şevki Paşa yerli halkın hazırlıklarına destek olur. 9’cu Orduyu bütün ağırlıklarıyla Erzurum’a taşır. Ordunun kurtarılmış olması Yakup Şevki Paşanın cesaretli ve uyanık davranışı sayesinde gerçekleşir.[8]  9’cu Ordu Kurtuluş savaşına kadar dağılmadan kalan tek ordudur. Bu gelişmeler karşısında Kars’ta görevli İngiliz General Thomson Kars Cumhuriyet Şurası Parlamentosu ve yöneticilerini tümünü tutuklar.

Fahrettin Paşa ( Türkkan ) Medine Müdafaasında Sorumlu Hicaz Ordusu Komutanıdır. Birinci Dünya Savaşı ve Mondros Mütarekesinden önce 4’cü Ordu Komutanlığına bağlı Tümen ve Kolordu’larında İngiliz ordusu ve Şerif Hüseyin’in çetelerine karşı savaşı sürdüren komutandır. Ermenilerin yarattığı Urfa Zeytin Musa dağı ve Hacın isyanlarını bastırır.

Fahrettin Paşa Medine müdafaasında İngilizlerin desteklediği Şerif Hüseyin Medine saldırılarında müdafaa etmekte iken, Sadrazam Ahmet İzzet Paşa, Fahrettin Paşaya Mütareke gereği, Hicaz, Asır ve Yemen Osmanlı ordularının teslim olacağını telgrafla bildirir. Fahrettin Paşa Medine’yi terk etmek durumunda kalınca İstanbul hükümetinden, Peygambere ait kutsal emanetlerin durumuyla ilgili yetki ister. İstanbul hükümeti bu yetkiyi kendi takdirine bırakır. Fahrettin Paşa kutsal emanetleri oluşturan 745 kalem kıymetli eseri, hazırlattığı 30 sandıkta özel muhafız nezaretinde İstanbul’a göndermeyi başarır.

İngilizler kısa sürede General Fahrettin Paşa’yı, emir subayı ve emrinde görevli altı subayla birlikte önce Hicazda tutuklar ve Mısır’a gönderir. Mısırda Nil kıyısında uzunca bir süre sürgünde kalır. Mısırda kafileye iki Diyarbakır Milletvekili ve bir askerlik şubesi memuru eklenir. On bir kişi olarak İngilizler tarafından “ Ermeni kırımından “ sorumlu olarak Mısır’da doğrudan doğruya, Malta’ya sürgünü olarak tutuklanır. İngilizler tarafından Hicaz Ordusunu teslim etmemekle suçlanır.

Nihat Paşa, (Anılmış) Pozantı’daki 2.Ordu Komutanıdır. Mondros Mütarekesinden hemen sonra, İşgal kuvvetleri 9 Kasımda İskenderun, 12 Aralıkta Adana, 17 Aralıkta Mersin hızla işgal ederler. İşgal edilen Çukurova bölgesine, Ermenilere münhasır Kilikya adı verilir. Ancak sınırları belirli ve kesin olmadığı için, İhtiyaç duydukça genişletilecektir. Nitekim Toroslar, Pozantı ve tanımlanan Kilikya ile kuzeyinde Suriye bölgesinde İngiliz Dışişleri Bakanlığının hazırladığı plana göre bölgede bir Ermeni devleti kurulması kararlaştırılır. Bölgede General Nihat Paşanın (Anılmış) emrinde İkinci Ordu Komutanlığı bulunmaktadır. İstanbul Hükümeti Padişah Vahdettin ve Sadrazamın emriyle 2. Ordu Birliklerinin Torosların kuzeyine çekilmesi emredilir. Silahlar ve cephanenin önemli bir kısmı düşmana teslim edilir. Gülek boğazı, Pozantı’nın düşmanın eline geçmemesi için çaba sarf eder. Ancak Pozantı düşman eline geçer. Ordu karargâhı artık orta Anadolu’ya Konya’ya çekilmiştir. İngilizlerin bölgeye Ermenilerin yerleştirilmesi için yoğun çaba sarf etmektedir.

Nihat Paşa bölgeyi terk etmeden önce, geride savunmasız kalan sivil halk için köylerde, kasabalarda milis hazırlıkları yaptırır ve silah ve cephane dağıtır.

İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği, Nihat Paşanın Türk halkını örgütleyip, silahlandırdığı; kasaba ve köylerde İslam dernekleri kurdurduğu için, İstanbul Hükümetine bir nota verir. Nihat Paşanın görevine son verilmesini istenir. Harbiye Nazırı Cevat Çobanlı Paşa bu isteği kabul etmez. İngilizler ikinci bir nota verir, Bu defa İstanbul Hükümeti Harbiye Nazırını değiştirir, Ömer Yaver Paşayı Harbiye Nazırı olur.  2. Ordu Komutanlığına Cemal Paşa (Mersinli) atanır. Nihat Paşa görevinden alınır. İstanbul’da tutuklanır ve Malta’ya sürgüne gönderilir.

Bu defa İngiliz Yüksek Komiseri, Milli Savunma Bakanı Cevdet Paşa (Çobanlı) ve Genel Kurmay Başkanı Cemal Paşa’yı (Mersinli) iki orgeneral görevinden aldırır. Padişah Vahdettin ve Sadrazam Ferit Paşanın gözü önünde İstanbul’da tutuklatır. Önce Bekirağa bölüğüne hapse edilir, sonra Malta’ya sürgüne gönderilir. Suçları Sivil makamları ayaklanmaya kışkırtmak ve Kilikya’yı Ermeniler için boşaltmamaktır.

Ali İhsan Paşa (Sabis), Irakta Mezopotamya’daki görevi 6.Ordu Komutanıdır. Birinci Dünya savaşında Kafkas ve Irak cephelerinde Kolordu ve Ordu komutanı olarak görevlerinde bulunur. Irakta Kutül-Amma re cephesinde İngilizlere karşı, 4’üncü, 9’uncu ve 13’cü kolordu komutanlığı ve 6’ncı Ordu komutanlığı yapmıştır.

30 Ağustos 1918 Mondros Mütarekesiyle İngiltere, Musul’daki Türk birliklerinin terk etmesini ister. Bu konuda İngiliz Ordusu komutanı General Marshal ile Ali İhsan Paşa arasında gerginlik yaşanır. İstanbul hükümetinin baskısıyla ordunun terhis edilmesi ve Musul’un boşaltılması istenir. “ Ali İhsan Paşa protesto ederek askerimi çekiyorum der “ Bir süre ordunun çekilmesini, terhisini geciktirir zaman kazanır. Bu sürede ordunun ağırlıkları ve erzakını Nusaybin’e aldırır.

İngilizler Doğu ve Güney Doğu Anadolu’daki altı vilayeti işgali ederek Ermeni devleti kurulması hazırlıklarını yapmaktadır. Ermeni devleti kurulmasını engelleyen Ali İhsan Paşa, İstanbul Hükümeti kendisine yeni görev verileceği vadi ile İstanbul’a çağrılır. Paşa bir gurup subayla İstanbul’a hareket eder. Konya’da vali ve Ordu Müfettişi Mersinli Cemal Paşa ile görüşür. Her ikisi de kendisine yeni görev verileceğinden söz eder. Trende yolcu görünümlü İngiliz subayları ve askerleri vardır. Gece Haydarpaşa garında etrafı İngiliz polis ve askerleri tarafından sarılır. Kendisine tuzak kurulduğu anlaşılır, İstanbul’da Moda’da oturmaktadır, eşi ve çocuklarıyla görüşmesine izin verilmez.

Ali İhsan Paşayı Mart 1918’de İngilizler Cerablus’taki İngiliz Komutanına hakaret etmek ve Musul’da İngilizleri uğraştıran savaş suçlusu olarak tutuklanır. Malta’ya sürülür, sürgün dönüşünde Türk İstiklal savaşına katılır. Orgeneral rütbesiyle Birinci Ordu Komutanlığı yapar.

Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşanın aciz ve saltanat uğuruna yaratılan kurgularında, İngiliz İşgal kuvvetlerince Malta’ya sürgüne gönderilen, ordu komutanı generaller, subaylar ve değerli bürokratların önemli bir kısmı, dönüşte istiklal harbine katılarak, devlet hizmetinde Türk siyasi hayatına ve Cumhuriyet değerlerine önemli katkılar sağlarlar. Vatansever erdemli aydınların, övgüye değer emsalsiz, mücadele azmi sayesinde Türk milletine maddi manevi önemli değerler bıraktıkları bir geçektir.

İsmail BOZKURT

[1] Sinan Meydan Sözcü Gazetesi 12.Mart.2018

[2] Turgut Özakman Vahdettin ve Mustafa Kemal Bilgi yayınları İstanbul 2007 6. Baskı Sf. 433

[3] Prof. Dr. Toktamış Ateş, Türk Devrim Tarihi Der yayınları İstanbul 1999 Sf. 203

[4] Turgut Özakman Vahdettin ve Mustafa Kemal Bilgi yayınları İstanbul 2007 6. Baskı Sf. 40-38

[5] Turgut Özakman Vahdettin ve Mustafa Kemal Bilgi yayınları İstanbul 2007 6. Baskı Sf. 390

* Hâlbuki Abdülmecit öldüğü zaman Vahdettin dört aylıktır.

[6] Bilal Şimşir Malta Sürgünleri Bilgi Yayınevi, İstanbul 2009, 4. Baskı Sf. 218

[7] Bilal Şimşir Malta Sürgünleri Bilgi Yayınevi, İstanbul 2009, 4. Baskı Sf. 43

[8] Bilal Şimşir Malta Sürgünleri Bilgi Yayınevi, İstanbul 2009, 4. Baskı Sf. 44

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.