Aşkın Kanatları
Yeni yılın ilk sabahı harika bir havaya uyandık Datça’da.
Hani yazdan kalma derler ya, işte öyle.
Halikarnas balıkçısının bu yarım adayı tarif ettiği gibi.
“İklim tam insan boyundadır. Sıcağı da, soğuğu da insan tahammülünü aşmaz. İklimi paltoyla, sobayla ya da yelpazeyle düzeltmeye gerek yoktur.”
Gerçekten de böyle.
Giy kısa kolluyu, at kendini dışarıya.
Uzun zamandır gazete, dergi yoğunluğundan fotoğraf çekemiyordum.
Fırsat bu fırsat.
Makinamı omuzlayıp, attım kendimi doğaya.
Bizim buralarda hava kurak geçiyor.
Yeterli yağmur yağmadı maalesef.
Dereler kurudu.
Mezgit’te Ömer’in kahvesinin hemen arkasında bir dere var.
Her kış bu mevsim gürül gürül akardı.
Şimdi öylesine az ki.
Dere yatağında birikmiş bir su birikintisinde iki tayyare böceği kur yapıyorlar birbirlerine.
Çiftleşme öncesi aşk serenatı bu.
Karşımda bir aşk hikâyesi yaşanıyor.
Kanatlanmış bir aşk hikâyesi.
Dişi cinsel organıyla erkeğin kafasını yakalamış uçuyorlar.
Ne enflasyon, ne zam, ne baskı, ne zulüm.
Özgürce uçuyorlar.
Yıllardır onların havada bu görüntüsünü yakalamak istemiştim.
Bugüne nasipmiş.
Zor bir çekim bu.
Objektifimde takip modu olmadığı için netliği yakalamak gerçekten çok zor.
Arka arkaya basım deklanşöre.
Beni umursamadılar bile.
Dakikalarca karşımda uça uça aşklarını yaşadılar.
Birazdan bir çalıya konup, çiftleşecekler.
Bir yandan onların fotoğrafını çekerken, bir yandan düşündüm.
Dünyaya bir tayyare böceği olarak mı gelseydik acaba?
Baksanıza, ne gam, tasa.
Ne ülkenin derdi, ne insanlarımızın çaresizliği.
Öyle sabah akşam televizyona çıkıp hakaret eden de yok.
Özgürce kanat çırpmak, güzel bir şey olsa gerek.
Mesela Adnan Yücel’in şu mısraları onlara bir şey ifade etmiyor.
“Aşksız ve paramparçaydı yaşam
Bir inancın yüceliğinde buldum seni
Bir kavganın güzelliğinde sevdim.
Bitmedi daha sürüyor o kavga
Ve sürecek
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Aşk demişti yaşamın bütün ustaları
Aşk ile sevmek bir güzelliği
Ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
İşte yüzünde badem çiçekleri
saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.
sen misin seni sevdiğim o kavga,
sen o kavganın güzelliği misin yoksa.”
Oysa bize!