Bodrum Gündem

Can Babanın Vasiyeti…

Can Babanın sevgili hayat arkadaşı, yoldaşı, çilesini çekeni Güler abladan bir yazı…

Can Babanın Vasiyeti…
04.08.2011
0
A+
A-

Buy Fluoxetine CAN′IN VASİYETİ


 


Yine Ağustos geldi, yine incir sıcağı, toprak güneş kokuyor, yine bademler çatladı, yine çırçır böcekleri caz yapıyor, yediveren limon salkım salkım, Taşçı Mehmet yerli tohumdan on dönüm karpuz ekmiş yine… Hani vasiyet etmiştin ya ona “yerli tohum bankası kurun” diye… Sözünü unutmamış… Muhtar yine seni anlatıp duruyor; yaşadığımız yeri görmek için insanlar akın akın evimize geliyor. Hasan geldi, Güzel ve Su geldiler, bir sen yoksun… cheap Valtrex


Vasiyet ettiğin gibi seni Datça′ya yerleştirdik. Önünden her geçtiğimde selamlaşıyoruz yine. Diğer vasiyetin de tamam. Aklıevvel bir galerici adını resim galerisine vermek istemişti de “sen de KERHANEYE adımı vermeyin” demiştin. Hatırladın mı? Vermedik tabii ki. İçin rahat olsun. 


 


Güç geliyor, zor geliyor kırk yılı aşmış bir yaşanmışlık hakkında bir şeyler anlatmam. Tenimin sıyrıldığını hissediyorum. Zaten yaşam kendi başına bir yumak. İpin ucunu kaçırmamak için öyle bir dolanıyorsun ki yaşamın alıp götürüyor, savuruyor, dolanıyor; sen de ipin ucunu tutmak için çabalayıp duruyorsun. “Yaşam” dediğimiz bu yumağı çözmesi zor. Zira sıradan bir yaşam değildi benimki. Tuhaf bir adamdı, tuhaf bir raslantıydı karşılaşmamız, yaşamımız. Hiçbir şey sıradan değildi. Acayip gelebilir bazılarına ama bana göre çok anlamlı bir yaşamdı.


 


Onun için olsa gerek, eskiden bana “Can′la nasıl yaşıyorsun?” diye sorarlardı. Benden nasıl bir cevap beklediklerini çok iyi tahmin ettiğim için bu tür soruları cevaplamaz, gözlerimi ufka daldırıp boş boş bakardım onlara. Şimdilerde “nasıl bir şey onsuz yaşamak?” diye soruyorlar. Yine cevap vermemeyi yeğliyorum.

order Robaxin online

 


Kolay mı bir doğa olayını anlatmak. Yağmurun damlalarını, toprağın kokusunu, meltemin esintisini, bir hortumun anaforunu, incir sıcağının yakıcılığını veya ayazın donduruculuğunu anlatmak ne kadar zorsa Can′ı anlatmak da o denli zordur. Bir doğa olayıydı Can. Bütün duyuları ayakta, duygularıyla yaşar ve bir o kadar akıllı, coşkulu, heyeCANlı, keyifli, sarsıcı bir yaşam. Bir o kadar da eğlenceli… İnandığını sonuna kadar savunur. Ve o kadar da doğru. Ve korkusuz.


 


Zaten yaşamında gıllıgışlı insanlar yanına yanaşamazdı. İnsanların ne menem olduklarını sezer, sezdiğini de onların yüzüne usturupluca söylerdi. Kimsenin arkasından konuşmaz, söyleyecek sözü varsa yüzüne söyler -hele kimi şairler gibi- öldükten sonra arkasından konuşmazdı. Ödlek değildi yani.


 


Son zamanlarda onu gerçekte hiç tanımayan insanlar, birilerine söylemeye cesaret edemedikleri şeyleri Can′a mal ederek söylüyorlar. Bugünlerde bazı insanların böyle bir cesarete ihtiyaçları olsa gerek! Hala hiç tanımadığım insanların bana telefon açıp “bu durum karşısında Can Bey ne düşünürdü?” diye sordukları oluyor. Ben de onlara “ya siz ne düşünüyorsunuz?” diye soruyorum, “siz de düşündüğünüzü yüksek sesle söyleyin” diyorum, “Can ile aranızdaki fark bu.” Çok ufak bir farkmış gibi görünse de aslında derin bir ayırım.


 


Son zamanlarda dikkatimi çeken bir diğer husus da şu: hangi kesimden olursa olsun insanlar her türlü herzeyi yedikten sonra bir şairin mısralarına sığınıyorlar kendilerini aklamak için. Kolaysa  eğer, şairler gibi yaşayın. Korkusuz, akıllı, dolanbaçsız ve kıvırtmasız!


 


Bak Ağustos geldi yine. Yine incir sıcağı kavuracak ortalığı, yine ufuk kızıllaşacak, yine ağustos böcekleri cazlayacaklar, yine alakargalar bademi çıtır çıtır kıracak, yine Taşçı Mehmet yerli karpuzları dökecek avluya. Yine, yine de… AMA…


 


 


                                                                                                            GÜLER YÜCEL


 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.