Bodrum Gündem

Bodrumlu Denizciler İsyan Ediyor

Bodrumlu Denizciler İsyan Ediyor
15.11.2013
0
A+
A-

Merhaba Dostlar;

Balıkçı?nın merhabasıyla, merhaba.

Şu basit selamlama kelimesini hepimiz herhalde günde pek çok defa duyuyor veya söylüyoruz. Ama hiç düşündünüz mü Balıkçı?nın bu basit kelimeye ne anlamlar yüklediğini.

Onun merhabasında var oldu Anadolu’nun tarihi, üzerinde yaşamış medeniyetleri, yaşanıp yok olmuş antik şehirleri.

Onun merhabasıyla anlaşıldı Knidos’un, Efesin, Bergama?nın önemi.

Onun merhabası hatırlatır herkese Halikarnas?ı, Mouselos’u, Kale?yi.

Onun merhabası edebiyat, resim, kitap, sanat.

Onun merhabası balıkçıların yırtılan ağları, süngercilerin vurgunu, hasreti, gangavaların sepeti

Onun merhabası yeşili, çiçeği, doğayı, okaliptusu palmiyeyi..

Onun merhabası maviyi ,Akdeniz?i ,Ege?yi. Adaları, koyları, buram buram kokan çamları.

Onun merhabası heybetli orfozları,ıskarozları,asil martıları ve miho’ları

Onun merhabası rüzgarı, yelkeni, macerayı, mavi yolculuğu.

Özgürlüğü, yurtseverliği, sürgünü, hasreti ve özlemi anlatır.

Onun merhabasında var olur Bodrum, Gökova ve Arşipel.

Bu yüzden çok özeldir balıkçının merhabası.

Bir merhabaya sığdırılmış yaşamına, bizlerin ve gelecek nesillerin minnet ve şükranı demektir.

Ölümünün 40?ıncı yılında o büyük insanı anmak, onun bizlere kılavuz olması gereken yaşam şeklini ve hayat felsefesini bir kere daha anlamak gerekiyor. Onun insanlara örnek olacak o kadar çok yönü var ki her birini anlatmaya ne vakit, ne söz yeter. Zaten pek çok yerde, pek çok kişiler onun bütün meziyetlerini anlatmış ve bundan sonra da anlatacaklardır.

Ben bir kaptan ve Bodrumlu denizcilerin temsilcisi olarak elbette onun deniz ve mavi sevdasını anlatmak istiyorum. Ama inanın onun manevi huzurunda bugün geldiğimiz noktada bunu nasıl yapacağımı bilemiyorum.

Balıkçı vefat ettiğinde ilkokulu yeni bitirmiştim. Son yıllarını İzmir’de geçirdiğinden ne kendisini  görmüş ne de kitaplarını okumuştum. O yıllarda Bodrum’da denizde sayılabilecek kadar az tekne vardı ki onlarda balıkçı, süngerci, kum tekneleri. Birde Bodrum’un içme suyunu temin eden Arap Dayı ve Süleyman Amca?nın, Bardakcı?dan, Bağla?dan tenekelerle su getirdikleri tekneleri vardı. Liman?ın içinde ve Mağfel?de yazları denize girerdik. Bardakçı ile Mantar burnu uzaklarda bir yer gibi gelir oralara gitmeyi hayal dahi edemezdik. Oltayla balık avlardık Hadigari?nin önünde. Oltaya taktığımız ekmeği attık mı suya, dört bir yandan her türlü balık hücuma geçer, genellikle ekmeği çalar, bazen de tek tük yakalanırdı. Biraz da çekinirdik sünger işçilerinden, Hadigari?nin avlusuna serdikleri süngerleri kuruturken, yeni gelmişleri suya ıslatıp çiğneyip ağartırken, bize kızarlar diye. Ama o işlenip çuvallanarak binanın tavanına kadar istiflenmiş, yada dışarıda kurumaya bırakılmış süngerlerin kokusu çarşıyı olduğu gibi kaplar, buram buram kokardı. Ortaokul çağlarında  maske palet dalmaya başladığımızda denizin altıyla tanıştık. Oradaki hayat başımızı döndürdü, balıklar ahtapotlar, çeşit çeşit canlılar. Maskeyi takıp da girdin mi denizin koynuna her an ayrı bir macera, merak, heyecan.

Dalış sonunda dönerken eve, elimizde denizden aldığımız ganimetler, ahtapotlar balıklar.

Ertesi günün planını yapardık, gece boyunca ayrı kalıp özleyeceğimiz denizin, yarın neresinde girsek diye koynuna.

Birgün Bardakcı, Haremten, Gümbet. Ertesi gün Paşatarlası?ndan, İçmeler. Sonrasında Bitez?den başlayıp Bodrum’a doğru. Arabayla gidilirse de favori yerimiz Yalıçiftlik ve Gerenkuyu. Altını üstüne getirirdik denizin, nede olsa pırıl pırıl ve balık dolu.

Ortaokulda edebiyat hocamız Hatice Hanım sayesinde, başladık okumaya Balıkcı?yı.

O?nun tasvirleri, tarifleri görmeden yaşatıyordu bize Gökova?yı.

Merakla ve özlemle bekliyorduk Gökova?ya yapacağımız ilk geziyi. Bir arkadaşım o sıralar yeni başlamıştı Mavi yolculuk yapan Lasix no prescription İbrahim kaptanın 12 metrelik teknesinde gemiciliğe. Sefer dönüşlerinde onun anlattıklarını dinlerken Gökova tutkusu daha bir alevleniyordu içimizde.

Sonunda 1981 yılı yazında 6 arkadaş bir tekneyle Gökova cennetine kavuştuk. Her bir koyu, her bir adası, her bir ağacı bu kadar mı güzel olur, mavinin her tonuyla, yeşilin her tonu hiç mi bir birinden ayrılmaz.

Yeryüzündeki cennet.

Ama tarifini yazacak olan, ancak Balıkçı gibi bir kabiliyet.

Şanslıydım ki Gökova cennetini ilk gördüğümde sadece İngiliz limanı girişindeki küçük bir alan yanmıştı, gerisi Balıkçı?nın da gördüğü, yaşadığı gibi. Belki aynı çam ağaçlarına bağlamıştık teknemizi, aynı sahillerde yürümüş, aynı taşlara basmıştık. Balıkçı?nın Gökova?sını onun anlattığı gibi bulmuştuk.

Yıl 2013? Bodrumlu bir denizci olarak senin manevi huzurunda ne diyebilirim ki, nasıl anlatırım sana Güzelim Gökova?nda bütün ormanları yaktık, sadece İngiliz limanı ile Söğüt arasında birazcık çam ağacı kaldı, Amber kokulu günlük ağaçlarını sorma onlardan hiç kalmadı diye.

Dünyada bir eşi olmayan Sedir adasındaki o balık yumurtası gibi beyaz kumlar artık bir avuç kadar.

Koylarda yüzerken etrafında plastik poşetler yüzüyor yunusların, fokların yerine.

Denizin dibine hiç bakma şişeden, tenekeye, lastikten klozete ne ararsan bulursun.

Ören sahiline termik santral yaptık, bakmadan ne zarar vereceğine, kömürü yakıp da  elektiriksiz kalmayalım diye. Ama merak etme bacasını 300 metre uzattık, sarmaşık sardırırsak benzeyecek senin palmiyelerine.

Sahillerde depoladığımız çöplerin sızıntıları yağmurlarla gidiyor denize, hatta çok büyüyüp gelişen şehrimizin kanalizasyonu ile birlikte. Ama onu da merak etme, yetkililerimiz bir şey  olmaz, derin deşarj diyor. Sanki derin olunca deniz sayılmıyor.

Tanıyamazsın denizden bakınca karaları, her yer bina, beton dolu. Kerteriz diye kullandığın ağaçlar kesildi, sarnıçlar kayboldu. Neresi Gümbet, neresi Bitez, neresi Bağla. Allah?tan kalemiz hala ayakta, ondan tanırsın Bodrum?u.

Güvercinlik?ten Orak adasına kadar hiç kalmadı bakir koyumuz hepsine otel yaptık sahilleri kapattık, hatta plastik şamandıralarla çevirdik denizden bile giremiyoruz. Şimdi de Kilisebükü?ne göz diktiler ama kararlıyız, gelecek için koruyacağız.

Senin bildiğin o Ay’a benzer limanımız var ya tekne dolu, aralardan görülen deniz, senin tarif ettiğin gibi mavi değil, yeşilin tonu. Ama ona da çayırlardaki çimen niyetiyle bakıyoruz.

Hatta senin ? ?delirmiş mi bunlar Haramten ne güne duruyor?  diyerek karşı çıktığın marina oldu. Oldu da limanın yarısına kondu. Liman hilal gibi değil artık, ortasında T iskele yüzüyor ama çare değil teknelerin yarısı dışarıda kalıyor. Şimdi gelseydin kaçarak fırtınadan, bağlamaya  para verecektin, yer bulabilirsen eğer Yatağan?ı.

Senin balık bankası diye tarif ettiğin Gökova?da balık bitti, banka iflas etti. Kitaplarında anlattığın o heybetli orfoz?ların ancak resmine bakıyoruz, ama sana sevineceğin bir haber çipura ve levrek bol, havuzlarda üretiyoruz.

Haa? balıklarla beraber ahtapot, kalamar gibi yumuşakçalar, ıstakoz, karides, karavida gibi kabuklularda bitti ama onu da merak etme sayende turizmden çok para kazandık, hepsini ithal ediyoruz.

Birde kuşlar Balıkçı, kuşlar da yok…

Kitaplarına konu olan miholar, göç ederken geceleri çığlık çığlığa bağırarak geçen, bazen yorgunluktan tarlalara düşüp ertesi gün ölü bedenlerini bulduğumuz Turna?lar. Azmaklarımızdan eksik olmayan kazlar, yeşilbaşlar,s unalar.

Tarlalardaki çulluklar, karatavuklar yok. Hatta uçunca Karaada?dan Adaboğazı?na kadar ufku kaplayan, bulutlar gibi güneşi örten Mart ördeklerinin ortadan kaybolanları pek çok.Ama hepimiz sanıyoruz ki bütün bunlarda bizim hiç suçumuz yok.

Denizciler senin zamanında bulaşıklarını azkelle ile, kadınlar çamaşırları küllü su ile yıkardı şimdi onların yerine deterjan kullanıyoruz, kimileri sebep bu diyor ama süngerler neden yok oldu bilmiyoruz.

Sahillerden denize ışık treatment of erectile dysfunction tutuyoruz, hatta teknelerin karinasına lambalar takıp geceleri yakıyoruz, ama bir türlü yok olan yakamozlara benzetemiyoruz.

Erişteleri teknelerin çapalarıyla, plajlarda yüzerken ayaklarımıza değmesin diye kazıyarak, denizleri kirleterek yok ediyoruz ama artık evlerimiz senin bildiğin gibi değil Balıkçı damlarına erişte sermiyoruz.

İşte böyle balıkçı…

Senin anlattığın, aşık olduğun Arşipel?i, Gökova?yı, doğayı, denizleri biraz hor kullandık, harap ettik. Ne sana olan saygımızı nede gelecek kuşaklara olan borcumuzu yerine getirebildik. Ama olsun hem senden ve dedelerimizden hem de torunlarımızdan özür dileriz olur biter…

Bilmeyiz ki özür dilemek yerine, özre sebep olanı yapmamaktır mesele.

denize merhaba mustafa demirozUmarım bizi affedebilirsin.

Sen her zaman Ege’de bir ada, Bodrum?da mavi deniz, Gökova koylarında çam ve buhur kokusu. Derinlerde orfoz, Sakallı restaurant’ın önünde heybetli okaliptos. Yelkenlerde rüzgar, açıklarda beyaz köpüklü dalgalar. Martıların çığlıklarında canlanan hatıralar. Knidos?ta, Efes?te cheap Lithium Bergama?da dimdik duran sütunlar olarak ebediyen yaşayacaksın.

Ruhun şad olsun…

Mustafa Demiröz

BodrumDenizciler Derneği

Yönetim Kurulu Başkanı

ETİKETLER: ,
Yorumlar

  1. Bülent SEZGİN dedi ki:

    Bir durum ancak bu kadar iyi ifade edilebilir.Bu cennet mekanın insan eliyle hoyratça nasıl yok edildiğini çok güzel anlatmışsınız sayın başkanım.Ama dediğiniz gibi bari son kalan birkaç koya sahip çıkalım onlarında gözümüzün önünde yok olup gitmesine izin vermeyelim.Ve bundan sonra Gökova’ya ,Bodrum’a zarar verecek her türlü etkeni el birliği ile bertaraf edelim.Bu ancak hepimizin buna inanması ve çalışması ile olabilir.Gökova’mız yine masmavi olsun yine içinde çeşit çeşit balıklar olsun hepimiz yine eski günlerdeki gibi mutlu olalım.Balıkçının uzaklardaki ruhu rahat etsin.

  2. Sabahattin EFE dedi ki:

    Ne kadar güzel bir yazı , aynen Balıkçı’nın diliyle ‘ Arşipelin mavililkler içinde beyaz köpüklü gürleyen sesi ‘ denizlerin isyanını haykırıyor, son otuz yılda rantın esiri olmuş ayakları sıkıca bağlanmış sırtına afili bir boya sürülen kapitalizmin parlayan bıçağına boynunu uzatan bir Bodrum olmayacağını haykırıyor Bodrum. Yaklaşan yerel seçimler öncesi rantının devamı için sözler güvenceler aşmak için başkanları dolaşan cücelere haykırıyor, Mustafa Demiröz ‘ü tebrik ederim.

  3. ilhan ersan dedi ki:

    Sayın BAŞKAN,
    Son zamanlarda okuduğum en gerçekçi ve anlamlı Bodrum yazısı.Bu yazıdan inşallah hepimiz üzerimize düşen dersleri çıkartırız.

    ilhan ersan

  4. NURAN YÜKSEL dedi ki:

    Kalemine ,yüreğine sağlık sevgili kardeşim .duyguların,Bodrum sevdan ve dürüstlüğünle tüm Bodrum Sevdalılarıyla beraber BALIKÇI nın sevdalarına sahip çıkacaksınız.Bodrum un yokolmasına asla izin verilmeyecektir.Bu kader olmamalı.sizlere inanıyor ve güveniyorum.

  5. Olcay Serbest dedi ki:

    Başkanım, çok anlamlı ve güzel bir yazı,kaleminize sağlık.