Bodrum Gündem

Başka Bir Okul Mümkün…

buy methocarbamol order Viagra buy Clonidine Online Canavar nereye gitsek üzerimize geliyor. Doymak bilmez o. Her yeri betonlaştırıp, gökdelenleştirmeye, labirentleştirmeye, robotlaştırmaya çalışıyor biliyoruz. Bu canavar artık doğanın baş düşmanıdır. Savaş canavar ile doğa arasındadır.

Bodrum’da yaşayan ve çokluk İstanbul’dan gelen “X kuşağı” -ki kabaca 60 ile 80 arası doğanlardır- buraya bir amaçla yerleşti. Çocuklarını büyütmek için. Bir yerde kalıcı olmak, iş için değil ev olarak kullanılan mekanlar, değişmez bir durum, yuva arayışı içindeydiler. Çünkü çocuklar düzen seviyorlar.

Canavar ile doğanın savaşının arasında kalan zavallı insanlar, kanserojen madde ile sarıldıklarını, radyasyon altında, sağlıksız hatta zehirli gıdalarla kuşatıldıklarını biliyorlar. Doğada, doğallıkla uyum içinde yaşama gayreti gösterenlerin tek düşünceleri çocukları. Çoğu kendisini düşünmüyor.

Canavarın asıl gücü zihinler üzerindeki egemenliğinden gelir. Karabüyü, zihin kontrolü. Çocukların istismarı. Canavar, insanların çocuklarını kurban etmelerini istemektedir. İnsanları çocuklarıyla kontrol etmektedir. Canavar çocukları bir tüketim aracına çevirerek başladığı sömürüye çocukları köleleştirerek, savaştırarak, çocukları katillere dönüştürerek devam eder.

1930’larda Montessori adlı rahibe çıktı : “Çocuklar bireydir, onlara birey olarak davranın. İzleyin, yetenekleri doğrultusunda destekleyin” dedi ve “çocukların asker olarak yetiştirilmelerine karşı” çıktı. Faşist Mussolini, kadını İtalya’dan sürdü. “Montessori Metodu” denilen ve öğretmeni değil rehberi kabullenen bu çağdaş eğitim yöntemi ile başlayan süreç artık dünya tarihi boyunca yapılmış en büyük ayrımcılığı ortaya çıkardı. Evet, insanlar ikiye ayrılıyorlardı ama kadın-erkek olarak değil, çocuk-yetişkin olarak.

Canavar çocuğun ve çocukluğun düşmanıydı. Bu yüzden çocukluk evresini olabildiğince kısaltmaya çalışır o. Bir an önce çocukların birer katile dönüşmeleri için Kiros’tan beri, onun adıyla anılan ataerkil askeri eğitim sistemi uygulanmıştır.

Tüm mitoslardaki tüm kurban törenlerinin altında “çocuk kurbanı” vardır. Tanrılar, kurban olarak “en saf, en masum, en değerli” olanı isterler. Aç oku. Canavar sömürmek için kuyu kazdırıp, dolduruyor. En güzel kuyu kazma işi “savaş”, hem de toplu kurban töreni.

Türkiye’de Montessori ve daha ilerisi, çağdaş çocuk büyütme metotlarını uygulayan çok az okul var bildiğimiz kadarıyla. Bodrum’da yaşayan bazı şanslı aileler bunlardan birinden anaokulu olarak yıllardır yararlanabiliyorlar. Bu okullara giden çocuklar “oyun oynayabiliyorlar”, bu okullarda “ceza ve ödül” yok, bu okullarda
çocuklara “rekabetçilik” dayatılmıyor.
Duyduğumuz kadarıyla bu ilkeleri benimseyen ve ekseriyetle “X Kuşağı”ndan olan bazı aileler, akademisyenler, teknokratlar, eğitimciler bir araya gelip böyle bir okul açmaya çalışıyorlar üç, dört yıldır. İstanbul’da ve Bodrum’da. Önlerinde pek çok güçlük var. Canavarın nasırına basıyorlar. Kimi ilkelerde anlaşmazlığa düşüyor, karşılarına çıkan güçlüklerden, örneğin “Satürn”ün etkisi”nden sıyrılamıyor, “melankoliye kapılıyor” ve şifası olan  “Jüpitercil şeyler”e yaklaşamıyorlar. Bunlar, hava, yaşam tini, dirimi artıran, besleyen, büyüten şeylerin tümü, tatlı, hoş olanlar, meşe ağacı ve çocukların “neşe”sidir.

Tüm çatışmalar bir yana konmalıdır. “Çocuklarımızı barış ve huzur için de büyütmek” asıl amaçtır, unutulmamalıdır. Birleşme zamanıdır.

Başka bir okul mümkün.

ETİKETLER:
Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.