Bodrum Gündem

Ali Babacan Gazeteci Fatih Bozoğlu’nun Sorularını Yanıtladı VİDEO HABER

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Partisinin 1. Olağan İlçe Kongresi için geldiği Bodrum’da gazeteci Fatih Bozoğlu’nun sorularını yanıtladı.

Çiçek Bozoğlu/Bodrum Gündem

Bodrium Otel’de gazeteci Fatih Bozoğlu’nun konuğu olan Ali Babacan, Bodrum’un Türkiye’nin dünyaya bakan ve gülümseyen bir yüzü olduğunu ifade etti.

Fatih Bozoğlu’nun yaptığı özel röportajın detayları şöyle;

“Bodrum, Türkiye’nin Dünyaya Bakan Ve Gülümseyen Bir Yüzü…”

Bodrum herkesi mutlu ediyor, biz hep ‘Hoş görünün başkenti’ diye tanımlarız. Burada kediler ve köpekler bile arkadaştır, ‘Barış başkenti’ deriz. Bütün dünyaya örnek olabilecek bir yer. İsterseniz siyasetten önce Bodrum’u bir konuşalım. Bodrum sizin için ne ifade ediyor?

“Bodrum, Türkiye’nin dünyaya bakan ve gülümseyen bir yüzü… Bodrum aynı zamanda, gelen herkesi gülümseten, mutlu eden bir şehir… Tarihi mirası çok kıymetli, doğal güzellikleri çok önemli ve tabii ki turizm için gerçekten dünya standartlarında Türkiye’nin yüzünü ağartan çok çok güzel tesisler var. Bu tesislerde sadece inşaat değil hizmet kalitesi var. Güzel yüzü, misafirperver duruşu…”

DEVA Partisi olarak turizm konusundaki politikalarınız ne olacak? Turizm; bacasız sanayi dediğimiz Türk ekonomisine çok önemli katkılar sağlayan bir sektör. Turizmle ilgili neler söyleyeceksiniz?

“Turizmle ilgili 3 tane önemli konu var. Bunlardan bir tanesi, eğer Türkiye’de turizm daha da gelişsin istiyorsak Türkiye’nin dostlarının sayısını çoğaltması, düşmanlarının sayısını azaltması gerekiyor. Dış politikada güven ve istikrar zemininde yürüyen bir yönetim anlayışına ihtiyaç var. İkincisi yine turizm için ekonomik istikrara ihtiyaç var. Yatırımcının önünü görebileceği, makul finansman maliyetinin olduğu ve istikrarlı bir turizm geliri elde edeceği makro ekonomik bir çerçeve gerekiyor. Üçüncü konu da hukuk… Yani hukukun ve adaletin olduğu, insan haklarını en iyi şekilde tanındığı, uygulandığı, hukuki güvenliğin olduğu bir ülke olmak. Yani özetle dış ilişkilerdeki istikrar, ekonomide istikrar ve hukuk-adalette istikrar… Bunu sağladığınızda zaten turizm için sağlam bir temeli atmış olursunuz. Ondan sonrası bizim girişimcimizin işindir. Türkiye için para zaten sorun olmaz. Biz bunu defalarca yaptık, Türkiye’yi en zor şartlarda bulunduğu krizden aldık çok daha iyi bir noktaya taşıdık. Bunun hiçbir döneminde de kaynak sorunu olmadı. Güven ve istikrar varsa para hemen gelir. Yani güven ve istikrar parayı çeker. Bizim yönetimimizde Türkiye’nin finansman sorunu, para sorunu olmaz…”

Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’le birliktesiniz, adalet konusunda eski bir bakanı yanınıza aldığınıza göre adalet ve hukuk da sizin için önemli olsa gerek…

“Kuşkusuz…”

Sadullah Bey’in Antakyalı olduğunu biliyoruz ve Antakya da yine hoşgörünün ve barışın başkenti olarak değerlendirilir. Belki bütün Ortadoğu’ya barışı sağlayacak yer orasıdır diye düşünüyorum.

“Çok kültürü zenginlik olarak kabul etmenin herhalde en güzel örneklerinden bir tanesi bizim Hatay vilayetimizdir. Aslında Türkiye’nin tümü öyle… Türkiye’nin tümüne baktığınızda farklı coğrafyaların farklı kültürlerin buluşma noktası, bu da bizim en büyük zenginliğimiz… Yeter ki bunu bir zenginlik olarak görelim, farklılıklar üzerinden ayrıştırma, kutuplaşma değil tam tersine farklılıkları bir zenginlik olarak görelim ve hep beraber bu ülkenin yarınları için çalışalım…”

“Biz İlk 3 Ayda Kurumların Tamamını Yeniden Şekillendiririz…”

Ekonomiye gelirsek, makro ekonomi konusunda uzmansınız. Lakin ben sizin esas esnaflık yönününüz öne çıkartmak isterim. Çünkü Türkiye’de esnafı kim yanına aldıysa iktidar olmuştur. Bir esnaf çocuğusunuz ve esnaflığı çok iyi biliyorsunuz. Yerel ekonomi, mikro ekonomi anlamında Bodrum’da da Milas’ta da dolaştınız, neler söyleyeceksiniz? İnsanlar bunu özellikle öğrenmek istiyorlar çünkü herkes makro ekonomi ile ilgili konuşuyor, düşünüyor, değerlendirme yapıyor. Ama esas sokaktaki esnafımızın, işletmecilerimizin durumu nedir, onunla ilgi bir değerlendirme yapar mısınız, DEVA Partisi olarak esnaf konusundaki politikanız ne olacak?

“Gerçekten Türkiye’de şu anda en büyük sıkıntı çeken kesimlerin başında esnafımız, küçük işletmeler geliyor. Tarım maalesef büyük bir krizle karşı karşıya… Ama bu sadece pandemi ile ilgili değil, pandemi öncesinde de Türkiye ekonomisi kriz içindeydi. 2019 yılında yani daha pandemi yokken devletin açıkladığı büyüme oranı sadece %1. Dünya çok daha hızla büyürken Türkiye ancak %1 büyüdü… Arkasından da pandemi şartları işleri iyice zorlaştırdı. Dolayısıyla burada problem gerçekten büyük ve Türkiye esnafına, işletmelerine doğrudan destek veremedi. Kaynak yok, hükümet tüketti. Merkez Bankası’nın rezervlerini tükettiler, borcu ikiye katladılar ve çok zayıf bir bünye ile pandemi dönemi başladı. Onun için de problemler katlanarak arttı. Burada önemli olan daha önce de söylediğim gibi güven ve istikrardır. Dürüst ve işi bilen ehil bir kadro işin başına gelip, çok iyi bir ekonomik programla çok hızlı bir sürede Türkiye bu sorunların içinden çıkar, Türkiye bunu başarır. Daha önce yaptık tekrar yaparız…”

Bunu önce kısa dönem sonra uzun dönemde değerlendirmek mi lazım, bunun için bir süre var mıdır? Mesela siz iktidar olsanız bunu 3 yılda halleder misiniz?

“3 yıl çok uzun bir süre, biz ilk 3 ayda kurumların tamamını yeniden şekillendiririz. Yani Merkez Bankası yeniden bağımsız olur, TÜİK tekrar bağımsız olur. İnsan kaynağı yapısını dürüst ve işin ehli kişilere emanet ederiz. Ama aynı zamanda iş tutarlılığı olan bütüncül rasyonel bir ekonomik programı da yürürlüğe sokarız. Zaten iyi bir ekonomik programı açıklayıp uygulamaya başladığınızda önce öngörülebilir olur. Öngörülebilir olduktan sonra da piyasa göstergelerini düzenleyebilirsiniz. Kaldı ki yaşadık, daha hiçbir şey yapmadan sadece akraba bakanın ortadan yok olması, koltuğun boş kalması hemen iyileşme sağladı. Sonra ne oldu Sayın Erdoğan çıktı akraba bakanla ilgili onu destekleyici şeyler söyledi hemen tekrar kur akmaya başladı. Burada daha reform yok, politika yok, hiçbir şey yok. Sadece güvenilen yoksa güvenilmeyen bir yapı mı olacak? Eğer güven varsa ileriye doğru ekonomik göstergeler bugünden düzelir, yarını beklemez. Çünkü finansal piyasalar hep geleceği görür, gelecekte gördüğünü bugün piyasaya anında yansıtır. Dolayısıyla DEVA Partisi yönetimimizle çok hızlı bir toparlama, iyileşme olur ve ‘Türkiye yıllarca bu acıyı, bu ıstırabı niye çekmiş ki? Keşke dönüşüm daha hızlı olsaydı da ülke daha erken toparlansaydı’ deriz…”

Güçlü bir parlamenter sisteme geçiş sanırım sizin de ilkeleriniz arasındadır. Buna bağlı olarak yeni anayasa konusunu sormak istiyorum.

“Biz bugün için Türkiye’nin yeni bir anayasayı konuşacak durumda olduğunu düşünmüyoruz. Şu anda Türkiye’nin acil ihtiyacı sistem değişikliğidir. Biz mevcut anayasayı alıyoruz sadece sistemle ilgili maddelerinin üzerindeki değişiklikleri çalışıyoruz. Ama bu çalışmayı sadece kendi içimizde kapalı olarak yapmıyoruz, parlamenter sistemden yana olan diğer siyasi partilerle de ikili bazda diyalog ve iş birliği sürecini de başlatmış durumdayız…”

Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçtiğimiz anda bazı sorunlar sizin de biraz önce söylediğiniz gibi ekonomik anlamda olduğu gibi kendi kendine çözüme kavuşacaktır diye düşünüyorum.

“Kendi başına sistem önemli ama sistem kadar yönetenlerin zihniyeti de önemli. Sadece demokratik bir sistem değil Türkiye’nin ihtiyacı aynı zamanda yönetenlerin demokrat zihniyetli insanlar olmasıdır. Onun için sadece sistem değişikliği yetmez, top yekûn bir iktidar değişikliği de şart diyoruz…”

“Küçük Ortak ‘Seçim Gerekiyor’ Dediği Anda Erdoğan Bundan Kaçamaz…”

HDP konusunda bu aralar herkes her şeyi söylüyor. Siz DEVA Partisi olarak, Ali Babacan olarak HDP ile ilgili neler söyleyeceksiniz?

“Şu anda geçerli olan anayasaya ve siyasi partiler yasasına göre kurulmuş olan ve hukuki meşruiyeti ortada olan siyasi partilerin hepsiyle diyalog içerisinde oluruz. Bu bizim ilkesel bir tutumumuz… Hukuku meşruiyeti olan siyasi partilerin tamamen siyasi perspektifle şeytanlaştırılması, düşmanlaştırılması günlük siyasetin popülizmi çerçevesinde yapılan bir iş, biz bunu doğru görmüyoruz. Öte yandan da Türkiye’de şu önemlidir; Türkiye’nin uzunca yıllardır devam eden bir terör sorunu vardır. Dolayısıyla Türkiye’nin terörle mücadelede her türlü enstrümanı kullanması lazım… Terörle mücadelede askeri enstrümanlar, güvenlik enstrümanları önemlidir ama bir o kadar da başka ülkelerle diyalog, diplomasi önemlidir. Önemli olan terör örgütünü yalnızlaştırabilmektir. Türkiye kendini yalnızlaştırdı ama terör örgütünü şu anda destekleyicisi başka ülkeler var. Onun için bu mücadelede zorluk yaşıyoruz. Üstelik bu terör örgütünün Türkiye’deki siyaset üzerinde de gölgesi var. O gölgenin de kalkması gerekiyor ki Türkiye’nin sorunları meşru, demokratik siyaset çerçevesinde çözülsün. Türkiye’nin sorunlarını çözümünü kimse başka yerde aramasın. Türkiye’nin sorunlarını çözümünün adresi meşru demokratik siyaset meclisidir…”

Erken seçim var mı?

“Seçim yetkisi anayasaya göre cumhurbaşkanında ve parlamentoda… Bugünkü şartlarda ülkenin durumu bu kadar kötü iken Sayın Erdoğan’ın kendi isteği ve iradesi ile yakın bir zamanda seçimi istememesi gerektiğini düşünüyorum. Ülkenin şartları bu kadar kötü iken kendi elindeki gücü niye riske atsın ki diye düşünüyorum. Ama bir de küçük ortak var, o küçük ortağın desteği ile Erdoğan ancak seçildi. Küçük ortağın desteği ile AK Parti’nin mecliste çoğunluğu oluyor. O küçük ortak da kapalı kutu ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir ortak… Küçük ortak ‘Seçim gerekiyor’ dediği anda herhalde Sayın Erdoğan bundan kaçamaz gibi geliyor. Onun için zaman konusunda bir fikrimiz yok…”

“Yerel Medya Da İyi İşleyen Bir Demokrasinin Olmazsa Olmaz Bir Unsurudur…”

Basın neredeyse tamamen yok oldu. Tek tip gazeteler, televizyonlar çıkmaya başladı. Biz yerel gazeteciler hem ekonomik hem de siyasal bir baskı altındayız. Neler söyleyeceksiniz?

“Bizim parti programımızın birinci bölümün birinci sayfası özgürlüklerle başlıyor. İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğü diye devam ediyor. Yerel medya da iyi işleyen bir demokrasinin olmazsa olmaz bir unsurudur. Eğer bir ülkede demokrasi iyi işleyecekse mutlaka vatandaşların doğru, dürüst ve zamanında bilgilenmesi, her şeyden haberdar olması lazım, ki hem sivil toplum aracılığı ile yönetime eleştiri ya da öneride bulunabilsin hem de seçim günü geldiğinde doğru bilgi ile karar versin. Dolayısıyla hem yerelde hem de ulusal çapta doğru ve zamanında bilgi vatandaşlarımızın ve demokrasinin en önemli ihtiyacıdır…”

Sohbetimizin sonunda Bodrumlulara neler söylemek istersiniz?

“Sizin aracılığınızla Bodrumlu tüm vatandaşlarımızı tekrar selamlıyorum. Bodrum’un yarınları güzel olacak. DEVA Partisi’ne vatandaşlarımızın ilgisi ve desteğiyle beraber ülkemiz ve güzel Bodrumumuz bugünden çok daha iyi günlere ulaşacak. Çünkü Bodrum bunu hak ediyor, Türkiye bunu hak ediyor…”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.