Bodrum Gündem

WABİ SABİ

WABİ SABİ

Bir çocuğun düşüyüm ben

Mızıkamın sesi yeryüzüne değer

Uyurum uyanırım hep aynı şarkı

Ne sesim eksilir ne umut biter…

Haydar Ergülen

Dönem dönem insan hayatında derin izler bırakan ve tamirinin mümkün olmadığı düşünülen süreçler yaşanabiliyor. Ancak bunları aşmak ve kırılan yerleri çok daha değerli ve güçlü bağlarla onarmak da hayatın bir parçası veya belki de gerek şart. Yoksa yaşanamıyor!!!  İşte bu Wabi Sabi felsefesinden kaynağını alan Kintsugi sanatı, kendinizi nasıl iyileştirebileceğinizi ve kırılan yerlerinizi nasıl onarabileceğinize  ışık tutuyor. Duygusal yaralarınızı iyileştirmekle kalmayıp, onları süslediğiniz ve güzel hale getirdiğiniz nice keyifli ve farkındalık dolu zamanlar dilerim.

Şimdi biraz bu Wabi Sabi’ye bakalım: Bu felsefeye göre, önemli olan kırığı onarmak değil, nesnenin gerçek değerini ortaya çıkarmaktır. Bizi biz yapan yaşadıklarımızdır. Olumlu ya da olumsuz her şey karakterimize, hayata bakış açımıza katkıda bulunur. Burada önemli olan bunları doğru analiz edebilmek, kırıkları doğru tamir edebilmektir. Ancak başımıza gelen kötü şeylerle de, kırık parçalarımızla da mükemmel olabilir, yola devam edebiliriz. Bunun için seçim sizin; kırık parçalarınızla, kendinizden biraz daha kaybetmeye devam mı edeceksiniz yoksa onlarla yaşamayı öğrenip kendinize altın değerler katarak mı yola devam edeceksiniz?

Tıpkı “Hygge” felsefesinde olduğu gibi, Wabi-Sabi de yaşam kalitenizi artırabilecek bir dünya görüşüdür.  Japon estetiğinde geçiş ve kusurun kabulü üzerine odaklanılmıştır. Budistlere özgü özgüven, ızdırap ve boşluk/anlamsızlık olmak üzere varoluşun üç işareti öğretisinden türetilmiş bir kavramdır. Bazen da kusurlu, kalıcı ve eksik bir güzellik olarak tanımlanır. Bir başka Budist açılımı ise; “süreksizlik” (mujō), ıstırap (ku) ve benlik doğasının boşluğu ya da yokluğu (kū) olan üç varoluş işaretinin öğretisinden türetilen bir kavram ya da ideoloji olduğudur.

Wabi-Sabi 1500’lü yıllarda ortaya çıkıyor ve kökeni Çin’de Zen Budizmi’ne dayanıyor. Japonların meşhur  çay törenleriyle bağlantılı olarak bir Japon hareketine dönüşen Wabi Sabi terimini;

Wabi’yi “rustik basitlik” veya “sade şıklık” olarak,

Sabi’yi ise “kusurlardan keyif almak” şeklinde tanımlayabiliyoruz.

Antik Japon Krallığı’nda “kusur”, aydınlanmanın kilit adımlarından biri olarak benimseniyor. Bu sebeple de Wabi Sabi; “kusursuz güzellik” kavramını benimsemektedir.

Mükemmeli ve yeni olanı savunan Batı kültürünün aksine, “zamanın akışı”, “yaş alma” gibi doğanın işleyişiyle ortaya çıkan kavramlar Wabi Sabi’de teşvik edilir. Batı düşüncesi bize, sürekli yaşamlarımızı başka hayatlarla karşılaştırmamızı empoze eder. Oysa bu özellikle akıl ve ruh sağlığımız açısından son derece risklidir. Batı dünyası güzellik kavramını her geçen gün gittikçe daha rafine hale gelen ve daha ulaşılmaz olan bir olguya dönüştürmüştür. Bu durum doğal güzellik fikrini bozmuş ve var olan kusurlarla mücadele eder hale gelmiştir. Oysa aksine, Japon inancı ve Wabi Sabi kavramı insanları ve her şeyi kusurları ile kabul ederek  Zen Budizm  ile bağlantı kurar.

Zen felsefesinde  ise; Wabi Sabi’ye ulaşmada yedi estetik ilke vardır: “Kanso” yani basitlik, “Fukinsei” yani asimetri veya düzensizlik, “Shibumi” yani sade güzellik, “Shizen” yani iddiasız doğallık, “Yugen” yani incelik ve zarafet, “Datsuzoku” yani serbestlik ve “Seijaku” yani huzurdur.

Wabi’, basitliği, süreksizliği, kusurları ifade ederken, ‘Sabi’, zamanın bir madde veya herhangi bir nesne üzerindeki etkisini gösterir. ‘Wabi  Sabi’, yaşlanmanın, kusurların estetik takdir fikrini kucaklar ve zamanın yarattığı kusurların güzelliğini ifade eder. Mimaride, bu kavramlar bir araya geldiğinde birbirini tamamlarlar. Basitliği ve bir nesnenin en gerçek formunu ifade ederler. Zaman zaman “feng-shui” ile benzerliği gündeme gelse de, Wabi Sabi’de, Feng Shui gibi kesin ve keskin kurallar yoktur. Wabi Sabi uyumludur. O nedenle bu felsefeyle sadelik ve rahatlık, dünyanın materyalist takıntılarından koparılmış bir şekilde mekana dahil olur. Mekanda, ilişkilerde, iş yaşamında bitmeyen mükemmellik arayışı, genellikle stres, kaygı ve depresyon gibi rahatsızlıklara yol açar. İşte tam da burada Wabi Sabi bizi günlük yaşamın kaygılarından uzaklaştırarak biraz duraklamaya davet eder. Saklı nimetlere odaklanmaya ve olayların nasıl olması gerektiğinden ziyade nasıl olduğunu düşünmeye ve takdir etmeye teşvik eder. Daha samimi ve sade bir yaşamı öngörmesiyle “minimalizmin” de felsefik alt yapısını oluşturmaktadır. Onda şımarıkça yapılan harcamalara yer yoktur. İsraf kınanır. Kusurlu olan, hataları ile birlikte kabul edilip sevilir.

Tam da bu noktada Wabi Sabi’nin insanı rahatlatan prensiplerini benimsemek hayat kurtarıcı olabilmektedir. Çünkü bu yaşam felsefesinde genellikle stresli, yoğun ve her alanda mükemmel olmaya çalıştığımız hayatlarımızın aksine;  alçak gönüllüğü, kusurlarımızı kabul etmeyi ve sahip olduklarımızın kıymetini bilmeyi öğrenmek şarttır.

Budizm üzerinden “felsefe yapmak”;  kavramsal bilgiye karşı, yaşamsal bilginin önemini belirlemekte, sessizlik içindeki esrarengiz dil kullanımında mevcut olan gücü, gün ışığına çıkarmaktadır.  Byung-Chul Han Batı düşüncesiyle karşılaştırarak Zen Budizm’in boşluk, hiçlik, dostluk gibi temel kavramlarını açıklamakta ve felsefi potansiyelini ortaya koymaktadır. Bu karşılaştırmalı yöntem, Uzak Doğu’nun köklerini ve Batı’dan farkını göstermektedir.

Richard Powell,  Wabi Sabi’yi “Karmaşıklığı takdir eden ve kabul eden, aynı zamanda sadeliğe değer veren bir yaşam tarzı” olarak tarif etmiştir. Powell, Wabi Sabi’nin üç basit gerçeği kabul ettiğini söylüyor: “Hiçbir şey sürmez, hiçbir şey bitmez ve hiçbir şey mükemmel değildir.”

Günümüz Japonya’sında ise “Wabi Sabi” daha çok “doğal basitlik bilgeliği” olarak tanımlanmaktadır. Japon kültüründeki saygı ve HOŞGÖRÜ felsefesinin; her bir insanı ve hatta tüm varlığı olduğu şekliyle kabul etmesi bakımından “Wabi Sabi” ye dayanmakta olduğu söylenebilir.

21.y.y. insanı “Wabi Sabi” anlayışında ifade edilmek istenen didaktik ögeyi yaşamına aktararak çağımızın en büyük hastalıklarından olan benmerkezciliğin, tüketim ekonomisinin önüne geçebilir belki de!. Canlıların ve nesnelerin kıymetini bilen, doğaya saygılı dünya vatandaşları olabilmek belki de bütün mesele. Şimdi KINTSUGİ sanatına bakalım.

Bazıları bu kırıklardan daha güçlü, daha parlak çıkıyor.

1 .Hemingway

 

Yorumlar

  1. Zeynep Neslihan Hacihanifioglu dedi ki:

    Çok bilgilendirici ve ufuk açıcı. İlgi ile takip ediyorum. Hayatı sadelestirmek ve akışı kabul etmek çok önem kazaniyor

    1. Fatma Hasene Somer dedi ki:

      Ne güzel özetlemişsiniz. Teşekkür ederim

    2. Fatma Hasene Somer dedi ki:

      Konuyu bilgece özetlemişsiniz. teşekkürler.