Bodrum Gündem

Tunalı Hilmi ve Fizan Sürgünleri – İsmail Bozkurt Bodrum Gündem yazıları

Tunalı Hilmi ve Fizan Sürgünleri – İsmail Bozkurt Bodrum Gündem yazıları

Tunalı Hilmi 1871’de, Bulgaristan Eski Cuma’da doğdu. 1877 Osmanlı Rus savaşı nedeniyle ailesiyle birlikte İstanbul’a göç etti. Babasının memuriyeti nedeniyle ilk ve orta öğrenimini Fatih Askeri Rüştiyesi ve Kuleli lisesini de tamamlayarak Askeri Tıbbiye mektebine ’ne kaydoldu. II. Abdülhamit yönetimine karşı gizli cemiyetlerin yoğunlaştığı bu dönemde el yazısıyla Teşvik adlı haftalık gazeteyi çıkardı. Jurnal sistemi onu tespit etti. Aleyhinde delili bulunamayınca hakkında işlem yapılamadı.

Gülhane Askeri Tıbbiye öğrenciliğini sürdürmekte iken, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşen “Mektepliler Cemiyet-i Hafiyesini” kurdu. Bu arada aynı çalışmayı, Paris’te bulunan Ahmet Verdi’ye göndermesi nedeniyle tutuklandı. 1895 yılında Askeri Tıbbiyenin son sınıfında öğrencilik döneminde yeniden sorgulamalara maruz kaldı. Yurt dışın kaçarak İsviçre’nin Cenevre kentine yerleşti. Cenevre’de yarım kalan tıp eğitimi yerine Cenevre Üniversitesinde pedagoji bölümünden mezun oldu. 1896 yılında İstanbul’daki İttihat-i Osmani Cemiyeti ile Avrupa’daki Jön Türklerin birleştiği İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Cenevre şubesini kurdu ve başkanı oldu.

İttihat ve Terakki Cemiyeti çalışmalarını yurt dışında Bükreş, Paris, Cenevre ve Kahire olmak üzere dört önemli merkezde yürütür. Yazılarında Balkanlar ve Anadolu Türklerine ve muhaliflere yönelik Yıldız Sarayının sürgün, zulüm ve baskılarını anlatır. İttihat ve Terakki cemiyetinin 1896 yılında gerçekleşen toplantısında başkanı seçilen Mizancı Murat, 1897’de hareketin merkezini Cenevre’ye taşıdı. Tunalı Hilmi, İshak Sükûti ve Mizancı Murat ve Paris’te Ahmet Rıza Bey’in çıkardığı Meşveret, Mizan gazeteleri ve risalelerinin Türkçe ve Fransızca olarak yayınlanmasını düzenledi. Yazılarında Padişah II. Abdülhamit yönetiminde halka yönelik istibdat baskıları ve Osmanlı devlet yapısında yer verilmeyen Türklerin kültürel değerleri, hürriyet ve milliyetçilik kavramlarını sade bir dille anlattı.[1]

II.Abdülhamit tarafından Taif’te boğdurulan, yenilik ve meşrutiyet taraftarı, sadrazam Mithat Paşa, Damat Mahmut Paşa’ya karşı işlenen işkence ve zulmü yazılarında anlattı. [2] Namık Kemal’in kaleme aldığı hürriyet vatan özgürlük şiir ve yazılarını gazete eklerinde İstanbul’a ulaştırdı. Saltanat ve Medrese taraftarlarının halka din üzerinden tevekkül korkusu verilmesini eleştirir. Yayınlanan gazete birlikte kendi çalışmalarını hutbe isimi bir risale ( kitapçık, İnceleme, araştırma bülteni ) yayınladı.

Tunalı Hilmi “ Hutbe” adlı eserinde  İttihat ve Terakkinin fikirlerine tercüman olarak “ Osmanlılığı “ şöyle tarif etmektedir: “ Osmanlılık Türklük demek değildir. Ne kimseye zarar verir ne de bir milliyete dokunur; böyle olunca: Osmanlı olmayacak kim bulunur? ” Arnavut, Ermeni, Ulah, Bulgar, Boşnak, Pomak, Tatar, Türk, Çerkez, Dürzi, Rum, Acem, Arap, Sırp, Pomak, Kürt, Gürcü, Yahudi, Laz, bunların hepsine yakışacak ancak şudur: ( Osmanlı ) Tunalı Hilmi bu topluluklara aralarındaki din, mezhep ve ırk farklılıklarını unutup kendilerini Osmanlı bilmelerini, birbirlerinden ayrılmaları değil, birlik teşkil etmeleri ve bir meşrutiyet idaresi içinde müşterek yaşamalarını telkin ve tavsiye etmektedir. Bu surette Osmanlılık üç temele dayanan yeni bir bina olacaktır. Osmanlı hanedanı, Osmanlı vatanı ve Osmanlıların müşterek menfaatleri. Bu temel prensibin şuuruna varan halk da artık bir Osmanlı milletini teşkil edecektir. Bu durum mümkün olmayan bir bakıştır. Osmanlı milletinin eskiden olduğu gibi en kutsal değeri hanedan değil, fakat vatan olacaktır. Nitekim bütün İttihat Terakki neşriyatı, bu kutsal değeri idealize etmektedir.[3]

Avrupa’da faaliyet yürüten Jön Türkler ve İttihat Terakki üyelerinden Tunalı Hilmi ve Yusuf Akçura’nın “ Üç Tarzı Siyaset “ makalesi ve tezlerinde;  Türk varlığı ile birlikte, hürriyet, meşrutiyetin önemi anlatılır.  Osmanlı siyasetinde Türk varlığından söz edilmez.  Koca Anadolu, Koca Türkeli, Aziz Vatan söylemleriyle; Türklerin Osmanlı devletini kurulmasında ki rolleri anlatılır. Türk varlığını oluşturan Türklerin ve Türkmenlerin kahraman atalarının yolunda olmalarını hatırlatır.

1899 yılına gelince; II. Abdülhamit’in Yıldız sarayının jurnal hafiyelerinin baskı ve tahakkümü yurt dışına kadar ulaşır. Jön Türkleri Paris ve Londra’da yayınlanan gazete ve bültenleri yasaklanır. Abdülhamit’in görevlendirdiği Ahmet Celalettin Paşa 1896’da Cenevre’ye gelir. Jön Türker’i İstanbul’a dönmeye ve padişaha bağlı kalmaya çalışır. İttihat ve Terakki yayınları ve Tunalı Hilmi’nin “Hutbe” isimli kitabı ile birlikte ve gazete kalıplarını satın alması için kendilerini ikna eder, yapılan teklif karşısında uzlaşılır. Ahmet Celalettin Paşa ile kâğıt üstünde kalan bir anlaşma yapılır. Bu alaşmada;  İshak Sükûti devletin Roma, Abdullah Cevdet Viyana elçiliğine doktor olarak atanırlar. Tunalı Hilmi 1900 yılında Madrid elçi kâtipliğine atanır. Burada çalışmalarını aynen devam ettirir.

1897’de II. Abdülhamit’e ulaştırılan bir ihbarla İstanbul’daki Harbiye, Tıbbiye ve Askeri Mühendislik okullarından 324 öğrenci olmak üzere, toplam 600 kişi tutuklanır. Tutukluların Askeri Tıbbiye öğrencileri için, 1) Azap Kapı Tersanesi zindanları,   Harp Okulu öğrencileri için, 2) Harp okulu bodurum katları ve kahve ocakları, ya da 3) Taşkışla hapishanesi, 4) Zaptiye kapısı tevkifhanesi, 5) Serasker kapısı ( Harbiye Nazırlığı ) Bekir Ağa bölüğü, 6) Beşiktaş karakolu, 7) Yıldız sarayı Çit kasır, 8 ) Tophane zindanlar olmak üzere sekiz ayrı yerde tutuklu ve sorgulamaları yapılır. Bir yılı aşkın işkence içinde sorgulanıp divanı harpte yargılanırlar. 78 kişinin çoğunluğu tıbbiye ve harbiye öğrenci ve öğretmenleri yargılanır ve mahkûm olur. Hayvan ve yük taşıyan Şeref vapurunun ambarlarında Libya Trablusgarp’a Fizan çöllerine sürgüne gönderilir. [4]

Trablusgarp / Fizan, coğrafi yapı olarak Osmanlı başkenti olan İstanbul’a oldukça uzak bir bölgedir. Fizan’a ulaşan çölün geçilmesi sadece yerli kılavuzlarca yapılmaktadır. Günlük ortam sıcaklık 58 dereceye kadar çıkmaktadır. Gündüz, gece ısı farkı ortalaması 40 derecenin üzerindedir. Yağmur asla yağmaz, su yer altı kuyularından alınmaktadır. Yaşam şartlarını sınırlayan en güç ve en izole yerlerinden biridir. Saltanatı için muhaliflerden ağır korkular yaşayan II. Abdülhamit tarafından muhaliflerini tecrit edebileceği en ideal yer olarak görülmektedir.[5]

Fizan Trablusgarp’a 600 km içerde sahra çölünün merkezinde yer almaktadır. Kasabada Mutasarrıf ve sürgün amaçlı gönderilen birkaç memur vardır. Çöl geçişi ancak yerli bedevi kılavuzlar tarafından özel deve kervanlarıyla 40 – 45 gün süren uzun bir yolculukla aşılabilmektedir. Yabancıların ya da sürgünlerin, böylesine riske atılarak sınırların dışına çıkması genelde ölümle sonuçlanmaktadır.  Bazı aydınlar, Fizan Sürgünleri için Fizan ve ötesi olarak, ölüm anlamında kullanırlar. Ancak Yıldız sarayı çölü geçmek için gerekli parayı veremediğinden mahkûmlar Trablusgarp valisi Namık Paşanın çabalarıyla iki yıl hapiste tutulduktan sonra, Trablusgarp’ın eğitim, sağlık, şehrin onarım ve mühendislik işlerinde gönüllü olarak ücretsiz çalıştırırlar. Sürgünlerin arasında otuzun üzerinde doktor, subay, öğretmen, din görevlisi, mühendis ve deniz subayı vardır.

II.Abdülhamit’e göre, Jön Türklerin uğrunda savaşmakta oldukları “ Hürriyet” İmparatorluğu tahrip edici bir silahtır: “ Hürriyet alışkanlığı olmayan bir memlekette hürriyet vermek tüfek kullanmasını bilmeyen bir insana tüfek teslim etmek olarak açıklar.[6]

Sultan Abdülhamit, Avrupa’daki Jön Türklerle görüşmesi için Celalettin Paşa’yı yeniden Cenevre’ye gönderir. Bu defa cemiyet başkanı Mizancı Murat cemiyetten istifa edip İstanbul’a dönmek konusunda ikna olur. Cemiyetin genel sekreterliği Tunalı Hilmi’ye devredilir. Kısa bir süre sonra Sultan Abdülhamit, bu defa Avrupa’daki Jön Türk faaliyetlerinin söndürülmesi için Paris Sefiri Münir Paşa’yı görevlendirir. Tunalı Hilmi bu buluşmaya katılmaz.

Tunalı Hilmi Bey’in faaliyetlerinin direncini kırmak için İstanbul’da babası İsmail Efendi tutuklanır Musul’a sürgüne gönderilir. 1899 yılında sürgünde ölür.  Bu defa kardeşlerinden Faik Bey askerlikten ihraç edilir. Diğer kardeşi Şükrü Bey önce Bağdat’a sonra Basra’ya sürülür ve orada yoksulluk içinde ölür. Büyük kardeşi Fehmi Bey tahakküm ve baskıdan kurtulmak için önce Bulgaristan’a sonra ABD’ye gider. Babası ve kardeşlerine verilen sürgün cezalarına karşın, Tunalı Hilmi bu baskılardan yılmaz. 1898’de İttihat ve Terakki Cemiyeti müfettişi olarak Mısır’da görev alır. Burada Kahire şubesini örgütler. 1900 yılında yenide Paris’e döner,  “Hutbe “ isimli kitabını yeniden yayınlar.

Jön Türkler’in bir kısmı Avrupa’nın muhtelif şehirlerinde zor şartlarda çalışmaları fazla karşılık bulmayınca, yoksulluğun verdiği sıkıntılar artar, Ali Fahri (Ağababa) Fizan sürgünleri arasından 1899’da Trablusgarp’tan kaçar, Mısıra oradan Cenevre’ye geçer, orada Jön Türklere katılır. Tunalı Hilmi ile birlikte Meşrutiyeti öven  “ İntikam ” adlı bir gazete çıkarırlar. Abdülhamit’in jurnal sistemi Tunalı Hilmi’nin bu çalışmasını da öğrenir ve Madrid deki memuriyetine son verir.

Bütün baskı ve tahakkümler Tunalı Hilmi’yi yıldırmaz, 4 Şubat 1902’de İttihat ve Terakki cemiyetinin I. Jön Türk Kurultayı’nın toplanmasını Ali Fahri (Ağababa) birlikte organize ederler. 1904’te Mısır’a gider. Kanun-ı Esasi” ve “Hak gazetelerde günlük yazılar yazar.

 Tunalı Hilmi 1908’de II. Meşrutiyetin ilanında İstanbul’a döner, sağ kalan kardeşleri ile İstanbul’da buluşur. “İnkılap” olmak üzere çeşitli yayın organlarında yazılar yazar. 1916’yılında verilen görevlerde, Karadeniz Ereğlisi, Silivri, Bayburt, Ordu, Beykoz ve Gemlik’te kaymakamlık yapar.

1919’da Balkan savaşında ülkeye göç eden ve sığınanların durumlarını denetlemek ve düzenlemek için müfettiş olarak görevlendirilir. 1919 yılında yapılan seçimlerde Bolu mebusu olarak Osmanlı Meclisi Mebusan üyesi olur. Mecliste kadın erkek eşitliğini, işçi haklarını, kadınların seçme hakkının gerçekleşmesini dile getiren ilk milletvekilidir.

1920’de İstanbul’un işgalinde Anadolu’ya geçer, İlk TBMM’de Bolu, Zonguldak milletvekilliği yapar, İstiklal savaşı öncesinde Düzce ayaklanmasının bastırılmasında ve Karadeniz Ereğlisi’nin Fransızlar tarafından işgal edilmesine karşı direniş örgütü kurar.

İstiklal harbinden sonra üç dönem milletvekilliği yapar. Tunalı Hilmi 1921 – 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu‘nun ( anayasa ) hazırlık komisyonu çalışmalarına katılır. TBMM’de Mustafa Kemal’in önderliğinde yapılan devrim ve çağdaş uygarlığın oluşturulmasında; Milli Eğitim, iktisat, sağlık sosyal yasalarının hazırlanmasındaki komisyonlarda öncü bir aydın olarak değerli katkılarda bulunur.

İsmail Bozkurt

[1] Ord. Prof. Enver Ziya KARAL Osmanlı Tarihi Türk Tarih Kurumu Basımevi 2011 Ankara cilt VIII.  Sf. 523

[2] Tevekkül korkusu; İslam inancında uhrevi inançlar korkusu verilmesi,

[3] Ord. Prof. Enver Ziya KARAL Osmanlı Tarihi Türk Tarih Kurumu Basımevi 2011 Ankara cilt VIII.  Sf. 530

[4] Ali Fahri Ağababa Şeref Kurbanları II. Abdülhamit döneminde bir sürgün hikâyesi Çatı yayınları İst. 2007 Sf.168

[5] Erler Mehmet Yavuz, Ya Vatan Ya Sürgün, T. C, Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü, Atatürk Dergisi, Doç. Dr. Günay Çağlar Özel Sayısı, C.III, S:2, s.267

[6] Ord. Prof. Enver Ziya KARAL Osmanlı Tarihi Türk Tarih Kurumu Basımevi 2011 Ankara cilt VIII.  Sf. 537

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.