Bodrum Gündem

SÖZ UTANMAZ, YÜZ UTANIR

27.08.2011
0
A+
A-

Anadolu da yaygın bir deyiştir.söz utanmaz, yüz utanır.

Özellikle de kişisel ilişkilerimizde tepkilerimiz çoğu zaman anlık, duygusal ve subjektiftir. Kısa süre sonra pişman olacağımız, kendimizin de yanlış bulacağı ifadeleri yüz yüze gelmediğimiz insanlara, telefonda, mektup veya sanal ortamlarda çok rahat kullanırız.


Oysa çok da kızmış olsak, kızdığımız kişiyle yüz yüze gelmeyi beklesek, sanıyorum o tepkiyi vermeyeceğiz ya da tepkimiz ilk andaki kadar sert, kırıcı olmayacaktır.


Kimimiz kızgınlığımız geçeceği için özellikle beklemeden telefon açar ya da sanal ortamda tepkimizi, belki de telafisi mümkün olmayacak şekilde ortaya koyarız. Biliriz ki, karşı karşıya gelsek, el ya da göz temasıyla üzerimizdeki negatif elektriği atabileceğimiz gibi, karşılıklı olarak birbirimizi ikna etme şansımız da olabilir ve büyük olasılıkla kimi olası yanlış anlamalarında önüne geçmiş oluruz.


Eğer özel bir kasıt ya da art niyet yoksa insanlar; yüz yüze baktığı insanlara karşı biraz daha toleranslı, daha hoşgörülü, daha sevecen, biraz daha anlamaya, anlaşmaya yatkın olurlar.


buy Promethasin online cheap Tadalafil Yok, amaç üzüm yemek değil de bağcıyı dövmekse o zaman zaten mutlaka uygun bir gerekçe yaratılır.


Bizim sözümüz de bu şekilde davranan, niyeti bu olanlara değil elbette. Her koşulda iyi niyetle birbirini anlamaya, dinlemeye açık, önyargısız, gerektiğinde etkilenmeye, etkilemeye yatkın, bunu kompleks yapmayanlaradır.


İşte bu yüzdendir ki, sanal ortamdaki hiçbir iletişim iki insan arasındaki tokalaşmadan, göz temasından, birlikte içilen bir çay ya da kahve ortamından daha etkili olamaz.


Bir insanı tanımak; gerçek anlamda, kişiliği, görüşleri, yaşam tarzı, korkuları, beklentileri, umutlarıyla bütün olarak tanımak istiyorsanız, mutlaka onunla bir araya gelip, elini sıkın, gözlerine bakın.



Dokunduğunuz elde, baktığınız gözde ve hatta mümkünse dostça sarıldığınız bedendedir tüm sihir.


Kişiliği tam oluşmamış, öz güveni gelişmemiş insanlar; doğrudan ilişki yerine sanal ortamı seçiyorlar. Çünkü orada sizin kim olduğunuzu, yeteneklerinizi, zaaflarınızı, cesaretinizi kimse bilemez.


Sanal ortamlarda kendinizi gizlemek, başka bir kimliğe bürünmek, sahte kahramanlıklar yapmak çok kolay ve riski yok.


Öyle olunca da, sanal ortamda gereksiz böbürlenmeler, üstenci tavırlar, başkalarını küçümseme ve hatta yok saymalar o kadar kolay hale geliyor ki, bu ortamlardan yeni dostluklar, arkadaşlıklar edinmek neredeyse imkansız hale geliyor.


Bunları yazarken, kimse beni teknoloji düşmanı gibi düşünmesin. Elli yaşından sonra bilgisayar öğrenen biri olarak bende becerebildiğim ölçüde teknolojinin bu nimetlerinden yararlanmaya çalışıyorum.


İletişim kurmak, kimi yeni bilgileri ya da belgeleri paylaşmak adına sayamayacağımız kadar büyük yararları olduğuna inandığım internet denen aygıtta, bu sosyal paylaşım sitelerinin amaç dışı kullanılmalarınadır benim tepkim.


Diğer yandan da gençlik yıllarımızda olduğu gibi önemli günlerde her kişi için ayrı tebrik kartları seçmeyi, her birine kişiye özel mesajlar yazmayı, sevdiklerimizden gelecek mektuplar için postacının geleceği saati beklemeyi özlüyorum.


Aramadıkları zaman gücendiğimiz, darıldığımız, o an mail atsak belki de ağır sözler yazacağımız çocuklarımızı karşımızda görünce nasıl her şeyi unutup sarıldığımızı düşünüp, aynı hoşgörüyü, sevecen ve bağışlayıcı tavrı çevremizdeki arkadaşlarımıza, dostlarımıza ve hatta ne olur, tanımadığımız insanlara bile gösterebilmeyi bir kez olsun denemeye çalışsak!


Dost olmayı, konuşabilir halde kalmayı, birbirimizi anlamaya çalışmayı, barış dilini kullanmayı  bir başarabilsek…


İnanın, yaşam daha bir çekilir hale gelir, ilişkiler daha da zenginleşir, insan olmanın, birlikte yaşamanın, birlikte üretmenin, paylaşmanın tadına varırız.


İşte o zaman ağaçlar daha bir yeşil, deniz daha bir mavi, sular daha berrak, türküler daha bir coşkulu, çocuklarımız daha sevimli, eşlerimiz daha sevgili, dünya daha bir yaşanır olur.


Birlikte söyleriz barış ve özgürlük şarkılarını, içtiğimiz suyu, yediğimiz ekmeği bile bölüşürüz, yarin yanağından gayrı.


Yeter ki, silahlar sussun, yeter ki savaş çığırtkanlarının sesi kısılsın, gözlerimizdeki fer, yüreğimizdeki umut eksilmesin.


Ne askerlerimiz şehit olsun, ne dağdaki gençlerimiz ölsün. Çünkü ikisinin de yolunu gözleyen gözü yaşlı analar, bağrı yanık babalar var. Order Disulfiram


Bitsin bu anlamsız savaş, anaların gözyaşı dinsin, çocuklar yetim kalmasın diyedir kaygım. Bu sanal ortamda yapılan polemikler daha çok gerginliğe, düşmanlığa yol açmasın diyedir çabalarım.


Bu iyi niyetli çabalarımın da yanlış anlaşılmaması umuduyla, savaşsız, sömürüsüz, barış içinde, yaşanası bir dünya özlemi; özgür, demokratik bir Türkiye dileğimi bir kez daha sizlerle paylaşmak istedim.


Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.