Bodrum Gündem

Askıda Ekmek, Günleri

Karanlık Afrika’yı aydınlatan Dr. Albert Şwaytzer : “İnsan insana, insan kardeşine kendini adadıkça insandır.” Der. Bunlar, deneyime dayanan ve insanı yücelten sözcükler… İnsan, hümanist değilse insanlık şöyle dursun hayvan bile olamaz. Oysa günümüzde insana önemli ölçüde gereksinim duymaktayız.

***

Köşe yazılarımın yayımlandığı gazetelerden birisi Dr. Ahmet Fidan’ın yayın yönetmenindeki, Emine Dönüş Özatar’ın editörlük görevini yürüttükleri Yazar Portal

 

Ahmet Fidan ile görüşmemiz sonrasında Emine Dönüş Özatar’ı yazılarımı yayımlaması süresince tanıdım. Yazarların editörlüğü görevini özenli bir şekilde yürütmektedir. Güzel Türkçemizi çok iyi kullanan, araştırmacı yanı olan, kendisini sürekli yetiştirme çabasını sürdüren ve beynini çalıştırarak düşüncesini kalemine aktaran hümanist bir beyin, diyebilirim. Bir kitap olabilecek içerikte özgün yazıları var. Torunlarına bırakmak amaçlı kitaplaştırma düşüncesini taşıdığını da duydum. Bir başka söylemle; bir an önce kitapsızlıktan kurtulma düşüncesindedir.

Askıda ekmek, birkaç yıldır sözcük dağarcımıza girdi. Dar gelirli insanların geçim sıkıntısı çekleri ve upuzun kuyruk oluşturdukları günlerde kullanılan sözcük oldu.

Uygulaması şöyle: Fırından günlük gereksinimi olan iki ekmek aldığında, üç ekmek parası ödüyor. Bir ekmeğin askıda olması belirtiliyor. Alım gücü olmayan kimseler, o ekmeği bedelsiz alabiliyor… Bu yardımlaşma yöntemi, yurtdışında değişik gıda maddeleri üzerinde de kullanılıyor.  Örneğin “Askıda kahve-çay” gibi… Bu geleneğin Orta Asya Türklerinden Avrupa ülkelerine yayıldığı söylenmektedir.

Parasal gücü yerinde her insan, en yakın ekmek fırınına gitmeli. Eğer iki ekmek alacaksa üç ekmek parası ödemeli. Bir ekmeğin askıya alınmasını fırıncıyla paylaşmalı. Yoksul, durumu yerinde olmayan insanlarımız, fırına ya da ekmek satılan yerlere gittiklerinde: ‘Bana askıdan bir ekmek verebilir misin?’ diyebilmeli. Böylelikle dayanışma ve yardımlaşma devinime geçirilebilmelidir.

Yazar Portal’da yayımlanan ve okurların beğeni alan aşağıda yer verdiğim “Çekilmez Kış Ortamında Askıda Ekmek…”  başlıklı yazarın anı yazısı, beni de bu yazımı yazmaya yöneltti. Şimdi okumaya dönüş yapalım.

Çekilmez Kış Ortamında Askıda Ekmek…

Emine Dönüş Özatar

Güneşin doğuşu sonrasındaki aydınlığın sabahı belirlemesiyle uyandığımda çok soğuk bir gün ile baş başa kaldım. Evet, sıkıntılı bir kış günü ve yurdumun karakışa teslim olması… Zor mu zor çekilir, kış günleri başladı.  Böylesi ortamda dar gelirlilerin yaşadıkları güçlüğü bilenlerdenim.

Kahvaltımı hazırlamak için buzdolabını açtım. Bir dilim ekmek kaldığını gördüm. Bu bir dilim ekmek bana yeter ama bunu bulamayanlar da var! Diye düşündüm. Kahvaltımı yaptıktan sonra ekmek almak için bir arkadaşımla fırının yolunu tuttuk. Ekmek çıkmamıştı, oradakiler: “Yirmi dakika bekleyin” Dediler.

Emeklerini almak amaçlı kuyrukta on beş kişinin beklediğini fark ettim. O sırada bir teyze dikkatimi çekti! Teyze, ikinci sıradaydı, hiçbir şey almadığını gördüm. O, ekmek alanların yüzlerine bakarken insanlar ona bakmaksızın ekmeğini alıp gidiyorlardı. Teyzenin bu durumu içimi acıttı! Gözlerim dolu dolu oldu! Ekmek alacak parası yoktur, diye düşündüm. Evet, on kişi ekmeklerini aldı ve gitti.  Teyze halen sırada bekliyordu.

Birkaç kere göz göze geldik. Bir ara bana doğru tebessüm gönderdi. Ben de ona… Sırasını sanki bana vermiş gibi oldu.  “Haydi, geç kızım, sıra senin.” Dedi.   Kendi ekmeklerimi aldım. Sonra üç ekmek daha aldım. Arkadaşım ekmeğini aldı ve dışarı çıktık. Dışarıda ekmek dolabı gözüme göründü. Ne ki bu dolabın içi boştu. Askıda ekmek dolabına üç ekmeği koydum.

Arkadaşım: “Niçin o ekmekleri oraya koydun?” Dedi.  İhtiyacı olanlar alsın. İnsanlar bir ekmek bile alacak ekonomik güçte değil. Bak şu teyze, sırada bekliyordu. Ekmek almadı. Ekmek alanların yüzüne baktı, durdu… Sonrasında arkadaşım da ekmek aldı ve dolaba koyarak: “Bunu ben bilmiyordum, çok teşekkür ederim, bana hatırlattın.” Dedi.

Teyzenin davranışı beni çok etkiledi! Soğuktan üşümüş ellerini ovuşturuyor ve başı yerde sanki sıra bekliyor gibi duruyordu. Üst üste giyinmiş durumda ve perişan bir hali vardı.  Kim bilir belki kimsesi de yoktu, bakıma muhtaçtı! Kim bilir ne sorunu vardı?

Veren el ile alan elin birbirini görmediği ‘Askıda Ekmek’ uygulaması, her zaman yapılıyor olmalı. Her hafta bu davranışımı, elimden geldiği kadar uygulamaya özen gösteriyorum.

Yüzünde buruk utangaçlık olan o teyze ile defalarca göz göze geldim. Ben ona, seni seviyorum demek geldi içimden! Belki o da aynı güzel düşünce içindeydi. Böylesi seni seviyorum, demenin en güzel yöntemi değil mi? Ona orada el uzatmak demek, ihtiyacı olan ekmeği almak demektir.  Elbette ki “Askıda ekmek” duyarlı olma yolu ve karınca kararınca özveri örneğidir.

Günlük hayatımızda duyarlı olalım, sevgi sarmalında yaşayalım ve özverili olalım, düşüncesindeyim.

Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.”

*

Evet, askıda ekmeğin çok, yoksulluğun yok olması düşüncesinden devinimle; Peygamberimiz Hz. Muhammed’in: “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” hadis-i şerifi (sözleri) toplumsal dayanışma, sosyal adalet ve ulusal birliğimiz açısından rehber alınmalıdır.

*

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.