Bodrum Gündem

Yüzleşme

14 Mayıs sabahı 06:00’da içim kıpır kıpır umut dolu yeni bir güne MERHABA diyerek uyanmıştım. O gün aynı zamanda anneler günü. İlk kez belki çocuklarımdan birçok anne gibi muhteşem bir armağan bekliyordum gün sonunda. Sabahın ilk ışıklarında okul bahçesinde “tarihi seçim” için tüm görevli arkadaşlar yerlerini almışlardı. Bahçe ilk kez sabah 08:00 olmadan oylarını kullanmaya gelenlerle doldu. Her gelenin heyecanı coşkusu gözlerinden okunuyordu. Emindiler, sanki günün sonunda bekledikleri büyük armağanı alacaklarına. Bu güne kadar onlarca seçimde aktif görev almış birisi olarak ilk kez böylesine sonuçtan emin olan insanların havasını görüyordum.

Baharın müjdecisi, bolluğun, bereketin sembolü Hıdrellezin coşkusuyla  “darağacında üç fidan’”ın hüzünlü anılarıyla girmiştik Mayıs ayına. Emekçilerin çığlıkları muhalefetin sözcüleri “ekmek daha ucuza satılsın” diye, ekmekle demokrasiyi, açlıkla barışı bir arada düşünmenin önemini, çocuklar yatağa aç girmeyecek sloganıyla son kez haykırıyorlardı sağır olmuş kulaklara, görmeyen gözlere.

Hayalleri denizler kadar engin, önlerinde daha yaşayacağı en az benim yaşadığım kadar bir hayat olan gençlerimizin hayallerini anlatıp kazanmak için son viraj oldu Mayıs ayının ilk yarısı. Ve ben o günler gençlerden çok yıllardır mücadele ettiğim kendi hayallerimin gerçekleşmesinin heyecanını yaşadım. Böyle düşünmekte haksız değildim. Çünkü benim önümde ki zaman artık azalmıştı. Onun için özellikle mayıs ayında sanki 20 yaşındaki bir genç ruhuyla koştum. Etrafıma cesaret, inanç ve umut yayarak 14 Mayıs’ta iyilik kazansın demokrasi kazansın istedim. Bir daha meydanlarda muhalefete taşlar atılmasın, “savaşa değil, seçime gidiyoruz” diyenleri “imansız, kitapsız, ezansız,” diye hedef gösterilmesin, insanlar korkutularak sandıklardan uzak tutulmasın diye halkın içinde gerçekleri anlatmaya, anlatanları desteklemeye çalıştım. Evet, 14 Mayıs seçimiyle acılı, karanlık bir dönemi geride bırakmayı, ülkemizin demokratik kazanımlarını on yıllarca geriye götüren tek adam rejiminden kurtulmayı hayal ettik. Bu hayalle okulumuzun bahçesi aynı heyecanı ve coşkuyu yaşayanlarla dolmuştu sabahın ilk saatlerinde. 14 Mayıs anneler gününün akşamında beklediğimiz armağan aydınlık günlerin müjdecisi doğacak umudun zaferi olsun istedik.

Maalesef anneler o gün bir kez daha, ülkemiz açısından tarihsel öneme sahip seçimlerin sonucunda bekledikleri armağanı yine alamadılar. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kaldı. Millet ittifakı olarak her ne kadar “Biz kazanmadık ama Erdoğan da Kazanamadı” bahanesinin ardına sığınmaya çalışsa da gerçek o ki muhalefet olarak özellikle CHP olarak yine sınıfta kalmıştık. Evet, Cumhuriyet tarihinin en adaletsiz seçimlerinden birini yaşamıştık. Muhalefet olarak şimdiye kadar yapılan en başarılı seçim kampanyasını da yapmış, büyük bir emekle, yoğun bir çalışmayla hazırlanan yüzlerce projeye karşın, ülkeyi ekonomik krize hatta yıkıma, en liyakatsiz kadrolarla çalışan, yolsuzluklarla, hırsızlıklarla en çok anılan bir iktidarın başı olan Erdoğan cumhurbaşkanlığında bu kadar oyu nasıl alabilmişti. Biz yine neyi ıskalamıştık.

Evet… “ADAM YİNE KAZANDI” kaybetmek, kendimize bahaneler üreterek kazandığımızı düşünsek dahi geriye gidişi hazmetmek benim için, benim gibi düşünen emektar partililer ve yurtseverler için hiç de kolay hazmedilecek bir duygu değil. Onun için yazımın başlığını YÜZLEŞMEK olarak koydum. Eğer demokrasi konusunda ve ait olduğumuz kuruma karşı samimiysek sonuca saygı duyup seçim analizini, bireysel ve örgütsel özeleştirimizi yapmak zorundayız. Acıda olsa gerçeklerle (önce kendi gerçeklerimizle) YÜZLEŞMEK zorundayız. Eğer önce kendimizi sorgulayıp yeniden yapılanma işini ertelersek yenilgiler hep sürmeye devam eder.  Maalesef her seçim sonrası olduğu gibi yine CHP içinde kendini partinin “öz çocukları, emekçileri” olarak görenlerin sesleri ve gelecekle ilgili senaryoları devreye girmeye başladı bile.

Evet, önümüz de çok acı günlerin geleceğini biliyoruz. Ama bu ülkenin %50’si Erdoğan’a ve onun hayal ettiği yeni yüzyıla onay vermedi. Özellikle güzel ülkemin kadınlarının ve gençlerinin mücadelesini ve heyecanını bu seçimlerde yakından gördüm. Bu gün onların ne kadar mutsuz ve umutsuz olduklarını biliyorum ve onlara sesleniyorum. “siz yenilmediniz. Bu sandık asla cumhuriyetin son sandığı olmayacak. Bu seçim asla kadınların son seçimi olmayacak. Hayat devam ediyor. Ben çocukluk yıllarım hariç  yaşamımın tamamını umudumu çoğaltarak mücadele ederek geçirdim.

Nefes aldığımız süre içinde umut hiç bitmeyecek diyorum ama yıllardır CHP içinde YENİDEN YAPILANMADAN YANA, ÜRETEN OKUYAN DÜŞÜNEN  SİYASETTE VAR OLMAYA ÇALIŞAN GENÇLERDEN VE KADINLARDAN YANA POLİTİKALARIN YANINDA  DURMAYA ÇALIŞAN MÜCADELE EDEN BİR KADIN SİYASETÇİ OLARAK  DA  SÖZ HAKKIMIN OLDUĞUNU DÜŞÜNEREK  DOĞRULARI SÖYLEMEK  ADINA SUSMAYACAĞIM.

Cumhuriyet Halk Partisinin il ve ilçe genel merkez yöneticileri artık kendilerine gelsinler. Benim ve ülkemin kaybedecek bir seçime daha tahammülü yok. Sonuçlara saygı duymam asla bu sonuçları hak ettiğim ve kabullendiğim anlamına gelmez. %48’e karşı %52 oy oranıyla Recep Tayyip Erdoğan zafer kazanmadı ama CHP bu seçimin kaybedeni oldu. Hepimiz Kemal Kılıçdaroğlu için anamızın ak sütü gibi helal ettiğimiz oylarımızı demokrasi adına kullandık. Atatürk ilke ve devrimlerini, laik Türkiye Cumhuriyetini sonuna kadar savunan Babala TV’de ve seçim sürecinde gösterdiği olağanüstü performansıyla gönüllerimizde devleşen Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin de şimdi samimiyet le YÜZLEŞME VE GEREĞİNİ YAPMA zamanıdır.

Kısa bir süre sonra yerel seçimlere gidilecek. Birbirimizi suçlayarak, küçük olsun benim olsun diyerek bir sonraki seçimleri düşünerek koltuk hesapları yaparak kaybedecek bir günümüz, kaybedecek bir tek yurtsever evladımız yok. Unutmayalım  “DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY DEĞİŞİMİN KENDİSİDİR” “SU AKAR YOLUNU BULUR” dense de Biz önce kendimize, birbirimize sahip çıkalım. Daha çok olalım çoğalalım. Çünkü ancak o zaman var olabiliriz.

Siyaset halk içinde halkla beraber yapılır. Bu ülke bu memleket, örgütümüz sadece seçilmişlere bırakılıp kapalı kapılar arkasında alınan kararların yarattığı travmaları bir kez daha kaldıramaz, kaldırmayacak.  14 Mayıs seçimlerinde milyonlarca insan Türkiye’de başka bir iklim adına değişime inandı karar vericilerin dediği her şeyi yaptı. Şimdi kendi partisi ve ülkesinin geleceği için kendi örgütü içinde önce YÜZLEŞMEK, SONRA DA DEMOKRASİ istiyor. Çünkü LAİK TÜRKİYE’NİN KURUCU PARTİSİ CHP’nin onurlu üyeleri ve TÜRK HALKI BUNU HAKEDİYOR.

Nuran Yüksel

30 Mayıs 2023/Bodrum

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Hülya kabakçı dedi ki:

    Bu kadar güzel ifade edilirdi duygularımız özeleştiri zamanı umarım hatalardan ders çıkarılır gönlünüze kaleminize sağlık Nuran hocam her kelimesine katılıyorum