Bodrum Gündem

ÇÖZÜM SİYASETTEDİR…

01.08.2011
0
A+
A-

Demokrasi ile yönetilen ülkelerde, her problemin çözümü siyasettedir.

Siyaset iddia ve hak etme sanatıdır. Siyasette ne kadar iddianız varsa, o kadar da yaşama hakkınız olur. Aksi takdirde yok olur gidersiniz. purchase Fluconazole


AKP İktidara geldiği günden bu yana hep bunu söylerim. AKP’yi ve icraatlarını beğenmiyorsanız  siyaseten organize olup, demokratik seçim yolu ile bu iktidardan kurtulmalısınız.


Türkiye’nin bu günkü görünen manzarasına bakınca şunlar görülüyor;
* “Halkı sınıf,ırk,din,mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik” suçundan,  10 Ay hapis cezasına mahkum olmuş ve cezaevinde yatmış bir kişi, yaklaşık 10 Yıldır Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıdır.
* “Cumhuriyetimizin temel direklerinden olan lâiklik ilkesini defalarca çiğnediği için; “Lâiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu kesinleşmiş” ve bu yüzden Anayasa Mahkemesince “Mahkum” edilmiş bir siyasi parti üç dönemdir, tek başına iktidardadır.
* Yasama görevini bağımsız olarak yapması gereken TBMM, çoğunluk partisi AKP’nin Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan’ın tamamıyla emrindedir. Tayyip Bey ne isterse TBMM’den o çıkar, onun istemediği hiçbir yasa, tüzük, karar çıkmaz, çıkamaz.
*Bağımsız olması gereken Yargı, AKP Hükümetine bağımlı hale getirilmiştir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan, Hükümet ne isterse o karar veya o tayin çıkar.
*Yürütme Organı olan Bakanlar Kurulunun çoğunluğu, Tayyip Bey’in İstanbul Belediyesinden beri emrinde çalıştığı elemanlarından oluşur. Gerek Bakanlar Kurulunda, gerek AKP Meclis Grubunda tartışma yasaktır!…
*Devlete isyan ve bölünmenin ilk adımı olan “Demokratik Özerklik” bölücü örgüt tarafından ilan edilmiş ve bu karara yurt dışından destek arayışları başlamıştır. Başbakan Erdoğan’ın emriyle İmralı da ki “AKP’nin hatırlı misafiri” ile yol haritası bazında anlaşmaya varılmış ve çıkarılacak yeni Anayasanın öncelikleri beraberce belirlenmiştir.
*Ülke ekonomik durumu bıçak sırtındadır. Sıcak parayla, borçla, varlık satışlarıyla, ithalat ekonomisiyle ve günübirlik politikalarla durum şimdilik idare edilmektedir.
*Köşe yazarları, “Bu baskı ortamında yazmak istemiyorum” , “Komutanlar, “Bizlere yapılan hukuksuzluktur, ne ulusal hukuka ne de evrensel hukuka uymuyor” diyerek istifa edip gidiyorlar…


Komutan, yenilginin hesabını soruyormuş; “Niçin yenildik, anlat bakalım” , Yüzbaşı saymaya başlamış; “Efendim mermimiz bitmişti” deyince Komutan; “Tamam, gerisini sayma” durum anlaşıldı demiş.
Yukarıda 8 madde de sıraladığım sonuçlar, çok açık bir şekilde Türkiye de demokrasi olmadığını, uygulanan yönetimin bal gibi “Tek Adam Faşizmi” olduğunu göstermektedir.


İyi de, adamlar son seçimde %50 ye yakın oy aldılar, millet bunlara nasıl oy veriyor, diyeceksiniz…


Millet, oy verecek parti bulamadığı için bunlara oy veriyor.. Yapılan doğru değil ama, maalesef gerçek bu…
CHP’ye bakar mısınız; Ülke bölünme noktasına gelmiş, “Demokratik Özerklik” ilan edilmiş. CHP’li milletvekilleri, BDP’lilerle birlikte, demokratik özerklik uygulanan yerlerde inceleme gezisi yapıyorlar!.
Türk tarihinde ilk kez, Genelkurmay Başkanı ve üç Kuvvet Komutanı beraberce istifa ediyorlar, Genel Başkan tatilini geçirdiği yerden bir günlüğüne geliyor, partisinin MYK sını topluyor ve Grup Başkan Vekili Hakim kızımız, baygın bakışlarıyla, 6 maddelik açıklamayı okuyor, sonra hooop yine tatile!…


MHP’ ye ne demeli; AKP ne zaman sıkışsa imdadına bunlar yetişiyor. Gül, Cumhurbaşkanı mı seçilecek  MHP hazır, halkın seçtiği milletvekillerinin cezaevinden çıkarılmasını engellemek içim TBMM nin çalışması mı lazım, MHP anında AKP’nin yanında. Muhalefet Partisi değil, AKP stepnesi sanki…TSK Komuta heyetinin toplu istifası üzerine, MHP Genel Başkanı kimsenin bilmediği bir şey söyledi; “AKP, Orduyu dizayn ediyor” (Deme yahu, bak bu aklımıza gelmemişti)..
Bunu söyledikten sonra, Alpaslan Türkeş Parkını açtı ve evine istirahata çekildi…


buy cheap Cialis Merkez Sağın temsilcisi olması gereken DP ise; Emlâk komisyoncularının eline geçmiş, partinin binalarını satıp, satıp yiyorlar.
Diğer partiler de, genel seçimde oylarını AKP’ye verdiler ve “dükkan Kapatma” konumuna geldiler..


Millet bunlardan hangisine oy versin?
Sahip olduğu belediyeleri düzene sokmaktan aciz CHP’ye mi, buy Indocin
Her başı sıkıştığında AKP’nin yardımına koşan, MHP’ye mi,
Ahı gitmiş vahı kalmış partilere mi, hangisine oy versin?
Millet bunlara daha ne yapsın? Milletin seçtiği adamları cezaevinden çıkarabildiler mi? CHP Genel Başkanı Haberal ve Balbay’ı, MHP Genel Başkanı Engin Alan’ı neden ziyaret etmezler? Onlar milletvekilleriniz değil mi?
Kendi milletvekiline sahip çıkamayan partilere millet niçin sahip çıksın ki?
Size yeminle söylüyorum, istenirse bir hafta da bu milletvekilleri cezaevinden çıkarılır, yeter ki insanda akıl ve yürek olsun, denemesi bedava…


Siyaset ve İktidar olma isteği, partilerin akıllarına gelince veya canları sıkılınca yapacakları bir iş değildir. İktidara gelmek isteyen bir partinin 24 saat siyaset yapması, fikir üretmesi, yanlışları topluma göstermesi, doğruları söylemesi, proje sunması, halkın avukatlığını yapması şarttır. Basın iktidarın eline geçmiş, sizi yazmıyormuş, geçin bunları. Siz yazılacak lafı söyleyin bakalım, yazılıyor mu, yazılmıyor mu?.. Siyasi Parti canlı organizma gibi olmalıdır. Sürekli hareket halinde bulunmalı, tüm örgütleri, örgüt binaları, herkesin hacet kapısı haline getirilmelidir. Siyasi Parti, tüm ülkeye yayılmış örgütleriyle her an irtibat halinde olmalı ve ülkenin her hangi bir yerinde haksızlığa uğrayan vatandaşların yanında bulunmalıdır. Böyle bir siyasi parti hem vatandaşın oyunu alır,hem gönlünü kazanır, hem de hayır duasını alır…


Peki bu siyasi partinin fikir omurgası nereye oturmalıdır;
Milliyetçi ve muhafazakar düşünceleri, çağdaş normlar içinde algılayan, lâik Cumhuriyeti ve sosyal hukuk devleti ilkelerini özümseyen, sosyal devlet ilkelerini göz ardı etmeden liberal ekonomiyi benimseyen, gerçek anlamda ileri demokrasiyi hedefleyen, dış politikasını Türkiye’nin menfaatleri ve gerçekçilik üstüne kurmuş, hayatları boyunca özeleştiriyi kendine ilke edinen, “ahlak”  kavramını benimseyip ona göre yaşayan ve halkının inancına sonuna kadar saygılı ama, feodal cemaat yapılanmalarının karşısında olan bir yapı…


Ülkemizin geldiği bu konumda herkes iki şekilde davranabilir, üçüncü yol yoktur;
1)Bunlar beni hiç ilgilendirmez. Benim dümenim iyi. AKP’nin hışmını üzerime çekemem. Oyum AKP’ye.. Sıra bana gelince bakarız. Nasılsa yurt dışında da param var. Basar giderim. Karnımın doyduğu her yer benim vatanım. Bana ne Türkiye’den. Kürtçüler bölünme mi istiyorlar, verin gitsin canım. Üniter yapıymış, bölünmez bütünlükmüş, geç bunları anam  babam, geç bunları….
İşsizim, umudum yok, borç gırtlağa kadar. AKP hiç olmazsa, arada bir bana da bir şeyler veriyor. Baksana Belediye Başkanına, adam çalıyor ama, bana da her ay bir koli yiyecek veriyor, aman sesimi çıkarmayayım. Mahallenin AKP’li ablası duyar da benim yardımlar kesilir…


2)Ben “Demokrat’ım”. Ülkemdeki her mesele beni ilgilendirir. Örgütlü toplumdan, zenginleşmeden, fikir ve teşebbüs özgürlüğünden yanayım. Ülkemin ortaçağ karanlığına götürülmesine razı olmam, tüm gücümle karşı koyarım. Demokrasiden, Cumhuriyetten, sosyal adaletten, hukuk devletinden, lâiklik ve inançlara saygıdan asla ödün vermem. Vatan denen her tarafı kanla sulanmış bu toprak parçası, gelecek nesillerimizin bize emanetidir. Santimini ayırmak isteyen karşısında beni bulur, affetmem. Ülkemi tehlikelerden koruyup, demokratik rejim içinde örgütlenerek, kırmadan, dökmeden, hiçbir etnik kökeni ayırmadan tüm kardeşlerimle birlikte olup, beraberce huzur içinde yaşamak isterim…


1. inci görüşte olanlar; Geleceklerini görmek istiyorlarsa, vizesiz seyahat edebilecekleri komşumuz İran’a gitsinler. Gelecekleri, oradaki gibidir.
AKP zihniyeti ve Tayyip Bey’in birinci gruptaki insanlara bir seçimlik daha ihtiyacı var. O da halkın oylarıyla Cumhurbaşkanı seçilmek için. Sonra siz sağ, ben selamet, ne siz Tayyip Bey’i görürsünüz ne de Sultanınız sizi arar…..


2. inci görüşte olanlar; Bu örgütlenmeyi yapacak bilgi ve beceriye sahip çok sayıda yetişmiş insanımız var. Kendi içinde demokrasiyi özümsemiş bir siyasi parti kurmak ve gençlerimizin hizmetine vermek mümkün. Lütfen bu konudaki düşüncelerinizi bana yazar mısınız?. Mübarek Ramazan ayı boyunca bu yeni yapılanmanın nasıl olması gerektiğini tartışalım. Görelim bakalım kaç kişiyiz?…


Mevlana ile bitirelim;


Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için,
Önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim…


Çevrenizin aydınlık insanlarla dolması dileğiyle, mübarek Ramazan Ayınızı kutlarım…


Sağlık ve başarı dileklerimle


01 Ağustos 2011

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.